Gazeteciler Ahmet Nesin ve Serdar Öztürk, son dönemde Veyis Ateş ve eski Türkiye güzeli gibi isimlerin adının geçtiği soruşturmaları değerlendirdi. İkili, toplumun dikkatinin bu olayların magazinel detaylarına çekildiğini, asıl hayati meselelerin ise gölgede kaldığını vurguladı.
"Sevenleri 'Vay Be Kimi İzlemişiz' mi Diyecek?"
Programda ilk sözü alan Ahmet Nesin, gözaltı süreçlerinin toplumdaki yansımasını ve takipçilerin hayal kırıklığını şu sözlerle ifade etti:
"Eski Türkiye güzeliyle Veyis Ateş gözaltına alınmış. Şöyle bir duygu hasıl oldu benden. Şimdi sonuçta bu adamları ya da bu insanları televizyonlarda izleyenler vardı. Gazeteciler olarak söylüyorum. İzleyenler ve beğenenler vardı. O beğenenler böyle yavaş yavaş vay be kimi izlemişiz mi? Diyecek yoksa. Vay be benim adamım deyip onlar da birtakım şeylere mi başlayacak? Onu merak etmeye başladım birden. Garip bir şey yani şeyini sevdiğin adamı takip edersin ya sevdiğin insanı. Böyle bir şey mi olacak bu millette? Garip bir şey. Veyis Ateş'in iki ikinci alınışı testi belli olmamış mıydı?"
"Adnan Menderes'in Bebek Davası Gibi... Adli Tıp Yol Geçen Hanına Döndü"
Serdar Öztürk ise Nesin'in sorusu üzerine, sürecin hukuktan ziyade magazine evrildiğini belirterek, Adnan Menderes döneminden tarihi bir örnekle çok kapsamlı bir değerlendirmede bulundu:
"Yok işte sanırım testi belli olduğu için bu sefer aldılar. Ama ben yani bir iki haftadır söylediğim gibi bu operasyonlar başladığından bu yana. Doğrusu çok fazla ilgi göstermiyorum. Birkaç nedeni var bunun. Bu nedenlerden temeli Türkiye'nin çok daha önemli sorunları varken böyle birilerinin özel hayatını didik didik etmenin artık bir kısmı özel hayatın dışına çıktı ama yine de insanların yok saç telinden, kılından, tüyünden artık gına geldi. Adli tıpta yol geçen hanına döndü. Bugün işte saç örneği ya da kan örneği veriyorsunuz. Yarın gazetelerde siz görmeden gazeteler yazıyor zaten. Saçında şu çıktı, kanında bu çıktı diye. Artık iş iyice magazinleşti. Daha bir şey çıkar mı, çıkmaz mı bu tür soruşturmalardan? Daha önce söyledim. Türkiye'de uyuşturucu madde kullanmanın cezası 1 yıl, 8 ay. Kullandığı için hiç kimseye ceza vermezler. Zaten kullanma suçundan aldıklarını da çoğunu serbest bırakıyorlar. İşte temin etme, aracılık etme ya da satma gibi iddialar ya da suçlamaların karşılığındaki cezalar biraz ağır. Ondan tutuklanıyor. Ben de bilmiyorum yani bir taraftan fuhuşla ilgili bir soruşturma sürüyor. Bir taraftan uyuşturucuyla ilgili sürüyor. Öbür taraftan işte sporda bir birtakım şike iddialarıyla ilgili sürüyor. Diğer taraftan 17 kişi tutuklandı bu mali müşavirler dosyasından, Yani soruşturma nereye gitti, ne ile başladı falan. Dediğim gibi o kadar çok konu var ki belediyeler hiç durmuyor bu arada. Haftada en az iki üç tane yine bir belediye bulup o belediyelere operasyon yapılıyor falan. Bu bir taraftan sürüyor bunlar. Türkiye bu yükü nasıl kaldıracak? Bu kadar soruşturmayı, bu soruşturmalarla ilgili bu kadar iddiayı insanlar nasıl akıllarında tutacaklar? Valla ben de merak ediyorum. Onun için gördüğüm kadarıyla halkın büyük bir kesimi de işin magazin kısmıyla ilgileniyor. İşte biraz önce sizin söylediğiniz gibi ekrandan tanıdıkları ya da başka bir biçimde sosyal medyadan tanıdıkları kişileri ne olmuş diye takip ediyorlar, Demokrat Parti'nin bu 60'tan sonra darbeden sonra yargılanması sırasında toplumun en çok konuştuğu Adnan Menderes'in bebek davasıymış. Halbuki Adnan Menderes o bebek davasında beraat etmiş. Yargılama sonunda. Oysa Demokrat Parti'nin o yasada yargılamasında bir sürü yolsuzluk, bir sürü usulsüzlük iddiası var. Mahkumiyetlerine gerekçe gösterilen. Bunların hiçbiri toplum tarafından çok önemsenmemiş ya da çok gündeme gelmemiş. Ama yapılan o zamanki olanaklarla yapılan istatistiklerde en çok konuşulan konunun bebek davası olduğu ortaya çıkmış ki dediğim gibi beraat etmiş olmasına rağmen bu toplumun 40 yılda 50 yılda nereden nereye geldiğini gösteriyor. Hala aynı şey devam ediyor. Hala işin magazin tarafındayız. Hala Türkiye'nin en önemli sorunlarının üstüne bir türlü gidemiyoruz. Onları tartışamıyoruz. İşte geçtiğimiz hafta asgari ücret 28.000 lira oldu. İnsanlar bu parayla nasıl geçinecek? Kaldı ki önümüzdeki günlerde işte açıklanacak enflasyon oranına göre ki o da soru işareti emeklinin çalışanın, memurun, kamu işçisinin, bütün hepsinin 2026 maaşları belirlenecek. Bunları hiç konuşmuyoruz. Muhalefet sadece Ekrem İmamoğlu ve belediyeler davasını konuşuyor ya da konuşmaya çalışıyor. İktidar zaten başka bir havada. O gidiyor, Antep'te orada burada temel atıyor, bir şeyler yapıyor işte. O da orada ama toplumun asıl konuları maalesef gündemde değil. Bu üzüyor ama biraz önce verdiğim örnekte olduğu gibi toplum magazini tüketmeyi seviyor. Yani böyle olduğu sürece de sanırım devam edecek bu böyle."
Ahmet Nesin, tarihi kıyaslamaya devam ederek liderlerin sağlık durumları ve testler üzerine ilginç bir varsayımda bulundu:
"Adnan Menderes'in bebek olayının konuşulduğu biliyor bir de Ayhan Aydan çok konuşuluyor yani sevgili olarak Ayhan Aydan en çok konuşulan kişi. Oysa önemli bir kadın daha var o dönemde ve yargıda da geçiyor 27 Mayıs'ta Suzan Sözen. Emniyetteki Ferit Sözen'in eşi hatta tayinlerin de durduruyor. Tayini durduruyor. Bu Mecidiyeköy'de çok büyük bir binaları var. Cumhuriyet Kitap Kulübü kitap fuarını 2 yıl üst üste yaptı. Belki de 3 ama benim aklımda 2 kalmış. Onların binasında yaptı Sözen. Binasında yapmıştı. Hani iki ikinci Cumhuriyet Kitap Fuarı'nın düzenleyicilerinden bir tanesi olduğum için binayı birebir tanıma fırsatı mı oldu yoksa böyle içeride bir bina normal Mecidiyeköy'den geçerken göreceğim bir şey değil yani öyle. O fuar olduğu dönemde bayağı yaşlanmışlardı. Öyle bir şey de var. Ben şeyi merak ediyorum. Yakınlarında bir gazeteci olsaydım Erdoğan'ın ya da AKP iktidarının yakınlarında bir gazeteci olsaydım bu furya başladıktan sonra ceketlerinden bunların saç çalardım. Yapılmış mıdır böyle bir şey? İsimsiz bir karakter çıkıp da böyle böyle..."
"ABD Başkanı'nın Tuvaletini Bile Yanında Götürüyorlar"
Serdar Öztürk, Nesin'in bu varsayımına güvenlik protokollerini hatırlatarak yanıt verdi:
"Her ülkenin liderine, cumhurbaşkanına, kimi yerde başbakanına yakın isimler için Zaman zaman bu tür araştırmalar gizlice yapılır. Bu çok normaldir güvenlik nedeniyle. Hatta belki izleyenler de biliyordur. Mesela Amerika Cumhurbaşkanı çok affedersiniz, kendi ülkesinde bile seyahat ettiğinde mutlaka yanında tuvaletini götürüyorlar. Özür dileyerek söylüyorum bunu. Oradan bir yani dışkısından bir sonuç alınmasın ya da ona bir tahlil yapılıp hastalığı varsa ya da benzeri bir şey varsa bu ortaya çıkmasın diye. Bu tür tedbirler var. Yıllardır var, uygulanıyor. Muhtemelen bizim ülkemizde de uygulanıyordur bu tür tedbirler. O yüzden yani şunu söylemek mümkün. Cumhurbaşkanı uçağına binecek kadar ona yakın olan gazetecilerin muhtemelen sadece gazeteciler değil, zaman zaman iş adamları, zaman zaman bürokratların muhtemelen bu tür incelemeleri yapılıyordur. Bunların da bir kısmı gizlice yapılıyordur."
"Bazen Ağrı Kesici İçin Morfin Bile Verildiğini Düşünüyorum"
Ahmet Nesin, liderlerin yoğun sağlık süreçlerinde kullandıkları ilaçların test sonuçlarını etkileyebileceğini belirterek şu yorumu yaptı:
"O uçaktakilerden bir tanesi Erdoğan'ın, ya da uçağa binmese de yakınında olanlardan bir tanesi Devlet Bahçeli'nin saçını alsa ikisinden de çıkar çünkü bilhassa ameliyat sonrası Devlet Bahçeli'ye verilen ilaçlar çünkü bazı ilaçlar uyuşturucu sonuçta yani her ilaç efendi çocuk değil. Hele Erdoğan gibi kanseri iki ameliyatla atlatmış ve 71 yaşına gelmiş birisi için bazen ağrı kesici için morfin bile verildiğini düşünüyorum. Çünkü Erdoğan'ın bir yürüyüşüne bakıyorsun. Yani bunu tıbbi terimmiş gibi söylüyorum. Kimse yanlış anlamasın. O yürüyüşten sonra ulan bu adam gitti gidecek gibi görüyorsun. Üç gün sonra işte o kontroller zamanı geldiğinde bir yürüyüşüne bakıyorsun. Ha koştu koştu bu yarın basket maçı çıkar diye bakıyorsun. Şimdi bu ancak Morfin'le benim ara sıra programlarımda söylediğim İngiltere'de oynarken bana bir maçta verdikleri govgov ilacı gibi bir şey. Sonuçta ya da bizim eski öğrenciliğimizde sınavların yoğun olduğu dönemde kullandığımız Fosfostimol kan testini yaptır. Uyuşturucu diye o dönemde babam ailem beni ya da herhangi bir çocuğu hastaneye yatırabilirdi tedavi için. Metin Akpınar'ın piyeste söylediği gibi biz zamanında diyor iki tane fos, bir tane de timol alırdık."
Serdar Öztürk ise bu konuya hukuki bir açıklık getirerek ilk bölümü şu sözlerle noktaladı:
"Yani şeyi biliyorum. Eğer tıbbi anlamda eğer böyle bir tedavi görüyorsanız ve bunun için bir uyuşturucu türevi içeren bir ilaç kullanıyorsanız o reçetenizde yazıyor zaten. O yüzden o reçeteyi ibraz ettiğiniz zaman o bir suç teşkil etmiyor."
Programın devamında, konuşmacıların isim belirtmeden karşılıklı değerlendirdiği bölümde ise dış politika ve iç siyasetteki "büyük resim" analiz edildi.
Somaliland ve İsrail Hamlesi: "Türkiye Kıskaçta"
Programda öne çıkan görüşlere göre; İsrail'in Somali'den tek taraflı ayrılan Somaliland'ı tanıması, sıradan bir diplomatik hamle değil, Türkiye'ye karşı geliştirilen stratejik bir kuşatma planının parçası. Türkiye'nin Somali'de ciddi askeri üssü ve yatırımları bulunmasına rağmen, İsrail'in ABD ve Trump yönetimiyle koordineli olarak bölgeye girmesinin, Türkiye'nin Afrika'daki etkisini kırmayı ve Çin'in ticaret yollarını kontrol etmeyi amaçladığı vurgulandı.
Analizde şu detaylara yer verildi: "Türkiye bir kıskaç içine alınıyor. Suriye'de Golan Tepeleri'nin haritalardan silinmesi, Libya'da yaşanan uçak düşmesi olayları, Ankara ve Kocaeli civarında görülen İHA hareketlilikleri ve Karadeniz'deki gerilimler, Türkiye'nin etrafındaki çemberin daraldığını gösteriyor."
"İktidar Kabuk Değiştiriyor"
İç siyasete dair yapılan tespitlerde ise iktidarın "kabuk değiştirdiği" ve 2026 yılının kritik bir viraj olduğu belirtildi. İktidara yakın medyada ve siyasette, artık oy getirmeyen ve zarar veren isimlerin tasfiye edildiği, bu tasfiyelerin de çeşitli adli dosyalar üzerinden yürütüldüğü savunuldu.
"Ayıyı Dansa Kaldırırsan..."
Programın finalinde ise mevcut siyasi atmosfer bir metaforla özetlendi. Sistemin parçası olmayı kabul eden figürlerin akıbeti için, "Ayıyı dansa kaldırırsanız, dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir" benzetmesi yapıldı.
Yorumlar
Kalan Karakter: