İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun, "Turpun Büyüğü" olarak nitelendirdiği bilirkişi S.B. hakkındaki açıklamaları nedeniyle yargılandığı "kamu görevlisini etkilemeye teşebbüs" davasının üçüncü duruşması görüldü. Yargılama, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce Silivri’deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun 2 No’lu Duruşma Salonu'nda gerçekleştirildi.
Salona izleyicilerin alkışları eşliğinde getirilen İmamoğlu, 10.09’da kürsüye gelerek savunmasına başladı, 11.35’e kadar konuştu. İmamoğlu’nun savunması sırasında izleyiciler, 3 ayrı zaman diliminde alkışladı. Bu dosyada da hakim değişikliğine uğradığını belirten İmamoğlu, şunları söyledi:
“Siz de bu dosyadaki hakim değilsiniz. Türk milleti adına burada sizin huzurunuzda düşüncülerimi ve tespitlerimi paylaşmak istiyorum. Bizi izlemeye gelen insanların, yakınlarımın, kıymetli avukatlarımın huzurunda konuştuğumun farkındayım. Soruşturma süreçlerinin nasıl işlediği ortada. Bu cennet vatanın hafızası güçlü, geleceğimizi adaletle, refahla buluşturmaya ant içmiş insanlarımızı selamlıyorum. Buradayım, Silivri’deyim. Uydurma davalara karşı savunma yapmaya değil, suç işleyenleri ortaya çıkarmaya sonuna kadar devam ediyorum, edeceğim. Hafta başından bugüne 3-4 gün içinde gazeteciler, öğrenciler tutuklanmaya devam ediyor. Yokluk, yoksulluk; yanarak ölenler, zehirlenenler içimizi yakıyor. Tacize uğrayanlar, analar babalar isyan ediyor. Milletimizin temel sorunlarını çözemeyen sistem ise anayasal düzene zarar vermeye bilinçli olarak devam ediyor. Yeni icatlar ile oyun içinde oyun kurmaya pervasızca sürdürülüyor. Bu süreç siyasetin yargıya gölge düşürdüğü karar mekanizmalarından, kurumların tarafsızlığını yitirdiği düzenlerden; bugün karşımıza çıkan manzara böyle doğal bir sürecin sonucudur. Karşımızdaki tablo şudur. Hakkımda açılan her davada, soruşturmada aynı şablon yeniden sahneye kondu. Yargı doğal işleyişinden mümkün olmayan bir hızda devreye girdi. Aylar sürecek işlemler birkaç saniyede devreye girdi. Aylarca, yıllarca askıda bırakılan dosyalarım da oldu.
"S. Bey’in hassasiyetleri yıl bazlı çalışıyor"
Hukuka göre değil, siyasi masaların takvimine göre belirlendi. Ortaya çıkan tablo açık ve nettir. Yöntem, ihtiyaç anına göre, ihtiyacı belirleyen muhterise göre değiştirildi. Hakkımda onlarca dava var. Kamu görevlisini etkilemeye teşebbüs davası en gariplerinden biri. Bu hem komik hem çok şaşırtıcı. Siyasetçilerden aldığı emirlerle ısmarlama rapor yazan bilirkişiyi eleştirdiğim için bugün bu mahkemedeyiz. Biz onu öyle bir bilirkişi olarak tanımlıyor ki, gözü kara. Mahkemeyi yanıltacak davranışlarıyla adeta ün kazandı. Kendisine peş peşe yeni görevler verildi. Bu dosyalara tek tek bu bahsi geçen şahıs görevlendirildi. Aynı hızla devam etti. Yalnızca cesur değil, aynı zamanda pratik. Hız rekoru kırıyor. Tümüyle talimata göre hareket ediyor. 2018’de İSPARK’ta ihale usulsüzlüğünü tespit ettik. Mahkeme, bahsi geçen bilirkişiyi atadı. S. Bey atanınca sonuç ‘Kusur yok’ raporu oldu. Demek ki S. Bey’in hassasiyetleri yıl bazlı çalışıyor. 2019 sonrasında ise birdenbire kahramanlığa soyunuyor. Usulsüz yazamayacağı rapor yok. Kimdir bu diye merak edip araştırmaya başladık. Önüne nedense hep CHP’li belediyelerin dosyaları düşüyor. Beşiktaş ve Esenyurt Belediyelerinde ön planda. Hukuk bir yapboz tahtası, siyasetin kullanışlı aracı değildir, olamaz. Bu ikiyüzlülükten sadece sistemi yorulmadı, ülkenin bütün değerlerini altüst etmeye başladı.
“Hakikati söyleme cesaretini yargılıyorsunuz”
Bu sabah ekonomiden sorumlu kişiyi tesadüfen dinledim. Sadece ‘marttan sonra’ diye yorumluyor ve martta ne olduğunu anlatamıyor ekonominin başındaki. Yapılan hukuksuzluğun neler yaşattığını hepimiz görüyoruz. Adalet mekanizması çok yoruldu. Millet biliyor ve görüyor. Bize yöneltilen suçlama, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs... Ben mi etkilemişim, bu şahıs mı etkilemiş? Mağdur edilen bir belediye başkanı mı; istemediği kararları veren hakimleri bir gecede uzaklaştıran aklıevvel bir yönetim mi? Benim açıklamalarım müdahale değil, hakkımdır. Hukukumu koruma adına yaptığım görevin soncudur. Hakikati söyleme cesaretini yargılıyorsunuz. Bir cümlem, bir teşebbüsüm değil; çürümüş düzeni söylememdir. Bu kötülükleri söylemek ne zamandır ihanet sayılıyor. Asıl teşebbüs, milleti etkisiz bırakmayı teşebbüstür. Siyaseti kelepçelemeye teşebbüstür. Bana diyorsunuz ki ‘Yanlış yapanı anlatamazsın’. Bunu bana kim söyleyebilir? Hiçbir yurttaşa kimsenin söyleme hakkı yok. Benim sustuğum gün bu ülke konuşamaz hâle gelir. O yüzden susmuyorum. Doğruları söylemeye, hak, hukuk mücadelesini büyütmeye devam edeceğim. Hiçbir fert de durmasın.
"Kendilerinden korksunlar"
‘Konuşma, sus’ olmaz. Bu iddia makamı, hakimlik makamını aldatmaktadır. İddia makamı suç işlemektedir. Onun için asla susmayacağım ve milletimin susturulmaması için sonsuz mücadeleme devam edeceğim. Burada konuştuğumuz şey yalnızca bir basın açıklamasından doğmuş olay değildir. Ben basın açıklamasını yapıyorum, 16 milyon İstanbulluya hizmet eden biri olarak kürsüden indiğim sırada iddia makamı, 5 dakika sonra hakkımda soruşturma başlatıyor. İçinde ne vardı, bu nedir; bunu araştırmaya bile gerek duymuyor. Her kelimesinden bir suç isnat oluşturma konusunda talimatlı bir heyetin attığı adımlardır bunlar. Karşınıza çıktığım sürecin hikâyesi budur. Tasfiye mekanizmasının, korku siyasetinin devamıdır. ‘Ekrem İmamoğlu ve bu millet korkacak’. Bu milletin İstiklal Marşı ‘Korkma’ diye başlıyor. Korkacaklarsa kendilerinden korksunlar. Akıl dışı senaryoların ve iftiraların pervasızca üretildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu yaşananlar adalet sistemine yönelmiş en büyük tehdittir. ‘Adalet mülkün temelidir’ yazısının karşısında konuşurken birileri adaleti çökertme içerisinde. Ekonomiden eğitime, üretimden sanayiye her alanda çöküşün ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sonucudur.
"Her şeyi bilen kişi zihniyeti, büyük hasar vermektedir"
Rakibini susturmak, gerçekleri hapsetmek, korkuyu yönetmek... Dış güçler diye bizi aldatan bir akıl. Ona oy vermeyenler ‘vatan haini’. Yüzü asık, kaşları çatık, bu millete parmak sallayan... Devlet, insanını seven bir mekanizmadır. Devlet moral verir. Devleti yöneten insanlar coşku yaratır. Siyaset üretmeyen iktidar, yargının cebir kuvvetini kullanıyor. En tehlikeli zafiyet, -yeni bir tarif yapıyorum- her şeyi bilen kişi. Bunun kadar tehlikeli bir şey yoktur. Bu zihniyet karşınıza ekonomist olarak çıkabilir, hukuk uzmanı olarak çıkabilir. Her konuda yaklaşımla yön verebilir. Her atamayı bu zihniyet yapar. Önünü iliklememesi gerekenler ilikler ve sistem darmadağın olur. Bugün dünyada savaşan ülkelerden bile daha kötü ekonomisi varsa bu ülkenin, müsebbibi her şeyi bilen kişidir. Avrupa’da ve dünyadan her konuda kötüde bir ülke. Dünyanın en yüksek enflasyonlarından birini yaşayan ülke. Artık üretemeyen, toplumunu aç bırakmakla karşı karşıya kalmış bir ülke. İcra dairelerinde dosya sayısı 24 milyonu aşmış durumda. Dünya basın endeksinde 180 ülkeden 159’uncu sırada. Suç endeksinde en ön sıralardayız, 14’üncü sırada. Türkiye’de her şeyi bilen kişi zihniyeti, büyük hasar vermektedir.
"Duruşma esnasında boğazım kuruduğu için bana su veren hakim, geçtiğimiz haftalarda başka bir şehre gönderildi"
İktidarda kalmak için hukuksuzluğu göze alan bilen kişi, hukuku yok etmeye karar vermiştir. Ama bilirkişi, ama her şeyi bilen kişi zihniyetidir... Hukuku yok etmeden muhalifleri tutuklatamaz, basını susturamaz, yargı mensuplarının kararlarını esir alamaz. Herkesin bildiği gibi asıl hedef, iktidarını koruma hedefidir. Yaşadıklarımızın özeti budur. Bu ülkede yargıya olan güven yüzde 20’lerin altına düşmüş sayın hakim. Bu kadar kutsal bir görev yapıyorsunuz. Algı, yüzde 80’in üzerinde yanlış yapıyorsunuz algısı var. Bu durum canını acıtmalı hukuk mensuplarının. AYM kararlarının yerel mahkemelerde uygulanmadığı yerde hukuk esir alınmış demektir. Böyle bir ülke olabilir mi? Bir başka ülkenin başındaki insanın ‘Ne dersem onu yapıyor’ demesinden utanmayalım mı? Yargıda reforma, değişikliğe ihtiyaç var. Duruşma esnasında boğazım kuruduğu için bana su veren hakim, geçtiğimiz haftalarda başka bir şehre gönderildi. Benim bütün mahkemelerimde maç arasında hakem değiştiriliyor. VAR odasına şikayete gidiyoruz, o da değiştiriliyor. Ben baş ederim, bu millet ne yapacak? Günü geldiğinde çatır çatır herkes hesap verecek. Herkesi bilen kişiyi eleştirdiğim için buradayım.
"Beni aciz duruma düşüreceklerini sanıyorlar"
Gerçeği susturursan iktidarın ömrü 3-5 gün uzar. Bugünler hızlı geçecek. Ekrem İmamoğlu 12 metrekarede hücredeymiş. 100’lerce odası olan sarayda olsan ne yazar? Ben milyonların gönlündeyim. Adalet meselesi, var olma, daha güçlü meselesidir. Bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Sürgünde gibi bir mahkemedeyiz. Sayın hakim, Avrupa’nın en büyük adliyesinden buraya geldiniz. Tam gaz geriye gidilir mi? Adaleti söküp attılar. Büyük bir zulümle karşı karşıyayız. Beni nezarette aç susuz bekletmek... Uydurma casusluk meselesinde 20 saat nezarette tutuluyorum. Ben inançlı insanım. Bundan zevk alan akılla karşı karşıyayız. Beni orada tutarak aciz duruma düşüreceklerini sanıyorlar. Bunu yapanlar çatır çatır hesap verecek. Ben siyasete ilk adım attığım günlerde haftalarca burada duruşma izledim. Hayatımın önemli bir okuluydu. Demek ki bugün hak savunuculuğu bana düşmüş. Çatır çatır savunmayı yapacağım, asla vazgeçmeyeceğim.
"Hakimlerin sağa sola gönderilmesi ayıp değil mi?"
86 milyondan kopan zihniyet saraylara bile sığamaz. Millete hesap vermekten kaçan iktidar, karanlık odalara hapsolur. Bu işi organize edenlere sesleniyorum. Duruşma salonlarına sığılmıyor. En büyük duruşma salonu yapılıyor. Görüyorum ki inşaatı başlamış. Boynunuza asacağınız o kara leke madalyonu, hayırlı uğurlu olsun. Herkese anlatalım. Ey iktidar, 64 yıl sonra aynı ayıbı, aynı utancı tekrar ediyorsunuz. Bu zihniyet, bu ülkeye Silivri’de Yassıada’yı kuruyor, hayırlı uğurlu olsun. Tarihe kara bir leke olarak geçtiniz. Kurduğunuz kara düzen sizi boğacak. TOKİ yapacakmış. Ona da hayırlı olsun. Kuruma kara bir leke daha eklendi. İkinci Yassıada’yı yapanlara sesleniyorum. Hesabını vereceksiniz. Tek başınıza o salonlarda tek tek hesap vereceksiniz. Her şeyi bilen kişi zihniyeti, vasat uygulamalarına devam ediyor. Her şeyi bilen kişi, öyle bir raporu hazırlamış ki utanç belgesine dönüşüyor. Doğru karar veren hakimler sürüldü. İktidarın istediği iddianameyi yazanlar ödüllendirildi. Benim hiç kimseye karşı ön yargım yok. Her karar zaten onun peşinden gider. Görevini uygun yapmaya çalıştı diye mahkemeden hakimlerin sağa sola gönderilmesi ayıp değil mi?
"Yargılıyorum, savunma yapmıyorum"
Millet adliyeden korkar hâle geldi. Böyle bir şey olamaz. Doğru kararı verirsen gider, talimatı uygularsan yükselirsin. Biri gider, çat çöker. Allah kimseye öyle bir liyakat zincirinden olmayı nasip eylemesin. Liyakat meselesini en çok mini çocuklarından duyuyorum. Z kuşağı pırlanta gibi evlatlar... 'Hakkım değilse istemem' diyen, 'Hakkımsa burs, yurt istiyorum' diyen gençleri her şeyi bilen kişinin zehirlemesini asla izin vermeyeceğim. HSK kararnamesi, bu ülkeye kara bir leke olarak yazıldı. Bu davanın savcısı Beykoz’a başsavcı oldu. İBB iddianamesini yazan savcılar, Çağlayan’da başsavcı vekilliğine getirildi. Allah kimseye böyle atamalar nasip eylemesin. Meslektaşlarının yüzüne bakamaz. Allah hiç kimseyi böyle bir duruma düşürmesin. İBB davasında 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başkanı aynı kalarak yeni heyet oluşturuldu. HSK’da ‘Başkan iyi ama üyeleri tanımıyoruz, yeni heyet oluşturalım’ deniyor. ‘Gerekirse heyeti bile yeniden yazarız’ demektir bu. Utanç verici. Ben onun için burada yargılıyorum, savunma yapmıyorum.
"Ekrem İmamoğlu’nu yargılamak ne zor işmiş"
Yüce Allah ve 86 milyon huzurunda çatır çatır yargılayacağım. 4 gün önce bu salonda sayın hakime ‘Bağımsız karar verebilecek misiniz’ diye sordum. Sormaya devam edeceğim. Adaleti ben mi bozuyorum? Açıklama yapan belediye başkanı mı yoksa hakimleri sürenler mi? Ben yargılanıyorum, peki bunlar? Hepinizin ailesi var. Bu zalimliği yapan yargıyı etkimeyecek; kötülüğü ifşa eden kişi burada yargılanacakmış, hadi oradan. Gezi davalarını, Ergenekon davalarını, sıçan gibi kaçan o yargının mensuplarını hatırlayan. Yargıymış, hepsinin hesabını çatır çatır soracağım. Dava açıyorsunuz yetmiyor, özel yargıç atıyorsunuz; yetmiyor, özel heyet atıyorsunuz; yetmiyor, 3 bin kişilik duruşma salonu yapıyorsunuz. Ekrem İmamoğlu’nu yargılamak ne zor işmiş. Ekrem İmamoğlu milletin gönlüne girdi. Yargılayamayacaksınız. Kişi kendinden bilir işi. Neymiş ben kafaya koymuşum Beylikdüzü’nden, neymiş cumhurbaşkanı olup çok zengin olacakmışım. Kişi kendinden bilir işi.”
Hakimle tartıştı
Hakim bu sırada İmamoğlu’nu “Savunmanızı makama yönelik yapın” diye uyardı. “Bana böyle bir şey diyemezsiniz” diye tepki gösteren İmamoğlu’na hakim, “Arkanızı dönüyorsunuz” karşılığını verdi. “Yanlış bir uyarı, hiç öyle bir şey yapmadım” diyen İmamoğlu, savunmasına şöyle devam etti:
“İktidarın tüm ortaklarına sesleniyorum. Adımın geçtiği her davada neden özel yargıçlar atanıp heyetler kuruldu? Adımın geçtiği her davayı dizayn etme çabasıdır. Gerekçesi nedir, açıkça konuşun. Meclisin kürsüsünden masumiyet karinesinin yerle bir edildiği nerede görülmüş? Ön yargı dediğimiz şey en büyük düşmandır. Bu nasıl bir akıldır? Kamuoyuna bunun cevabına verin. HSK’ya, Adalet Bakanlığı’na, Meclis’te hakkımda konuşan iktidar partisi yöneticilerine soruyorum. Bunun cevabını verin. Bu atamalar hangi saikle yapılıyor. Bu ülkede hâlâ hukukuyla karar veren binlerce hakim olduğuna inanıyorum. Emin olun bu millet, adil yargılama uygulamalarını yapan hiçbir hakimi unutmayacak. Bir avuç muhteris takip edilecek, günü geldiğinde adilce bağımsız yargı düzeninden karşılıklarını alacak. Pırlanta gibi mesleki onurları olanlar devam edecek.
"Yüzde 90’ı gizli tanık beyanıyla tutuklu"
19 Mart’tan beri İBB’nin terör dosyası, Kent Uzlaşısı başlayamadı bile. Hâlâ iddianameye başlanamadı bile ve bu ülkede barışı konuşuyoruz. Hâlâ Kent Uzlaşısından içeride tutulan insanlar var. Casusluk dosyası, bir fotoğraf, yolsuzluk, terör, casusluk... Günü gelecek tek tek anlatacağım. Beyanla kimseyi tutmazlarmış... Tutuklananların yüzde 80-90'ı gizli tanık beyanıyla tutuklu. Hiçbir sebep olmadan avukatım Mehmet Pehlivan’ın en sert cezaevinde tutulması için her şeyi yaptılar. Vahim bir durumdur. Savunma yaptı diye tutuklanan insan varsa yarın öbür gün ‘fazla iyi savunma yaptın’ diye başkasını tutuklarlar. Bütün bu anlattıklarımın özünde tek bir şey var. Adalet çöktüğünde siyaset, huzur, gelecek de çöküyor. Çocuklar, gençler yüzü asık şekilde geziyor. Önünüze konan dosya, ucube bir dönemin dosyasıdır. Suçlamalar, masa başında yazılan iddianameler, kurgulanmış bilirkişi raporları, ekonomik çöküş; bütüncül baktığınızda temeli buraya dayanıyor. Her şeyi bilen kişi zihniyeti... Allah bu memleketi de kurumları da ‘Her şeyi ben bilirim’ diyenlerden korusun. Beni ifadelerim savunma değildir asla, bir yargılamadır. Tehditleri ortadan kaldırmak adına mücadele azmidir. Türkiye yol ayrımındadır.
"Canlı yayınlayın yargılamayı"
Bir tarafta hukuk, liyakat; diğer tarafta talimat. Korkuyla ayakta kalmaya çalışan iktidar, yorgun, bitkin bir iktidarın tehdidiyle karşı karşıyayız. Beni hedef alarak siyaset sahnesini temizlemeye çalışıyor. İBB iddianamesi geldi ama hâlâ tensip zaptı yok. Dosya, kendi iddianamesini bile taşıyamıyor. 9 ay bitti. Tutuklu yargılama kasıtlı yapılan bir işlemdir. Kaçma şüphesi, delil karartma yok ve bu masum insanlar tutuklu. Lütfen bu hatada acilen bu millet için dönün. Canlı yayınlayın yargılamayı. Millet görsün kim haklı, kim hukuku eğip büküyor. Ben bunları eleştirdiğim için buradayım. Adalete sahip çıktığım, vazifemi yaptığım için, İstanbul’u yağmalamalarının önünü kestiğim için buradayım. Bizi silkelemeye kalktılar. Çatır çatır açılış yapıyoruz. Hiç kimseyle oy hesabı yapmadım. Milletimizden oy isterken dua da istedim. Kişiler gelir geçer. Bu da gelip geçecek. Az kaldı. Hiçbir kumpas gizlenemez, yalan ayakta kalamaz. Adalet günü geldiğinde yeniden filizlenecek. Mücadelemiz adalet mücadelesidir. 3’üncü duruşma bile gereksizdir. Bu işin bitmesi derhal gereklidir. Şimdi, hemen beraat verilmeli. Önümüzde çirkin davası var, yazık günahtır.”
30 Mart 2026’ya ertelendi
Duruşma 30 Mart 2026 tarihine ertelendi. Ekrem İmamoğlu, ailesini ve izleyicileri selamlayarak "Cumhurbaşkanı İmamoğlu" sloganı eşliğinde salondan ayrıldı.
Yorumlar
Kalan Karakter: