
Deprem sonrası hali hazırda neler yaptınız? Depremzedelerin durumlarıyla ilgili bize bilgi aktarır mısınız? Çadır kenttekilere sonrasında ne oldu, Kızılay ne yaptı?
Yaklaşık 10 gün, çok hareketli bir şekilde gerek arama kurtarma gerekse yıkım çalışmalarıyla İzmir’den, Türkiye’nin çok farklı yerlerinden Kızılay da dâhil olmak üzere, depremin yaralarını sarmak üzere üstlerine düşen vazifeleri yerine getirmeye çalıştı. Bu vesileyle, kaybettiğimiz 117 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. İnşallah bu tarz acıların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz.
2020 yılı bizim için hakikaten çok meşakkatli, hareketli geçti. Pandemi dönemi dolayısıyla uygulanan tedbirler dâhil olmak üzere, hastalığında çok ciddi biçimde can alması ve dünya genelinde ki tedbirler vatandaşlarımızı çok zor duruma düşürdü. Hastanelerin yoğunluğuyla, Türk Kızılay’ı da 2020 yılını bu vesileyle insani yardım çalışmalarından, mağdurların ve mazlumların yanında olmak adına sahada, pandemi riskleri koşulları dâhil olmak üzere yoğun bir şekilde geçirdi.
Yaklaşık olarak 200 bin insana gıda yardımında bulunduk. Gerek personelimiz gerekse de gönüllülerimiz büyük emek sarf etti. Zaten İçişleri Bakanlığının da yayımlamış olduğu genelgelerde, Türk Kızılay’ı afet dönemlerinde ihtiyaç sahibi insanların, gıda gereksinimlerini karşılamakla mükellef bir dernek. Biz bir dernek statüsünde çalışmamıza rağmen Türkiye’de devletimizin belirlemiş olduğu kurallar çerçevesinde, devletimizin bir paydaşıyız.
Biz devletten destek almayan, milletin destekleriyle devletin yükünü hafifleten bir kurumuz. Tabii pandemi ve hemen ardından da İzmir depremi, ben depreme Üçyol’da yakalandım. Etrafımızda ki binalar üzerimize üzerimize gelirken kendimizi panik yapmadan güvenli bir alana aldık. Tam o esnada telefonla konuşuyordum, Hakkâri’de askerdeyken komutanımla görüşüyordum. O Seferihisar’da, deprem oluyor dedi, sonra telefon kapandı. Ama o deprem oluyor dediğinde benim bulunduğum alanda bir şey yoktu. Üstünden 2-3 saniye geçti, yer sallanmaya başladı kendimizi hemen korunaklı bir alana aldık.
Üçyol’da bir şey olmayınca, tamam sorun yok herhâlde dedik. Sonra telefonlar çalmaya başladı, özellikle Bornova bölgesinde yıkım olduğuyla alakalı bilgiler geldi. Afetlere acil müdahalelerde, alana ulaşmamız gerekiyor, bu da vatandaş bilinci açısından o kadar önemli ki. İnsanlar araç kullanmamalı, ben araçla ilerleyemedim, başkasını aradım motosikletle beni almaya geldi.
Deprem bölgesine motosikletle gittim, yolda 8 tane ambulans geçtim. Herkes bir yerlere ulaşmaya çalışıyor, bu vesileyle bununda altını çizmiş olalım, özellikle afet dönemlerinde sağlık çalışanlarının, afete müdahale edecek insanların olay anındaki müdahaleleri çok önemli. Bu konularda vatandaşlarımız bilinçli davranmazsa, Allah muhafaza belki bir yakınımızı bile kaybetme durumuyla karşı karşıya kalabiliriz. Doğan ve Ali Rıza Bey Apartmanı’nın yıkıldığına tanık olduk, Kızılay İzmir Şubesi depremin 18’inci dakikasında oradaydı.
Yaklaşık 12-13 vatandaşımızı canlı çıkardılar. AFAD’ın planlaması dâhilince, Türk Kızılay’ı alanda kurmuş olduğu temas noktalarıyla, yerel merkezimizin de desteğiyle planlamasını profesyonel bir şekilde gerçekleştirdi. 152 yıldır insani yardım konusunda dünya çapında bir kuruluş olan, Türk Kızılay’ı hareket alanı ve depreme, afetlere müdahale planı çok gelişmiş vaziyette. “3’ncü Derece Afet Planlaması”nı devreye soktuk çünkü alandaki en büyük görevlerimizden bir tanesi, ihtiyaç sahibi insanların gıda gereksinimlerini karşılamak.
Biz Türk Kızılay’ı olarak sadece deprem zamanında, yaklaşık 1 ay gibi bir sürede 900 bin adet sıcak yemek çıkarttık, günde 3 öğün. Bu vesileyle 36 tane temas noktası kurduk, 36 temas noktasıyla da deprem mağdurlarının alandaki ihtiyaçlarını gidermek birinci önceliğimizdi. İkincisi, depremin yaralarını sarmak için alanda çalışan polis, sağlık çalışanı, AFAD, itfaiye bütün kurumların hem gıda gereksinimlerini hem de temel ihtiyaçlarını karşılamak için gönüllülerimizle bu organizasyonu yürüttük.
Bununla beraber, özellikle İzmirli kardeşlerimize de bu süreçte teşekkür ediyoruz, hiçbir karışıklığa mahal vermeden, kurumlarımızla temas halinde ve diğer yardım kuruluşlarımızla da bir insani yardım yarışını organize ettik. Elazığ depremine, bölgedeki sıkışıklıktan dolayı zor koşullarda müdahaleler gerçekleşmişti. Türk Kızılay’ının burada almış olduğu vazifeyle ve organizasyon yeteneğiyle yardıma gelen insanları ulaştırmak istedikleri yardımları da alan ve veren arasında koordine eden bir pozisyonda çalışmalarını sürdürdü.
Evet, biz İzmir’de yaşıyoruz, siz alanda çalışmalara hem destek verdiniz hem de basın olarak takip ettiniz. Bu paylaşım duygusu esasında İzmir’i ve İzmirli kardeşlerimizi bir plan daha öne çıkarttı. Bununla beraber, Büyükşehir Belediyesi ve AFAD’la koordinemizi hiç eksik etmedik. Kurulan çadır kentlerde battaniyesinden tutun ısıtıcılarına kadar her şeyi saydıktan ve kayda geçirdikten sonra ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık. Bununla beraber, özellikle İzmir’de ve İzmir dışından birçok vatandaşımız nakit yardımda da bulundu. Devletimizle yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde bin 663 deprem mağduru insan belirledik.
Türk Kızılay’ı da bu çalışmada şöyle bir puanlama esasıyla bu imkanların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması konusunda bir prensip geliştirdi: Evi tamamen yıkılanlar, ağır hasarlılar ve orta hasarlılar olmak üzere. Burada da bir puanlama yaparak bizlere emanet edilen rakamları depremden zarar gören vatandaşlarımıza ulaştırmaya şuanda da devam ediyoruz. Tabii süreç içerisinde devletimizin desteğiyle konteyner kent kuruldu, bir kısım mağdurlarımız yerleştirildi. Baktığımızda afetin sıcaklığı, özellikle görsel ve yazılı basınımızın afeti takip etmesi ve burada 10 gün boyunca yapılan canlı yayınlar, olayın sıkıntısını, arkadaşlarında bu sıkıntıyı gidermek için verdikleri mücadeleye de birebir şahit oldu. Bunu Türkiye’de ve dünyada bütün insanlıkla da paylaştı, tabii bu işin görünen yüzü bir de görünmeyen yüzü var.
İzmir Şube’de 8 tane şubemizle beraber 5 tane temsilciliğimiz var, genel merkezden de gelen yaklaşık 90 tane profesyonel kadromuzla bu işleri organize etmeye çalıştık. Ama alanda zarar gören, çok mağdur, bu mağduriyeti gidermek içinde alana gelen birçok insan var. Onun için burada afetin yaralarını sarmak tek başına kurum personeliyle mümkün değil. İzmir Kızılay Şube’de şuanda 7 tane profesyonel arkadaşımız var, özellikle pandemi dönemine baktığımızda 200 bin insana yarım ulaştırmışız, bunu 7 kişiyle yapmak mümkün mü? Mümkün değil, işte bunun için gönüllülük devreye giriyor.

Ekiplerinizin eğitimini, organize olmasıyla ilgili biraz bilgi alabilir miyim? Şu an Kızılay, ekiplerini eğitiyor mu? Sahaya sürebileceği ekipler ne durumda?
Türk Kızılay’ının genel merkez ve şubeyle beraber yaklaşık olarak 10 bin tane çalışanı var. Özellikle bizim çalışma prensiplerimiz, afet yönetimi, insani yardım, yurtdışı yardımlar, sosyal projeler, sağlık hizmetleri. Kan hizmetlerinin de sağlık bakanlığıyla yapmış olduğu protokoller neticesinde, teminiyle mükellefiz. Türk Kızılay’ı, sağlık bakanlığıyla yapmış olduğu anlaşmalar neticesinde Türkiye’de ki güvenlik kan temininin sevk ve idaresinden sorumludur. Kızılay denilince sadece afet öne çıkmaz, Kızılay denince kan var, sağlık hizmetleri var, ilk yardım hizmetleri var.
Bu hizmetleri biraz açabilir misiniz?
Kızılay’ı büyük bir çınar gibi düşünün. Büyük çınarın kollarından bir tanesi afet yönetimi, özellikle profesyonel çalışanlarımızla deprem, sel, heyelan… Aklınıza gelebilecek birçok büyük afetlerde profesyonel olarak alanda hem hizmet için yetiştirilmiş hem de bunların eğitimini almış insanlar. Yani kan birimine, tıpta uzmanlık yapmış doktorlarımızla sevk ve idare yaparız ama afet bölümünde, afet eğitimi almış aynı zamanda da bu konuda Türkiye’de karşılaşmış olduğumuz afetlere yapmış oldukları mücadelelerle tecrübelenmiş çalışanlarımız var. Aynı zamanda Türk Kızılay İzmir Şubesi’ni ele alırsak; biz şu anda yine devletimizin paydaşlarıyla afetlerde arama kurtarma ekipleri kurma noktasında çalışmalar başlattık.
Yani devletimizin birimlerine destek verme amacıyla, Türk Kızılay’ı bu konuda eğitim faaliyetlerini çok önemsiyor. Yurtiçinde ve yurtdışında geçerli yardım sertifikasına sahipler. Bunu sadece kendi profesyonel ekibimize yapmıyoruz, özellikle deprem bölgesinde günde 36 farklı noktada 350 tane bize gönül vermiş kardeşlerimizin desteğiyle 3 vardiya, 8-8-8, 24 saat esaslı alanda çalışmalarımızı sürdürdük. Genel manada İzmirli hemşerilerimizden şöyle bir dönüş aldık: Kafamızı nereye çevirsek Kızılay oradaydı. Bunu yapabilmemizin en büyük sebeplerinden bir tanesi gönüllülük yapısını kuvvetlendirmek, gönüllü kardeşlerimize afetlerde yapacakları çalışmalarla ilgili eğitim vermek. Kızılay’ın da, genel merkez ayağındaki profesyonel yapısını şubelerle entegre ederek, ihtiyaç sahiplerine çok acil müdahale edebilmek.
Deprem olduktan sonra saat 18.30’da ilk yemeğimiz çıktı. Bunun içinde Buca bölgesinde afet depolarımız var. Planlamayı şu şekilde yaparız: 300 bin anlık ulusal kapasite var, bir anda 300 bin kişiye yemek çıkartacak kapasite var. Bu kapasite devreye girer, eğer İzmir’de bu sıkıntılar dolayısıyla biz buna karşılık veremiyorsak, en yakın ildeki profesyonel ekip acil bir şekilde hemen alana intikal eder. Manisa’dan, Aydın’dan, Denizli’den gelir, gerekirse İstanbul’dan gelir; ama kesinlikle gelir. Mobil mutfaklarımız var, bunların hepsi planlanmıştır. Yani, bizim afete müdahale planımız var profesyonel kadromuzla. Bununla beraber Türk Kızılay’ı bulunduğu alanda depremin olmasını beklemez.
Mesela biz en son Manisa Salihli’de deprem tatbikatı yaptık, bize şu anda acil bir çağrı gelebilir. Beklenmeyen anda gerçekleşen riske müdahale etme planı diyoruz biz buna. Salihli’ye ulaşan ilk şube İzmir’di, neden? Çünkü arkadaşlarımızı bunu için de eğitiyoruz, bu farkındalıklar alanda tebrik topluyor. Ama şunu altını çok net çizmek isterim, bu mesele bir takdir toplama meselesi değil. Bu mesele gönüllülük aşkıyla buna destek verebilme meselesi yani, benim Kızılay’la tanışıklığım yaklaşık iki seneyi geçti ama bundan öncede Kızılay bizim hem zihnimizde hem de hayatımızda yer etti. Hepimizin çocukluğunda bir anısı vardır, ben ilkokulda Kızılay’ın kol sorumlusuydum. Kızılay’ın bandını kolumuza takmışlığımız vardı. Kızılay’ı bir çatı olarak görmek lazım, yardım ettiğimiz insanlara din, dil, ırk gözetmeksizin insan oldukları için yaklaşan bir kurumuz. Dünyada 40 farklı noktada temas noktamız var, operasyon olarak faaliyet gösterebilen. 196 ülkede de oluşabilecek insani sıkıntılara müdahale edebilecek pozisyondayız. En son Azerbaycan’da zarar gören ve mağdur olan halka Türk Kızılay’ı sahip çıktı.
Şuanda Suriye’de yine çalışmalarımız yine devam ediyor. Şahsım bizatihi Filistin'de, Batı Şeria'da insani yardım çalışmalarına katıldım, bir hafta Batı Şeria'da kaldım. Tabii Türkiye’de de çok ihtiyaç sahibi insan var ama biz uluslararası bir kurum olduğumuz için sadece kendi bahçemizden değil, dünyadaki mağdur olan insanların dramların da sorumluyuz Zaten tarih bize bu misyonu hep yüklemiş, baktığınız zaman Pakistan, Filistin’le, 152 yıl önce Osmanlı tebaası içerisinde, Hilal Ahmer ismiyle Türk Kızılay’ı insani yardımlarını sürdürmüş, Pakistan’da bile temsilciliğimiz varmış. Yani, bugün orada belki devlet sınırları içinde hareket alanımız yok; ama oradan gelen hikayelerimiz var.
Son günlerde Kızılay ile ilgili basına yansıyan tartışmalar ve yargıya intikal edenler kuruma bir zarar verdi mi? Bu durum tartışmalara nasıl yansıdı?
Yapıcı her türlü eleştiriye açığız, ama bununla beraber bizi eleştirenlere de hep söylediğim bir şey var, bir çağrımız var bizim, sizler aracılığıyla bunu iletmiş olalım. Hani her horoz kendi çöplüğünde sorumludur derler, biz İzmir şubeyle ilgili bu cümleyi kuralım. Bizi eleştiren insanlarımıza kapılarımız 24 saat telefonlarımız açık. Bu eleştiri yapmadan önce lütfen şubemize gelsinler, bizim bir günlük insani yardım faaliyetlerimize katılsınlar. Eğer günün sonunda o dokunduğumuz insanlardan aldığımız hayır dualarına şahit olmazlarsa ben Kerem Baykalmış olarak, gün sonunda bu makamı da, bu görevi de, gönüllülük esasıyla yaptığım, maaş almadığım, gecemi gündüzüme kattığım bu görevi bırakmaya hazırım. Bu da bir açık çağrı olsun, ama oturdukları yerden insanların eleştirmesi kolay, onlar da yük alsınlar. Bir beklentimiz yok, Allah'a çok şükür bu Kızılay’a gönül vermiş binlerce insan var. Siyaset yapılmasın. Göreve geldikten sonar, 13 daire bağışı aldık, bunlardan elde ettiğimiz gelirlerle binlerce insana yardım yapıyoruz. Türk Kızılay’ı İzmir Şubesi tam 111 yıl önce kurulmuş, 111 yıldır buraya nice başkanlar geldi geçti, onlar da bu kuruma hizmet etti. Biz de inşallah bu görevi günü geldiğinde Allah'ın takdiri neticesinde, bizden daha iyi yapacak olan insanlara bırakacağız.
Kafamızı yastığa koyduğumuzda biz gayret ettik, hayır duası aldık, yük aldık diyebiliyorsak, kendimizi mutlu ve mesut göreceğiz. Bize yapılan eleştirilerin de, yapıcı olmak kaydıyla, başımızın üstünde yeri var. Ama özellikle eleştirilerini yapsınlar, onlarda yük alsınlar. Bizim dokunduğumuz insanlara şahit olmak istiyorlarsa şubemize gelsinler, çalışmalarımızı görsünler, eksiğimiz, yanlışımız varsa da biz bununla alakalı her daim hesap vermeye hazırız.
Son dönemlerde önemsediğiniz projelerden söz eder misiniz?
İzmir şube olarak sürdürdüğümüz, deprem ve salgın hastalık haricinde bizim projelerimiz var ve İzmir'e özel Sen Çok Özelsin Projesi nesiller arası yolculuk, yani büyüklerimizin, küçüklerimizin bir araya getirdiğimiz. “Fazla kalemi olan var mı?”… Bu proje, özel okullarda durumu iyi olan öğrencilerimizin fazla kırtasiye malzemelerini toplayıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için. “Oyuncaklar Firarda” projelerimizle, çocuklarımıza dönük, “Kutu Kutu Kardeşlik” projemiz var, “İyiliğe gönül Verenler Projesi”, “Bir Bilet Benden Olsun Projesi”, her akşam bir kap sıcak çorba, sevgiyle projesi bu Aralık-Ocak ayı içerisinde her gün, Basmane Meydanı'nda 600 vatandaşımıza sıcak çorba dağıtıyoruz, pandemi dolayısıyla ara vermiştik. “Mutlu Minik Eller Projesi” yine özel okulların küçük çocuklarının aileleri kek yapıp satıyor, gelirini Kızılay’la paylaşıyorlar.
“Hilalin Gölgesinde Çocuklar” Projemiz var, “Sevgi Bohçası projemiz var. Yeni doğmuş evlatlarımızın annelerine “Gül Bebek” projesi, hem annelerine hem de dünyaya gelmiş evlatlarımıza küçük küçük hediyelerimizle, Türk Kızılay’ının özellikle ihtiyaç sahibi ailelere, yanlarında olduğumuzu hissettirmek adına. Pandemi sürecinde tabi, eğitim materyali eksik olan birçok kardeşimiz var, bunları paylaşıyoruz ama biz geçen hafta Şırnak'taydık. Şırnak'ta Kuzey Irak sınırındaki 300 öğrencimize İzmirli kardeşlerimizin, hemşerilerimizin emanetlerini ilettik. Balıkesir'de 40 milli sporcumuza yine destek verdik.
Bunlar bu ay içerisinde yapmış olduğumuz destekler, yani sadece depremle ilgili çalışmıyoruz. Doğu Ağrı Doğubeyazıt'ta yine kırtasiye malzemesi gönderdik. Hasta yatağından, hasta bezine akülü arabasından tekerlekli sandalyeye kadar ihtiyaç sahibi insanlara gücümüzle yardımcı olmaya çalışıyoruz. Öğrencilerimize burs var, 86 öğrencimize yıl boyunca sürekli eğitim desteği veriyoruz. Özellikle, Göztepe Spor Kulübü ile şuanda Süper Lig'de olması dolayısıyla. Bütün diğer kulüplerimiz gibi Türkiye’de İzmir’i temsil eden Süper Lig'de göz bebeğimiz Göztepe'yle de bir atkı, bir oyuncak projemiz var.
Burada Türk Kızılay’ı, İzmirli kardeşlerimizin desteklerini alan iller arasında köprü vazifesini göstererek yapıyor. 3 bin adet son geçen sene topladığımız atkı, bere ve eldivenler. Biz zaten şahsı ve personelimizle beraber bin 600 kilometre gittik Elazığ'da kardeşlerimize destek olduk.
Yorumlar
Kalan Karakter: