Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın "Oyumu Cumhurbaşkanı'na vereceğim ama parlamentoda AK Parti'ye vermeyeceğim' diyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? İnşallah bu münafıklar çetesini 24 Haziran'da hep birlikte yere gömeceğiz" ifadesini de eleştirdi.
İnce'nin, adaylığının açıklandığı sırada CHP rozetini çıkardığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bakar mısınız beyefendiye, ülkenin yarısını münafık addediyor. O yüzden diyorum bu kişi o koltuğu hak etmiyor, İnce hak ediyor diye. Ayrım yapmaksızın 80 milyonun cumhurbaşkanı olacak" diye konuştu.
"Tek adam olmayacak"
Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce'nin 16 Nisan 2017'de yapılan halk oylamasında yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiği açıklanan "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin karşısında olduğunu belirtti; "Tek adam olmayacak. Demokrasinin, halkın, hukukun yanında olacak" ifadesini kullandı.
"Muharrem İnce, memleketinde huzur istiyor; kavga istemiyor"
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:
6 Mayıs 1972'de üç güzel fidanımızı darağacında kaybettik. Onları kalbimizdeki yerine havale ettik. Onlar idam sehpasına giderken ailelerine mektup yazdılar. Deniz Gezmiş babasına "Oğlun, ölüm karşısında aciz kalmış" değildir. Kendisine yakışan bir söylem. Yusuf Aslan, "Yıllarca emek verip büyüttüğün oğlunun öldürülmesini kabul etmek kolay değildir. Ancak siz benim ne için mücadele ettiğimi biliyorsunuz" diyor. Hüseyin İnan, "Söyleyecek çok şey var ama sırası değil. Candan selamlar" diyor. Siyasal idamların toplumların belleğinde derin yer ettiğini kabul etmek gerekiyor. Sayın Ecevit'in idamların kaldırılması için çabası çok önemlidir.
"Her kesimin Cumhuriyet gazetesine sahip çıkması lazım"
Günlük kızgınlıklarımızla hareket edebiliriz ama bir süre geçtikten sonra yapılan işin doğru mu eğri mi olduğunu daha sağlıklı görebiliyoruz. Deniz Gezmiş'i, Yusuf Aslan'ı, Hüseyin İnan'ı asla unutmayacağız. Onlar bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele verdiler. Cumhuriyet gazetesi 94. yılını kutladı. Çınar gibi bir gazete. Basın tarihimizde çok rastlanan bir olay değildir. Cumhuriyet'in adını Gazi Mustafa Kemal Atatürk koymuştur. Cumhuriyet darbelere ve baskılara karşı direndiği için ağır bedeller ödemiştir, yazarları katledilmiştir, gazetecileri, köşe yazarları hapse atılmıştır. 20 Temmuz darbesinden sonra Cumhuriyet bağlamında yaşananlar 12 Eylül ve 12 Mart'ta da yaşandı. Cumhuriyet gazetesi bütün baskılara rağmen yoluna devam etmektedir. Bugün tek adam ve diktaya karşı olan her kesimin Cumhuriyet'e sahip çıkması lazım.
20 Temmuz darbesine karşı en dik duran gazetelerdendir. Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla beraber onurlu ve dik duruşunu hiç bozmamıştır. Gazeteyi de, yazarlarını da yürekten kutluyorum. Siyasetle dinin ayrılması gerektiğini biliyoruz. Herkesin inancına saygı duymak insan olmanın bir gereğidir. Kişilerin inancına saygı duymak bizim görevimiz.
Bunu şunun için söylüyorum. Fransa'da aralarında geçmişte devlet yöneticisi olan bazı sanatçılar Kuran'dan bazı ayetlerin çıkarılmasını istiyor. Neymiş, çağdışı kalmış. Çağdışı kalan Kuran değil, çağdışı kalan sizlersiniz. Sizin bu tavrınız El Kaide, El Nusra, IŞİD düşüncesidir. Onlara destek veriyorsunuz siz. Bütün kitaplara saygımız var. Eğer siz inançları kullanarak terör estiren IŞİD'e, El Kaide'ye destek vermek istiyorsanız, bu söylemlerinize devam ediniz. İslam'ın barış dini olduğunu bütün dünya biliyor. İslamiyet'te liyakat, barış, huzur vardır. Siz İslamiyet'i nasıl böyle tanımlarsınız?
Bunlara söylemek isterim. Bu açıklamayı yapanlar İslamiyet'in ne olduğunu bilmiyorlar. Sevgili peygamberimizin veda hutbesini okuyunuz. Tarihteki ilk insan hakları beyannamesi niteliğinde.
Geçtiğimiz cuma günü ezberleri yine bozduk. CHP olarak cumhurbaşkanı adayımızı açıkladık, Sayın Muharrem İnce'yi. Beklemiyorlardı. Kendileri gibi sanıyorlar CHP'yi. "Efendim orada yarış oldu, birbirlerini mahvedecekler." Niye kavga edelim, aynı mücadeleyi veriyoruz. Kaldı ki Sayın İnce hem Türkiye'nin sorunlarını çok iyi bilen, hem de sorunların kaynağını çok iyi bilen bir kişidir. Bizim cumhurbaşkanı adayımız demokrasiye bağlıdır, insan haklarını çok iyi bilir. 80 milyonu kucaklar. Nitekim, göğsündeki CHP rozetini çıkardı ve bana emanet etti. Ben de göğsümdeki Türk bayrağı rozetini çıkarıp ona emanet ettim. Yine akılları ermedi. Arkadaşlar, biz en başından beri cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğini söyledim. Cumhurbaşkanı 80 milyonu kucaklamalı.
CHP'nin önerdiği kişi 80 milyonun cumhurbaşkanı olmalı. Bu inançla yola çıkmalıyız dedim. Ve Muharrem İnce, hiçbir zaman ayrım yapmadı vatandaşları arasında. Kimlik, inanç, yaşam tarzı, bölge ayrımı yapmadı. Böyle bir kişi cumhurbaşkanlığı makamını hakediyor. 80 milyonun, yani cumhurun başı olacak. Milleti bölmek istemiyor. Bana oy verenler bizim millet, oy vermeyenler hayır. Bunu söyleyen adam o koltuğu işgal etmiş durumda. Toplumu ayrıştırıyor. Muharrem İnce sadece "Bizim milletimiz" diyor. Herkesi kucaklıyor. Bana oy verenler çok makbul, oy vermeyenler münafık. Bu adam cumhurbaşkanı koltuğunda oturuyor. Ülkenin yarısını münafık addediyor. Bir partinin genel başkanı olabilir ama o koltukta oturuyorsa 80 milyonun cumhurbaşkanı olmak zorundasın. Ne istiyor Muharrem İnce, memleketinde huzur istiyor. Kavga istemiyor, "Buyrun gelin konuşalım, uygar insanlar gibi konuşalım" diyor. Bu neyin işaretidir, 80 milyonu kucaklamanın işaretidir. Demirtaş'tan randevu alması mümkün değil, onun için Adalet Bakanlığı'ndan izin isteyecek. İnce ne istiyor? Herkesin işi gücü olsun istiyor. Ama onlar rahatsızlık duyuyor. Vay efendim nasıl Muharrem İnce'yi cumhurbaşkanı gösterirsiniz? Muharrem İnce bir öğretmen.
Bu ülkenin binlerce çocuğunu okuttu. Binlerce çocuğuna ders verdi, hayatı öğretti onlara. Geleceği, ufku, umudu, demokrasiyi, fiziği, matematiği, kimyayı, geometriyi öğretti. Öğretmenliğin ve öğretmenin ne olduğunu en iyi bilen kişilerden. İnce öğretmenlerin çilesini en iyi bilendir. O nedenle bütün anne ve babalara, bütün öğretmenlere sesleniyorum. Siz Muharrem İnce'ye sahip çıkmak zorundasınız.. Çünkü İnce şunu çok iyi biliyor. Muasır medeniyetin ötesine geçeceksek tek yolu eğitim. Öğretmenleri baş tacı yapmayan bir toplumun geleceği karanlıktır.
Tanışmamız milletvekili olmasından çok öncedir. Kendisi bildiğiniz halk adamıdır. Ne köyünden, ne köylüsünden vazgeçmedi. Hayat standardı yükseldikten sonra da köyüne ve köylüsüne ihanet etmedi. Birilerinin yaptığı gibi "Yırtık ayakkabıyla siyasete girdim, sarayda oturuyorum, üç bin kişi beni koruyor." Muharrem İnce bunu hakaret addeder. Üç bin kişiyle cumhurbaşkanı olur mu ya? Kendi milletinden korkan cumhurbaşkanı. Kahveye gidemiyor. Vatandaşın arasına giremiyor. Meclis'e geliyor, milletvekillerinden korkuyor. Meclis polis kaynıyor, helikopterler havada. Neyden korkuyorsun ya?
Muharrem İnce sarayların değil, bu milletin evladıdır. Ayrıca tek adamlığa oynamıyor. "Geleceğim, tek adam olacağım." Yok öyle bir şey. "Ben demokrasiye, güçler ayrılığına, parlamenter sisteme inanıyorum" diyor. O halkına inanıyor.
Kendisini seçtik, beyefendide şafak attı. "Vay efendim nasıl olur." Senden çok çok çok daha iyi olur. Ne kadar başarısız olduklarını bütün millet görüyor. Eskiden CHP yüzünden oldu diyorlar. Baktılar CHP iktidarda değil. Halk da buna inanmadı. Meclis'te istediğin kararı alıyorsun, CHP senin neyine engel oluyor? Şimdi değiştirdiler. Dış güçler bunları yapıyor. Sen dış güçlerin oyuncağı mısın? Onurlu duramıyor musun, dik duramıyor musun? Hangi dış güçler? Dış güçler oyun oynuyorsa Kemal kardeşine haber ver, hemen yanında oluruz.
15 yıl önce kimse beka sorunu var demezdi. Türkiye'nin ilişkileri iyiydi. Gayet güzel geçiniyorduk. Bir derdimiz mi vardı? Hayır bir derdimiz yoktu. Terör bitmişti. Terör örgütü liderini getirip hapse atmışlardı. Ne oldu da bir beka sorunundan söz etmeye başladık.
8 madde sayacağım. Bu uygulamalar yüzünden Türkiye bu halde:
Bir, devlette liyakat sistemi yok edildi. Dış güçler mi yok et dedi? Devlete en düşük sınıf şefliktir. Üniversiteyi bitirmek, sınava girmek lazım. Ama başbakan olmak için ilkokul diploması yeter. Liyakat budur. Müsteşar olmak için bunlar da yetmiyor, devlette en az 12 yıl çalışmak giriyor. Bunlar ne yaptı, liyakatı bitirdiler, sadakat dediler. Devlet temellerinden sarsıntı geçirdi.
İkinci neden, liyakatı yok edince devlet yönetimi keyfileşti ve kişiselleştirildi. Millet saraya bakıyor, ne yapacağım diye. Sarayın telkiniyle oraya gelmiş. Dolayısıyla tek belirleyici odak saray. Ne Merkez Bankası, ne DDK.
Üçüncü neden, sarayın tek belirleyici olması bürokrasinin çalışma düzenini yok etti. Eskiden kurallar dahilinde yürürdü. Almanya'da 4 ay 5 ay hükümet kurulmadı ama bürokrasi tıkır tıkır çalıştı. Kimse Almanya'nın beka sorunu var demedi. TEOG kalkacak, Milli Eğitim Bakanı mı söyledi. Hayır, saraydaki zat dedi. Eğitimci misin, yok. Bir sabah kalktı TEOG'u kaldırıyorum dedi.
Dört, sarayın aşırı yetkilendirilmesi sorunu çözmüyor arkadaşlar. Sorunlara kaynaklık yapıyor. Güçler ayrılığı tümüyle yıkıldı. Bütün yetkileri bana verin, ben meseleleri çözerim. Türkiye bugün bu örneği yaşıyor. Devletin temelleri derinden sarsılıyor. Bugün beka sorunu varsa, bir kişiye verilen yetki fazlalığından.
Yorumlar
Kalan Karakter: