HAYAT ELİMİZDEN KAYIP GİDİYOR
Yayınlanma :
03.05.2013 20:43


Dalıp gitmelerim meşhurdur
benim. Kimi zaman şen bir kahkaha atarken, yemek yerken, hatta çok heyecanlı
bir olayı anlatırken bile konuşmayı keser öyle çok uzaklara dalar giderim.
Annem kendi çapında espri yapıp “bizimki
yine transa geçti” der. Aslında çok kızar bu huyuma. Neymiş, genç kızlar
dalamazmış. İnsanlar yanlış anlarmış. “Nerelere
dalıyorsun, ne düşünüyorsun” sorusunu ise asla sormaz. Çünkü bilir ki
mutlaka aklımdan çok önemli şey geçmiştir. Veya çok önemli bir plan yapmakla
meşgulüm. “Ben kızımın ciğerini de
bilirim, beyninden geçenleri de” der gibi sadece gözlerimin içine bakar ve
susar.
Tüm benliğimle dünyanın tam ortasında pür dikkat hayata odaklandığım bir sırada
Annemin “Filiz, karşı komşumuzun eşi
vefat etmiş” demesi üzerine dünyadan tekrar koptum ve yine uzun dalmalarıma
geçtim. Nasıl dalmayayım ki ? Daha dün adam kendi balkonunda oturmuş çayını
yudumluyordu. Bir birimize başımızla karşılıklı selam bile vermiştik hafif
tebessüm eşliğinde...
Ve şuan cansız bedeni yatağında boylu boyunca uzanıyordu...
Ne fenasın be hayat. Elimizin altından sabun gibi kayıp gidiyorsun. Ben henüz
dalmıştım ki Annemin sesiyle irkildim. “Ben
evlerine gidiyorum cenaze arabası geldi, sende kalk merhum gidene kadar ayakta
bekle...” Hemen başıma bir örtü aldım ve balkona çıktım. Dün selam verdiğim
adama bugün duayla veda ediyordum.
Aynı gece rüyamda kendimi ölmüş olarak gördüm. Evde müthiş bir kalabalık vardı.
Ağlayanlar, dövünenler, tanımadığım yüzlerce insan başımda yüzümü açıp bakmak
için birbirlerini eziyorlardı.
Ben ise sadece onları izlemekle yetiniyordum yattığım yerden. Beni banyoya
taşıdılar hiç tanımadığım bir kadın beni yıkamaya başladı. Çok utanmıştım.
Annemde yardım ediyordu kadına. Anneme “beni
soymasınlar utanıyorum” diye avazımın çıktığı kadar bağırsam da sesimi
duyuramadım. Daha sonra beyaz çarşafa sıkı, sıkı sardılar beni. Oysa benim
sıkıntıya gelemediğimi sevdiklerim çok iyi bilirlerdi. Neden izin veriyorlardı
bunu yapmalarına...
Evdeki ağlama sesleri henüz kesilmişti ki, birden feryat, figanlar koptu. Beni
kapalı bir kutuya koymuş götürüyorlardı. Annem kutuya sarılmış “yavrumu bırakın götürmeyin” diye
ağlıyordu.
Kapalı olduğumdan etrafı göremiyordum ama arabada olduğumu anlayabilmiştim.
Arkamızda uzun bir konvoy vardı. Sessiz, sakin bir o kadar da ürkütücü
ilerleyen araba topluluğu bir birini takip ediyordu.
Her zaman bindiğim deli gibi başımı arabanın camından sarkıtıp sesim kısılana
kadar tezahürat yaptığım şen, şakrak gelin konvoyuna benzemiyordu. Oysa başımı
camdan çıkartıp deli gibi bağırıp sonrada babamın hemen arkamızdaki arabadan
bana kızgın bakmasını öyle çok istemiştim ki. Ne var ki bunu yapmam imkansızdı.
Her kafamı kaldırışımda kafam tahta kutuya çarpıyor, tekrar boylu, boyunca
uzanmak zorunda kalıyordum.
Nihayet sıkıcı bir yolculuktan sonra gideceğimiz yere yetişmiş yolumuza yaya
olarak devam etmeye başlamıştık.
Çevremdeki herkes nereye gittiğimizin bilincindeydi. Sadece ben bilmiyordum.
Uçsuz, bucaksız her tarafı yeşilliklerle dolu olsa da bana hiç güven vermemişti
olduğumuz yer.
Artık kutudan kurtulmuş serbest kalmanın sevinciyle güle, oynaya oralarda
koşmaya başlamıştım.
Benim dışımda herkes adımlarını temkinli atıyordu. Yüzlerindeki korkulu ifadeye
anlam verememiştim. Sanki bir mayın tarlasındalardı ve atacakları yanlış bir
adımda mayın patlayacak oracıkta infilak edileceklerdi.
...Ve yolun sonuna gelmiştim artık. Ben
ölmüştüm bunu yavaş, yavaş idrak etmeye başlamıştım. Yaşayan insanların adım
atmaya bile korktuğu mayın tarlası gibi gördüğü yer bir mezarlıktı. Bana göreyse
orası ekin tarlasıydı. El birliğiyle beni oraya ekip bırakıp gideceklerdi.
Sonsuzluğa ekilen bir fidandan başka şey değildim filizlenir miydim, zamanla
çiçek açar- mıydım veya bir meyve ağacı olur muydum bilmiyorum. Bildiğim tek
bir şey vardı, o da artık dünyada olamayacağımdı.
Kan ter içinde sabahın ilk ışıklarında yatağımdan fırladım. Kabus dolu bir
rüyayla tüm gece cebeleşmiştim. Fakat bu rüya bana hayatın gerçeğini bir kez
daha yüzüme haykırmıştı. Yarının yok.
Bugününü hatta bir saatini bile iyi değerlendir.
Bende hemen uygulamaya
geçtim ve ilk olarak anneme koştum ve sımsıkı sarıldım. Düşmanlık, kin, nefret, para peşinden koşmak bunlar boş şeyler. Bugün
başkasına dua ederken, yarın bize dua edecekleri ihtimalini aklımızdan
çıkartmayalım. Böylelikle ömrümüzü boş yere geçirmemiş oluruz..
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: