
-Genç Parti örgütlenme konusunda ne yapıyor?
Biz şuanda Türkiye’de 66 ilde örgütlenmesini tamamlamış, 900 küsur ilçenin 344’ünde teşkilat kurmuş durumdayız. Bu, şu demek: Şuan itibariyle illerin yarısından fazla, ilçelerin de üçte birinden fazla olduğumuz için seçime girme yeterliliği elde etmiş bir partiyiz. 15-20 gün sonra Yüksek Seçim Kurulu yapacağı açıklamada Genç Parti’nin de seçime girme yeterliliği olduğu konusunda bizden söz edecek. Halen de Türkiye’nin her yerinde bu teşkilatlarımız hazır ve diri. İzmir’de de 22 ilçede örgütlenmemizi tamamlamış durumdayız. Teşkilatlarımız çok diri. Sürekli internet ortamında toplantılarımıza hepsi katılıyor. Genişletilmiş il başkanları toplantısı yapıyoruz. Büyük kongremizi 2 Temmuz’da yaptık. 2 Temmuz’dan sonra iki defa il başkanları toplantısı yaptık. İl başkanlarımızla da internet gibi bir haberleşme ağımız var. Hem onun üzerinden hem sitelerimiz üzerinden güncel haberlerimizi birbirimizle paylaşıyoruz. Seçime de hazırız.

-Partinizin kuruluşu 2002 yılının yaz ayları. Siz Demokrat Parti gibi geleneği olan bir parti değilsiniz. 20 yılı bulmayan bir geçmişiniz var. Ayrıca hukuki olarak karşınıza çıkarılan zorluklar var. Buna rağmen ayakta olmayı neye borçlusunuz?
Hakikaten Türk siyasi tarihinde Genç Parti gibi baskıya, sindirmeye, haksızlıklara maruz kalmış bir parti yok. Belki de dünya tarihinde yok. Sorunuzu şöyle anlıyorum: Siz kökleşmiş bir parti değilsiniz, diyorsunuz. Ama AK Parti de öyle değildi. AK Parti de aynı yıllarda kuruldu; fakat daha sonra tabana yayıldı. Tabii bizim parti olarak devamlılığımızın nedeni şu: Cem Uzan sevgisi var. Yani bizim partili il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, 18 yıldır aynı kararlılıkla, aynı sevgiyle, aynı inançla genel başkanın ardındalar, yanındalar, arkasındalar, her yerdeler. Çünkü, teşkilatımız genel başkana çok inanmış durumda. Genel başkanın çok iyi işler yapacağına inanıyorlar. Ticareti, siyaseti, ekonomiyi en iyi bilen, dünyada çok geniş bir çevresi olan, Türkiye’de büyük yatırımlar yapmış, Türk halkını düşünen, dertlerine çare bulan bir genel başkan olduğuna inandıkları için. Bakın “manifesto” ilk defa Genç Parti tarafından yayımlandı. O tarihte yayımlanmıştı. Temeline baktığından hepsi halkın isteklerine, sorunların çözümüne yönelikti. Bunların hepsi daha sonra taklit edilmiştir. Örneğin, “Emekliye 14 maaş” demiştik. Bunu yıllar sonra verdiler. ÖSS ve harçlar kalkacak demişiz, onların hepsi taklit edilmiştir. Bir tek “Mazot 1 TL olacak” demiştik. Onu bilerek yapmamışlardır. Ama helikopteri, yatı olanlar çok indirimli alıyorlar. Fakat, köylü alamıyor. Biz, o aşamaya geldiğimizde gerçekleştirilmemiş planlarımızı da yapacağız. Sorunuza dönecek olursak, teşkilatımız genel başkana inanıyor. Çözüm olacağına inanıyor. Biz sadece bir dönem genel başkan yurtdışına gittiğinde çalışmalarımıza ara verdik. Bunu da bilerek yaptık. Üzerimizde inanılmaz bir baskı vardı. Bunun biraz durulmasını bekledik. Artık zamanı geldi. Biz, demlendiğimizi, olduğumuzu düşünüyoruz. O nedenle artık yeniden siyaset sahnesine çıktık.
-Yakın vadede hedef olarak önünüzde ne var?
Biz, en son katıldığımız seçimlerde yüzde 3,5 oy aldık. Ondan sonraki seçimlere, az önce izah ettiğim gibi, partiyi stabil hale getirdiğimiz için katılmadık. Ama bu seçimlere katılıyoruz ve yeterliliği aldık. Bu seçimlerde elbette “iktidara oynuyoruz” demek inandırıcı olmaz. Neden? Çünkü sistem değişti. Biz, parlamenter sistemdeyken kurulmuş bir partiyiz. Şimdi Cumhurbaşkanlığı Sistemi geldi. CB sisteminde de hedef yüzde 51. Bu hedefi bugün iktidar partisi bile tamamlayamıyorken, bizim tamamlayacağımızı söylememiz muhayyel olur. Bizim hedefimiz, ilk seçimlerde seçime katılmak ve herhangi bir partiyle ittifak yapmak. İttifaksız mümkün değil. Seçimler iki partili hale geliyor. ABD’deki gibi. Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti gibi. Türkiye’de de iki ittifak var. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı. Biz, bu ittifaklardan biri ve/veya üçüncü bir ittifakın yapıcısı kurucusu tertipleyicisi, düzenleyicisi olma hedefindeyiz. Hedefimiz, TBMM’ye bir şekilde girmek. Mutlaka orada olmak. Tabii projelerimizi anlatmak ve icracı bir yerdeysek hayata geçirmek için elimizden geleni sarf etmek düşüncesindeyiz.
-İlkesel ve kategorik olarak başkanlık sistemine karşı mısınız ve her partiyle yan yana gelmeye hazır mısınız?
Şuan itibariyle, bunu konuşmak çok erken. İttifak konusu izdivaç konusu gibidir. Evliliklerde bile biraz süre tanıyorsunuz. Koşullarınızı ortaya koyuyorsunuz. Dolayısıyla bugün itibariyle biz, kimseye mesafe koymuyoruz. Sadece AK Parti için ihtiyatlıyız; ama diğer partilerin her biriyle olabilir ve durum alabiliriz. CB sistemiyle ilgili de avantajları ve dezavantajları olduğunu düşünüyoruz. Avantajlarından biri, hızlılık, serilik, çabuk karar alma; fakat dezavantajlarından en önemlisiyse denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılması. İşte, görüyorsunuz. Damat (Berat Albayrak) istifa ediyor; sosyal medya üzerinden istifa ediyor. Yani artık “tek adam rejimine” doğru, baskıcı rejime doğru gittiği için bunun sıkıntıları var. netice itibariyle biz CB sisteminden parlamenter sisteme geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Parlamenter sisteme birden geçilmesinin şuanda doğru olmadığını düşünüyoruz. Neden? Çünkü CB sistemiyle devletin birçok kurumuna hasarlar verdirilmiş durumda. Bu hasarların yine CB sistemiyle toparlanıp ondan sonra parlamenter sisteme geçmenin doğru olduğunu düşünüyoruz. Bakın, bugün siz İzmir’deki Tapu Kadastro Müdürünü bile kalkıp tek kişinin atamasına verirseniz, burada şeffaflık olmaz, liyakat olmaz. Yetişemezsiniz zaten. Tek başına mümkün değil. Bugün geldiğimiz nokta da bu.
-Cem Uzan’ın burada olmasını ve bu soruyu kendisine sormak isterdim. Ama sanırım siz de cevap verebilirsiniz. 18 yıl öncesinden bugüne geleceğimizi düşünebiliyor muydunuz? AK Parti’nin tek başına iktidar olduğu 3 Kasım gecesinden bu yana bir öngörünüz var mıydı?
Bunu AK Parti bile öngörmedi. AK Parti bile kendi içindeki parçalanmalar, yeni oluşumlar, yeni partilerin çıkması…İşte bütün bunlar gösteriyor ki, AK Parti rotasından çıkmış durumda. Her partinin de ilkeleri, hedefleri vardır. Ama o hedefler gittikçe saptı. Cem bey bunu öngörüyor muydu? Elbette bunun cevabı onda var; ama yaptığımız görüşmelerde, mütalaalarda şunu görüyoruz: Cem bey olsaydı, en kötüsü bu olmazdı. Şuanda ülke yangın yeri durumunda. Ülke, şuanda Londra’daki faizcilere teslim olmuş durumda. Günlük 75 milyon Dolar para ödeniyor şu durumda. Bunlar çok büyük para. Saray’ın günlük harcaması 8 trilyon (milyon) lira. Dolayısıyla Genel Başkanımız Cem Uzan şunu öngörmüştü. Hiç unutman, ben Konak Belediye Başkan Adayıydım. 80 aday vardı. 2’ye düşürdü. Hilton’un çatı katında oturuyoruz. Bize hedeflerimizi sordu. “Siz, Konak Belediye Başkanı olduğunuzda ne yapacaksınız?” dedi. “Ama ben bu soruyu neden soruyorum biliyor musunuz? Ben, başbakan olursam ne yapacağım onu anlatayım önce. Bu çerçeveden anlatın” dedi. O zaman, bundan 16 yıl evvel, “Türk halkının Gayrisafi Milli Hasıladan aldığı payı en az 20 bin Dolar yapmak için geliyorum” dedi. Hala, çarpıtılmış, talimatlı rakamlarla bile 10 bin Dolar’a çıkamadık daha.
-Genç Parti’nin siyasetteki yokluğunun hem partiniz hem Türkiye için en büyük kaybının ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Biz şunu düşünüyoruz: Türk halkı, Genç Parti’yi deneme hakkından mahrum bırakıldı. Demokratik anlamda olması gereken bu hak, elinden alındı. Ben bunu inanarak söylüyorum. Büyük haksızlıklara uğradık. Ben bir hukukçuyum. Cem beyin el konulan mallarındaki usul, büyük haksızlıklarla dolu. Bana şöyle bir örnek gösterebilir misiniz? 11 tane barajı olan bir adam, 11 çimento fabrikası olan bir adam, 2 bankası olan, televizyonlar kuran bir adam Türkiye’ye ne büyük hizmetler yapmıştır. Türkiye’ye özel televizyonculuğu getirmiştir. Bugün, ülke TV dizileri ihraç eder hale gelmiştir. Cep telefonu da öyle. Herkes iki cep telefonu taşır hale gelmiştir. Eğer Cem bey, iktidar şansı verilseydi; diğer bir ifadeyle kendisinden korkulmasaydı, şuanda her şeyin en iyisine layık olan Türk halkının çok daha güzel yaşayacağına inanıyorum. Ben diğer partilerin de Türk halkının kötülüğünü düşüneceklerine inanmıyorum; ama asıl olan beceridir. Cem bey de bu yetenek var. Gazeteci Hanifi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabında Cem Uzan’la ilgili şunu söyler: “Ben o zaman istihbarat daire başkanıydım. Biz Cem Uzan hakkındaki kanunun değişmemesi için, iptal edilmemesi için aracı olduk” diyor. Cem Uzan hakkında iki tane kanun vardır. Haksız el koymalarla ilgili. 5021 ve 5022 sayılı kanunlar. Uzan kanunları diye anılır bunlar. Geçmişe yürür kanunlar yapılmıştır. Ne hazindir ki o zamanki cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ilk hukukçu cumhurbaşkanı olmasına rağmen, bir inceleme yapın dememiştir. Yani ne tür bir yapılanmayla Cem beyin üzerine nasıl gidildiğini görmek gerek.
-İl başkanlarınız süreci nasıl değerlendiriyor. Yani partinin tekrar sahaya dönmesin…
Ben 66 il başkanıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Benim kadar onlar da Cem beye inanıyor. Biz, hiçbir şekilde mücadeleden vazgeçmiyoruz. İl başkanlarıma hep şunu söylüyorum: En iyi şeyler vazgeçmediğimizde gelir. Biz, Cem beye inanıyoruz. Türk siyasi hayatında hiçbir siyasetçi 40 bin kişiyi çalıştırmamıştır. Kaç şirkete el koydular biliyor musunuz? 238 tane şirkete el koydular. 1’den 238’e kadar saymaya kalksanız 10 dakikanız gider. Siz 238 tane şirkete el koydunuz. İlk Türk milli sermeyesi 50 milyar Dolar’a el koydular. Nasıl el koydular? Türkiye’de şimdi 2003-2013 yılları arasında işbirliği yapan bu iktidar ne zaman 17-25 Aralık’tan sonra yollarını ayırdılar; ama ilk operasyonu da Türkiye’nin ilk grubu olan, bugün ayakta kalsa 50 milyar Dolarlık sermayeye FETÖ çetesi çökmüş, orada yuvalanmış, yok etmiş, heba etmiş ve nemalanmıştır. Cem Uzan hakkındaki yargılamaların hepsi ısmarlamadır. Hakimlere ısmarlanmıştır. O dönemde yargıya güven yüzde 80’lerdeyken, bugün yüzde 20’lere inmiştir. Yargının yavaş yavaş siyasallaştırılmasının neticesidir bu.
-Cem Uzan’ın geri dönüşüyle ilgili hukuki durum nedir? İhtimal var mıdır?
Biz, yargılanmanın yenilenmesi yoluna gittik. Konu yine şuraya geliyor, maalesef hukuk siyasallaştığı için hakimler tarafsız, bağımsız, kendi kararlarıyla o dosyayı ele alamıyorlar. O dosyaları bir yerlere soruyorlar. O başvurularımız henüz sonuçlanmadı; ama yerel mahkemedeki taleplerimiz reddedildi. Biz Anayasa Mahkemesi’ne müracaat ettik. Şunu işitiyoruz: Hak arama özgürlüğümüzü istiyoruz. Adil yargılama istiyoruz. Aynı suçtan iki defa yargılanmaz. Ama Cem beye aynı suçtan iki defa ceza verildi. Mümkün değil.
Yorumlar
Kalan Karakter: