Kılıçdaroğlu’nun aday olarak açıklanmasının ardından da, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’dan “Genel merkezimize bekliyoruz” çağrısı geldi.
BBC Türkçe'de Ayşe Sayın'ın haberine göre Parlamento içindeki ve dışındaki siyasi partileri önümüzdeki günlerde ziyarete hazırlanan Kemal Kılıçdaroğlu’na, HDP’nin destek için bir koşul getirip getirmeyeceği de merak ediliyor.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, partisinin iktidar ya da “bakanlık paylaşımı” içinde olmadığını ancak Kılıçdaroğlu ve yeni yönetimden beklentilerinin, Kürt Sorunu'nun çözümünü de içeren 2021 tarihli “tutum belgesinde” ortaya koydukları ilkeler olduğunu söyledi.
HDP henüz kesin karar vermese de, kendileriyle açık müzakere yürütülmesi halinde Millet İttifakı ile “ortak aday” çıkarmaktan yana. Bu çerçevede partinin Kılıçdaroğlu’nun adaylığına da sıcak baktığı biliniyor.
Kılıçdaroğlu’nu önümüzdeki günlerde ağırlamaya hazırlanan HDP yönetiminin, destek için bir “ön şart” getirip getirmeyeceği veya beklentilerinin ne olduğu merak konusu.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, partisinin “ortak cumhurbaşkanı adayı” konusundaki tutumuna ve Kılıçdaroğlu’ndan beklentilerine ilişkin BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı:
'Beklentimiz çözüm yönünde net irade ortaya konması'
HDP’nin Kılıçdaroğlu’ndan beklentileri neler?
HDP’nin beklentilerini Eylül 2021’de açıkladık. Orada evrensel değerlerden bahsediyoruz. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü kadın özgürlüğü konusunda, ekonomide adalet konusunda başlıklar var. Bunlardan bir tanesi de Kürt Sorunu'nun demokratik çözümü. Ben bu 11 maddenin 10’uyla ilgili hiçbir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Çünkü bunlar, CHP’nin de son dönemde açıkladığı politika metinlerine yakın metinler. Ama orada bir bam teli var. O da Kürt Sorunu'nun demokratik çözümü. Aslında bu 10 maddeyle de ilgili bir madde.
Demokrasilerde belli turnusol kağıtları vardır. Bir sürü güzel laf edersiniz, demokrasi insan hakları, edersiniz ama bunların test edileceği yerler vardır. İşte azınlık haklarıdır, işte benim gibi Ermenilerin Hristiyanların dert ettiği. Ve Kürt Sorunu gibi büyük bir sorumuz var.
Bu sorunlara dokunmak, bütün bu güzel lafların test alanıdır. O açıdan Altılı Masa da eğer Türkiye’yi demokrasi alanına taşımak istiyorsa; Alevilerin eşit yurttaşlık talebi gibi, Kürt sorunun demokratik çözümü gibi, azınlıkların talepleri, kadınların eşitliği gibi temel sorunlara dokunan noktada önerilerini pratiğe dökmek için dokunmak gerekir.
Onun için bizim beklentimiz, Eylül 2021’de açıkladığımız tutum belgesindeki sorunun yeni gelecek iktidarla ve yeni gelecek parlamento aritmetiği içinde çözümü yönünde net bir irade ortaya konulmasıdır.
Herkesin kendine göre “Kürt Sorunu çözümü” tarifi var tabii. Siz bunu Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek için bir koşul olarak mı getireceksiniz?
Hayır, bunu bir dayatma olarak değil, bir gereklilik ortaya koyuyoruz elbette.
Bir söz mü bekliyorsunuz?
Elbette. Çok doğaldır. Çünkü HDP’ye oy verenlerin oy verenlerin çoğunluğu Kürtler ve cumhuriyet tarihi boyunca dışlanmış, ötekileştirilmiş bir sosyolojiden bahsediyoruz. Ve dertlerine hep şiddetle, güvenlikçi politikalarla cevap verildi. Arada bir “çözüm süreci” oldu nefes aldıran, ama o da hızla devrildi. Şimdi Kürt Sorunu'nun demokratik çözümünü istiyorlar. Silahsız, şiddetsiz ve inkarsız olarak istiyorlar ve talepleri eşit yurttaşlık. Ve bunun gereğini dünyadaki örnekleri gibi yerine getirebilir. Kapsayıcı siyaset de bunu gerektiriyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dışlayıcı bir siyaseti ortaya koydu, belli toplumsal kesimleri ötekileştirdi ve bunun üzerine siyaset yaptı. Yeni gelecek iktidarın farkını ortaya koyabileceği alan, aslında Alevi Sorunu'nun demokratik çözümü ve kapsayıcı bir siyasettir. Aynı şekilde o masa mütedeyyinleri kapsıyor, Alevileri kapsıyor.
Saadet Partisi’nin genel merkezi çok sembolik bir görüntü verdi: Mustafa Kemalli bir Türk bayrağının altında daha önce “irticacı” denilen bir siyasal hareketin lideri, daha önceleri statükocu denilen bir hareketin liderini cumhurbaşkanı adayı ilan etti.
Fay hatlarındaki gerilimleri azaltacaksak, Kürt meselesine dönük de bir açılım gerekir. Bu güvenlikçi bakıştan vazgeçip, gerek yurtta, gerekse bölgede barışçıl politikalara dönmemiz gerekiyor. Bu hem toplumu özgürlükler anlamında hem de ekonomik anlamda rahatlatacaktır. Onun için Kürt Sorunu'nun demokratik çözümü iddiası bir gerekliliktir. Ve kapsayıcı, ortak bir cumhurbaşkanı adayı olacaksa, bu konuda bir irade göstermesini beklemek bizim hakkımızdır.
Daha önce HDP kendi adayını çıkarmayı tartışıyordu ama bu süreçte bekleme kararı aldınız. Şu anda HDP kendi adayını çıkarmaktan tamamen vazgeçti diyebilir miyiz?
Öyle diyemeyiz. Toplumun en az yüzde 60’ı değişim istiyor. Bu yüzde 15’i de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenlerinin oyundan oluşuyor. Bunu asla bir şantaj, bir tehdit aracı olarak ortaya koymuyoruz. Birincisi değişim için HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oyları şart diyoruz. Yani matematiksel olarak şart diyoruz. İkincisi siyasi olarak da bir şart var ortada diyoruz. Daha kapsayıcı bir siyasete dönmek için bunu da bir şart olarak ortaya koyuyoruz. Toplumsal barış, toplumsal uzlaşma diyorsak, bu da bir şart diyoruz.
Onun için eğer demokrasi istiyorsak bütün mağdur kesimler HDP’nin içinde var diyoruz, mağdur kesimlerin talepleri burada. Bu mağduriyetleri gidermek konusunda bir iddia ortaya koyarsanız, eksik değil, tam bir demokrasiye ulaşmış olursunuz.
Elbette faşizan bir iktidar var. Ama Altılı Masa’nın da eksik bir demokrasi önerdiğini görüyoruz. Eksik bir demokrasiyi tam demokrasiye geçirmenin yolu da HDP içindeki bütün mağdur kesimlerin taleplerini dinlemek, gözetmek, çözüm önerileri ortaya koymaktan geçer diyoruz. Bu diyaloğun, bu birbirini görme halinin Türkiye’nin iyiliğine olacağını düşünüyorum.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, aynı masada olmayacaklarını söylüyor. Hatta “HDP’ye bakanlık vermeyiz” diyor. Var mı böyle bir beklentiniz?
Kişisel görüşüm olarak söyleyeyim: Gerçekçi olmamız lazım. Bizim de zaten bakan olmak vs. gibi bir derdimiz yok. Ayrıca yürütmenin içinde olmamız durumunda, yeni dönemin başlangıç aşamasında daha bu eksik demokrasi halinden tam demokrasi haline geçerken, sıkıntılar yaşayabiliriz. Çünkü bizim çok daha radikal demokrasi önerilerimiz var. Oysa büyük bir yıkım yaşamışız o yıkımdan kademe kademe çıkacağız.
Ama şu olabilir; iki seçim yaşayacağız. Eğer biz aday çıkarmazsak, parlamento seçimi konusunda daha iddialı olacağız. Elbette demokrat bir cumhurbaşkanı ile, ki bu Kemal Kılıçdaroğlu olacaksa, iddialarımızda ortaklaşırsak, onun seçilmesi için elimizden geleni yapacağız. Ama Emek ve Özgürlük İttifakı’nın parlamentoda en az 100 milletvekili olsun diye uğraşacağız. Ve o 100 milletvekilini de yapıcı bir şekilde Türkiye’yi demokrasiye döndürme programının bir parçası yapabiliriz.
Sonuç olarak bu istişare mekanizmasını parlamentoya taşıyabiliriz, orada katkı sunabiliriz. Eksik demokrasiyi tam demokrasiye taşımak için yapıcı bir ana muhalefet görevi yapabiliriz. Gerektiğinde işbirliği yapan, belli noktalarda da diyelim ki tekrar neo-liberal politikalar mı dayatılıyor, kadın özgürlüğü konusunda problemler mi var, Kürt, Alevi meselesinde halel getiren bir konu mu var? Buna da muhalefet eden bir anlayışta olabiliriz. O açıdan tek yürütme üzerinden bakılmaması gerektiğini düşünüyorum.
'Stratejimiz net: Hep beraber kazanalım'
Yerel seçimlerde “iktidara kaybettirme” üzerine bir strateji kurmuştu. Şimdi nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
Şimdiki stratejimiz net, “Hep beraber kazanalım” stratejisidir. Çünkü yerel seçimlerde kaybettirme stratejisini ortaya koyduk. Çünkü toplum o zaman birlikte hareket etme noktasında hazır değildi, hem de belediye sonuçta kaldırım yapar, yolumuzu yapar, biraz asfaltı az atsa hayatımızı belli noktaya kadar etkiler. Ama merkezi yönetim, bir de tek adam rejiminden çıkacağız, hayatımızı mutlak anlamda etkiliyor. Bütün belediyelere kayyum atayabiliyor, tercihleriyle hayatımızı çekilmez hale getiriyor.
Şimdi kaybettirme stratejisi ortaya koymayacağız, açık ve şeffaf müzakere ile hep beraber kazanacağımız bir stratejide yürümek istiyoruz. Bunu da demokrasiye dönüş programı olarak adlandırıyoruz. Bu sürecin de bir restorasyon süreci olacak, yıkılmış kurumları ayağa kaldırmak gibi.
Nasıl bir yol haritası olacağını konuşmak istiyoruz tabii. Kürt Sorunu'nun demokratik çözümü noktasında Kemal Bey de parlamentonun çok önemli olacağını söylüyor. Bu noktada bizim de farklı bir duruşumuz söz konusu değil. Ama yürütme ve yasama olarak da bu meselenin, Türkiye’nin temel meselelerinden birini olmasını istiyoruz.