oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında da ciddi artış
var. Körfez’in eski gözdeleri barbun, karagöz, kupez ve karidesler çoğaldı. Deniz
yıldızları, deniz tavşanları, süngerler ve deniz çayırları ile mercanlar ve anemonlar,
oksijen miktarı artan deniz dibinde rengarenk bir görüntü oluşturuyor.
Büyük çevre yatırımları
sonrasında İzmir Körfezi’nde yaşanan değişimi Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz
Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü’nün bilimsel çalışmalarıyla yakından takip
eden İzmir Büyükşehir Belediyesi yönetimi, gelen son raporlar ve çekilen su
altı fotoğraflarıyla büyük moral buldu.
2012 raporu, Körfez’deki iyileşmeyi net bir şekilde gözler önüne serdi.
DEÜ tarafından
gerçekleştirilen “Büyük Kanal Projesi’nin İzmir Körfezi Denizel Ortamında
Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik ve Mikrobiyolojik Etki ve Sonuçlarının İzlenmesi”
başlıklı çalışma kapsamında hazırlanan 2012 yılı raporunda, Körfez’in su
kalitesinde büyük bir iyileşme yaşandığı
ve buna bağlı olarak da denizdeki biyolojik çeşitliliğin ve popülasyonun
giderek arttığı açıklandı. Üniversite tarafından deniz altındaki yaşamı tespit
etmek amacıyla Urla İskele, Narlıdere Güneybatı Atık Su Arıtma Tesisi,
İnciraltı Sahilevleri, Konak ve Bostanlı iskeleleri olmak üzere 5 ayrı bölgede
dört mevsim çekilen su altı fotoğraflarında, bol oksijenli sularda yaşayabilen
deniz atları ve deniz çayırları, temiz
suları yaşam alanı olarak seçen deniz yıldızları, deniz şakayıkları ve deniz
tavşanları ile temiz sularda yaşayan ve Türkiye’de sadece Urla’da görülen taş
mercanları tespit edildi.

Çiğli, 2002 yılında Güneybatı ve 2008 yılında Urla ileri biyolojik atık su
arıtma tesislerinin devreye alınmasıyla başlayan deniz suyundaki iyileşme
sürecinin, Körfez’i terk eden canlıların yeniden yaşam bulmaya başlamasında
etkili olduğu vurgulandı.
Körfez 4 mevsim izleniyor
Dokuz Eylül Üniversitesi
Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmada proje
koordinatörü olarak görev yapan öğretim üyesi Prof. Dr. Filiz Küçüksezgin, iç
körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü
sayılarında artış olduğuna dikkat çekti. Son iki yıldır proje kapsamında su
altındaki canlıların değişimini de izlediklerini söyleyen Küçüksezgin, “1996
yılından bugüne İZSU Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle İzmir Körfezi’nin ekolojik
durumunu izliyoruz. 4 mevsim aldığımız
örneklerle fiziksel, kimyasal, biyolojik parametreleri ölçüp takip ediyoruz. Ayrıca
yılda bir kez aldığımız sediment (çökelti) ve balık örnekleriyle ağır metal ölçümlerini
gerçekleştiriyoruz. Elde edilen sonuçlar, biyolojik ölçümlerle
gerçekleştirdiğimiz sonuçlarla büyük paralellik gösteriyor” diye konuştu.

devreye girmesinin ardından Körfez’de gözle görülür bir iyileşme yaşandığına
dikkat çeken İZSU Genel Müdürü Ahmet Alpaslan ise Körfez’in kuzeyinde yaşanan
sığlaşmanın önüne geçmek ve Körfez’deki su sirkülasyonunu artırmak amacıyla şimdi
de “Büyük Körfez Projesi”ni yürüttüklerini söyledi. Kuzeyde açılacak
sirkülasyon kanalı ile Körfez’e temiz su girişi sağlayacaklarını belirten
Alpaslan, “Bu, oksijen miktarını daha da arttıracak. Şu anda zaten balık oranı
ve deniz canlıları arttı. Biz bu projeyle Körfez’in yüzülebilir hale gelmesini
hedefliyoruz” dedi.
Avrupa standartlarında arıtma
İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan arıtmalarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği
denetlemeler de, çıkış suyu değerlerinin, kirlilik sınırlarını belirleyen standartların
çok altında olduğunu ortaya koydu.
İzmir Büyükşehir
Belediyesi, 12’si ileri biyolojik olmak
üzere toplam 24 atıksu arıtma tesisi işletiyor. Arıtma tesis sayısının
fazlalaşması ve çıkış suyu kalitesinin yüksek olması, sadece İzmir Körfezi’nde
değil, kentin turistik yörelerindeki deniz suyu kalitesini de artırıyor.
Nereden nereye?
1960’lı yıllardan itibaren
İzmir Körfezi giderek kirlenmeye başladı ve her türlü atık arıtmaya tabi
tutulmadan Körfez’e aktı. Bu süreç 2000 yılına kadar devam etti. 2000 yılında
devreye giren Büyük Kanal Projesi ile tüm atık sular arıtma tesislerinde
arıtılarak Körfez’e deşarj edilmeye başlandı. 2002 yılında da Güneybatı Atık Su
Arıtma Tesisi hizmete girdi. Bunu Ragıp Paşa Dalyanı’nın yıkılması, Meles
Deltası’nın ıslahı, endüstriyel kuruluşlara arıtma tesislerinin yaptırılması ve
ıslah çalışmaları izledi. Dere yataklarının içindeki kanal hatları iptal
edilerek dere kenarlarına alındı, derelerin sadece yağmur suyunu Körfez’e
taşıması sağlandı. Böylelikle İzmir, atık su alt yapısı ile gelişmiş ve çağdaş
metropollerle yarışır bir konuma ulaştı. Can çekişen Körfez, eski yıllarda
olduğu gibi mavi rengiyle tekrar bütünleşti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, ilçe ve beldelere
kurduğu biyolojik arıtma tesisleri ile Gediz, Nif ve Küçük Menderes havzalarını
kirlilikten kurtardı. İzmir Yüksek Teknoloji, Urla, Ayrancılar-Yazıbaşı,
Torbalı, Bayındır, Menemen, Seferihisar, Kemalpaşa ve Aliağa arıtmaları
işletime alındı. 892 bin 500 kişinin evsel atığını arıtacak kapasitede olan bu
arıtmaların yatırım maliyeti yaklaşık 50 milyon lira oldu. Özdere ve Ürkmez
ileri biyolojik atık su arıtma tesisleri tamamlandı. Bu iki tesis de kısa sürede hizmete girecek. Çiğli
Atıksu Arıtma Tesisi’nin kapasitesini yüzde 35 oranında artıracak 4. fazın
yapımına başlanacak. İzmir Büyükşehir
Belediyesi ayrıca, yine Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi alanı içinde Türkiye’nin en
önemli çevre yatırımına imza atacak. 60 milyon liralık yatırımla Çiğli Atıksu
Arıtma Tesisi içinde Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi inşaatına başladı. Giderek
sığlaşan ve deniz alanlarının azaldığı gözlenen İzmir Körfezi’nin kurtarılması
için “Büyük Körfez Projesi” başlatıldı. İzmir Körfezi’ne akan dere ağızlarının
temizlenmesi, Körfez’in kuzeyinde bir sirkülasyon kanalı açılması ve Körfez
tabanındaki malzemelerin temizlenmesi için 9.3 milyon liralık yatırımla
kazıcı-emici ve destek tipi olmak üzere 2 yeni gemi alımı yapıldı.
Yorumlar
Kalan Karakter: