

Şiddeti şiddetle yok etme
düşüncesi eski zamanların tahakküm politikasının yok edilemeyişinden olsa
gerek. “Sizleri askeri vesayetten
kurtaracağız. İleri demokrasiyi getireceğiz”, söylemleri zamanla tek
adamlık vesayetine dönüşmesi ve eksik parçaların tamamlanması için elbette
kanun gerekiyor. Kanun yapmak için de kolların sıvandığı yer meclis olacak
elbette. Hani tam da kollar sıvanmışken “hadi
bre pehlivan” kim kimin sırtını yere getirirse…
Sonuç olarak; kapalı yapılan
bir oturumun, gizli çekim filminde görüyoruz ki H/İÇ GÜVENLİĞİ olmayan bir meclisten çıkartılmak istenen H/İÇ GÜVENLİK PAKETİ(!) arada kalan
çatlak kaburga kemikleri, kafaya alınan darbeler, uçan sandalyeler, atılan
tekmeler, devrilen çanlar, revirler, hastaneler, sayısı önemli değil ama
şimdilik (beş) milletin vekili. Dayağı
atan da millet iradesi, yiyen de millet iradesi… Kendini tokatlayan bir mecnun
gibi…
Görüntülü kutunun önünde
olanları seyreden topuma gelince; kutuplaşan,
öfkelenen, bilenen, yönlenen, ötekileşen, nefsine söz geçiremeyen velhasıl
cinnet toplumlu olma yolunda hayli mesafe kat eder durumda…
Neden mi?
Bir mesel vardır DEVLET’te
Aglaigon’nun oğlu Leontius
Pire’den gelirken yolunun üzerinde, kuzey surunun dış tarafının altında, umumi
infaz yerinde yatan cesetler görür ve aynı anda onlara bakmak için bir istek
duyar. Ardından bir isteksizlik ve iğrenme duygusu… Bir süre bakma isteğine
karşı koysa da sonunda bakma isteğine yenilerek dört açmış gözleriyle cesetlere
doğru koşar ve bağırır; “İşte, sizi
alçaklar, yakalayın bu güzel manzarayı”
Şimdi bu anlattığıma, ne
alakası var diyeceksiniz.
Ötekileşen, bölünen ve
parçalarına ayrılmak istenen, özünde etnist bir anlayışın kavgacı kişiliği
vardır da onun için örnekledim. Ve daha çok demokrasiden uzaklaşmanın izlerini
bulursunuz.
Kaburgası çatlayan vekilden
“İyi olmuş” diye iştahla söz eden güzel bir yüzde elli oluşturulma çabası
içinde değerlendirirseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Mantığın rasyonel tarafından
kopup, şiddetin irrasyonel duygusuna kapılan milyonları düşününce
söylediklerimde pek de haksız sayılmam.
Sonuç itibariyle H/İÇ GÜVENLİĞİ olmayan bir meclisten
çıkacak olan H/İÇ GÜVENLİK PAKETİ’nin
dimağlarda bıraktığı tat, bu şiddetin daha nelere gebe olabileceğidir.
H/İÇ
GÜVENLİK PAKETİ’nin içeriğini ise sormayın.
Jean-Jacques Rousseau Toplum
Sözleşmesinde böylesi bir H/İÇ GÜVENLİK
PAKETİ’nin bir gün gündeme geleceğini hesap etmiş olacak ki şöyle der;
“Seninle
öyle bir sözleşme yapacağım ki, benim iyiliğime ve senin zararına olacak;
keyfim istediği sürece ben uyacağım, yine keyfim istediği sürece sen uyacaksın
ona”
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: