İZTO Başkanı Özgener, “Geç saatlerde yapılan açıklamalar piyasaya zarar veriyor”
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “Geç saatlerde yapılan açıklamalar piyasaya zarar veriyor” dedi.
Yayınlanma :
29.06.2022 18:16


“İşverenlerimiz bu yükü tek başına üstlenemez”
Enflasyondaki yükselişin sürmesi nedeniyle asgari ücret, kamu personeli ve emeklilerin maaş artışlarının yetersiz kaldığı konusu herkesin gündeminde olduğunu dile getiren Özgener, “Cumhurbaşkanımız konuyu Pazartesi günkü kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızdan işveren tarafıyla görüşülerek asgari ücretin yeniden değerlendirilmesini istediğini ve asgari ücret artışı yapılırken Bakanlığın özellikle belli sayıya kadar personel çalıştıran işverenleri gözetecek bir yöntem de geliştireceğini açıkladı. Konuyla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Biz de çalışanlarımızın ve siz değerli meclis üyelerimizin ekonomik zorluklar yaşadığını, artan ürün ve hizmet fiyatlarına karşı çalışanlarınızın maaşlarının yetersiz kaldığını görüyoruz” dedi.
Özgener, şirketlerin çalışanlarının maaşlarını gözden geçireceklerini düşündüklerini vurgulayarak, “Ancak işverenlerimizin böyle bir yükü tek başlarına üstlenmeleri mümkün değil, devletimizin bu konuda destek paketi oluşturması da taleplerimiz arasında yer alıyor. Asgari ücret başta olmak üzere tüm çalışanlarımızın maaşlarında artışa gidilmesini ama bu iyileştirmeler yapılırken enflasyon ile de kararlı bir şekilde mücadele edilmesinin ülkemiz ekonomisi için büyük önem taşıdığı düşüncesindeyiz” diye konuştu.
“Enflasyon her ülkede benzer şekilde yükselmemiş”
Global piyasalarda oyunun kuralları FED’in son faiz kararı ile farklı aşamaya geçtiğinin altını çizen Özgener, “75 baz puanlık faiz artırım kararından anlıyoruz ki, önümüzdeki 2 yıl yurtdışında ve yurtiçinde ana gösterge enflasyon olacak. Son 20 yıldaki gelişmekte olan ülkelerin büyümesine büyük katkı veren genişlemeci politikaların artık sonuna geldiğimizi konuşan uzmanlar bile var. FED’in güncellediği projeksiyona göre, daha yüksek enflasyon ve daha düşük büyüme bizleri bekliyor. Fakat son veriler enflasyonun her ülkede aynı şekilde artmadığını ve farklı şekillerde mücadele gerektireceğini gösteriyor. OECD’nin son ekonomik görünüm raporunda, stagflasyon uyarısı yapılırken, enflasyonun her ülkede benzer bir şekilde yükselmediğine dikkat çekiliyor” açıklamasını yaptı.
“Tüketici enflasyonunun yüzde 58’i gıda ve enerjiden kaynaklanıyor”
Özgener, gıda ve enerji fiyatlarındaki yükseliş, dünyadaki enflasyonun yükselmesinin ana sebebi olduğunu aktararak, “OECD ortalamasına göre, tüketici enflasyonunun yüzde 58’i gıda ve enerjiden kaynaklanıyor. Fakat bazı ülkelerde Japonya ve Yunanistan enflasyondaki artışın yüzde 90’ı gıda ve enerji fiyatlarından kaynaklanırken, ABD’de bu oran yüzde 36’lara iniyor. Türkiye’deki enflasyonun ise yüzde 50’si gıda ve enerjiden, yüzde 50’si diğer alt kalemlerden kaynaklanıyor. OECD ortalamasında, gıda ve enerjinin enflasyon payı 4,7 puan iken, Türkiye’de bunun 35,5 puana yani OECD ortalamasının 8 katına çıkıyor. Diğer alt kalemlerdeki enflasyon payı ise OECD ortalamasının 10 katı” ifadelerini kullandı.
“Diğer ülkelere göre göreceli olarak para politikamızı gevşetiyoruz”
Enflasyon, yükseliş sebepleri ve yarattığı tahribata göre farklı tedbirler gerektirdiğini vurgulayan Özgener, şunları söyledi:
“Türkiye’de gıda ve enerji arz şokunun diğer ülkelere göre 8-10 kat arası yüksek enflasyon katkısına sebep olması; yapısal sıkıntıların ötesinde para politikasının yönü, beklenti yönetimi ve kurum kredibilitesinde de diğer ülkelere göre dezavantajlı olduğumuza işaret ediyor. Merkez Bankası’nın 23 Haziran tarihli son faiz kararında, gelişmiş ülkelerde para politika uygulamalarında farklılıklar olduğunu ifade ediyor, ancak ülkelerle enflasyon farkımızdan ve gelişmekte olan ülkelerdeki sıkılaştırma döngüsünden söz etmiyor. Son bir ayda FED’in dışında Meksika, Brezilya, Güney Afrika, Polonya, Macaristan, Hindistan gibi ülkeler faiz artırdı. Biz yükselen enflasyona rağmen politika faiz oranlarını sabit tutarak hem yurtiçinde reel faizler yoluyla, hem de diğer ülkelere göre göreceli olarak para politikamızı gevşetiyoruz.”
“Faiz politikasının fayda ve tahribatı gözden geçirilmeli”
Özgener, düşük politika faizleri hane halkı tarafında tasarrufların düşmesine ve enflasyonun yükselmesine sebep olduğunu belirterek, “Bu politikaların yarattığı riskler de, politika faizi yüzde 14 olmasına rağmen borçlanma faizlerinin yükselmesini tetikliyor. Bankaların günlük kredi faizlerinin yüzde 35 seviyelerine, yıllık kredi kullanım faizlerinin de yüzde 50 bandına kadar çıktığını da gözlemliyoruz. Düşük politika faizi enflasyonu yükseltip, harcamaların öne alınmasına neden oluyor; ama kredi faizlerinin yükselen piyasa ve ülke riski sebebiyle aynı oranda düşük kalmasını engelliyor. Bu aşamada; düşük faiz politikasının fayda ve tahribatının, politika yapıcılar tarafından tarafsız bir şekilde gözden geçirilmesine ihtiyaç duyuluyor” dedi.
“Şirketlerin kadar döviz satmaları gerektiğini hesaplamak zor”
Cuma akşamı piyasaların kapanışından sonra açıklanan kararın ardından dolar/TL, bankalar arası piyasada düşük hacimli işlemlerde 17,3 lira seviyelerinden hızla 16,4 lira seviyelerine kadar gerilediğini hatırlatan Özgener, “Fakat 27 Haziran’da 16.10-16.70 gibi geniş bir aralıkta hareket ettiğini gördük. Kararı, kısa vade ve orta/uzun vadeli olarak iki açıdan değerlendirmek istiyorum. Piyasadaki dolarizasyonu engellemek adına atılan adımların en yenisi olan kararın, kısa vadede çok sayıda şirketi etkileme potansiyeli var; fakat bu şirketlerin kredi almaya devam etmek için ne kadar döviz satmaları gerektiğini hesaplamak zor. Her hâlükârda, bu karar, pazartesi ve salı günleri gördüğümüz üzere Türk Lirası’nda değerlenmeye sebep olabilir” diye konuştu.
“Yüksek büyüme oranları daha fazla gelir eşitsizliği yaratıyor”
Özgener, cari açığın finansmanında, yurtiçindeki döviz varlıkların yerini değiştirerek bir çözüm bulmanın mümkün olmadığını söyleyerek, “Ülkemiz ekonomisinin çeşitli güçlüklerle karşı karşıya olduğunun farkındayız. Çözüm üretebilmek için tedbirler alındığını da görüyoruz. Aynı zamanda kararların hafta sonu tatillerinde veya gece geç saatlerde açıklanmasının da piyasaya zarar verdiğini düşünüyoruz. Bankalar ve şirketlerin kararın uygulamasındaki soru işaretlerinin resmi makamlar tarafından giderilmesi, ticari hayatın ve yatırım kararlarının sekteye uğramaması gerekiyor. Şirketlerimizin finans bölümleri için de bu tip kararlar uygulamada aksamalara neden oluyor” görüşünü aktardı.
Türkiye’nin yüzde 7,3’lük birinci çeyrek büyümesi, G-20 ekonomileri içindeki en yüksek büyüme oranlarından bir tanesi olacağını vurgulayan Özgener, şunları söyledi:
“Fakat büyümenin kompozisyonunun iki açıdan sıkıntılı olduğunu ifade etmek isterim. Büyümenin ağırlıklı olarak tüketimle sürdürüldüğünü gözlemliyoruz. Bu durumun kalıcı olmadığı ve cari açıkla ilgili sorun yarattığı birinci çeyrek verilerinden de görünüyor. Diğer önemli bir problem ise Türkiye’de yüksek büyüme oranlarının gittikçe daha fazla gelir eşitsizliği yaratması. Pozitif büyüme oranlarının yüksek enflasyonla birleşmesi ise gelir dağılımının hızlı şekilde bozulmasını beraberinde getiriyor. Yüksek büyüme oranlarına rağmen gelir dağılımı dengesizliği 2021’de arttı ve bu eğilim 2022 yılında da devam edecek. Mevcut büyümenin gelecek dönemlere bıraktığı en önemli sorunun genç nesillerin fırsat eşitliğinin azalması olacağı; bu durumun da önümüzdeki dönem büyümesinde potansiyeli aşağı çekecek ve sosyal olarak problemler yaratacak darboğazlar oluşturacağı öngörülüyor.”
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: