Gazeteciler Ahmet Nesin ve Serdar Öztürk, Mart ayında yapılacak olan yerel seçimler öncesi partilerin adayları ve seçim bölgelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, Ekrem İmamoğlu başkanlık görevini kazandığnıda "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yüzlerce terörist çalışıyor" şeklindeki açıklaması üzerine açılan davaya tanık olarak gittiğini ve "Bunları söylerken bakan olsam da elimde bir belde yoktu. Siyaset bu" şeklindeki sözlerini hatırlatan Serdar Öztürk, "Vallahi ben şaşırmadım. Süleyman Soylu'dan bekliyordum" dedi.Öztürk, "Bu bilirsiniz bu Ekrem İmamoğlu ilk seçildiğinden bir süre sonra açıklama yapmıştı İçişleri Bakanı olarak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde işte yüzlerce terörist Çalışıyor gibi. Hatta o yüzden mahkemelik olmuştu. Şimdi mahkemeye tanık olarak ifade vermek üzere çağrılmış. Müvekkili avukatı gitmiş. Bizim elimizde belgeler. Şikayetçi ve tanık durumunda ya, bu ifadeleri kullandığı için dava açılıyor. Mağdur bile olabilir yani aslında. Eski İçişleri Bakanı mağdur da olabilir. Ama tabii mağduriyetini ifade ederken ben Bunları söylerken İçişleri Bakanı da olsam elimde bir belge yoktu. Siyaset bu demiş. Siyasette zaman zaman böyle sözler söylenir. Ben de o anlamda siyaset yapmak için bunu söyledim diye bir savunma yapmış. Tabii alışkın olduğumuz bir şey bu Süleyman Soylu'dan. Çok üzüldük mü bu söylediğine? Şaşırdık mı? Vallahi ben şaşırmadım. Süleyman Soylu'dan bekliyordum. Zaten kendisi şey seçilemeyince İstanbul Büyükşehir'e aday gösterilmeyince bir yerden bir şey yapması gerekiyordu. İşte o da bunun gündeme gelme hali diye düşündüm. Ama Türkiye'nin her tarafında maalesef sizin başlattığınız bu dizi kampanyası neticesinde varsınız" diye ifade etti.Öztürk'e "Bakan olarak bu açıklamayı yapınca biraz siyasetin dışında olmuyor mu?" şeklindeki sorusuna yanıt veren Öztürk, "Yani oluyor tabii ama Süleyman Soylu bu. Yani Süleyman Soylu'ya siyasette Serbest. Süleyman Soylu elinde bir cep telefonuna yüklediği bir programla şey yanındaki gazetecinin suratına tutup telefonu bakalım seni arıyorlar mı? Aranmıyor musun diye. Devletin çok böyle önemli programlarını, şunu bunu ifşa eden enteresan bir İçişleri Bakanı'ydı. Siyaseten neredeyse yok olmak üzere. Artık pek de ciddiye alan yok. İçişleri Komisyonu Başkanı gibi duruyor ama orada da ona bir şey soran yok anladığımız kadarıyla. Böyle arada bir gündem olması lazım. En azından duruşmalarda bu söylediği sözler onu belki gündem yapacak diye bekliyor. Ben şaşırmadım açıkçası Süleyman Soylu" dedi."Erdoğan bir öğütme makinesi gibi"AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yola çıkanlara atıfta bulunan Ahmet Nesin, "Erdoğan bir öğütme makinesi gibi değil mi ya? Yani Erdoğan'la beraber başlayıp, y da sonradan dahil olanlara baktığımızda çok ciddi insan öğütmüş diye düşünüyorum yani" dedi.Serdar Öztürk ise bu düşünceye katılmakla beraber Hayati Yazıcı örneğini verdi. Binali Yıldırım'ı da hatırlatan Öztürk şöyle dedi:
"Elbette birkaç kişi dışında mesela Hayati Yazıcı aşağı yukarı baştan bu yana yanında olan isimlerden. Genel başkan vekili olması gerekiyor. Yani bir dönem önce Binali Bey'in yaptığı görevi yapıyor diye biliyorum. İktidar partisinin içinde işlerin nasıl yürüdüğünü de biliyoruz. Binali Yıldırım'ı şimdi televizyonlarda şeyde görüyorum ben. Bu son Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yeniden Refah Partisi'yle AKP'nin bir iş birliği için görüşme trafiği vardı. Orada genel başkan vekili sıfatıyla hep Binali Yıldırım var. Şimdi de yerel yönetimler seçimi için yine AKP'yle Yeniden Refah'ın görüşmeleri sürüyor. Herhalde yeni görüntü yok. O eski görüntüleri ha bire haberlerde kullanıyorlar. Bir iki sefer ben de yani dalgınlığına geldi baktım Allah Allah dedim ya Binali Yıldırım'ın bir görevi yok ama nasıl hala bu görüşmeleri yürütüyor dedim. Sonra baktım işte televizyonlarda arşiv diye yazmayınca oraya bir köşesine hala sanki görevdeymiş gibi görünüyor. Sanıyorum o da oturduğu yerde evde mutlu oluyordur öyle. Öyle düşünüyorum yani.""BBP Sivas'ı, YRP Konya'yı istiyor"Türkiye'nin hiçbir yerinde seçim havası olmamakla birlikte BBP'nin Sivas'ı, YRP'nin ise Konya'yı istediğini hatırlatan Serdar Öztürk, "Yani bu saatten sonra bir şey kaldı mı? 2028'e kadar artık seçim olmayacak dendiğine göre iki bin yirmi sekize kadar aslında Erdoğan'ın bir tek belli ki MHP'ye, Bahçeli'ye ya da onların alternatifine ihtiyacı var. Onun dışında pek kimseye ihtiyacı yok. Hani kendi partisinde de etrafında da zaten gördük yerel seçimlerde paylaştılar. Herhalde Büyük Birlik Partisi Sivas'ı istiyor. İşte yeniden Refah Partisi Konya'yı Konya Büyükşehir'i istiyor falan. Onun dışındaki bir on iki tane de MHP'nin var. Gerisi iktidar partisiyle devam edecek gibi görünüyor. Ama iktidar partisinde de gördüğüm böyle bir seçim havası yok maalesef. Yani Türkiye'nin hiçbir yerinde bir seçim hevesi yok." diye ifade etti.
"Muhalefet partilerinde de bir seçim havası yok"
AKP'nin yanı sıra diğer muhalefet partilerinde de seçim havası olmadığını öne süren Serdar Öztürk, "Yani ben sadece bunu AKP'de görmedim. Muhalefet partilerinde de daha doğrusu bir seçim havası yok. Kalmış şurada elli sekiz gün bir zaman kalmış ama bir hareket bir şey yok. Adayların netleşmemiş olmasından mı yoksa şaşırtıcı bir çıkış yani bir işte bu Erdal Beşikçioğlu mesela bir bir gün böyle bir havayı siyaset havasını böyle hareketlendirdi. Ama o da magazin olarak hareketlendirdi. İşte Erdal Beşikçioğlu geldi CHP Ankara İl Başkanlığı'nda bir şeyler söyledi. Gitti. Yani CHP'nin parti meclisinde de ya da iktidarın bugün mesela AKP'nin kalanları açıklaması gerekiyordu. Bugün miting vardı" dedi.
Öztürk'e Erdal Beşikçi'nın sözlerini hatırlatan ve Mansur Yavaş'a olan desteğine dikkat çeken Ahmet Nesin, "Cenazelerden dolayı vazgeçti ama Erdal Beşikçi olayı da ilginç. Yani Türkiye'de her şey ilginç. Mansur Yavaş evet der mi? Hayır diyor. Mansur Yavaş bırakacak mı diye AKP yanlısı, yalakaları, televizyon programlarında böyle dört gözlem bekliyorlardı. Beşikçioğlu'ndan Mansur Yavaş'ın ne kadar düzgün adam olduğu üzerine açıklamalar geldi" dedi. "Maçoğlu'nun Hatay'a aday yapılması düşünülüyor"
Erdal Beşikçioğlu'nun adaylığının bir ivme oluşturduğunu ancak Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu'nun Kadıköy-Hatay hattındaki adaylık iddialarını analiz eden Serdar Öztürk şöyle devam etti:
"Ekrem İmamoğlu'nun bir atraksiyonu siyasi bir atraksiyonu olarak görüldüğü söylendi. Yani İmamoğlu'nun Yavaş'ın etrafını yavaş yavaş kuşattığı söylendi. Bu Mansur Yavaş'ın Türkiye'de çok iğrenç diyeceğim yani bu iğrençlik bir şey kötülük anlamında söylemiyorum. Hani çok kötü espriler vardır ya böyle böyle esprilere neden oluyor. Şöyle bir şey duydum. AKP'nin bir yetkilisi aslında Binali dediler de Binali Bey Ankara'da gidiyormuş. Bu kavşaklara girdiğiniz zaman asfaltta bir yazı yazar. Hani hızınızı düşürün anlamına gelin. Yavaş yazar orada. Tabii yavaşlayın anlamında. Binali Bey bunu görmüş. Bak bak demiş. Kendi bile burada reklam malzemesi olarak kullanıyor demiş. Çok soğuk evet farkındayım kötü bir espri ama yani Türkiye'de böyle maalesef espriler de yapılıyor. Onun için yani Ekrem İmamoğlu'nun bir operasyonu mu değil mi derken o gün mesela CHP'de başka tartışmalar yaşandı onları geçtik. Ben Binali Yıldırım'ın böyle bir şey söylediğini sanmıyorum zaten de. Biraz akbulut vari bir havaya büründürmek için Türkiye'de. Seçim trafiği şu anda aday belirleme trafiği. Bütün siyasi partilerde çok böyle heyecan yaratan bir durum değil. Bir de yani Erdal Beşikçioğlu'nun hadi olumlu diyelim bir ivme yaratmasının dışında Hatay'da CHP'nin yeniden Lütfü Savaş'ı getirip Büyükşehir Belediye Başkanı diye açıklaması onca tepkiye rağmen de değiştirmeyeceğiz biz. Kırsalda ciddi destek var. Yaptığımız anketlerden hep o çıktı. Savunmasıyla bunu açıklaması. Bir başka değişikliğe benim duyduğum kadarıyla yol açmış. O da şu. İşte bu sosyalist güç birliği adı altında daha daha önce Ovacık'ta ve Tunceli'de belediye başkanlığı yapan işte bu seçimlerde de Kadıköy'den aday olacağı söylenen Mehmet Maçoğlu şimdi yeni düşünceye göre aynı grup tarafından Hatay'a aday yapılması düşünüyormuş. Hatta bu konuda önce daha önce TİP Milletvekilliği yapmış Barış Atay'a bir teklif götürüldü. Ama Hatay'ın siyasette artık eskisi kadar sıcak bakmaması nedeniyle pek bu teklifi olumlu karşılamadı. Alternatif olarak da Maçoğlu'nun İstanbul Kadıköy yerinden yerine Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterileceği yönünde duyumlar aldım. Hem böylelikle işte ne işi var Kadıköy'de? Bu doğru bir tercih mi? eleştirilerini de karşılayabileceklerini hem de seçimi kazanma olasılıklarının biraz daha İstanbul'a nazaran, Kadıköy'e nazaran biraz daha fazla olacağı tepkilerini de böylelikle önüne geçilebileceği Planlanmış. Yani önümüzdeki günlerde biz Maçoğlu'nu büyükşehir belediye başkanı adayı olarak görürsek sol blok adına şaşırmayalım. Bir de o var." "Maçoğlu'nun Kaypakkaya ile olan fotoğrafı ciddi bir komedi"
TKP Genel Başkanı Mehmet Okuyan'ın Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu ile günün anısına çektirdiği hatıra fotoğrafında ellerinde tuttukları fotoğrafta İbrahim Kaypakkaya'nın da olmasını 'Komik bir durum' olarak nitelendiren Ahmet Nesin, "Türkiye'de siyaset içinde hele sol siyasette hiç analiz edemiyorum bir fotoğraf var çünkü. TKP Genel Başkanı okuyan Maçoğlu yan yanalar. Ellerinde İbrahim İbrahim Kaypakkaya'nın fotoğrafı. Şimdi TKP o dönemin Sovyet'i yanı Çin düşmanı, Kaypakkaya, Çinci. Sovyet sosyal emperyalizm dedikleri bir şey. Maçoğlu hayatında esasında hiç TKP'li olmamış birisi ama TKP belediye başkanı. Yani böyle AKP'yi, İYİ Parti falan konuşuyoruz ama kendimizi yani kendimizdeyken ben içlerine dahil değilim. Tabii ama Türk solunu pek konuşmuyoruz. O Kemal Okuyan'la beraber Kaypakkaya ve Maçoğlu fotoğrafı ciddi bir komedi fotoğrafı yani. Kaypakkaya'ya da haksızlık. Herkese haksızlık" dedi.
Serdar Öztürk ise "Hem öyle hem de işte İstanbul'da TKP adına Kadıköy'de yarışacağı söylenirken Hatay'da Türkiye İşçi Partisi seçimlere girebileceği ya da sizin söylediğiniz" şeklinde konuştu.
Ahmet Nesin de "Olabilir dedim. Dersim'den dolayı bir tartışmaları var. Onu da iki taraf içinde kabul eder mi etmez mi? Ya da öneri gider mi gitmez mi DEM adına" "Belki düşük profilli aday çıkartarak önünü açmış olabilirler"
CHP'nin yanı sıra diğer sol partilerin eleştirildiğinde büyük bir tepki ile karşılaşıldığının altını çizen Serdar Öztürk şöyle dedi:
"Yani belki en azından daha düşük profilli aday çıkararak önünü açmış açabilirler. Açacak olabilirler ama önümüzdeki günlerde böyle bir yaklaşım bekliyorum. Bir ikincisi de bu. Sizin söylediğiniz aslında beni de rahatsız eden bir durum. Sonuçta sizde ben de daha çok şu anda CHP'nin içinden ya da o etrafındaki sol partilerin içinden daha çok bilgi alma olanağımız var. Onları alıyoruz ama onların içinden de yanlışları görüyoruz. Onu eleştirdiğiniz zaman müthiş bir tepki oluşuyor. Yani muhalefete muhalefet etmek gibi yanlış olarak lanse edilen bir görüş var. İşte bunları eleştirdiğiniz zaman bazı yanlış anlaşılmalara yol açılıyor. Hatta suçlamayla karşılaşıyorsunuz. Ben geçen söylemiştim. Yani çok da konuşmak istemiyorum. Ne halleri varsa görsünler diye ama sonuçta olan bitene bakıyorsunuz. Onlar belirleyici şimdi. Hatay'ı konuşmayıp ne yapacağız yani? Ya da İstanbul'u, Ekrem İmamoğlu'nu konuşup ne yapmayacağız şimdi? Bana gelen en son bilgi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Parti meclisinde yarıdan iki fazla sayıda parti meclisi üyesinin Ekrem İmamoğlu'nun ne derse o yönde oy kullandığı yönünde. E bu şu demektir. Türkiye'deki bütün belediye başkanlarına Ekrem İmamoğlu belirliyor. Şimdi bu bu gelen istihbarat ya da bilgiyi muhalefetin aleyhine ya da lehine kullanmak diye bir şey söz konusu değil. Sonuçta biz gazeteciyiz. Elimize gelen bilgiyi işte burada sizinle sohbet sırasında paylaşıyorum ben. Cumhuriyet Halk Partili ya da AKP'li ya da MHP'li belediye başkan adayı doğruysa doğrudur. Doğru değilse ya da tepki varsa ya da bir şey söylüyorsa onu da biraz söylemek zorunda hissediyorum ama bu yönde ciddi bir Türkiye'de eleştiri başladı. Ben de bundan rahatsızım. Yani Maçoğlu'nun İstanbul'dan aday olmasını eleştirmeyeceksiniz. Böyle bir şey çıktı. Mantık çıktı." "Siyasetçiler Kadıköy'de kazanılır zannediyor"
Kadıköy'deki seçim durumunu değerlendiren Ahmet Nesin ise, ilçenin stratejik önemine dikkat çekerek şöyle dedi:
"Bu Kadıköy'de bir bir gariplik ben Kadıköy doğumluyum. Kadıköy'ü çok iyi tanırım. Kadıköy esasında kuruluşu hep derler ya ya niye bu kadar büyük bir il, Kadıköy niye il yapmıyorsunuz diye. Kadıköy İstanbul'un birinci yazlığıdır, ikinci yazlığı Yalova'dır. Yalova'nın İstanbul'a bağlanmasının nedeni Atatürk'ün emriyle Kurtuluş Savaşı sonrası izinler kaldırıldığı için ama adamların izne de ihtiyacı var. O zaman devlet adamlarının işte valisini bilmem ne. Atatürk'ün emriyle der ki İstanbul'a yakın denizi olan bir yer tespit edin. Oraya gitsinler ama ani bir şekilde dönüşleri kolay olsun. Ha bir iki seyahat gibi. İl içi seyahat gibi olsun. O zaman izne tabi olmuyor. İgitmeden oluyor işte. O zaman İstanbul'un giden bütün müdürleri kaymakamından üstün olduğu için zaten o kim Yalova Kaymakamı'nın lafı çıkmıştır? Ama şimdi vali olduğu için. Vali olduğu için kaymakam bir kişiye bağlı yani. Onun için şey değil ama Kadıköy mü? Turgut Öker de biliyorsun. Ama Almanya'dan dönüp Aleviler adına, Kadıköy'den aday olup çok ciddi bir para harcayıp ama bir iki binin altında oy almıştı. Bu Kadıköy'de bir gariplik var. Siyasetçiler orada Kadıköy'de kazanır zannediyorlar. Oysa Kadıköy'de şeyin cazibesine kapılıyor herhalde. Mesela muhtar adayları da hep sol içinde aday karşılıklı. İşte ne bileyim ben dev yolcu adaydır. CHP'li adaydır. Eskiden CHP-DSP karşılıklı adaylar çıkartıldı falan. Sağ pek almaz Kadıköy'de. İstanbul'un demokrat kanadıdır hep. İstanbul'da çoğaldı bunlar tabii. Beşiktaş öyle Bakırköy öyle falan ama Kadıköy oldu mu olası hep böyle olmuştur." "Mehmet Maçoğlu için Kadıköy kale mi?"
Mehmet Maçoğlu'nun Tunceli'de hayata geçirdiği uygulamaların Kadıköy'de yeterince uygulayamayacağının altını çizen Serdar Öztürk "Demek ki bazı yerler işte herkesin kalesi tırnak içinde söylüyorum bunu. Kale dedikleri yer. Kadıköy'de öyle gördükleri için ama yani mesela Maçoğlu için burası kale midir? Bunu tartışmak lazım. Gerçi kendisi çıkıp birtakım açıklamalarda bulunuyor. Neden Kadıköy olduğunu o genelde isminden ziyade uyguladıkları belediyecilik yönteminin yaygınlaştırılması üzerine kurgulamaya çalışıyor ama tercihini böyle açıklıyor ama tabii bu tek başına yeterli olmuyor. Çünkü yani o modeli uygulayabileceğiniz Türkiye'de yüzlerce yer var. Seçim yeri var. Oradaki il belediyesini yönetmek işte orada bir takım ulaşımdı, şuydu, buydu, onlara direkt müdahil olabiliyorsunuz ama yani İstanbul'da ilçe belediyelerinin böyle kent ulaşımında, metroda, otobüste ya da benzeri toplu taşımda çok bir etkileri ve yetkileri yok. Büyükşehirin etkisinde ya da işte Ulaştırma Bakanlığı'nın yetkisinde. Onun için oradan aldığınız model getirip İstanbul Kadıköy'e yüzde yüz uymayabilir. Yani ne nedeni olduğunu bilmiyorum ama dediğim gibi bu tepkiler üzerine en azından böyle bir fikir gelişmiş. Maçoğlu'nu biz alalım Hatay'a götürelim. CHP'nin kendi içindeki hatası diyelim, onu da telafi etmek onun karşısına hiç olmazsa soldan bir aday çıkartmak adına. Dediğim gibi ilk teklif Barış Atay'a götürülmüş. Muhtemelen kabul etmemiş, B planı olarak da Maçoğlu'nun gelmesi gerekiyor. Ona teklif götürülmesi bekleniyor. Ama bu hafta çatışma haberleriyle birlikte Türkiye yeni bir süreci yaşamıyor olsaydı hem bu gün bir miting vardı. Hem de Erdoğan partisinin diğer belediye başkan adaylarını açıklayacaktı. Önümüzdeki hafta Türkiye'nin her yerindeki adayları biz öğrenmiş olacaktık. Ha keza CHP'de önümüzdeki hafta bütün adaylarını açıklayacağı bekleniyordu." diye ifade etti. "Türkiye'de siyaset çocuk oyunu gibi"
Gazeteci Ahmet Nesin, siyasetin Türkiye'de adeta bir çocuk oyunu gibi olduğunu öne sürerek şöyle devam etti:
"Türkiye'de siyaset çocuk oyunu gibi değil mi? Esasında bu gün Irak'taki askeri ölümler olmasaydı, cenazeler olmasaydı. Bu gün esasında CHP'nin bir mitingi vardı. Erdoğan da adaylarını açıklayacaktı. Televizyonlar CHP mitingini vermesin de benim aday açıklamamı versin diye, çocuk oyuncağı değil mi bu? İstanbul'da belediyenin bozulan otobüs olayını seyrettin mi?"
İBB otobosünde yaşananlara yanıt veren Serdar Öztürk de "Seyrettim ama karşı açıklamaları da okumak gerektiğini düşünüyorum. Bende sizin dediğiniz gibi bir kaç paylaşımı gördüm. Videoyu izledim. Konuşmaları dinledim. Ama kafama şu takılmıştı. Nasıl haberi oldu da birilerinin gidip bunun aksine bir çekim yaptılar? Birileri haber mi verdi? Yoksa bu da mı kurgu? Bence yarına kadar beklemek gerekiyor. Öyle bir çekim yapacaksanız öyle ortalık yerde herkesin gözü önünde bir şeyi kurgular mısınız? Bunun tersine çekim yapacak birinin nasıl haberi oldu da bu kurguyu bozdu? Ona da bakmak lazım. Yarın sabaha kadar sükuneti korumak gerektiğini düşünüyorum." dedi.
Ahmet Nesin ise, "Diyelim ki otobüs arıza yaptı. Arıza yapan otobüsün içinde çekim yapmak, siyasi propaganda yapmak da bir ben çok açık söyleyebilirim, salaklık değil mi?" dedi. "Özlale, Dervişoğlu'nun getirdiği yönetimi Akşener'e görevden aldırabiliyor"
İYİ Parti'nin İzmir'de yaşadığı aday-yönetim krizine de değinen Serdar Öztürk, "Kardeşim adama sorarlar o zaman Aytun Çıray'ın niye partiden istifa etmesine neden oldunuz" şeklindeki soruyu yönelterek Bilecik'te yaşananlara da dikkat çekti. Öztürk seçime 60 gün kala Bilecik Belediye yönetiminin CHP'den İYİ Parti'ye geçtiğine vurgu yaparak şöyle dedi:
"İmamoğlu kazandıktan sonra metroların bir kısmını U harfine çevirdiler. Bu çok mu gerekli bir şeydi? Ne kazandırdı? Murat Kurum diyor ki "Belediye başkanlığını kazanırsak" gazetecilerin ücretsiz yararlanmalarını sağlayacağız diyor. Bunlar söylenecek şeyler değil yada AK Parti'nin Eskişehir adayı. Birer maaş da belediyeden vereceğiz, bunlar söylenecek şeyler mi? Tırnak içinde söylüyorum 'Salaklık' diyorsanız o salaklıklar sayılamayacak miktarda yapıldığı için çok şaşırtıcı gelmiyor bana. 20 yıllık iktidarın sonucu değil mi bu? Önce çorbaya muhtaç edip sonra çorba vermek. Birisi de çıkıp 'Bu vatandaş bu çorbaya niye muhtaç oldu' demiyor. Mesele vatandaşın çorbaya ihtiyaç duymayacak bir ekonomik gelire sahip olması mı demiyor. Bunu daha önce defalarca konuştuk. Bilecik de aynı oldu. İYİ Parti'den bir kişiyi istifa ettiriyorsunuz. Şurada 60 gün kalmış seçime. 60 günlük belediye başkan vekilliği için İYİ Parti ile AK Parti anlaşıyor. Bağımsız güya. Onu 60 günlüğüne belediye başkanı yapıyorlar. Ne olur ki? Siyasi nasıl bir kazanç elde edebilirsiniz. Siyaset çok basit kurgular üzerine götürdüğünüz zaman bir başka örnek vereyim. Çok uzun zamandır İYİ Parti İzmir adayı Ümit Özlale. Sanayicilerin, İzmirin o kalbur üstü takımın da çok da karşı çıkmadığı bir isim. O çok uzun süredir çalışmalarını sürdürüyordu. Geçen hafta birden bire ne olduysa ki il yönetimiyle karşı düştü. O yaşanan çelişki nedeniyle Özlale'nin genel merkeze şikayet ettiği il yönetimini, genel merkezin de 'Kardeşim biz sizi görevden almayalım. Siz istifa edin' denildiği yazıldı. Sonra bir toplantı oldu il yönetimi. Bütün ilçe başkanlarıyla toplantı yaptı. Sonra açıklama yaptı, 'Biz görevimizin başındayız' dedi. Üç saat içinde görevden alındılar. Büyükşehir belediye başkanın adayının isteğiyle İzmir gibi bir yerde il yönetimi görevden alındı. Bunun arkasında başka bir şey daha var. İzmir'de bu yönetim aslında Musavat Dervişoğlu'nun yönetimiydi. Ümit Özlale'nin gelip Dervişoğlu'nun getirdiği yönetimi Meral Akşenere görevden aldırabiliyor ise o zaman şu soruyu sorarlar.Kardeşim Aytun Çıray'ı niye partiden istifa etmesine neden oldunuz? Siyaset açısından bu bir çelişki. Aynı şekilde siyaseti okurken CHP'nin öncülüğündeki o mitingine de İYİ Parti çok açıktan biz katılmayacağız dedi. Burada sanki yerel etkiler, genel siyasetle zaman zaman çelişiyor. Bilecik ve İzmir'de olduğu gibi."
Nesin, "İYİ Parti büyükşehirlerde seçmenini serbest bırakabilir mi?"
İYİ Parti'nin stratejileri ve Erdoğan'ın kafasındaki planlara değinen Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erdoğan'ın seçim sonrası ile ilgili bir planı var. Yerel seçimleri kaybetmediği sürece kazanmış görülecek. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana kaybetse çok sorun teşkil etmeyecek. Ama burada onun sayısının iki katına çıkmasını istemiyor. O zaman erken seçim tartışması gündeme gelebilir. Erdoğan'ın kafasında birkaç plan varsa İstanbul'dan gelebilecek birinin önümüzdeki yıllarda kendisine de lider adayı olarak karşısına çıkacak ihtimalini göz ardı etmiyordur. O yüzden ne şiş yansın ne kebap hikayesinde ortalama bir yerde tutup Erdoğan'ın ondan sonrasına ait ciddi sıkıntıları var. Sizin bu gündeme getirdikten sonra çok da meşhur bir dizi var. Hala bu tartışmayı yürütenler var. Ama şöyle bir şey var. O dizi de dahil. Türkiye'de 2024 Nisan ayından sonra kurgulanan bir senaryo var. Bu senaryo çok tuhaftır maalesef şu anda bir güvenlik üzerine hani o ezan ve bayrak vardır en çok iktidarın kullandığı. Şu anda pek bayrak kullanılmıyor. Bayraktan çok ezan konusuna ağırlık verildi. Hüdapar'ın mitingi, bu tür diziler, bu tür dizilere bilerek oluşturulan tepkiler. Benim çizdiğim çizgiler içinde oynayacaksınız bende size ona göre destek vereceğmi türünden aslında gerçekten bu işe inanarak yapanların, bir yapılanmaya gidiyor Erdoğan. Onun için yine daha önce konuşurken söylemiştik. MHP'nin kurtulmanın yolunu arıyor Erdoğan. Erdoğan'ın elinin kolunun bağlı olduğunun, bir de Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için sizin gladyo dediğinzi benim üst akıl dediğim bir takım yerlerle de bir takım özel anlaşmalar sadece Türkiye için değil. Dünyadaki gelişmeler karşısında verdiği bir takım sözler var. Yeni uygulamaya koyduğu bir takım manevralar var. Erdoğan bunun içinde hareket etmek zorunda. Meydana gelen olaylara da baktığınız zaman üç gün önce ABD'nin İngiltere ile beraber Yemen'de düzenlediği operasyona bakarsak nereyi kullanıyorlar? Suudi Arabistan'ı. Artık Amerika Nato üzerinden ve AB Türkiye'yi kenara bırakıyor. Onun yerine Suudi Arabistan ve Yunanistan'ı tercih ediyor. İsveç'in Nato üyeliği de bir anlamda bunun için önemli demiştik. Türkiye'deki siyasi dinamikleri etkileyen bir takım uluslararası dinamikler de var. Kaldı ki geçen hafta bizim Hazine ve Maliye Bakanımız Amerika'ya gidecekti. Para görüşmeleri yapmak üzere. Önce onun gidişi kaldı sonra merkez bankası başkanı gitti. Çok paradan söz ediyorlardı. Hiç ses yok. Para da yok. Sanıyorum ki Erdoğan'ın biraz eli kolu bağlandı. Birisi kolundan yukarı birisi de bacağından aşağı doğru çekiyor. Erdoğan bu iki dengeyi nasıl yürüteceğini şu anda kestiremiyor. Belki de siyasi hayatında ilk defa özgür olmayan noktada. Erdoğan, bir şey söyler ve yapılır. Onun doğruluğu yada yanlışlığı tartışılmaz. Reis öyle uygun görmüştür ve yapılır. Başta Erdoğan'a karşı çıkan veya itidalli davrananların tasfiye edildiği dönemlerin sonunda Erdoğan öyle bir noktaya geldi ki artık reisin her söylediği yapılır durumdaydı. Ama şu anda öyle görünüyor ki, reisin her söylediği yapılır durumda değil. Bu hem kendi partisi içinde. Hem uluslararası siyasi arenada. Yani uluslararası liderler arasında hem de Türkiye'nin bulunduğu bir coğrafyada bir Macaristan örneği var. Türkiye için model oluşturulabilecek belki önümüzdeki günler haftalarda bunu tartışmak gerekebilir. Orada da çünkü benzeri bir model var. Urban üzerinden kurulan. Ama Türkiye bir Avrupa ülkesi olmadığı için Erdoğan şu anda benim gördüğüm kadarıyla siyasi hayatının en zor dönemlerini yaşıyor. En zor kararlarını alıyor ve bu kararları alırken çoğunlukla da işte o tırnak içindeki reis tavrını çok gösteremiyor. Öyle görüyorum ben."
Kış tatbikatını hatırlatan Ahmet Nesin, "Bu kış tatbikatı da Erdoğan'ın pek onayladığı bir tatbikat değil gibi geliyor. Herkes gene Erdoğan tatbikatıdır dese de bana pek öyle gelmiyor" dedi.
"Eski reis değil gibi geliyor bana" diyen Serdar Öztürk de, "Bence bu söylediğiniz de biraz önce söylediğim o geniş fotoğrafın içinde evet bir parça. O da dahil. Pek çok şey sanki Erdoğan'a rağmen ya da Erdoğan'ın çok da onaylamadığı şekilde maalesef yapıldığı günler yaşıyoruz. Eski reis değil gibi geliyor bana." dedi. "Erdoğan son günlerinin yaklaştığını hissediyor"
Erdoğan'ın ciddi bir aday çıkartamadığının altını çizen Ahmet Nesin, bazı siyasetçilerin ise Erdoğan'ın siyasetinin bitmesini beklediği iddiasında bulunarak sözlerini şöyle tamamladı:
"Son günlerinin yaklaştığını ya hissediyor ya da son günlerine doğru kendisini adım adım götürecek siyasetlerin hızlandığını fark ediyor gibi bir düşüncesi var Erdoğan'ın da. Diye düşünüyorum. Yani başka türlü çünkü Erdoğan ciddi bir aday çıkartamıyor. Bunu söylediğimde benle dalga geçenlerde oldu. Eleştirenler de oldu. Erdoğan Ankara adayı için bu kadar beklemezdi. Bugünkü cenaze dolayısıyla olanı söylemiyorum. Şimdiye kadar çoktan açıklamıştı. Böyle bir dönemde açıklamıştı. Daha önce de altmış gün kala açıklamış olabilir bilmem ne ama bunlar zaten kazanacağım diye rahat rahat açıkladığı kimsenin çok fazla İstanbul'da şu mu olacak, bu mu olacak demediği işte. Melih yok işte İstanbul'daki Kadir Topbaş. Falan filan belliydi zaten bir onun yerine şu olacak tartışması hiç olmadı AKP'de. O yüzden altmış gün kala açıklayabilir ama şimdi öyle değil. Şimdi aday yok. Şimdi kazanacak aday da yok. Kaybetmek üzere herkes de kabul etmiyor gibi çünkü bazılarının siyaseti Erdoğan'ın siyasetinin bitmesiyle bitmiyor. Bence Erdoğan'ın siyaseti bitsin diye bekleyen siyasete ara vermiş çok siyasetçi var gibi geliyor bana. Birdenbire onlar tekrar ortaya çıkabilirler gibi düşünelim. Hiç kuşkusuz hiç var. Yani Abdullah Gül'ü mesela birdenbire tekrar böyle bir durumda siyasi ben varım yahu diye ortaya çıkacağından neredeyse eminim."
"Elbette birkaç kişi dışında mesela Hayati Yazıcı aşağı yukarı baştan bu yana yanında olan isimlerden. Genel başkan vekili olması gerekiyor. Yani bir dönem önce Binali Bey'in yaptığı görevi yapıyor diye biliyorum. İktidar partisinin içinde işlerin nasıl yürüdüğünü de biliyoruz. Binali Yıldırım'ı şimdi televizyonlarda şeyde görüyorum ben. Bu son Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yeniden Refah Partisi'yle AKP'nin bir iş birliği için görüşme trafiği vardı. Orada genel başkan vekili sıfatıyla hep Binali Yıldırım var. Şimdi de yerel yönetimler seçimi için yine AKP'yle Yeniden Refah'ın görüşmeleri sürüyor. Herhalde yeni görüntü yok. O eski görüntüleri ha bire haberlerde kullanıyorlar. Bir iki sefer ben de yani dalgınlığına geldi baktım Allah Allah dedim ya Binali Yıldırım'ın bir görevi yok ama nasıl hala bu görüşmeleri yürütüyor dedim. Sonra baktım işte televizyonlarda arşiv diye yazmayınca oraya bir köşesine hala sanki görevdeymiş gibi görünüyor. Sanıyorum o da oturduğu yerde evde mutlu oluyordur öyle. Öyle düşünüyorum yani.""BBP Sivas'ı, YRP Konya'yı istiyor"Türkiye'nin hiçbir yerinde seçim havası olmamakla birlikte BBP'nin Sivas'ı, YRP'nin ise Konya'yı istediğini hatırlatan Serdar Öztürk, "Yani bu saatten sonra bir şey kaldı mı? 2028'e kadar artık seçim olmayacak dendiğine göre iki bin yirmi sekize kadar aslında Erdoğan'ın bir tek belli ki MHP'ye, Bahçeli'ye ya da onların alternatifine ihtiyacı var. Onun dışında pek kimseye ihtiyacı yok. Hani kendi partisinde de etrafında da zaten gördük yerel seçimlerde paylaştılar. Herhalde Büyük Birlik Partisi Sivas'ı istiyor. İşte yeniden Refah Partisi Konya'yı Konya Büyükşehir'i istiyor falan. Onun dışındaki bir on iki tane de MHP'nin var. Gerisi iktidar partisiyle devam edecek gibi görünüyor. Ama iktidar partisinde de gördüğüm böyle bir seçim havası yok maalesef. Yani Türkiye'nin hiçbir yerinde bir seçim hevesi yok." diye ifade etti.
"Muhalefet partilerinde de bir seçim havası yok"
AKP'nin yanı sıra diğer muhalefet partilerinde de seçim havası olmadığını öne süren Serdar Öztürk, "Yani ben sadece bunu AKP'de görmedim. Muhalefet partilerinde de daha doğrusu bir seçim havası yok. Kalmış şurada elli sekiz gün bir zaman kalmış ama bir hareket bir şey yok. Adayların netleşmemiş olmasından mı yoksa şaşırtıcı bir çıkış yani bir işte bu Erdal Beşikçioğlu mesela bir bir gün böyle bir havayı siyaset havasını böyle hareketlendirdi. Ama o da magazin olarak hareketlendirdi. İşte Erdal Beşikçioğlu geldi CHP Ankara İl Başkanlığı'nda bir şeyler söyledi. Gitti. Yani CHP'nin parti meclisinde de ya da iktidarın bugün mesela AKP'nin kalanları açıklaması gerekiyordu. Bugün miting vardı" dedi.
Öztürk'e Erdal Beşikçi'nın sözlerini hatırlatan ve Mansur Yavaş'a olan desteğine dikkat çeken Ahmet Nesin, "Cenazelerden dolayı vazgeçti ama Erdal Beşikçi olayı da ilginç. Yani Türkiye'de her şey ilginç. Mansur Yavaş evet der mi? Hayır diyor. Mansur Yavaş bırakacak mı diye AKP yanlısı, yalakaları, televizyon programlarında böyle dört gözlem bekliyorlardı. Beşikçioğlu'ndan Mansur Yavaş'ın ne kadar düzgün adam olduğu üzerine açıklamalar geldi" dedi. "Maçoğlu'nun Hatay'a aday yapılması düşünülüyor"
Erdal Beşikçioğlu'nun adaylığının bir ivme oluşturduğunu ancak Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu'nun Kadıköy-Hatay hattındaki adaylık iddialarını analiz eden Serdar Öztürk şöyle devam etti:
"Ekrem İmamoğlu'nun bir atraksiyonu siyasi bir atraksiyonu olarak görüldüğü söylendi. Yani İmamoğlu'nun Yavaş'ın etrafını yavaş yavaş kuşattığı söylendi. Bu Mansur Yavaş'ın Türkiye'de çok iğrenç diyeceğim yani bu iğrençlik bir şey kötülük anlamında söylemiyorum. Hani çok kötü espriler vardır ya böyle böyle esprilere neden oluyor. Şöyle bir şey duydum. AKP'nin bir yetkilisi aslında Binali dediler de Binali Bey Ankara'da gidiyormuş. Bu kavşaklara girdiğiniz zaman asfaltta bir yazı yazar. Hani hızınızı düşürün anlamına gelin. Yavaş yazar orada. Tabii yavaşlayın anlamında. Binali Bey bunu görmüş. Bak bak demiş. Kendi bile burada reklam malzemesi olarak kullanıyor demiş. Çok soğuk evet farkındayım kötü bir espri ama yani Türkiye'de böyle maalesef espriler de yapılıyor. Onun için yani Ekrem İmamoğlu'nun bir operasyonu mu değil mi derken o gün mesela CHP'de başka tartışmalar yaşandı onları geçtik. Ben Binali Yıldırım'ın böyle bir şey söylediğini sanmıyorum zaten de. Biraz akbulut vari bir havaya büründürmek için Türkiye'de. Seçim trafiği şu anda aday belirleme trafiği. Bütün siyasi partilerde çok böyle heyecan yaratan bir durum değil. Bir de yani Erdal Beşikçioğlu'nun hadi olumlu diyelim bir ivme yaratmasının dışında Hatay'da CHP'nin yeniden Lütfü Savaş'ı getirip Büyükşehir Belediye Başkanı diye açıklaması onca tepkiye rağmen de değiştirmeyeceğiz biz. Kırsalda ciddi destek var. Yaptığımız anketlerden hep o çıktı. Savunmasıyla bunu açıklaması. Bir başka değişikliğe benim duyduğum kadarıyla yol açmış. O da şu. İşte bu sosyalist güç birliği adı altında daha daha önce Ovacık'ta ve Tunceli'de belediye başkanlığı yapan işte bu seçimlerde de Kadıköy'den aday olacağı söylenen Mehmet Maçoğlu şimdi yeni düşünceye göre aynı grup tarafından Hatay'a aday yapılması düşünüyormuş. Hatta bu konuda önce daha önce TİP Milletvekilliği yapmış Barış Atay'a bir teklif götürüldü. Ama Hatay'ın siyasette artık eskisi kadar sıcak bakmaması nedeniyle pek bu teklifi olumlu karşılamadı. Alternatif olarak da Maçoğlu'nun İstanbul Kadıköy yerinden yerine Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterileceği yönünde duyumlar aldım. Hem böylelikle işte ne işi var Kadıköy'de? Bu doğru bir tercih mi? eleştirilerini de karşılayabileceklerini hem de seçimi kazanma olasılıklarının biraz daha İstanbul'a nazaran, Kadıköy'e nazaran biraz daha fazla olacağı tepkilerini de böylelikle önüne geçilebileceği Planlanmış. Yani önümüzdeki günlerde biz Maçoğlu'nu büyükşehir belediye başkanı adayı olarak görürsek sol blok adına şaşırmayalım. Bir de o var." "Maçoğlu'nun Kaypakkaya ile olan fotoğrafı ciddi bir komedi"
TKP Genel Başkanı Mehmet Okuyan'ın Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu ile günün anısına çektirdiği hatıra fotoğrafında ellerinde tuttukları fotoğrafta İbrahim Kaypakkaya'nın da olmasını 'Komik bir durum' olarak nitelendiren Ahmet Nesin, "Türkiye'de siyaset içinde hele sol siyasette hiç analiz edemiyorum bir fotoğraf var çünkü. TKP Genel Başkanı okuyan Maçoğlu yan yanalar. Ellerinde İbrahim İbrahim Kaypakkaya'nın fotoğrafı. Şimdi TKP o dönemin Sovyet'i yanı Çin düşmanı, Kaypakkaya, Çinci. Sovyet sosyal emperyalizm dedikleri bir şey. Maçoğlu hayatında esasında hiç TKP'li olmamış birisi ama TKP belediye başkanı. Yani böyle AKP'yi, İYİ Parti falan konuşuyoruz ama kendimizi yani kendimizdeyken ben içlerine dahil değilim. Tabii ama Türk solunu pek konuşmuyoruz. O Kemal Okuyan'la beraber Kaypakkaya ve Maçoğlu fotoğrafı ciddi bir komedi fotoğrafı yani. Kaypakkaya'ya da haksızlık. Herkese haksızlık" dedi.
Serdar Öztürk ise "Hem öyle hem de işte İstanbul'da TKP adına Kadıköy'de yarışacağı söylenirken Hatay'da Türkiye İşçi Partisi seçimlere girebileceği ya da sizin söylediğiniz" şeklinde konuştu.
Ahmet Nesin de "Olabilir dedim. Dersim'den dolayı bir tartışmaları var. Onu da iki taraf içinde kabul eder mi etmez mi? Ya da öneri gider mi gitmez mi DEM adına" "Belki düşük profilli aday çıkartarak önünü açmış olabilirler"
CHP'nin yanı sıra diğer sol partilerin eleştirildiğinde büyük bir tepki ile karşılaşıldığının altını çizen Serdar Öztürk şöyle dedi:
"Yani belki en azından daha düşük profilli aday çıkararak önünü açmış açabilirler. Açacak olabilirler ama önümüzdeki günlerde böyle bir yaklaşım bekliyorum. Bir ikincisi de bu. Sizin söylediğiniz aslında beni de rahatsız eden bir durum. Sonuçta sizde ben de daha çok şu anda CHP'nin içinden ya da o etrafındaki sol partilerin içinden daha çok bilgi alma olanağımız var. Onları alıyoruz ama onların içinden de yanlışları görüyoruz. Onu eleştirdiğiniz zaman müthiş bir tepki oluşuyor. Yani muhalefete muhalefet etmek gibi yanlış olarak lanse edilen bir görüş var. İşte bunları eleştirdiğiniz zaman bazı yanlış anlaşılmalara yol açılıyor. Hatta suçlamayla karşılaşıyorsunuz. Ben geçen söylemiştim. Yani çok da konuşmak istemiyorum. Ne halleri varsa görsünler diye ama sonuçta olan bitene bakıyorsunuz. Onlar belirleyici şimdi. Hatay'ı konuşmayıp ne yapacağız yani? Ya da İstanbul'u, Ekrem İmamoğlu'nu konuşup ne yapmayacağız şimdi? Bana gelen en son bilgi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Parti meclisinde yarıdan iki fazla sayıda parti meclisi üyesinin Ekrem İmamoğlu'nun ne derse o yönde oy kullandığı yönünde. E bu şu demektir. Türkiye'deki bütün belediye başkanlarına Ekrem İmamoğlu belirliyor. Şimdi bu bu gelen istihbarat ya da bilgiyi muhalefetin aleyhine ya da lehine kullanmak diye bir şey söz konusu değil. Sonuçta biz gazeteciyiz. Elimize gelen bilgiyi işte burada sizinle sohbet sırasında paylaşıyorum ben. Cumhuriyet Halk Partili ya da AKP'li ya da MHP'li belediye başkan adayı doğruysa doğrudur. Doğru değilse ya da tepki varsa ya da bir şey söylüyorsa onu da biraz söylemek zorunda hissediyorum ama bu yönde ciddi bir Türkiye'de eleştiri başladı. Ben de bundan rahatsızım. Yani Maçoğlu'nun İstanbul'dan aday olmasını eleştirmeyeceksiniz. Böyle bir şey çıktı. Mantık çıktı." "Siyasetçiler Kadıköy'de kazanılır zannediyor"
Kadıköy'deki seçim durumunu değerlendiren Ahmet Nesin ise, ilçenin stratejik önemine dikkat çekerek şöyle dedi:
"Bu Kadıköy'de bir bir gariplik ben Kadıköy doğumluyum. Kadıköy'ü çok iyi tanırım. Kadıköy esasında kuruluşu hep derler ya ya niye bu kadar büyük bir il, Kadıköy niye il yapmıyorsunuz diye. Kadıköy İstanbul'un birinci yazlığıdır, ikinci yazlığı Yalova'dır. Yalova'nın İstanbul'a bağlanmasının nedeni Atatürk'ün emriyle Kurtuluş Savaşı sonrası izinler kaldırıldığı için ama adamların izne de ihtiyacı var. O zaman devlet adamlarının işte valisini bilmem ne. Atatürk'ün emriyle der ki İstanbul'a yakın denizi olan bir yer tespit edin. Oraya gitsinler ama ani bir şekilde dönüşleri kolay olsun. Ha bir iki seyahat gibi. İl içi seyahat gibi olsun. O zaman izne tabi olmuyor. İgitmeden oluyor işte. O zaman İstanbul'un giden bütün müdürleri kaymakamından üstün olduğu için zaten o kim Yalova Kaymakamı'nın lafı çıkmıştır? Ama şimdi vali olduğu için. Vali olduğu için kaymakam bir kişiye bağlı yani. Onun için şey değil ama Kadıköy mü? Turgut Öker de biliyorsun. Ama Almanya'dan dönüp Aleviler adına, Kadıköy'den aday olup çok ciddi bir para harcayıp ama bir iki binin altında oy almıştı. Bu Kadıköy'de bir gariplik var. Siyasetçiler orada Kadıköy'de kazanır zannediyorlar. Oysa Kadıköy'de şeyin cazibesine kapılıyor herhalde. Mesela muhtar adayları da hep sol içinde aday karşılıklı. İşte ne bileyim ben dev yolcu adaydır. CHP'li adaydır. Eskiden CHP-DSP karşılıklı adaylar çıkartıldı falan. Sağ pek almaz Kadıköy'de. İstanbul'un demokrat kanadıdır hep. İstanbul'da çoğaldı bunlar tabii. Beşiktaş öyle Bakırköy öyle falan ama Kadıköy oldu mu olası hep böyle olmuştur." "Mehmet Maçoğlu için Kadıköy kale mi?"
Mehmet Maçoğlu'nun Tunceli'de hayata geçirdiği uygulamaların Kadıköy'de yeterince uygulayamayacağının altını çizen Serdar Öztürk "Demek ki bazı yerler işte herkesin kalesi tırnak içinde söylüyorum bunu. Kale dedikleri yer. Kadıköy'de öyle gördükleri için ama yani mesela Maçoğlu için burası kale midir? Bunu tartışmak lazım. Gerçi kendisi çıkıp birtakım açıklamalarda bulunuyor. Neden Kadıköy olduğunu o genelde isminden ziyade uyguladıkları belediyecilik yönteminin yaygınlaştırılması üzerine kurgulamaya çalışıyor ama tercihini böyle açıklıyor ama tabii bu tek başına yeterli olmuyor. Çünkü yani o modeli uygulayabileceğiniz Türkiye'de yüzlerce yer var. Seçim yeri var. Oradaki il belediyesini yönetmek işte orada bir takım ulaşımdı, şuydu, buydu, onlara direkt müdahil olabiliyorsunuz ama yani İstanbul'da ilçe belediyelerinin böyle kent ulaşımında, metroda, otobüste ya da benzeri toplu taşımda çok bir etkileri ve yetkileri yok. Büyükşehirin etkisinde ya da işte Ulaştırma Bakanlığı'nın yetkisinde. Onun için oradan aldığınız model getirip İstanbul Kadıköy'e yüzde yüz uymayabilir. Yani ne nedeni olduğunu bilmiyorum ama dediğim gibi bu tepkiler üzerine en azından böyle bir fikir gelişmiş. Maçoğlu'nu biz alalım Hatay'a götürelim. CHP'nin kendi içindeki hatası diyelim, onu da telafi etmek onun karşısına hiç olmazsa soldan bir aday çıkartmak adına. Dediğim gibi ilk teklif Barış Atay'a götürülmüş. Muhtemelen kabul etmemiş, B planı olarak da Maçoğlu'nun gelmesi gerekiyor. Ona teklif götürülmesi bekleniyor. Ama bu hafta çatışma haberleriyle birlikte Türkiye yeni bir süreci yaşamıyor olsaydı hem bu gün bir miting vardı. Hem de Erdoğan partisinin diğer belediye başkan adaylarını açıklayacaktı. Önümüzdeki hafta Türkiye'nin her yerindeki adayları biz öğrenmiş olacaktık. Ha keza CHP'de önümüzdeki hafta bütün adaylarını açıklayacağı bekleniyordu." diye ifade etti. "Türkiye'de siyaset çocuk oyunu gibi"
Gazeteci Ahmet Nesin, siyasetin Türkiye'de adeta bir çocuk oyunu gibi olduğunu öne sürerek şöyle devam etti:
"Türkiye'de siyaset çocuk oyunu gibi değil mi? Esasında bu gün Irak'taki askeri ölümler olmasaydı, cenazeler olmasaydı. Bu gün esasında CHP'nin bir mitingi vardı. Erdoğan da adaylarını açıklayacaktı. Televizyonlar CHP mitingini vermesin de benim aday açıklamamı versin diye, çocuk oyuncağı değil mi bu? İstanbul'da belediyenin bozulan otobüs olayını seyrettin mi?"
İBB otobosünde yaşananlara yanıt veren Serdar Öztürk de "Seyrettim ama karşı açıklamaları da okumak gerektiğini düşünüyorum. Bende sizin dediğiniz gibi bir kaç paylaşımı gördüm. Videoyu izledim. Konuşmaları dinledim. Ama kafama şu takılmıştı. Nasıl haberi oldu da birilerinin gidip bunun aksine bir çekim yaptılar? Birileri haber mi verdi? Yoksa bu da mı kurgu? Bence yarına kadar beklemek gerekiyor. Öyle bir çekim yapacaksanız öyle ortalık yerde herkesin gözü önünde bir şeyi kurgular mısınız? Bunun tersine çekim yapacak birinin nasıl haberi oldu da bu kurguyu bozdu? Ona da bakmak lazım. Yarın sabaha kadar sükuneti korumak gerektiğini düşünüyorum." dedi.
Ahmet Nesin ise, "Diyelim ki otobüs arıza yaptı. Arıza yapan otobüsün içinde çekim yapmak, siyasi propaganda yapmak da bir ben çok açık söyleyebilirim, salaklık değil mi?" dedi. "Özlale, Dervişoğlu'nun getirdiği yönetimi Akşener'e görevden aldırabiliyor"
İYİ Parti'nin İzmir'de yaşadığı aday-yönetim krizine de değinen Serdar Öztürk, "Kardeşim adama sorarlar o zaman Aytun Çıray'ın niye partiden istifa etmesine neden oldunuz" şeklindeki soruyu yönelterek Bilecik'te yaşananlara da dikkat çekti. Öztürk seçime 60 gün kala Bilecik Belediye yönetiminin CHP'den İYİ Parti'ye geçtiğine vurgu yaparak şöyle dedi:
"İmamoğlu kazandıktan sonra metroların bir kısmını U harfine çevirdiler. Bu çok mu gerekli bir şeydi? Ne kazandırdı? Murat Kurum diyor ki "Belediye başkanlığını kazanırsak" gazetecilerin ücretsiz yararlanmalarını sağlayacağız diyor. Bunlar söylenecek şeyler değil yada AK Parti'nin Eskişehir adayı. Birer maaş da belediyeden vereceğiz, bunlar söylenecek şeyler mi? Tırnak içinde söylüyorum 'Salaklık' diyorsanız o salaklıklar sayılamayacak miktarda yapıldığı için çok şaşırtıcı gelmiyor bana. 20 yıllık iktidarın sonucu değil mi bu? Önce çorbaya muhtaç edip sonra çorba vermek. Birisi de çıkıp 'Bu vatandaş bu çorbaya niye muhtaç oldu' demiyor. Mesele vatandaşın çorbaya ihtiyaç duymayacak bir ekonomik gelire sahip olması mı demiyor. Bunu daha önce defalarca konuştuk. Bilecik de aynı oldu. İYİ Parti'den bir kişiyi istifa ettiriyorsunuz. Şurada 60 gün kalmış seçime. 60 günlük belediye başkan vekilliği için İYİ Parti ile AK Parti anlaşıyor. Bağımsız güya. Onu 60 günlüğüne belediye başkanı yapıyorlar. Ne olur ki? Siyasi nasıl bir kazanç elde edebilirsiniz. Siyaset çok basit kurgular üzerine götürdüğünüz zaman bir başka örnek vereyim. Çok uzun zamandır İYİ Parti İzmir adayı Ümit Özlale. Sanayicilerin, İzmirin o kalbur üstü takımın da çok da karşı çıkmadığı bir isim. O çok uzun süredir çalışmalarını sürdürüyordu. Geçen hafta birden bire ne olduysa ki il yönetimiyle karşı düştü. O yaşanan çelişki nedeniyle Özlale'nin genel merkeze şikayet ettiği il yönetimini, genel merkezin de 'Kardeşim biz sizi görevden almayalım. Siz istifa edin' denildiği yazıldı. Sonra bir toplantı oldu il yönetimi. Bütün ilçe başkanlarıyla toplantı yaptı. Sonra açıklama yaptı, 'Biz görevimizin başındayız' dedi. Üç saat içinde görevden alındılar. Büyükşehir belediye başkanın adayının isteğiyle İzmir gibi bir yerde il yönetimi görevden alındı. Bunun arkasında başka bir şey daha var. İzmir'de bu yönetim aslında Musavat Dervişoğlu'nun yönetimiydi. Ümit Özlale'nin gelip Dervişoğlu'nun getirdiği yönetimi Meral Akşenere görevden aldırabiliyor ise o zaman şu soruyu sorarlar.Kardeşim Aytun Çıray'ı niye partiden istifa etmesine neden oldunuz? Siyaset açısından bu bir çelişki. Aynı şekilde siyaseti okurken CHP'nin öncülüğündeki o mitingine de İYİ Parti çok açıktan biz katılmayacağız dedi. Burada sanki yerel etkiler, genel siyasetle zaman zaman çelişiyor. Bilecik ve İzmir'de olduğu gibi."
Nesin, "İYİ Parti büyükşehirlerde seçmenini serbest bırakabilir mi?"
İYİ Parti'nin stratejileri ve Erdoğan'ın kafasındaki planlara değinen Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erdoğan'ın seçim sonrası ile ilgili bir planı var. Yerel seçimleri kaybetmediği sürece kazanmış görülecek. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana kaybetse çok sorun teşkil etmeyecek. Ama burada onun sayısının iki katına çıkmasını istemiyor. O zaman erken seçim tartışması gündeme gelebilir. Erdoğan'ın kafasında birkaç plan varsa İstanbul'dan gelebilecek birinin önümüzdeki yıllarda kendisine de lider adayı olarak karşısına çıkacak ihtimalini göz ardı etmiyordur. O yüzden ne şiş yansın ne kebap hikayesinde ortalama bir yerde tutup Erdoğan'ın ondan sonrasına ait ciddi sıkıntıları var. Sizin bu gündeme getirdikten sonra çok da meşhur bir dizi var. Hala bu tartışmayı yürütenler var. Ama şöyle bir şey var. O dizi de dahil. Türkiye'de 2024 Nisan ayından sonra kurgulanan bir senaryo var. Bu senaryo çok tuhaftır maalesef şu anda bir güvenlik üzerine hani o ezan ve bayrak vardır en çok iktidarın kullandığı. Şu anda pek bayrak kullanılmıyor. Bayraktan çok ezan konusuna ağırlık verildi. Hüdapar'ın mitingi, bu tür diziler, bu tür dizilere bilerek oluşturulan tepkiler. Benim çizdiğim çizgiler içinde oynayacaksınız bende size ona göre destek vereceğmi türünden aslında gerçekten bu işe inanarak yapanların, bir yapılanmaya gidiyor Erdoğan. Onun için yine daha önce konuşurken söylemiştik. MHP'nin kurtulmanın yolunu arıyor Erdoğan. Erdoğan'ın elinin kolunun bağlı olduğunun, bir de Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için sizin gladyo dediğinzi benim üst akıl dediğim bir takım yerlerle de bir takım özel anlaşmalar sadece Türkiye için değil. Dünyadaki gelişmeler karşısında verdiği bir takım sözler var. Yeni uygulamaya koyduğu bir takım manevralar var. Erdoğan bunun içinde hareket etmek zorunda. Meydana gelen olaylara da baktığınız zaman üç gün önce ABD'nin İngiltere ile beraber Yemen'de düzenlediği operasyona bakarsak nereyi kullanıyorlar? Suudi Arabistan'ı. Artık Amerika Nato üzerinden ve AB Türkiye'yi kenara bırakıyor. Onun yerine Suudi Arabistan ve Yunanistan'ı tercih ediyor. İsveç'in Nato üyeliği de bir anlamda bunun için önemli demiştik. Türkiye'deki siyasi dinamikleri etkileyen bir takım uluslararası dinamikler de var. Kaldı ki geçen hafta bizim Hazine ve Maliye Bakanımız Amerika'ya gidecekti. Para görüşmeleri yapmak üzere. Önce onun gidişi kaldı sonra merkez bankası başkanı gitti. Çok paradan söz ediyorlardı. Hiç ses yok. Para da yok. Sanıyorum ki Erdoğan'ın biraz eli kolu bağlandı. Birisi kolundan yukarı birisi de bacağından aşağı doğru çekiyor. Erdoğan bu iki dengeyi nasıl yürüteceğini şu anda kestiremiyor. Belki de siyasi hayatında ilk defa özgür olmayan noktada. Erdoğan, bir şey söyler ve yapılır. Onun doğruluğu yada yanlışlığı tartışılmaz. Reis öyle uygun görmüştür ve yapılır. Başta Erdoğan'a karşı çıkan veya itidalli davrananların tasfiye edildiği dönemlerin sonunda Erdoğan öyle bir noktaya geldi ki artık reisin her söylediği yapılır durumdaydı. Ama şu anda öyle görünüyor ki, reisin her söylediği yapılır durumda değil. Bu hem kendi partisi içinde. Hem uluslararası siyasi arenada. Yani uluslararası liderler arasında hem de Türkiye'nin bulunduğu bir coğrafyada bir Macaristan örneği var. Türkiye için model oluşturulabilecek belki önümüzdeki günler haftalarda bunu tartışmak gerekebilir. Orada da çünkü benzeri bir model var. Urban üzerinden kurulan. Ama Türkiye bir Avrupa ülkesi olmadığı için Erdoğan şu anda benim gördüğüm kadarıyla siyasi hayatının en zor dönemlerini yaşıyor. En zor kararlarını alıyor ve bu kararları alırken çoğunlukla da işte o tırnak içindeki reis tavrını çok gösteremiyor. Öyle görüyorum ben."
Kış tatbikatını hatırlatan Ahmet Nesin, "Bu kış tatbikatı da Erdoğan'ın pek onayladığı bir tatbikat değil gibi geliyor. Herkes gene Erdoğan tatbikatıdır dese de bana pek öyle gelmiyor" dedi.
"Eski reis değil gibi geliyor bana" diyen Serdar Öztürk de, "Bence bu söylediğiniz de biraz önce söylediğim o geniş fotoğrafın içinde evet bir parça. O da dahil. Pek çok şey sanki Erdoğan'a rağmen ya da Erdoğan'ın çok da onaylamadığı şekilde maalesef yapıldığı günler yaşıyoruz. Eski reis değil gibi geliyor bana." dedi. "Erdoğan son günlerinin yaklaştığını hissediyor"
Erdoğan'ın ciddi bir aday çıkartamadığının altını çizen Ahmet Nesin, bazı siyasetçilerin ise Erdoğan'ın siyasetinin bitmesini beklediği iddiasında bulunarak sözlerini şöyle tamamladı:
"Son günlerinin yaklaştığını ya hissediyor ya da son günlerine doğru kendisini adım adım götürecek siyasetlerin hızlandığını fark ediyor gibi bir düşüncesi var Erdoğan'ın da. Diye düşünüyorum. Yani başka türlü çünkü Erdoğan ciddi bir aday çıkartamıyor. Bunu söylediğimde benle dalga geçenlerde oldu. Eleştirenler de oldu. Erdoğan Ankara adayı için bu kadar beklemezdi. Bugünkü cenaze dolayısıyla olanı söylemiyorum. Şimdiye kadar çoktan açıklamıştı. Böyle bir dönemde açıklamıştı. Daha önce de altmış gün kala açıklamış olabilir bilmem ne ama bunlar zaten kazanacağım diye rahat rahat açıkladığı kimsenin çok fazla İstanbul'da şu mu olacak, bu mu olacak demediği işte. Melih yok işte İstanbul'daki Kadir Topbaş. Falan filan belliydi zaten bir onun yerine şu olacak tartışması hiç olmadı AKP'de. O yüzden altmış gün kala açıklayabilir ama şimdi öyle değil. Şimdi aday yok. Şimdi kazanacak aday da yok. Kaybetmek üzere herkes de kabul etmiyor gibi çünkü bazılarının siyaseti Erdoğan'ın siyasetinin bitmesiyle bitmiyor. Bence Erdoğan'ın siyaseti bitsin diye bekleyen siyasete ara vermiş çok siyasetçi var gibi geliyor bana. Birdenbire onlar tekrar ortaya çıkabilirler gibi düşünelim. Hiç kuşkusuz hiç var. Yani Abdullah Gül'ü mesela birdenbire tekrar böyle bir durumda siyasi ben varım yahu diye ortaya çıkacağından neredeyse eminim."