“Kimse bir yere kaçmıyor”
Yayınlanma :
06.07.2012 18:41


İŞTE SAVUNMALAR;Pervin Şenel Genç, Hilmi Özen, Tülay Azeri'nin avukatlığını
yapan Atilla Ertekin, "Bu delillerin kıymeti yoktur. Hakimlerin
aldatıldığı ve yasaların arkasından dolaşıldığı ortadadır. 20 tane örgüt
yöneticisi var ancak bin tane üye yok. Bu davayı örgüt kapsamına sokmalarının
nedeni, kamera ve telefon kayıtlarını alabilmektir. Pervin Hanım'ın, gizli
kamera görüntülerinde, odaya kimin geldiği, ne konuştuğu belli değil. Aralarda
boşluk bırakacak şekilde kasıt var. Bizim hukukumuz gelişmiş hukuk değil.
Hukuki güvenliğin gelişmişliğine yönelik kanaat bende ve insanlarda yok.
Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşları Büyükşehir Belediyesi'nden övgü
ile söz ediyor. Bağımsız kuruluşlar bunlar. Demek ki ortada bir yanlışlık var.
TBMM Başkanı, mahkemelerin, mesajı algılaması gerektiğini söyledi. Biz de bu
mesajın mahkemeniz tarafından algılanacağı düşüncesindeyiz. Kaçma şüpheleri
yok. Tahliyelerin olmaması halinde her üç müvekkilim için de adli kontrol
talebinde bulunuyorum” diye konuştu.
Mandalina konusu
Tutuklu sanıklar arasında yer alan eski Şirketler
Koordinatörü Hilmi Özen de söz aldı. Özen, "Şirketler koordinatörlüğü
danışmanlık ve istişari bir görev yapmaktadır. Norm kadrolarda böyle bir kadro
yoktur. Yaptığım iş, Sayın Başkanımıza yol göstermekten ibarettir. Ben sadece,
mandalina dağıtımı ile ilgili konudan sorumlu tutuluyorum. Benim mandalinaların
alınıp dağıtılması ile ilgili sadece danışmanlık görevim vardır. Ben 40
yıllık birikimlerimden faydalanarak düşüncelerimi söylüyorum. Yaptırım içerikli
hiçbir şey bulunmamaktadır. Fesat karıştırıldığı öne sürülen ihaleler ile resmi
ya da gayri resmi alakam yoktur. Ben sadece düşüncelerimi söylüyorum. 66
yaşındayım... Devlete 40 yıl hizmet ettim. Bunun karşılığı bu mu olacak diye
Tanrıma soruyorum. Ben bir cevap alamadım. Bu yaşıma kadar değil bir örgüte,
derneğe bile üyeliğim bulunmamaktadır. İhaleye fesat karıştırmak içi bir nedeniniz
ve çıkarınız olması lazım. İhalelerle ilgim olmadığı gibi, ihaleye katılan
kimseyi de tanımıyorum. İZSU'da 1 milyar lirayı bulan ihalelere imza attım ve
en ufak bir sıkıntı yaşamadık. Bu dünyada kimseden bir alacağım yok ama öbür
dünyaya gittiğimde, bizi bu duruma düşürenlerden hakkımı alacağım” dedi.
Dava EXPO’ya köstek
oluyor
Davanın ikinci bölümü Şirketler Koordinatörü Hilmi Özen'in avukatı
Zeynep Sedef Özdoğan, savunmasında EXPO 2020'nin İzmir için çok önemli olduğunu
ifade ederek, davanın süreci sıkıntıya soktuğunu söyledi. Özdoğan, "Siz bu
organizasyonda yetkili olsanız çeteden yargılanan ve mafyavari bir sistemin
olduğu yerel yöneticilerin bulunduğu bir kente bu organizasyonu verir misiniz?
Zaten Cumhurbaşkanının açıklaması da oldu. Davaya müdahale anlamında değil ama
herkes davanın çarpıklığını konuşmaya başladı. Tutukluluğun devam etmesini
doğru bulmuyoruz. Davalarda ölçüyü aşan tutuklama talebi vatandaşın vicdanında
rahatsızlık yaratıyor" diye konuştu.
Devlet borçlarımızı
da görmüştür
İZELMAN Genel Müdürü Hüseyin Kırmızı, “Onurlu yaşamanın ve
görevimizi yapmanın bedelinin bu kadar olacağını tahmin edemediğini ifade
ederek, “Bizler kamu malını korumaya çalışırken karşımıza ceza olarak çıktı.
Bunun cevabını bulamadım. Cezaevinde 7 ay daha yatsam bunu bulamam. Genel
Sekreter Pervin Şenel Genç ile görüşmem görevim gereğidir. İhaleye fesat
karıştırmanın oluşan sonuçlarına bakıyorum. Bu şirket benim şirketim değil.
Burada menfaat kazandığım bir durum da yok. Üçüncü kişilere menfaat sağladığım
ve başkalarını engellediğim de yok. Vakıflar Genel Müdürlüğü 'zararım yok'
diyerek müdahil olmadı. Bilirkişiler 'kamu zararı var' dedi. Kamu hizmetlerinde
kar zarar hesabı yanlış yapıldı. Yedi aydır cezaevinde bulunuyorum. Kamu
hizmetlerinde para söz konusu değildir. Burada vatandaşın memnuniyetine
bakılır. Toplu ulaşım sistemi belediye kasasından çıkan paralar ile sübvanse
edilir. O zaman bu mantıkla gidersek ESHOT, İZULAŞ gibi şirketler de zarar
ediyor demeleri gerekir. Bu zamana kadar zerre kadar çıkar sağlamadım. Mal
varlığımdaki borçları gören devlet bize sanıyorum yardım edecektir. Yüreğimizin
yarısı geride kalmaması için herkesin tahliye edilmesi gerekir” dedi.
Yasal gereklilik
Pervin Şenel Genç ve Hilmi Özen’in konuşmalarından etkilendiğini ifade eden
Kocaoğlu, “Yüzde yüz gerçekleri söylüyorlar. İki arkadaşımızı da 45 yıldır
tanırım. Her şeylerine her türlü kefilim… Her türlü şahsi, maddi ve manevi
kefalet vereceğimizi başından bu yana ifade ediyorum. Artık mahkeme kararını
verecek” diye konuştu. Kırmızı'nın avukatı Meftune Çil ise yedi aydır değişen
hiçbir şeyin olmadığını söyledi. Kamu zararı var denildiği noktada ortak olan
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 'zararım yok' demesinin ilginç olduğunu anlatan
Çil, “Müvekkilim örgüt üyesi değildir. Belediyede bir örgüt de yoktur. Kendisi
yasalara uygun davranmıştır. Yedi ay değil yedi yıl da geçse aynı konuşma ve
görüşmeleri de yine yapacaktır. Her cezaevine gittiğimde müvekkilimin onurunun
çok kırıldığını gördüm. Ülkemiz için çalışan insanları
öfkelendiriyoruz. Yasamanın meclisin' çok açık bir mesajı var. Zaten siz
bu mesajı almışsınızdır” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı "günlerdir
konuşuluyor. Zaten gündemde" cevabını verdi.
Lehimize 90 adet
rapor var
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun avukatı
Baro Başkan Yardımcısı Ercan Demir, suçlamalar içinde yer alan 'örgüt kurmak'
açıklamasını kabul etmediğini söyledi. Aynı zamanda tutuklu yargılanan İZENERJİ
Şirketi Genel Müdürü Ali Sabuktay'ın da avukatlığını yapan Demir, “20 yıla
yakın süredir bu mahkemelerde avukatlık yapıyorum. Konuşurken çok da
tedirginlik yaşamadım ama Ali Sabuktay yönünden baskı altındayım. Sabuktay
benim 20 yıllık arkadaşım. O yüzden inandığım için tedirginlik yaşıyorum. Ben
örgüt suçlamasını saymıyorum. Muhatap almadığım için konuşmuyorum. Müvekkilim
ile ilgili iddialar var. Hakkında tutuklama kararı alındı. Kendisi 1999
yılından bu yana belediyede çalışıyor. Belediyede iletişim ve tanıtım alanında
çalışmalar yapar. Belediyenin hangi biriminde bu alanda çalışma yapılırsa
kendisi de işin içine girer. Kendisi şirketin genel müdürlüğü görevini yerine
getiriyor. Toplantılarda bulunması konusunu bulunduğu her işten sorumlu olarak
gören savcı iddianameyi bu açıdan hazırladı. Savcı tape kayıtlarını dinledikten
sonra Ali Sabuktay'ın konuşmasına bakıyor. Zaten çok az konuşmuş. Konuştuğu
bile belli değil. Suçlamanın ne olduğunu bile bilmiyoruz. İZBAN tanıtım
filminin 32 sinemada gösterimi ile ilgili ihaleyi Sabuktay'ın müdür olduğu
şirket yapmadı. Bu ihaleyi belediye yaptı. Niye müvekkilim suçlanıyor?"
diye sordu. Davanın anahtarının iddianamenin 34. sayfasında olan savcının
'ihaleye fesat karıştırma' konusundaki mütealasının olduğunu anlatan Demir,
"İZBAN tanıtım filmi ve Şevval Sam konseri ihale değil... Doğrudan temin
yöntemiyle yapılan alım işidir. Burada ihale yoksa ihaleye fesat karıştırma işi
nasıl oluyor? Ben savcının mütealasının ardından 'acaba Yargıtay kararı var
mı?' diye düşündüm ama bulamadım. Soruşturma dosyası olan 308 numaralı dosya
açık duruyor. Bu iddianame hazırlanırken raporlar vardı. Bizim lehimize olan
raporları savcı vermemişti. Bir baktık ki verince 90 tane lehimize rapor
varmış. Bu ortaya çıktı. Mahkeme olarak siz bizim lehimizde olan bilirkişi
raporlarını gördünüz mü? Görmediniz. Bilirkişiler arasında görüş farkı var.
Niye insanlar tutuklu kalıyor?" diye konuştu.
Dürüstüm
Büyükşehir Belediyesi Satın Alma Şube Müdürü Mehmet Sayar,
“Benim organizatörlere bilgi verdiğim konusunda tape kaydı var mı? Yok. O zaman
nasıl ihaleye fesat karıştırmış oluyorum? dedi. Sayar'ın avukatı İsmail Hanoğlu
da davadaki iddianame, bilirkişi raporları ve konuşmaların iyi okunduğuna
inanmadığını söyledi.
Demokratik bir örgütüz
DİSK Genel İş Sendikası Araştırma Daire Başkanı Cafer Konca,
cezaevinde bulunma sebebini bile bilmediklerini söyledi. Konca, “Akdeniz
firması yöneticisi 'bizi ihaleye sokmadılar. Tehdit etmediler' diyor. Ben neden
tehdit edeyim ki. Benim oradan bir çıkarım yok. İZELMAN ve İZENERJİ
şirketlerinde 10 bin kişi çalışıyor. Biz demokratik yöntemi tercih eden,
şiddeti ret eden bir kurumuz. Biz sendikayız. Ben işveren değilim. İmza yetkim
yok. Şirkette bir sorumluğum yok. Tehdit konusunun akıl ve mantık ile alakası
yoktur. Bizim işimiz insanları tehdit etmek değil, hak ve emek hakkı aramaktır.
Sekiz aya yakın süredir cezaevinde yatıyorum. Beraatimi talep ediyorum” dedi Tutuklu
sanıklardan diğer sendikacı Cafer Alt ise, “Ailem zor durumda. Maddi ve manevi
kayıplarım var. Kızlarımın dersleri kötü oldu. Sıkıntı çekiyorlar. Tahliyemi
istiyorum" dedi.
'Annem 14 aydır
bekliyor'
Sanıklardan 14 ayı aşkın süreden bu yana 3 ayrı suçlama gerekçesiyle tutuklu
bulanan tutuklu bulunan Ömer Devrim Engin’in savunmasında ise duygulu
anlar yaşandı. Evinden gözaltına alınış süresinde annesine 1 saat sonra geri
döneceğini ancak annesinin 14 aydır kendisini beklediğini aktaran Engin; “ Bir
ihale nasıl takip edilir? Hayatımda hiçbir zaman kamu kuruluşu ile iş yapmadım.
Hakkımda herhangi bir delilin bulunmadığını sanıyorum. Nişanlıyım. Nişanlım ve
ailesi beni bekliyor. Bir annem ve babam var. Anneme 1 saat içinde geleceğim
dedim 14 aydır beni bekliyor. Ben bir evin bir evladıyım. Evlenmek zorundayım.”
dedi.
Tahliye talep
etmiyorum
Sanık Hakan Say, Ömer Demir Engin, Harun Anlan’ın avukatlığını yapan Avukat
Fatih Sadıkay; “Ne kadar mağdur
olduklarının şahidiyim. Kendilerini cezaevlerinde ziyaretlerimde
yıpranmışlıklarını gördüm. Müvekkilim Hakan Say’ın kızı babasını tanımıyor.
Babasına yabancılaşmıştı ve Say da görüşlere kızının getirilmemesini istedi.
Müvekkilim Harun bey ise cezaevinde yemek yemiyor, konuşmuyor ve yaşam mücadelesi
veriyor. İstisnalar doğru zamanda doğru yerde uygulanmalı. Müvekkillerin
mağduriyetlerini sadece biz bilmiyoruz. Bu dava toplumun davası olmuştur. Ben
müvekkillerimin tahliyesini talep etmiyorum. Çünkü müvekkillerim tahliye
olursa, yarın bir başka operasyonda yine başları ağrıyacak. Adli kontrol
uygulamasını talep ediyorum” diye kaydetti.Sanık Ata Karataş ve Sedat Sakur da
suçlamaları reddederek tahliyelerini talep ettiler. Sanıklardan Sedat Sağır,
cezaevine girdiğinde eşinin 5 aylık hamile olduğunu ve 6 aylık kızını henüz
göremediğini beyan etti. Karataş, Sakur’un avukatı Gülen Şerbetman toplumda
şişkinlik oluştuğunu öne sürerek müvekkillerinin adli kontrol uygulama
talebinde bulundu.Sanık Abdulhalim Cumhur Yazıcı onuru ve gururu ile
çalıştığını aktararak tek memur maaşı ile evini geçindirdiğini ve serbest
kaldığı takdirde aynı görevini aynı şekilde icra edeceğini söyledi. Yazıcı mal
varlığının ve ekonomik dağılımının incelendiğini ifade ederek suçları kabul
etmediğini belirtti.Yazıcının avukatları Levent Kütük ile Özlem Yılmaz da 227
gündür tutuklu bulunan müvekkillerinin tahliyesini istediler. Avukatlardan
Yılmaz; “ Sosyal medyada izlenen her şeyin normalleşti. Karar verirken
kaleydoskopa değil sinema filmi gibi bütün görüntüye bakmanızı talep ediyorum”
diye konuştu. Sanık Ferit Faruk Boyacaıoğlu, Gökhan Boğazkesen, Murat
Boyacıoğlu tahliye talep etti.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: