İZTO Başkanı Özgener’den ‘9 Eylül’ çıkışı: “Coşkuyla kutlamaya devam edeceğiz!”
İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman’ın şehirlerin kurtuluşunun kutlanması hakkında söylediği tartışmalı ifadelere atıfta bulunarak, “Coşkuyla kutlamaya devam edeceğiz” dedi.
Yayınlanma :
31.08.2022 17:47


“İzmir’in kurtuluşu Türkiye’nin kurtuluşu olarak görülmüştür”
9 Eylül’ün İzmir ve Türkiye için tarihi bir dönüm noktası olduğuna dikkat çeken Özgener, “9 Eylül günü bir an önce İzmir’e kavuşmak isteğiyle ilerleyen ve Tuzakoğlu fabrikasından açılan ateş sonucu şehit düşen dört süvarimiz için aynı yerde dikilen anıtın üzerinde bir ibare yer alıyor. ‘Vatan ve Namus’ İzmir işgal edildiği gün nasıl ki bir kırılma noktası olmuş ve Kurtuluş Savaşı’na ivme kazandırmışsa, 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşu da tüm Türkiye’nin kurtuluşu olarak görülmüş ve 1923’ten itibaren bu anlayışla kutlanmıştır. Bu nedenle Türkiye’nin her yerinde 9 Eylül’ün ne anlama geldiği bilinir” diye konuştu.
Özgener, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Erkan Serçe tarafından, Cumhuriyet’in ilk 15 yılında Türkiye’de yayınlanan gazete ve dergilerde yer alan 9 Eylül ile ilgili görsel ve yazılı belgelerin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan, ‘Türk Basınında 9 Eylül 1922-1939’ isimli bir kitap müjdesi verdi.
Üyelere protokol müjdesi!
Vakıf Katılım Bankası ile bankacılık işlemleri protokolü imzaladıklarını hatırlatan Özgener, “Yükselen enflasyon oranları ve kredi faiz oranları, bankacılık işlemlerine dair anlaşmaların hayata geçirilmesini oldukça değerli kılıyor. Yükselen kaynak maliyetleri ve kısalan vadeler nedeniyle bankalarımız kredi verirken oldukça hassas davranıyorlar. Bu zorlu şartlar altında üyelerimize yönelik özel bir paket hazırlayan başta Vakıf Katılım Bankası Genel Müdürü Sayın Osman Çelik olmak üzere tüm banka yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum. Protokolle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum: Üyelerimize teminat mektupları, indirimli kiralık kasa, dijital kanallardan ücretsiz EFT-havale, avantajlı üye iş yeri (POS) oranları, sigorta poliçelerinde rekabetçi prim bedelleri ve dış ticaret işlemlerinde de birçok avantaj sunulacak. Üyelerimiz Vakıf Katılım’ın nakde olan ihtiyacı minimuma indiren yeni nesil dijital ödeme yöntemi Garantili Fon Transferi uygulaması kullanımlarında da avantajlı oranlarından yararlanacaklar” ifadelerini aktardı.
“40 yılda görülmemiş bir enflasyon ile karşı karşıyayız”
Enerji ve gıda güvenliği ile ilgili konularda tüm dünyayı etkileyen enflasyonist ortam yeni dönem planlamalarında farklı tedbirler ve çözüm araçları aramasına neden olduğunu vurgulayan Özgener, “Mevcut duruma yönelik çözümlerin geliştirilmesi için öncelikle bu sorunları doğuran alt etmenlerin, geçmiş olayların ve mevcut konjonktürün iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. 1990 ve 2000’li yılların en önemli özelliği, 1970'lerin ve 1980'lerin başındaki stagflasyon döneminin sona ermiş olması ve global ekonominin ‘Büyük Moderasyon’ denilen düşük enflasyon ve nispeten istikrarlı ve sağlam ekonomik büyüme dönemine girilmiş olmasıydı” diye konuştu.
Özgener, kitlesel kapanma ve kısıtlamalara neden olan süreç; tedarik zincirindeki gecikmeler ile birlikte şirketleri en ucuz malın üretildiği küresel pazar yerine, güvenli ve sürekli tedariğin sağlanabileceği bölgesel pazar alternatiflerini aramaya teşvik ettiğini aktararak, “Son iki yıllık süreç, küreselleşmenin en önemli aracı olan tedarik zincirlerinin önümüzdeki dönemde daha fazla yerelleşme, çeşitlendirme ve siyasallaşma baskısında olacağını işaret ediyor. Mevcut durumda, arz yönlü sıkıntılar ve talebin kamu politikaları ile desteklenmesi sonucu ise son 40 yılda görülmemiş enflasyon oranları ile karşı karşıya kalındı. Ülkelerin küresel arenadan kendi bölgelerine çekilmeleri ve bölge içi yakınlaşmalar, bölgesel sınırlar ve bölgesel bloklar arasındaki çekişmeleri de artırıyor” açıklamasını yaptı.
“Dünyanın ekonomik durumuna uyumlanmak gerekiyor”
Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkeler, popülist ve kısa vadeli politikalar ile eskisi kadar kolay idare edilemeyebileceğini söyleyen Özgener, “Makroekonomik istikrar için bazı tercihleri yapmaya daha fazla zorlanabilirler. Kendi kaynak ve limitlerine daha fazla güvenmek durumunda kalan ülkelerde, uzun vadeli stratejik politikalar bir zorunluluk haline gelebilir. Merkez Bankamızca 10 ay evvel faiz indirimi kararlarına başlarken küresel alandaki kırılmalar bu kadar net değildi. Ancak günümüz şartları, hiçbir politikanın sadece ülkelerin şartlarına göre belirlenemeyeceğini ortaya koyuyor. Gerektiğinde hızla belirlenen politikalarda değişiklik yapmak ve dünyanın ekonomik durumuna uyumlanmak gerekiyor” dedi.
MB’ye faiz eleştirisi!
Özgener, 18 Ağustos’ta politika faizi 8 ay aradan sonra yeniden 100 baz puan düşürülerek yüzde 13’e çekildiğini hatırlatarak, “20 Ağustos’ta Merkez Bankası, zorunlu karşılık ve likidite yükümlülüğü uygulamalarına ilişkin ‘makro-ihtiyati politika’ tedbirlerini açıkladı. Bugün açıklanan yeni kararla bankalara verilen dövizden Türk Lirasına dönüşümle ilgili hedeflerin altında kalmaları durumunda, ek munzam karşılık oranları uygulaması getirildi. Gerçek kişilerin yanında tüzel kişilerin döviz hesapları da bu kapsamda değerlendirilecek. Merkez Bankası ve diğer kamu kurumları tarafından gerçekleştirilen tüm bu hamleler, önümüzdeki birkaç ay içinde önceliğin, finansal ve dolayısıyla reel piyasalardaki Türk Lirası nakit akışını yüksek tutmak olacağına işaret ediyor. Fakat bunu yaparken, bankalar üzerinden zorunlu karşılık ve sermaye yeterlilik oranlarında değişikliklerle döviz likiditesinin de kontrol altında tutulmaya çalışılacağını anlıyoruz” diye konuştu.
“İthalattaki büyüme yüzde 41”
Alınan kararları bugün açıklanan 2’nci çeyrek büyüme rakamları ve dış ticaret verileri ile birlikte de değerlendirmenin gerekli olduğunu vurgulayan Özgener, şunları söyledi:
“2’nci çeyrekte Türkiye ekonomisi geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 7,6 büyüyerek, G-20 içinde en çok büyüyen 2’nci ekonomi oldu. Sektörler tarafında hizmet sektörü ve sanayi büyümeyi yukarı çekiyor; fakat tarım sektöründe daralma yaşıyoruz. İnşaat da hissedilir bir daralma geçiriyor. Türkiye, bu yılın ikinci çeyreğinde de ağırlıklı olarak tüketim ile büyüyor. Hane halkı harcamalarındaki reel büyüme yüzde 22,5. İhracatın da yüzde 16’lık büyüme ile toplam büyümemize önemli bir katkısı var. Fakat dış ticaret rakamlarının detayları büyümemizle ilgili aynı probleme işaret ediyor. Temmuz ayında ihracat yüzde 13 artarken, ithalattaki büyüme yüzde 41.”
“Ekonominin bir miktar soğutulmasının zamanının geldi”
Özgener, Türkiye’nin büyürken ağırlıklı olarak tüketime bağımlı olarak büyüdüğünün altını çizerek, “Üretim yapısından ötürü de bu tip büyüme ithalatı ve dış ticareti artırıyor. Bunun üzerine son bir yılda yaşadığımız gibi enerji fiyatlarındaki artış eklendiğinde, Türkiye’nin dış ticareti ve cari açığı ihracatımızın başarılı performansına rağmen, ciddi seviyelerde açık vermeye devam ediyor. 3’üncü çeyreğin ilk bölümünde hem ekonomik aktivitenin hem de ihracatımızın yavaşladığına dair sinyaller var ve politika belirleyiciler yurtiçindeki büyüme oranını tersine çevirmek için yukarıda bahsettiğim ellerindeki tüm parasal araçları kullanıyorlar. Bugün açıklanan büyüme rakamları çerçevesinde artık enflasyon hedeflerini tutturabilmek için ekonominin bir miktar soğutulmasının zamanının geldiğini söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
“Enflasyon orta gelir ve dar gelirlilerin kazançlarını eritiyor”
Artan enflasyon ve gelirlerdeki reel erozyon göz önüne alındığında, talep yönlü ekonominin yavaşlaması da ciddi bir risk olduğuna dikkat çeken Özgener, “Bugün açıklanan büyüme verilerinde, işgücü ödemelerinin payının tarihi düşük bir seviye olan yüzde 25’e düştüğünü gördük. Enflasyon orta gelir ve dar gelirlilerin kazançlarını eritiyor. Bunun Türkiye’nin büyümesinin temel itici gücü olan tüketim harcamalarını orta vadede etkilememesi imkansız. Orta ve dar gelirlilerin harcama kapasitelerinin düşmesi yine orta vadede şirketler kesimini de etkileyecektir. Dar gelirli kesim için açıklanan paketlerin hiçbirisinin, enflasyonun düşürülmesi kadar pozitif bir etki yaratması da beklenmemeli” görüşünü aktardı.
“Enflasyon muhasebesi uygulanmalı”
Özgener, yüksek enflasyon sonucunda kar, zarar rakamlarının ne kadarının reel, ne kadarının enflasyon etkisi sonucunda olduğunu bilmediklerini belirtti ve şöyle devam etti:
“Sanayi kuruluşlarının satışlarının arttığını ama aynı dönemde şirketlerin finansman giderlerindeki artışın daha fazla olduğunu geçen ayki meclis konuşmamda da ifade etmiştim. Yüksek enflasyon mali tabloların anlaşılmasını ve karşılaştırabilir olma özelliğini bozarken, bilançolar gerçek durumu yansıtmıyor. En önemlisi, birçok uzmanın uyardığı şirketlerin öz sermayeleri vergilenir duruma geliyor. Şirketlerin finansmana erişimini artırmak için bu kadar değişik ve piyasa şartlarını zorlayıcı tedbirler uygularken, enflasyonun sermayeleri eritmesine izin vermenin doğru olmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenlerden dolayı, enflasyon karşısında işletme sermayelerinin korunabilmesi için ‘enflasyon muhasebesi’ uygulanmasının daha fazla ertelenmeden uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayede, firmalarımızın gerçek mali tablosunu görmesi mümkün olacaktır.”
Başkanlık açıklaması!
Son olarak 8 Ekim günü yapılacak olan seçime dikkat çeken Özgener, “Yeni dönem için seçim takvimimizi açıkladık. Odamız meslek komitesi ve meclis üyelerinin belirleneceği seçimimiz, 3 Ekim Pazartesi günü Gaziemir Fuar İzmir’de yapılacak. Seçimde, toplam 80 meslek komitesinde yer alacak meclis ve meslek komitesi üyelerimizi belirlenecek. Meclis ve Meslek Komitesi üyelerinin seçiminin ardından 8 Ekim Cumartesi günü ise Yönetim Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu, Disiplin Kurulu, Birlik Genel Kurul Delegeleri ve Meclis Başkanlık Divanı seçilecek. 14 Nisan 2018’de yapılan seçimlerde 174 meclis üyesinin 151’inin oyunu alarak sizlerin teveccühü ile göreve geldik. Sizlerden gelen büyük destek ile başladığımız görev süremiz boyunca, birlikte çalışma, birlikte üretme, her türlü sorunumuzu çözmede iletişim ilkesini benimseyerek omuz omuza ilerleme ve herkesin katkısını alma şansını elde ettik” dedi ve başkanlığa aday olduğunu tekrardan dile getirdi.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: