

Değerli Dostlar,
geçtiğimiz birkaç gün içinde yaşadığımız üç farklı olay hakkında
söyleyeceklerim var.
Birincisi Sayın Başbakanımızın
verdiği “fetva” üzerine; kim susuyorsa “dilsiz şeytan”
yakıştırmasını hak ediyor demektir.
Malum Muhteşem Yüzyıl
dizisi hakkında Sayın Başbakan, “Bu dizinin yönetmenini ve televizyon
kanalı sahibini kınıyorum. Yargının gerekli kararı vermesini bekliyorum”
diye buyurmuşlardı.
Sanat hakkındaki görüşleri “ucube”
ve “içine tüküreyim” ekseninde gidip gelen bir fikriyatın
beğenmediği bir dizi hakkında yargıçları göreve çağırıp televizyonun sahibini (Ferit
Şahenk) kınaması hoşgörü, tahammül ve demokrasi sınırlarının sığlığını cümle
âleme tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde göstermektedir.
Şimdi kendini demokrat,
muhafazakâr demokrat, liberal, solcu, Marksist, sosyalist, sosyal demokrat,
modernist, postmodernist, insan hakları aktivisti, aydın, hak ve hukuk savaşçısı
diye tanımlayanların, oportünizmin varyantlarına girmeden açık ve net bir
şeklide bu kültürel saldırıya itiraz etmek ve bu zorba fikriyatla mücadele
etmek dışında başka bir yolları var mıdır?
Fikri zorbalık olanın zikri ve
eylemi de zorbalık oluyor.
Zahiri görüntülerine
aldanıp,
hak etmedikleri siyasi destekle yücelttikleri AKP zihniyetinin tekçi, muhafazakâr
ve ötekine asla tahammül edemeyen bu gerçek görüntüsüne daha fazla destek suça
iştirak etmektir.
Değerli Dostlarım ikinci
olay
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Sekreterinin İzmir örgütlerini
ziyaretlerinde, bir ilçede partiye yeni katılan “kara çarşaflı”
bir kadın vatandaşımıza parti rozetinin takılmasıdır.
Daha öncede İstanbul’da bir
benzeri yaşanmıştı bu olayın ve Mersin CHP kadın kolları üyeleri, “kara
çarşaf” yırtarak güneyden kendilerince bir yanıt vermişlerdi bu olaya.
Mersin CHP kadın kollarının “kara
çarşaf” yırtması da yukarıda eleştirdiğim tekçi, muhafazakâr ve ötekine
asla tahammül edemeyen bir fikriyatın başka bir mecradaki tezahürüdür.
Bu tavra itiraz etmeden
sosyal demokratız iddiası havada kalır.
Bu konuda “hak”
ve “hukuk” esas alınmadan ortaya konulacak her tavır üyeyi de
örgütü de yanılgıya düşürür.
Bakınız CHP Tüzüğü madde
6 ne diyor:
“Cumhuriyet
Halk Partisine, Partinin ilke, amaç ve değerlerini
benimsemeleri kaydıyla, medeni ve siyasi hakları kullanma ehliyetine sahip
bulunan her yurttaş üye olabilir.”
Demek ki
vatandaşlarımız CHP’ne üye olurlarken;
“siyasi hak”larını kullanıp, CHP’nin “ilke amaç ve değerlerini”
benimsediklerini kabul ediyorlar.
CHP’ne üye
olanların partideki görev ve haklarını tüzüğün 7nci maddesi tarif
etmektedir.
“Öncelikle ve
özellikle üyesi bulundukları sandık çevresinden başlayan bir
görev ve sorumluluk duygusu içinde, parti çalışmalarına katılırlar.
Parti içi
seçimlerde parti organlarına aday olmak, seçilmek.
Genel ve yerel
seçimlerde aday adayı olmak, aday olmak, aday seçilince
parti listesine katılmak.
Parti içi
toplantılara, çalışmalara ve üyesi seçildiği kongrelere katılmak,
düşüncelerini ve dileklerini bildirmek, Partinin yerel ve genel politikalarının
oluşumuna katılmak”
Demokrat ve “hak”çı tavır;
her şey açık, anlaşılır ve hukuki bir zeminde tarif edilmişken, “kara
çarşaf”lı kadın vatandaşımızın üyeliğini tartışmak, üyeliğine itiraz
etmek, hele hele protesto etmek değil; “kara çarşaf”lı kadın
üyenin parti tüzüğünde tanımlanan “hak” ve “görev”lerini
kullanmasını ve yerine getirmesini beklemektir.
“Kara çarşaf”lı kadın üyenin bağlı bulunduğu ilçe örgütü; o üyeyi
sandık çevresinden başlamak üzere siyasi çalışmalara dâhil etmeli ve
kendisinden parti görevlerini yerine getirmesini talep etmelidir.
Bunların
hiçbirisi yapılmadan yapılacak değerlendirmeler bir ambulansın önündeki
başörtülü sağlık görevlisinin fotoğrafını çekme gayretkeşliği gibi ideolojik ve
haksız olacaktır.
Değerli
Dostlar üçüncü olay Diyarbakır’da cereyan etti.
Kadına
yönelik şiddeti protesto etmek isteyen bir gurup BDP’li kadının yolunun polis
tarafından kesilmesi üzerine oradaki polis müdürü ile BDB eş başkanı ve
Diyarbakır Milletvekili Sayın Gülten Kışanak arasında bir diyalog yaşandı.
Bu uzun
diyalogun bir yerinde Gülten Kışanak, İçişleri Bakanlığının bir
genelgesini eleştirirken polis müdürü “sizde bomba atıyorsunuz o zaman”
diye karşılık verdi.
Kadınların
kendilerine yönelik şiddeti protesto etmek üzere yapmak istedikleri sivil ve
silahsız bir eyleme izin vermemekle görevli olan polis müdürünün görevini
yapmasını anlamak mümkündür.
Mümkün
olmayan ve olamayacak olan “sizde bomba atıyorsunuz
o zaman” anlayışı ve tavrıdır.
Gülten Kışanak ve
oradaki kadınların elinde bomba olmadığını polis müdürü pekâlâ biliyordu. Peki,
biliyordu da o cümleyi nasıl kurdu?
İşte sorun, alt beyinlerimizde saklı olan ve kontrol
dışına çıkıldığında ortaya dökülüveren zihniyet modellerinde zaten.
Bir süre önce
“dağda ölen teröriste ağlamayan insan değildir” diyen
Diyarbakır Emniyet Müdürü de o şehirde görevli “ ama sizde bomba
atıyorsunuz” diyen polis müdürü de.
Sayın Gülten
Kışanak’ın muhatabı elbette o polis müdürü değil. Sonunda o polis müdürü de
nihayetinde görevini yapıyor. Kendisine verilen talimatı uyguluyor.
Fakat kurduğu o meşum
cümle ile kastını aşıyor ve büyük bir tahribat yaratıyor.
Polis
müdürünün yol açtığı zihinsel tahribatı gidermek bu ülkede siyaset yapan
herkesin en acil ve en önemli görevidir.
Demokratik
hakların kullanılmasının önüne hiçbir engel çıkarılmamalıdır.
Barışçı ve
sivil eylemler sudan gerekçelerle yasaklanmamalıdır.
Birbirimizi
damgalayan, ötekileştiren, yüreklerimizi soğutan söz ve davranışlardan hepimiz
kaçınmalıyız.
Bundan kimse
vareste değildir. Burada tolerans gösterilemez.
Değerli
Dostlar, her üç olayın da panzehiri:
Daha fazla
demokrasi
Daha fazla
hak
Daha fazla
özgürlüktür.
Eşit olmaktır.
Adil olmaktır. Anlamaktır. Anlayışlı olmaktır. Rızadır.
Barış içinde
yaşamaktan başka bir seçeneğimizin olmadığını hepimiz bilmeliyiz.
Türkiye
hepimizi doyuracak ve mutlu edecek kadar büyüktür.
Yeter ki onun
iyi yönetelim ve kıymetini bilelim.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: