Gazeteci Serdar Öztürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yıpratılmasına izin verdiğini iddia ederek "Soylu'nun MHP'ye yanaşıp beni AKP'liler savunmuyor. Öyleyse alın AKP'lilerin dosyalarını demesi de aynı. Bence Erdoğan bunu sezdi. Soylu'nun bir gün kendisine bunu yapabileceğini sezerek en kısa zamanda yıpratılmasına da izin verdi. Erdoğan'ın hiç çıkıp Soylu'yu savunduğunu görmedik. Şimdi geldiğimiz noktada zaten İçişleri Bakanı olarak atadığı kişinin bence en büyük yaptığı iş Soylu'nun bir önceki dönemdeki bağlantılarını deşifre etmesi" dedi.Gazeteciler Ahmet Nesin ve Serdar Öztürk, son dönemlerde kamuoyunda sıkça yer alan futbolcuların yer aldığı dolandırıcılık olayına dikkat çekti. Fatih Terim'in de yer aldığı fon iddialarıyla ilgili Ahmet Nesin'in yorumlarına cevap veren Öztürk, "Sadece Mehmet Ağar ile olan yakın ilişkisinden bilirim. Bu ve benzeri işler ki bu miktar çok konuşulan Dilan Polat'ların işinden neredeyse iki buçuk kat daha büyük paradan söz ediyoruz. Güzellik salonundan aklandığı söylenen paralardan daha büyük. Ben konuyu kısa söz etmiştim. Ekonomi uzmanı ile konuşmuştum. Güzellik merkezlerinin dışında birincisi bu yeni yeni çoğalmaya başlayan özel diş poliklinikleri, fiyatını belli olmayan ne kadar kesileceği belli olmayan sektörler diye adlandırmıştı. Özellikle turizm bölgelerindeki otellere dikkat çekmişti. Otele müşteri gelmiyor ama sanki her gün müşteri geliyormuş gibi fatura kesildiğini söylemişti. Euro üzerinden faturayı kesiyor birileri nakit olarak o paranın 5-6 katını otele getiriyor. Otel vergi ve üzerine düşen payı alıyor. Geri kalan para aklanmış oluyor. Aslında otelde kalan kimse yok. Yaptığınız işin belirlenmiş bir fiyatı yok. Botoks yaptırıyorsunuz. Bin liraya da yaptırıyorsunuz on bin, elli bin liraya da yaptırıyorsunuz" diye konuştu."Yaptıkları iş bin lira, kestikleri fatura 100 bin lira"Son dönemlerde özel diş klinikleri, otellerde yaşanan bazı iddiaları dile getiren gazeteci Serdar Öztürk, Türkiye'de kara paranın bu yöntemle aklandığı iddiasını yineledi. Kurulan fonlara dikkat çeken Öztürk şöyle devam etti:"Buradaki önemli nokta şu. Yaptıkları iş bin lira. Sizden de bin lira alıyorlar. Aradaki 90 bin lira aklanmış oluyor. Siz o yüz bin liralık faturayı görmüyorsunuz. Bu şimdi bu özel diş hastanelerine de yansımış. Özellikle diş yapımı üzerine fiyatların belli olmaması nedeniyle haddinden fazla fatura kesildiği böylelikle de kara paranın aklanıdğı iddia ediliyor. Bu şu demektir. Türkiye'de ciddi miktarda kara para var. Yapılan operasyonlardan belli. Bir ev aldığı için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılan Sırp mafya babasından tutun da çeşitli zamanlarda bu yollarla bizim çıkardığımız kanunlar neticesinde hiçbir şey sormadığımız milyarlarca liralık para var. Bu paranın bir şekilde ticari hayata aktarılması gerekiyor. Maalesef bu paraların büyük çoğunluğu bürokraside ve siyasetin finansmanında kullanılmaya başladı. Türkiye'de şu anda siyaset içinde de maalesef yüksek bürokraside, yargı da dahil yaşanan olaylardan görüyoruz ki ciddi bir biçimde para dönüyor. Bu para aldığınız zaman tekrar hayatınızın içine katabilmek için bu fonlar oluşuyor. Bu fonlar bankacılık sektörü eliyle. Bankalardan gizli çoğunlukla. Bankaların bu işlere tenezzul edecek kadar düşmüş olamaz. O bankalarda çeşitli pozisyonlardaki kişilerin bir biçimde ticari hayata böyle yasal olmayan yollardan soktuklarını düşünüyorum. Bunların içinde en uyanık ve en çabuk fark edeni Emre Belözoğlu imiş. Çünkü işte bu kağıda yazılı olarak verilen bankanın resmi herhangi bir kağıdı olmayan, dekontu olmayan şekilde alınan paranın 'bu böyle olmaz' deyip dördüncü gün parasını çekmek istemiş ama maalesef hanımefendi o arada kayıpmış. İlk parayı yatıran ikinci yatıranı çağırdığı zaman ikincinin yatırdığı paradan ilk yatıranın kârı ödeniyor. Sisteme sürekli insan girmek zorunda. Sistemin işleyebilmesi için sürekli birilerinin girebilmesi gerekiyor ki böylelikle öncekinin parası ödensin. Türkiye'de ticari hayatta böyle bir kısa vadede bu kadar çok para kazanmak mümkün değil. O yüzden ikinci giren ondan sonra giren bir öncekinin kârını garantilemiş oluyor. Eğer sistemin içinde bir yerde tıkanıklık olursa sistem çöküyor. Biz bunu 90'lı yıllarda Titan'da yaşamıştık.""Sedat Peker itiraf etmeseydi haberimiz olmayacaktı"Sedat Peker'in de kendisine yanlış yapıldığında kara para trafiğini itiraf ettiğini hatırlatan Serdar Öztürk, "Bizim her programda konuştuğumuz kara para maalesef ülkemizde çok ciddi miktarda var. Eskilerin deyimiyle bize cambaza bak diyorlar. Öbür taraftan çok daha büyük miktarda paralar ticarete giriyor gibi. Bu işlerin bağlantıları bulunamıyor. İki güzellik salonu sahibini, dört beş futbolcuyu bunların başında Fatih Terim olsaydı bu iş bu kadar büyür müydü orası da ayrı bir soru işareti. Bence bunun gibi fonlar güzellik salonları gibi nice işler var. Türkiye'ye giren ki miktarını daha önce söylemiştim. 100 trilyon dolar diye. Böyle tahmin ediliyor. Bu parayı ticarete sokarak paranızı aklamanız gerekiyor. Bu ve benzeri sektörlerde bu tür olaylar önümüzdeki dönemde de çok yaşanacak. Artık kara para siyaseti finanse etmeye başladı. En korkunç olanı o. Kara para ile finanse edilen siyaset de toplumu dizayn etmeye başlayacak. Biz o kara paranın finanse ettiği siyasetin biçimlendirdiği toplumu göreceğiz. Sedat Peker'in itirafları olmasaydı daha doğrusu Sedat Peker sistemini içinde kendisine yanlış yapıldığında itiraf etmeseydi haberimiz olmayacaktı. Sedat Peker sistemin dışına çıktı diye sistem devam etmiyor mu ediyor. Bunun kötü tarafı, siyaseti finanse ediyor olması. Çünkü siyaset sonuçta toplumun nefes borusu" dedi."Kara para sadece ekonomiyi ayakta tutsun diye dönmüyor"
Yaşadığı bir anısını anlatan gazeteci Ahmet Nesin, "Bir turistik ilçede iki ay kaldım. Birden bire akşam parkta üçerli, ikişerli dörderli grup halinde AK Parti'nin ilk dönemli. Örtülü kadınlar geziyorlar. Bir arada oturuyorlar. Gezsin kimsenin özgürlüğüne şey yapamazsın. Ama o inançtaki insanların turizm sezonunda herkesin onlara göre daha açık saçık gezdiği yerde çok fazla gezmezler. Erkekler gezer onlar evde oturur. Sonra öğrendim ki bilinçli olarak progpaganda amacıyla yapılıyor. Gezenlere günlük üzerinden para veriliyor. Bu kara para sadece ekonomiyi ayakta tutsun diye dönmüyor. Siyasetçiler kullanıyor ama oy almak için daha çok insanı kendine çekmek için ciddi şekilde, esasında kömür dağıtmak, bozdolabı dağıtmak, su olmayan yerde çamaşır makinesi dağıtmak da biraz öyle değil mi?" diye ifade etti.“Siyasetin Maliyeti ve Kara Para Tehlikesi”
Gazeteci Serdar Öztürk, siyasi finansmanın şeffaflığı konusunda endişe verici noktaları gündeme getirerek, siyasetin maliyeti ve kara para tehlikesine dikkat çekti. Öztürk, özellikle CHP'nin büyükşehir belediye başkan aday adaylarından talep ettiği yüksek miktarda bağışları örnek göstererek, siyasetin finansmanı konusunda önemli soruları gündeme taşıdı.
Öztürk, CHP'nin 31 Mart seçimleri için büyükşehir belediye başkan aday adaylarından 50 bin lira, nüfusu 500 bin ve üzeri il ve ilçelerde 30 bin lira, daha küçük yerlerde ise 3 bin liradan başlayan bağışlar talep ettiğine dikkat çekti. Öztürk, siyasi partiler kanununda böyle bir uygulamanın olmadığını ve bu tür yüksek miktardaki bağışların, aday seçim süreçlerinin başlamasından önce toplandığını vurguladı.
Cebinde bir kaç milyon dolar olan kişinin siyasete girip kendini yıpratmasının anlamsız olduğunu bunun geçerli bir nedeni olabileceğinin altını çizen Öztürk şöyle devam etti:
"Korkunç olmaya başlayan yer burası. Siyaseti siz finansman konusunda şeffaflığını bir kenara bırakırsanız o siyasetin gideceği nokta çok tehlikeli olur. Bir örnek vereyim. İzleyiciler çok fazla CHP'den örnek verdiğim için kızıyor ama en çok malzemeyi oradan buluyorum. CHP MYK'sı 31 Mart'ta yapılacak seçimlerinde şöyle bir karar almış. Büyükşehir belediye başkan aday adaylarından 50 bin lira, nüfusu 500 bin il ve ilçelerde 30 bin lira, 5 binin altındaki yerlerde 3 bin lira. 15-50 olan beldelerde meclis üyeliği için 2 bin 500 lira, 15 binin altındaki beldelerde meclis üyeliği için bin lira. En düşük rakam nüfusu 15 binin altındaki beldelerde belediye meclis üyesi olmanız için. Bugün CHP'de eğer bir büyükşehir belediye başkanı adayı olmak istiyorsanız. Daha baştan müracatta vermeniz gereken para 50 bin lira. Biraz büyük ilçelerde 20 bin, 17 bin 500, 15 bin. On bin liradan aşağıya başvuru ücreti yok. Bu rakamlar bağış olarak verdiğiniz. Çünkü siyasi partiler kanununda yok böyle bir şey. Seçim harcamaları için gereklidir diyeceksiniz ama daha seçim başlamadı. Bir tane aday olacak her yerde ama kimi yerde on kişi müracaat edecek. Aday adaylıkları bizim resmi olarak başvurusunu yapmış olanlar içinden bildiklerimiz. Toplumun bir takım kanaat önderleri diyelim. Anketlerde o beldede ismi öne çıkanlara siyasi partiler adaylık teklifi götürüyor. Şimdi gelse tanınan sevilen biri için gelse bir defa müracaat etmekteki rakamı nasıl verecek. Bu paralar parti genel merkezinde kalıyor. Türkiye genelindeki seçim çalışmaları için genel merkezden parayla satın alıyorsunuz. Belli miktarın dışındakileri parayla satın alıyorsunuz. Siyaseti finanse etmek için kullanılan para sadece aday başvuruları ve üyelerden alınan aidat olsa tamam. Siyasetin toplum için örnek bir yeri olabilir. Ama burada böyle değil. Milyon dolarlar konuşulmaya başlanıyor. Bir kişinin çıkıp büyükşehir belediye başkanı adayı diyebilmek için önce cebine birkaç milyon doları koymuş olması gerekiyor. Bir insan cebinde bir kaç milyon dolar varken niye siyasete girip kendini yıpratsın. Bunun bir nedeni olması gerekir. Sırf hizmet aşkına cebinizdeki milyon dolarları harcayacaksınız. O zaman işte devreye kara para giriyor.""Akbil parası karabile dönüştü"
Erdoğan'ın İBB Başkanlığı döneminde hakkındaki davaları hatırlatan Ahmet Nesin de "O zaman işte erdoğan gibi belediye başkanlığından ayrıldığınızda hakkınızda akbil parası, karabile dönüşüyor. Yolsuzluk yaptınız. Ortaya çıkıyor. Ama milletvekili seçildiğiniz içinde dokunulmaz olarak kalıyorsunuz. Erdoğan ile ilgili 7-8 dava vardı" dedi.
Bazı belediye başkanlarının görevlerini tamamladıktan sonra geçinmek için mesleklerine geri döndüğünü hatırlatan Öztürk ise "Ertuğrul Dayıoğlu'nun hiçbir ticari işi yoktu. Avukatlığı bırakıp belediye başkanlığı yapıyordu. Başkanlığı bırakıp avukatlık bürosu açtı. Sorduk. Avukatlığı yapmasam geçinemem" dedi. Arkasından dediğiniz gibi bir sürü dava geliyor. İmar planları, sayıştay raporlarındaki tespit edilen eksiklikler için geliyor. Belediye başkanı olduğunuz için dokunulmazlığınız da yok. Seçilemeyince hem üstüne milyon dolarlarca para harcamış oluyorsunuz. Hem de başkanlık koltuğundan kalktıktan sonra başınıza bir sürü iş geliyor. Bu kadar siyasetin içinde belediye başkanı aday adayı ve meclis üyesi için aday olmak isteyenlerin bir biçimde siyaset dışındaki kaynaklardan finanse ediliyor. Çünkü imar planlarını belediye meclisleri geçiriyor."
Ahmet Nesin de Ahmet Priştina'nın benzer durumlar yaşadığına atıfta bulunarak "Bu gerginlikler içinde yaşamını yitirdiğine inanırım. Bilhassa Dalyan olayı. İzmir denizinin kirlenmesine neden olan. Öyle bir ağ sistemi kurmuşlar ki. Ahmet'i kurşunladılar" dedi."Kara Para Sorunu Türkiye'nin Geleceğini Tehdit Ediyor"
Gazeteci Serdar Öztürk, Türkiye'nin siyasi yapısında yaşanan sorunlara dikkat çekerek, belediye başkanlarının halk yararına etkin çalışmalar yapmadığını ve siyasetin finansmanının Türkiye'yi kara para cennetine dönüştürdüğünü öne sürdü. Öztürk, bu durumun toplumu olumsuz yönde etkileyerek, Arjantin benzeri bir duruma sürükleyebileceği konusunda uyarıda bulundu. Öztürk, "Belediye başkanları halkın yararına böylesine tedbirler işler yapmıyorlar. Bu yüzden siyasetin finansmanı konusunda dikkat çekiyorum. Siyasetin finansmanı böyle gittiği sürece Türkiye kara para cenneti olmaya devam etti sürece zarar topluma gelecek. Çünkü bu siyaset toplumu yönlendirecek. Bence bütün sıkıntı orada. Siyasetin yönlendirdiği toplum git gide sessiz, siyaseti finanse eden kara paranın esiri olacak. En sonunda Arjantin gibi uçuk kaçık vaatleri olan birisini alıp başımıza getireceğiz. Oraya doğru hızla gidiyor." şeklinde konuştu
Öztürk, mevcut iktidarın sürekli iktidarda kalma eğilimine ve bu durumun Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği değişse bile devam edeceğine işaret etti. Siyasete olan güvenin azalması ve sandığa gitmeme eğilimi nedeniyle, mevcut rejimin daha az katılımla kendini sürdürebileceğini belirtti. Çözüm önerisi olarak, Türkiye'nin sağa yatmak yerine sol bir alternatifle çözüm üretmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, barış ve kucaklaşma gibi hoş sözlerin yanı sıra, getirilen alternatiflerin sol içerik taşıması gerektiğini belirtti. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in bir televizyon programında sağ seçmene sol önerilerle yaklaşacağını duyduğunu ve bunun önemli bir adım olduğunu ifade etti. Serdar Öztürk şöyle devam etti:
"Bu iktidar sürekli iktidarda kalmaya devam ettirecek. Lideri değişse bile Erdoğan değişse bile Erdoğan'ın kurduğu sistem, sandığa gitmeme, siyasete olan güveni yitirme nedeniyle devam edecek. Daha az katılımla, bu rejim kendisini devam ettirecek gibi görünüyor. Çıkar yolu var. Çözümü şu. Türkiye bu saatten sonra sağa yatarak değil sol bir alternatif ile çözüm üretmek zorunda. Gelin kucaklaşalım, barışalım. Bunlar hoş sözler ama alternatif için getirdiğinzi şeylerin sol içerik taşıması lazım. Özgür Özel'in bir televizyon porgramında izledim. Sağ seçmene sol önerilerle, sol söylemlerle gideceğiz diyor. Ben yanlış duydum heralde dedim."Ahmet Nesin'den İYİ Parti'nin Kuruluşu ve Geçmişi Üzerine Eleştiriler
Gazeteci Ahmet Nesin, İYİ Parti'nin kuruluşu ve parti içindeki önemli isimlerin geçmişleri üzerine dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Nesin, kendi programında ve kamuoyu önünde, İYİ Parti'nin merkez sağ bir parti olarak tanıtılmasına rağmen, parti içindeki önemli figürlerin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) geçmişine sahip olduğunu vurguladı. Ahmet Nesin, "Geçen gün kendi programımda söyledim. Burada da söyledim. Merkez sağ diye kurulan İYİ Parti'nin Ümit Dikbayır 28 yıl İYİ Parti öncesi MHP'liliği var. Ümit Özdağ doğuştan, annesi kadın kollarının ilk başkanı MHP'nin. Koray Aydın İYİ Parti öncesi 36 yılı var. Meral Akşener, asena diye. Abdullah Çatlı'nın isim taktığı bir isim. Musavat Dervişoğlu var. Ciddi bir geçmişi var. Türkiye televizyoncuları, gazetecileri, akademisyenleri, komutanları bu adamlarla aylarca merkez sağ parti kuruldu diye konuşuldu. Bunların büyük bir çoğunluğu 12 Eylül'de ülkü ocakları cinayetlerinden falan yargılandılar. Gerçekten insanın bunun nesini analiz yapayım diyesi geliyor. Bu adamlar Türkiye'yi aydınlatmak üzere gazeteci, akademisyen olmuşlar. Sağı ile solu ile merkez sağ nasıl olur? Bunlar tartışıldı. Şu anda halen aynı şey tartışılıyor" diye ifade etti."Süleyman Soylu tuttuğu dosyaları aktarmış"
Gazeteci Serdar Öztürk, Meral Akşener'in seçim sonrası yaptığı açıklamalardan ve İYİ Parti'nin mevcut durumundan bahsederek, partinin geleceği üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu. Akşener'in "özümüze dönüyoruz" ifadesi; Aytun Çıray'ın anlatımları, İYİ Parti'nin mevcut siyasi pozisyonunu ve gelecekteki olası yönüne işaret eden Serdar Öztürk şöyle dedi:
"Meral Akşener seçimden hemen sonra yaptığı konuşmada aslında bugünün işaretlerini verdi. Dedi ki biz özümüze dönüyoruz. Aytun Çıray'ın anlatımlarına göre ilk masadan kalkıktan sonra bu benim devlet için yaptığım son görevdir dediği. Aytun Çıray ve onun gibi bu günün moda lafıyla merkez sağcıları tasfiye ettikten sonra partiyi getirdiği yer belli. Şu anda İYİ Parti MHP'nin olsa olsa yedeği olabilir. Bu da yerel seçimlerden sonra belli olacak. Yerel seçimlerde İYİ Parti boyunun ölçüsünü alacak. Belki MHP'nin yedeği olmaktan da çıkacak. Erdoğan'ın son zamanlarda MHP'yi sırtından atmak için iktidar ortaklığından kurtulmak için iktidara fiilen ortak olmayan ama iktidarın her işine karışan MHP'den kurtulmak için bir takım girişimlerde bulundu. Önünde anayasa değişikliği var. MHP, İYİ Parti'ye ihtiyacı var. Geri adım atması ve özellikle de yüzde 51 konusunda siyasi partileri olmadık yerlere sürüklüyor sözünden sonra yaşanan gerginlik kalmadı. MHP Genel Başkanı çıktı dedi ki 'Biz kimsenin sırtına binmedik. Ama kimseyi de sırtımıza bindirmedik' derken, Bahçeli'nin bu sözü önümüzdeki ayları, yerel seçimden sonra yaşanacak süreci bize gösteriyor. Son 1 haftada Süleyman Soylu'nun kendi partisine kızgın ve küskün olduğu, iktidar partisi hakkında İçişleri Bakanı olduğu dönemde tuttuğu dosyaları aktarmış. Biz ortalığı sessiz görüyoruz. Biz CHP ve İYİ Parti ile konuşuyoruz ama iktidar içinde de müthiş bir güç savaşı var."
Ahmet Nesin de "Demokrat Parti'den gelen AKP'li bakan olup MHP'ye yakın bir kişi. Siyasetini analiz yapabilir misin? Süleyman Soylu bu. Demokrat Parti genel başkanlığından MHP yandaşı olan AKP'li bakan. Mehmet Ağar'dan Süleyman Soylu ondan da Gültekin Uysal alıyor. Gültekin Uysal CHP ile beraber Türkiye'yi kurtarmaya çalışıyor. Kaç oyla çalışıyor bilemiyorum." diye sordu."Erdoğan, hiç çıkıp Soylu'yu savunduğunu görmedik"
Gazeteci Serdar Öztürk, Türkiye'nin siyasi yapısı ve özellikle MHP ile AKP arasındaki ittifakın geleceği hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Öztürk, Süleyman Soylu'nun siyasi kökeninin 'ülkücü' olduğunu ve Mehmet Ağar'dan partiyi devraldığını belirtti. Ayrıca, Demokrat Parti'nin genel başkan yardımcısının MHP'li eski bir milletvekili olduğunu ve Cemal Enginyurt'un da ülkücü kökenli olduğunu fakat şu anda Demokrat Parti'de olduğunu vurguladı. Bu durumun, Türkiye'de merkez sağ siyasetin iflas ettiğini ve kamuoyunun bunu kabul etmekte zorlandığını gösterdiğini iddia etti.
Öztürk, Süleyman Soylu'nun AK Parti içindeki var olma nedenlerini ve ayrışma süreçlerini analiz etti. Soylu'nun MHP ile işbirliği yapmasını ve sosyal medyada aktifleşmesini Erdoğan'ın yerel seçimlere kadar çok fazla ses çıkarmayacağı öngörüsüyle bağdaştırdı. Öztürk'e göre, Erdoğan için önemli olan, siyasi olarak bozguna uğramamak ve yerel seçimlerden beklentilerini karşılayacak belediye sayılarını elde etmek.
Gazeteci, Erdoğan'ın İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin her yerindeki imar yetkisini eline aldığını ve bu durumun, kimin belediye başkanı olacağına dair Erdoğan'ın endişelerini azalttığını belirtti. Öztürk, Erdoğan'ın MHP ile olan ittifakını tartışmaya açabileceğini ve kafasındaki anayasa değişikliğini yapamama riskini düşündüğünü ifade etti.
Serdar Öztürk şöyle devam etti:
"Ama kökenine bakarsanız Süleyman Soylu da 'ülkücü' damardan geliyor. Mehmet Ağar'dan aldı o partiyi sonuçta. Gültekin Uysal Demokrat Parti'nin genel başkanı olabilir ama genel başkan yardımcısı MHP'li eski milletvekili. Hatta CHP kontenjanından o genel başkan yardımcısı büyükşehir adayı göstersinler beni diye uğraşıyor. Cemal Enginyurt ülkücü kökenli değil mi? Ama Demokrat Parti'de. Aslında vatandaşa yutturulan merkez sağ şeyi iflas etmiş durumda. Merkez sağın olmadığını kabul edemiyor Türkiye kamuoyu. Türkiye'nin getirdiği siyasi dayatmalar Anavatan Partisi gibi bir partiyi ortaya çıkardı ki herkes dağılacak diye bakıyordu. O zaman MDP vardı. Çok sonra dağıldı. Ciddi iktidarda kaldıktan sonra dağıldı. MDP'nin yan yedeğiydi. Halkçı parti bugünkü sol sosyal demokrasiye karşılık gelen bir parti miydi? Değildi. Demirel, Türkeş taraftarları yer bulamayınca Özal'ın arkasında kümelendiler. Bugün Süleyman Soylu'nun AK Parti'nin içinde var olma nedeni de aynıydı. Şimdi ayrışma nedeni de aynı. MHP'ye yanaşıp beni AKP'liler savunmuyor. Öyleyse alın AKP'lilerin dosyalarını demesi de aynı. Bence Erdoğan bunu sezdi. Soylu'nun bir gün kendisine bunu yapabileceğini sezerek en kısa zamanda yıpratılmasına da izin verdi. Erdoğan'ın hiç çıkıp Soylu'yu savunduğunu görmedik. Şimdi geldiğimiz noktada zaten İçişleri Bakanı olarak atadığı kişinin bence en büyük yaptığı iş Soylu'nun bir önceki dönemdeki bağlantılarını deşifre etmesi. Yoksa Türkiye'de onun kara parasına, bunun mafyasının üzerine gideyimden ziyade Soylu'nun İçişleri Bakanlığı eliyle iyice karalanması. Bence Soylu da bunu fark ettiği için iyice MHP ile işbirliği yapıyor. Son günlerde sosyal medyada baya aktifleşmiş. Erdoğan yerel seçimlere kadar çok fazla ses çıkaracak noktasında değilim. Erdoğan şu anda mevcut kendi deyimiyle MHP-AKP ittifakının aldığı belediye sayılarını alsa yetiyor. Siyaseten bozguna uğramadıktan sonra Erdoğan için her türlü yerel seçim sonucu mübah. Zaten çıkardığı son yasa ile İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin her yerindeki imar yetkisini kendisine aldı. Hatta devletin dışında bir şirkete bağladı. TOKİ falan da değil artık. Erdoğan'ın belediye başkanı kim seçilmiş olursa olsun çok umurunda olacağını zannetmiyorum. Ama siyaseten hezimete uğramış bir lider görüntüsü vermek istemiyor. Onun kendisini sıkıntıya sokabileceğini düşünüyor. MHP ile olan ittifakını tartışmaya açabileceğini düşünüyor. Kafasındaki anayasa değişikliğini yapamayacağını düşünüyor. Erdoğan için ne Ankara, ne İstanbul, ne İzmir hiç problem değil. Bir hezimet olmayacak yerel seçime kabul Erdoğan.""CHP de Türkiye için bunu yapar"
Erdoğan'ın kuvvetli Başbakanlık, kuvvetli Cumhurbaşkanlığı'nın ardından çok kuvvetli Başbakanlığa dönebileceği iddiasını yineleyen Ahmet Nesin, "Erdoğan 2007'deki anayasa değişikliğini kuvvetli Başbakan olarak yaptırttı. Sonra kuvvteli Cumhurbaşkanına çevirdi. Şu anda bir daha Cumhurbaşkanı olabilir miyimden çok kuvvetli Başbakan'a dönebilir miyimi oynamak istiyor. Bu konuda CHP'yi ikna edebilir. Erdoğan gibi birisi ileride bunu yaparsa anayasa maddesi olarak referanduma gerek kalmadan 400 oyla meclisten geçirirse CHP ile birlikte iktidar olup koalisyon kurabilir. CHP de bunu Türkiye için yapar" şeklinde konuştu."Özel'in başkanlığı tartışmaya açılır"
Yerel seçimler sürecinde CHP'nin mevcut belediyeleri koruyamaması durumunda genel başkanlığının tartışmaya açılabileceğini öne süren Serdar Öztürk, "Söylediğiniz şeyler siyaseten mümkün. Şu anda CHP'nin yada diğer siyasi partilerin Erdoğan gibi tıpkı yerel seçim sonuçlarına göre ne yapacakları önemli. Özel gibi birisi henüz daha liderliğinin çok başında. Siz ilk defa yerel seçimlerde mevcut belediyelerinizi koruyamazsınız sizin genel başkanınız tartışmaya açılır. Bu tehlike seçim hezimeti CHP için de geçerli. CHP seçmeni aslında daha tehlikeli bu anlamda. Meclis çoğunluğu da elinde olan İstanbul Belediye Başkanı en erken seçimin 4-5 sene sonra yapılacağı zamanda niye siyasi parti genel başkanı olmak istesin. Sürekli her gün Erdoğan ile didişsin. İstanbul'da gidersiniz istediğiniz yatırım, meclis kararları da yaparsınız. Erdoğan istediği kadar karar alsa bile CHP Genel Başkanlığı mı İstanbul Belediye Başkanlığını mı tercih edersiniz. Çünkü Cumhurbaşkanı adayı olmak için ille de parti genel başkanı olmanız gerekmiyor" diye ifade etti.
Yaşadığı bir anısını anlatan gazeteci Ahmet Nesin, "Bir turistik ilçede iki ay kaldım. Birden bire akşam parkta üçerli, ikişerli dörderli grup halinde AK Parti'nin ilk dönemli. Örtülü kadınlar geziyorlar. Bir arada oturuyorlar. Gezsin kimsenin özgürlüğüne şey yapamazsın. Ama o inançtaki insanların turizm sezonunda herkesin onlara göre daha açık saçık gezdiği yerde çok fazla gezmezler. Erkekler gezer onlar evde oturur. Sonra öğrendim ki bilinçli olarak progpaganda amacıyla yapılıyor. Gezenlere günlük üzerinden para veriliyor. Bu kara para sadece ekonomiyi ayakta tutsun diye dönmüyor. Siyasetçiler kullanıyor ama oy almak için daha çok insanı kendine çekmek için ciddi şekilde, esasında kömür dağıtmak, bozdolabı dağıtmak, su olmayan yerde çamaşır makinesi dağıtmak da biraz öyle değil mi?" diye ifade etti.“Siyasetin Maliyeti ve Kara Para Tehlikesi”
Gazeteci Serdar Öztürk, siyasi finansmanın şeffaflığı konusunda endişe verici noktaları gündeme getirerek, siyasetin maliyeti ve kara para tehlikesine dikkat çekti. Öztürk, özellikle CHP'nin büyükşehir belediye başkan aday adaylarından talep ettiği yüksek miktarda bağışları örnek göstererek, siyasetin finansmanı konusunda önemli soruları gündeme taşıdı.
Öztürk, CHP'nin 31 Mart seçimleri için büyükşehir belediye başkan aday adaylarından 50 bin lira, nüfusu 500 bin ve üzeri il ve ilçelerde 30 bin lira, daha küçük yerlerde ise 3 bin liradan başlayan bağışlar talep ettiğine dikkat çekti. Öztürk, siyasi partiler kanununda böyle bir uygulamanın olmadığını ve bu tür yüksek miktardaki bağışların, aday seçim süreçlerinin başlamasından önce toplandığını vurguladı.
Cebinde bir kaç milyon dolar olan kişinin siyasete girip kendini yıpratmasının anlamsız olduğunu bunun geçerli bir nedeni olabileceğinin altını çizen Öztürk şöyle devam etti:
"Korkunç olmaya başlayan yer burası. Siyaseti siz finansman konusunda şeffaflığını bir kenara bırakırsanız o siyasetin gideceği nokta çok tehlikeli olur. Bir örnek vereyim. İzleyiciler çok fazla CHP'den örnek verdiğim için kızıyor ama en çok malzemeyi oradan buluyorum. CHP MYK'sı 31 Mart'ta yapılacak seçimlerinde şöyle bir karar almış. Büyükşehir belediye başkan aday adaylarından 50 bin lira, nüfusu 500 bin il ve ilçelerde 30 bin lira, 5 binin altındaki yerlerde 3 bin lira. 15-50 olan beldelerde meclis üyeliği için 2 bin 500 lira, 15 binin altındaki beldelerde meclis üyeliği için bin lira. En düşük rakam nüfusu 15 binin altındaki beldelerde belediye meclis üyesi olmanız için. Bugün CHP'de eğer bir büyükşehir belediye başkanı adayı olmak istiyorsanız. Daha baştan müracatta vermeniz gereken para 50 bin lira. Biraz büyük ilçelerde 20 bin, 17 bin 500, 15 bin. On bin liradan aşağıya başvuru ücreti yok. Bu rakamlar bağış olarak verdiğiniz. Çünkü siyasi partiler kanununda yok böyle bir şey. Seçim harcamaları için gereklidir diyeceksiniz ama daha seçim başlamadı. Bir tane aday olacak her yerde ama kimi yerde on kişi müracaat edecek. Aday adaylıkları bizim resmi olarak başvurusunu yapmış olanlar içinden bildiklerimiz. Toplumun bir takım kanaat önderleri diyelim. Anketlerde o beldede ismi öne çıkanlara siyasi partiler adaylık teklifi götürüyor. Şimdi gelse tanınan sevilen biri için gelse bir defa müracaat etmekteki rakamı nasıl verecek. Bu paralar parti genel merkezinde kalıyor. Türkiye genelindeki seçim çalışmaları için genel merkezden parayla satın alıyorsunuz. Belli miktarın dışındakileri parayla satın alıyorsunuz. Siyaseti finanse etmek için kullanılan para sadece aday başvuruları ve üyelerden alınan aidat olsa tamam. Siyasetin toplum için örnek bir yeri olabilir. Ama burada böyle değil. Milyon dolarlar konuşulmaya başlanıyor. Bir kişinin çıkıp büyükşehir belediye başkanı adayı diyebilmek için önce cebine birkaç milyon doları koymuş olması gerekiyor. Bir insan cebinde bir kaç milyon dolar varken niye siyasete girip kendini yıpratsın. Bunun bir nedeni olması gerekir. Sırf hizmet aşkına cebinizdeki milyon dolarları harcayacaksınız. O zaman işte devreye kara para giriyor.""Akbil parası karabile dönüştü"
Erdoğan'ın İBB Başkanlığı döneminde hakkındaki davaları hatırlatan Ahmet Nesin de "O zaman işte erdoğan gibi belediye başkanlığından ayrıldığınızda hakkınızda akbil parası, karabile dönüşüyor. Yolsuzluk yaptınız. Ortaya çıkıyor. Ama milletvekili seçildiğiniz içinde dokunulmaz olarak kalıyorsunuz. Erdoğan ile ilgili 7-8 dava vardı" dedi.
Bazı belediye başkanlarının görevlerini tamamladıktan sonra geçinmek için mesleklerine geri döndüğünü hatırlatan Öztürk ise "Ertuğrul Dayıoğlu'nun hiçbir ticari işi yoktu. Avukatlığı bırakıp belediye başkanlığı yapıyordu. Başkanlığı bırakıp avukatlık bürosu açtı. Sorduk. Avukatlığı yapmasam geçinemem" dedi. Arkasından dediğiniz gibi bir sürü dava geliyor. İmar planları, sayıştay raporlarındaki tespit edilen eksiklikler için geliyor. Belediye başkanı olduğunuz için dokunulmazlığınız da yok. Seçilemeyince hem üstüne milyon dolarlarca para harcamış oluyorsunuz. Hem de başkanlık koltuğundan kalktıktan sonra başınıza bir sürü iş geliyor. Bu kadar siyasetin içinde belediye başkanı aday adayı ve meclis üyesi için aday olmak isteyenlerin bir biçimde siyaset dışındaki kaynaklardan finanse ediliyor. Çünkü imar planlarını belediye meclisleri geçiriyor."
Ahmet Nesin de Ahmet Priştina'nın benzer durumlar yaşadığına atıfta bulunarak "Bu gerginlikler içinde yaşamını yitirdiğine inanırım. Bilhassa Dalyan olayı. İzmir denizinin kirlenmesine neden olan. Öyle bir ağ sistemi kurmuşlar ki. Ahmet'i kurşunladılar" dedi."Kara Para Sorunu Türkiye'nin Geleceğini Tehdit Ediyor"
Gazeteci Serdar Öztürk, Türkiye'nin siyasi yapısında yaşanan sorunlara dikkat çekerek, belediye başkanlarının halk yararına etkin çalışmalar yapmadığını ve siyasetin finansmanının Türkiye'yi kara para cennetine dönüştürdüğünü öne sürdü. Öztürk, bu durumun toplumu olumsuz yönde etkileyerek, Arjantin benzeri bir duruma sürükleyebileceği konusunda uyarıda bulundu. Öztürk, "Belediye başkanları halkın yararına böylesine tedbirler işler yapmıyorlar. Bu yüzden siyasetin finansmanı konusunda dikkat çekiyorum. Siyasetin finansmanı böyle gittiği sürece Türkiye kara para cenneti olmaya devam etti sürece zarar topluma gelecek. Çünkü bu siyaset toplumu yönlendirecek. Bence bütün sıkıntı orada. Siyasetin yönlendirdiği toplum git gide sessiz, siyaseti finanse eden kara paranın esiri olacak. En sonunda Arjantin gibi uçuk kaçık vaatleri olan birisini alıp başımıza getireceğiz. Oraya doğru hızla gidiyor." şeklinde konuştu
Öztürk, mevcut iktidarın sürekli iktidarda kalma eğilimine ve bu durumun Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği değişse bile devam edeceğine işaret etti. Siyasete olan güvenin azalması ve sandığa gitmeme eğilimi nedeniyle, mevcut rejimin daha az katılımla kendini sürdürebileceğini belirtti. Çözüm önerisi olarak, Türkiye'nin sağa yatmak yerine sol bir alternatifle çözüm üretmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, barış ve kucaklaşma gibi hoş sözlerin yanı sıra, getirilen alternatiflerin sol içerik taşıması gerektiğini belirtti. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in bir televizyon programında sağ seçmene sol önerilerle yaklaşacağını duyduğunu ve bunun önemli bir adım olduğunu ifade etti. Serdar Öztürk şöyle devam etti:
"Bu iktidar sürekli iktidarda kalmaya devam ettirecek. Lideri değişse bile Erdoğan değişse bile Erdoğan'ın kurduğu sistem, sandığa gitmeme, siyasete olan güveni yitirme nedeniyle devam edecek. Daha az katılımla, bu rejim kendisini devam ettirecek gibi görünüyor. Çıkar yolu var. Çözümü şu. Türkiye bu saatten sonra sağa yatarak değil sol bir alternatif ile çözüm üretmek zorunda. Gelin kucaklaşalım, barışalım. Bunlar hoş sözler ama alternatif için getirdiğinzi şeylerin sol içerik taşıması lazım. Özgür Özel'in bir televizyon porgramında izledim. Sağ seçmene sol önerilerle, sol söylemlerle gideceğiz diyor. Ben yanlış duydum heralde dedim."Ahmet Nesin'den İYİ Parti'nin Kuruluşu ve Geçmişi Üzerine Eleştiriler
Gazeteci Ahmet Nesin, İYİ Parti'nin kuruluşu ve parti içindeki önemli isimlerin geçmişleri üzerine dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Nesin, kendi programında ve kamuoyu önünde, İYİ Parti'nin merkez sağ bir parti olarak tanıtılmasına rağmen, parti içindeki önemli figürlerin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) geçmişine sahip olduğunu vurguladı. Ahmet Nesin, "Geçen gün kendi programımda söyledim. Burada da söyledim. Merkez sağ diye kurulan İYİ Parti'nin Ümit Dikbayır 28 yıl İYİ Parti öncesi MHP'liliği var. Ümit Özdağ doğuştan, annesi kadın kollarının ilk başkanı MHP'nin. Koray Aydın İYİ Parti öncesi 36 yılı var. Meral Akşener, asena diye. Abdullah Çatlı'nın isim taktığı bir isim. Musavat Dervişoğlu var. Ciddi bir geçmişi var. Türkiye televizyoncuları, gazetecileri, akademisyenleri, komutanları bu adamlarla aylarca merkez sağ parti kuruldu diye konuşuldu. Bunların büyük bir çoğunluğu 12 Eylül'de ülkü ocakları cinayetlerinden falan yargılandılar. Gerçekten insanın bunun nesini analiz yapayım diyesi geliyor. Bu adamlar Türkiye'yi aydınlatmak üzere gazeteci, akademisyen olmuşlar. Sağı ile solu ile merkez sağ nasıl olur? Bunlar tartışıldı. Şu anda halen aynı şey tartışılıyor" diye ifade etti."Süleyman Soylu tuttuğu dosyaları aktarmış"
Gazeteci Serdar Öztürk, Meral Akşener'in seçim sonrası yaptığı açıklamalardan ve İYİ Parti'nin mevcut durumundan bahsederek, partinin geleceği üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu. Akşener'in "özümüze dönüyoruz" ifadesi; Aytun Çıray'ın anlatımları, İYİ Parti'nin mevcut siyasi pozisyonunu ve gelecekteki olası yönüne işaret eden Serdar Öztürk şöyle dedi:
"Meral Akşener seçimden hemen sonra yaptığı konuşmada aslında bugünün işaretlerini verdi. Dedi ki biz özümüze dönüyoruz. Aytun Çıray'ın anlatımlarına göre ilk masadan kalkıktan sonra bu benim devlet için yaptığım son görevdir dediği. Aytun Çıray ve onun gibi bu günün moda lafıyla merkez sağcıları tasfiye ettikten sonra partiyi getirdiği yer belli. Şu anda İYİ Parti MHP'nin olsa olsa yedeği olabilir. Bu da yerel seçimlerden sonra belli olacak. Yerel seçimlerde İYİ Parti boyunun ölçüsünü alacak. Belki MHP'nin yedeği olmaktan da çıkacak. Erdoğan'ın son zamanlarda MHP'yi sırtından atmak için iktidar ortaklığından kurtulmak için iktidara fiilen ortak olmayan ama iktidarın her işine karışan MHP'den kurtulmak için bir takım girişimlerde bulundu. Önünde anayasa değişikliği var. MHP, İYİ Parti'ye ihtiyacı var. Geri adım atması ve özellikle de yüzde 51 konusunda siyasi partileri olmadık yerlere sürüklüyor sözünden sonra yaşanan gerginlik kalmadı. MHP Genel Başkanı çıktı dedi ki 'Biz kimsenin sırtına binmedik. Ama kimseyi de sırtımıza bindirmedik' derken, Bahçeli'nin bu sözü önümüzdeki ayları, yerel seçimden sonra yaşanacak süreci bize gösteriyor. Son 1 haftada Süleyman Soylu'nun kendi partisine kızgın ve küskün olduğu, iktidar partisi hakkında İçişleri Bakanı olduğu dönemde tuttuğu dosyaları aktarmış. Biz ortalığı sessiz görüyoruz. Biz CHP ve İYİ Parti ile konuşuyoruz ama iktidar içinde de müthiş bir güç savaşı var."
Ahmet Nesin de "Demokrat Parti'den gelen AKP'li bakan olup MHP'ye yakın bir kişi. Siyasetini analiz yapabilir misin? Süleyman Soylu bu. Demokrat Parti genel başkanlığından MHP yandaşı olan AKP'li bakan. Mehmet Ağar'dan Süleyman Soylu ondan da Gültekin Uysal alıyor. Gültekin Uysal CHP ile beraber Türkiye'yi kurtarmaya çalışıyor. Kaç oyla çalışıyor bilemiyorum." diye sordu."Erdoğan, hiç çıkıp Soylu'yu savunduğunu görmedik"
Gazeteci Serdar Öztürk, Türkiye'nin siyasi yapısı ve özellikle MHP ile AKP arasındaki ittifakın geleceği hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Öztürk, Süleyman Soylu'nun siyasi kökeninin 'ülkücü' olduğunu ve Mehmet Ağar'dan partiyi devraldığını belirtti. Ayrıca, Demokrat Parti'nin genel başkan yardımcısının MHP'li eski bir milletvekili olduğunu ve Cemal Enginyurt'un da ülkücü kökenli olduğunu fakat şu anda Demokrat Parti'de olduğunu vurguladı. Bu durumun, Türkiye'de merkez sağ siyasetin iflas ettiğini ve kamuoyunun bunu kabul etmekte zorlandığını gösterdiğini iddia etti.
Öztürk, Süleyman Soylu'nun AK Parti içindeki var olma nedenlerini ve ayrışma süreçlerini analiz etti. Soylu'nun MHP ile işbirliği yapmasını ve sosyal medyada aktifleşmesini Erdoğan'ın yerel seçimlere kadar çok fazla ses çıkarmayacağı öngörüsüyle bağdaştırdı. Öztürk'e göre, Erdoğan için önemli olan, siyasi olarak bozguna uğramamak ve yerel seçimlerden beklentilerini karşılayacak belediye sayılarını elde etmek.
Gazeteci, Erdoğan'ın İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin her yerindeki imar yetkisini eline aldığını ve bu durumun, kimin belediye başkanı olacağına dair Erdoğan'ın endişelerini azalttığını belirtti. Öztürk, Erdoğan'ın MHP ile olan ittifakını tartışmaya açabileceğini ve kafasındaki anayasa değişikliğini yapamama riskini düşündüğünü ifade etti.
Serdar Öztürk şöyle devam etti:
"Ama kökenine bakarsanız Süleyman Soylu da 'ülkücü' damardan geliyor. Mehmet Ağar'dan aldı o partiyi sonuçta. Gültekin Uysal Demokrat Parti'nin genel başkanı olabilir ama genel başkan yardımcısı MHP'li eski milletvekili. Hatta CHP kontenjanından o genel başkan yardımcısı büyükşehir adayı göstersinler beni diye uğraşıyor. Cemal Enginyurt ülkücü kökenli değil mi? Ama Demokrat Parti'de. Aslında vatandaşa yutturulan merkez sağ şeyi iflas etmiş durumda. Merkez sağın olmadığını kabul edemiyor Türkiye kamuoyu. Türkiye'nin getirdiği siyasi dayatmalar Anavatan Partisi gibi bir partiyi ortaya çıkardı ki herkes dağılacak diye bakıyordu. O zaman MDP vardı. Çok sonra dağıldı. Ciddi iktidarda kaldıktan sonra dağıldı. MDP'nin yan yedeğiydi. Halkçı parti bugünkü sol sosyal demokrasiye karşılık gelen bir parti miydi? Değildi. Demirel, Türkeş taraftarları yer bulamayınca Özal'ın arkasında kümelendiler. Bugün Süleyman Soylu'nun AK Parti'nin içinde var olma nedeni de aynıydı. Şimdi ayrışma nedeni de aynı. MHP'ye yanaşıp beni AKP'liler savunmuyor. Öyleyse alın AKP'lilerin dosyalarını demesi de aynı. Bence Erdoğan bunu sezdi. Soylu'nun bir gün kendisine bunu yapabileceğini sezerek en kısa zamanda yıpratılmasına da izin verdi. Erdoğan'ın hiç çıkıp Soylu'yu savunduğunu görmedik. Şimdi geldiğimiz noktada zaten İçişleri Bakanı olarak atadığı kişinin bence en büyük yaptığı iş Soylu'nun bir önceki dönemdeki bağlantılarını deşifre etmesi. Yoksa Türkiye'de onun kara parasına, bunun mafyasının üzerine gideyimden ziyade Soylu'nun İçişleri Bakanlığı eliyle iyice karalanması. Bence Soylu da bunu fark ettiği için iyice MHP ile işbirliği yapıyor. Son günlerde sosyal medyada baya aktifleşmiş. Erdoğan yerel seçimlere kadar çok fazla ses çıkaracak noktasında değilim. Erdoğan şu anda mevcut kendi deyimiyle MHP-AKP ittifakının aldığı belediye sayılarını alsa yetiyor. Siyaseten bozguna uğramadıktan sonra Erdoğan için her türlü yerel seçim sonucu mübah. Zaten çıkardığı son yasa ile İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin her yerindeki imar yetkisini kendisine aldı. Hatta devletin dışında bir şirkete bağladı. TOKİ falan da değil artık. Erdoğan'ın belediye başkanı kim seçilmiş olursa olsun çok umurunda olacağını zannetmiyorum. Ama siyaseten hezimete uğramış bir lider görüntüsü vermek istemiyor. Onun kendisini sıkıntıya sokabileceğini düşünüyor. MHP ile olan ittifakını tartışmaya açabileceğini düşünüyor. Kafasındaki anayasa değişikliğini yapamayacağını düşünüyor. Erdoğan için ne Ankara, ne İstanbul, ne İzmir hiç problem değil. Bir hezimet olmayacak yerel seçime kabul Erdoğan.""CHP de Türkiye için bunu yapar"
Erdoğan'ın kuvvetli Başbakanlık, kuvvetli Cumhurbaşkanlığı'nın ardından çok kuvvetli Başbakanlığa dönebileceği iddiasını yineleyen Ahmet Nesin, "Erdoğan 2007'deki anayasa değişikliğini kuvvetli Başbakan olarak yaptırttı. Sonra kuvvteli Cumhurbaşkanına çevirdi. Şu anda bir daha Cumhurbaşkanı olabilir miyimden çok kuvvetli Başbakan'a dönebilir miyimi oynamak istiyor. Bu konuda CHP'yi ikna edebilir. Erdoğan gibi birisi ileride bunu yaparsa anayasa maddesi olarak referanduma gerek kalmadan 400 oyla meclisten geçirirse CHP ile birlikte iktidar olup koalisyon kurabilir. CHP de bunu Türkiye için yapar" şeklinde konuştu."Özel'in başkanlığı tartışmaya açılır"
Yerel seçimler sürecinde CHP'nin mevcut belediyeleri koruyamaması durumunda genel başkanlığının tartışmaya açılabileceğini öne süren Serdar Öztürk, "Söylediğiniz şeyler siyaseten mümkün. Şu anda CHP'nin yada diğer siyasi partilerin Erdoğan gibi tıpkı yerel seçim sonuçlarına göre ne yapacakları önemli. Özel gibi birisi henüz daha liderliğinin çok başında. Siz ilk defa yerel seçimlerde mevcut belediyelerinizi koruyamazsınız sizin genel başkanınız tartışmaya açılır. Bu tehlike seçim hezimeti CHP için de geçerli. CHP seçmeni aslında daha tehlikeli bu anlamda. Meclis çoğunluğu da elinde olan İstanbul Belediye Başkanı en erken seçimin 4-5 sene sonra yapılacağı zamanda niye siyasi parti genel başkanı olmak istesin. Sürekli her gün Erdoğan ile didişsin. İstanbul'da gidersiniz istediğiniz yatırım, meclis kararları da yaparsınız. Erdoğan istediği kadar karar alsa bile CHP Genel Başkanlığı mı İstanbul Belediye Başkanlığını mı tercih edersiniz. Çünkü Cumhurbaşkanı adayı olmak için ille de parti genel başkanı olmanız gerekmiyor" diye ifade etti.