

sürecini takiben, İzmir’in en dürüst, en büyük başkanı Aziz Kocaoğlu ve ona
yakın olmak konusunda çaresiz durumda olan diğer küçük ve orta boy başkanlar
tıpış tıpış yola dizilip, bizim Diyarbakır, orada yaşayanların ‘Amed’
dediği bölgeye intikal ettiler…
Aslında
konu özünde çok açık ve net.
Aziz ve
muhterem başkanım
397 yılla yargılanıyor. Ya iktidarın
suyuna gidecek, ya da iktidarın suyuna gidecek!
Eğer
ki yeterince suyuna gider de bu sıkıntılardan kurtulursa, tekrar aday olacak ve
‘her yöne hizmete’ devam edecek. Çünkü
o da biliyor ki, eğer kendisi olmazsa bu kentte bütün yatırımlar durur, kent adeta
felç olur. Metro bitmez, yollar patates tarlasına döner, kenti her yağmurda sel
basar. Hatta İzmir’in adeta efsane olmuş bürokratları işsiz kalır. Kenti bir
tek o kurtarabilir. O yüzden ömrü yettiğince aday olmak zorunda.
“Kendisi için bir şey istiyorsa namerdim.” desem yeridir, ama burası yeri
değildir…
Küçük ve
orta ölçekli
başkanların durumu da en dürüst başkanla paralellik arz ediyor doğal olarak.
Çünkü onlar da biliyorlar ki, Aziz Başkan kendisi ile bu geziye gitmeyen
başkanları mahşer günü-pardon- seçim günü geldiğinde asla bağışlamaz. Ve
Aziz Başkan onları bağışlamazsa aday olamazlar. Ve aday olamazlarsa, halka
hizmet için yanıp tutuşmalarına rağmen, başkanlığın tadı damaklarında kalmış
vaziyette yıllarca yedekte kalırlar, çırpınır dururlar. (Bkz: Daha önce başkanlık
yapmış olan diğer örnekler)
Yani
herkesin haklı bir sebebi var geziye katılmak için. Ama tamamen duygusal
ve kamu yararı adına!
*
Kürt
Gazeteciler Cemiyeti üyeleri tanıştırılırken,
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel demiş ki: “Gazetecinin
Türkü Kürdü mü olur?”
Çifte Bismillah…
Kürdün belediye başkanı, partisi, örgütü,
şimdilik sembolik başkenti ve daha birçok şeyi oluyor da, gazetecisi neden
olmasın sayın cemiyet başkanım?
Keşke
yolculuktan önce cemiyet başkanımıza bir brifing verilseymiş. Hangi meslek
gruplarının ırkı-milliyeti olur, hangilerinin olmaz diye!
“Koskoca
Atilla Sertel varken bize ayrı bir cemiyet kurmak düşmez.” diye
düşüneceklerini beklemiyordunuz değil mi?
*
Hasan Tahsin’e gelecek olursak:
2004 senesi
MHP Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmuş, Piriştina ile yarışmış eski bir
ülkücü olarak, adeta ezberleri bozdu Hasan Tahsin. Aziz Kocaoğlu’na olan dostluğu-düşkünlüğü
ikisinin de Piriştina’yı hazzetmemesinden mi kaynaklanıyor, bilemem.
Ama bildiğim
bir şey varsa, benim gibi sonradan değil, eskiden beri gazeteci olan, İzmir’in
duayenlerinden, ulusalcıların ulusalcısı sevgili Hasan Tahsin, başkanların
uçağında değil, halkın arasında, belediye otobüslerinde seyahat eden bir
insandır.
Ancak bir
yönü vardır ki, kendisine gösterilen ilgiye-sevgiye kayıtsız kalamayacak
kadar duygusal bir insandır.
Bir birey
olarak düşünürsek, bu duruma hiçbir diyeceğimiz de olamaz.
Ama
sözkonusu olan gazetecilik ve mazlumun yanında olmak olunca, orada karizma
biraz sarsılabilir.
Hatırlıyorum, geçen dönem bir süre
Çalkaya ile ilgili yazılar kaleme alıyordu. Sonra bir gün Çalkaya davet etmiş,
projelerini anlatmış. Ondan sonra bizim Hasan bir daha Çalkaya ile ilgili
olumsuz bir yazı yazmadı. Arkasından Narlıdere Başkanı Abdul Batur ile ilgili
bazı yazıları oldu. Sonra onlar da yok olup gitti.
Bundan
sonra Aziz Abisi ile ilgili tarafsız yazı yazacağından emin olmak zor.
Diyebilir ki “Ben profesyonel bir
insanım. İşime duygularımı karıştırmam.”
Buna kim
inanır? Nasıl emin olabiliriz?
Belki Kadir
İnanır’dı, ama akil adam olduğundan beri ona da kimse inanmaz
oldu. Artık mahkemelerde hesaplaşıyor hayranlarıyla!
*
Esasen, ağzını
açtığı anda birilerine ‘çakmaya’ başlayan Başbakanla, partisinde bile neredeyse kavga etmediği (küfür
etmediği demek istemedim) adam
kalmayan Aziz Başkanın ‘barış
güvercinliğine’ soyunması, barış süreci ile ilgili endişelerimi ister
istemez ciddi derecede arttırıyor.
İnşallah
Diyarbakır’ın meşhur burma kadayıfı yenip şekerler yükselmemiştir de, oralardan
vukuatsız dönülmüştür.
Bu kadar iyi-kötü yol alınmış süreç de
boşa gitmemiş olur.
Evlerden ırak vallahi.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: