Uçum, "Terörsüz Türkiye hedefi Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir projedir’ bağlantısı kurup, kimlik hakları üzerinden birtakım müzakereler yapmaya çalışanlar, ya bu işin niteliksel farkını görmüyorlar ya da bilinçli bir biçimde karıştırıyorlar" dedi. Uçum, Türkiye'de bir Kürt sorunu kalmadığını, "dış Kürt sorunu" olduğunu öne sürerek, "Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci tamamlandıktan sonra dış Kürt sorununun da çözüm koşulları hemen hemen tamamlanmış olacaktır. Türkiye bu sorunu çözerse, Cumhuriyet'in bir yükseliş dönemi yaşanacağı, herkes tarafından fark ediliyor" diye konuştu.
‘Terörsüz Türkiye’ konusunun geçmişi hakkında bilgi veren Uçum, “2005 yılında Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşma, Türkiye’de hem terör sorunlu hem de Türkiye’nin Kürtleri için sorun kabul edilebilecek konuların çözülmesi için her şeyin yapılacağını ilan etmişti. Zaman içerisinde ‘demokratik açılım’ diye bir girişim başladı, sonra milli birlik ve kardeşlik projesine döndü. Ondan sonraki 2013’te çözüm süreci girişimi oldu ve nihayetinde 1 Ekim 2024’te başladığını kabul edersek 'Terörsüz Türkiye' hedefine yönelik süreç, aslında bir birikimin ortaya çıkardığı yeni bir aşama olarak tanımlanmalıdır” diye konuştu.
Mehmet Uçum, “Terörsüz Türkiye süreci başladığında devlet bu konuyu bir inisiyatifle başlattı, bir devlet politikası olarak hayata geçirdi ve bir devlet projesi olarak da sürdürüyor. Geçmişteki girişimlerden en önemli farkı böyle değerlendirilebilir. Geçmişte hükümet inisiyatifi olan, hükümet politikası olan girişimler, terörsüz Türkiye süreci bakımından bir devlet inisiyatifi ve bir devlet politikası olarak gündeme girdi. Aradaki en büyük farklardan birisi bu” dedi.
"SABOTAJLAR OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ"
Terörsüz Türkiye hedefinin Kürt meselesi ile bir bağlantısının olmadığını öne süren Uçum, şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanımızın ülke liderliğinde, Sayın Bahçeli’nin cesur kararlı siyasi liderliğinde, Cumhur İttifakı’nın ve toplumun diğer kesimlerinin büyük desteğinde, DEM yönetiminin soğukkanlı, ölçülü, yapıcı yaklaşımlarıyla, sonuçta bir süreç yönettik. Ama bu konu nasıl ele alındı bunun altını çizmek istiyorum. Devlet 'Terörsüz Türkiye' hedefine ilişkin konuyu, bir devlet inisiyatifi olarak başlattığında, bunu bir Kürt meselesi olarak ele almadı. Bu tamamen sistematik terörün sona erdirilmesi, terör örgütünün sona erdirilmesi, fiilen ortadan kaldırılması, demokratik siyaset alanının açılması, demokratik siyaset üzerindeki terör vesayetinin kaldırılması konusu olarak ele alındı. Bu iki şeyin birbirine karıştırılmaması gerekiyor.
'Terörsüz Türkiye hedefi Kürt sorunun çözümüne ilişkin bir projedir’ bağlantısı kurup, kimlik hakları üzerinden birtakım müzakereler yapmaya çalışanlar, ya bu işin niteliksel farkını görmüyorlar ya da bilinçli bir biçimde karıştırıyorlar. Terörsüz Türkiye hedefiyle bizim Kürtlerimizi özdeşleştiren, bütün yurttaşlarımız gibi onların demokratik taleplerini bir kimlik grubu üzerinden buraya bağlayan yaklaşımları, biz fikri manipülasyonlar olarak görüyoruz, hatta bunun üzerine yapılan, sürece yönelik fikri sabotajlar olduğunu düşünüyoruz."
PKK’nın kendisini feshetmesinin ardından silah bırakma süreçlerinin 11 Temmuz'da başladığını söyleyen Uçum, şöyle konuştu:
“Bu süreç hızlanarak devam ediyor. 52 yıldır Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en uzun süreli sistematik teröre dayanan, hukuk dışı faaliyetin sona erdiği bir dönem yaşadık son 1 yılda. Başka ne oldu bu son 14 ayda? TUSAŞ saldırısı dışında şükürler olsun demek lazım artık şehitlerimiz gelmiyor, insanlarımız ölmüyor. Doğu ve Güney Doğu’daki şehirlerimizde umut arttı, Türkiye toplumunun tamamında umut arttı. Terörle kesintisiz mücadele devam etmesine rağmen, terörle mücadelenin maliyeti çok azaldı. Bunun anlamı şu; biz şimdiye kadar Terörsüz Türkiye hedefinde bir dizi başarı elde ettik. Biz bir birikim oluşturduk. Yani bundan sonra bu süreçte diyelim ki birtakım sapmaları olsa bile, bizim bu kazandıklarımız, bizim artık birikimimizin bir parçası haline geldi. Buradan geriye gidiş yok. Yeniden bir terörist ortaya çıksa bile, yeniden bir tedhiş pozisyonu ortaya çıksa bile bunun eskisi gibi olma ihtimali yok.”
RAPOR OLUŞTURMA AŞAMASINA GEÇİLDİ
Sürece ilişkin en önemli hamlelerden birisinin TBMM’den geldiğini iddia Uçum, şunları söyledi:
“Terörsüz Türkiye hedefi bir devlet inisiyatifi olarak başlayıp, bir devlet politikası olarak devam ettiği için, devletin en önemli karar organı, yasama organı, denetim organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu politikanın çok etkili ve güçlü bir parçası oldu. TBMM’de kurulan komisyon bence tarihi bir görev yaptı. Komisyon 5 Ağustos‘ta kurulduktan sonra yoğun bir dinleme faaliyeti yaptı, bu dinlemelerde 134 kişi ve kuruluş temsilcisi dinlendi. En son dinleme faaliyetini de komisyonun temsilcilerinden oluşan 3 milletvekilinden heyet İmralı’da yaptı. Dinleme faaliyetini tamamladıktan sonra da komisyon şu anda raporunu oluşturma aşamasına geçti. Bu komisyon Meclis'te temsil edilen bir parti hariç, bütün partileri bir araya getiren bir komisyon olmasıyla meşrutiyeti son derece yüksektir. Biliyorsunuz bu komisyonun aralık ayında görev süresi doluyor. Eğer isterse kendi kararıyla, 2 aylık sürelerle görev süresini de uzatabilir.”
Uçum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Terör örgütü mensuplarının hepsine aynı statü tanımlanıp, aynı şekilde mi düzenleme yapmak gerekir? Bu konuda da edindiğimiz izlenimlere göre, yaklaşımlara göre, farklı kategorilerde değerlendirme yapılmasının daha doğru olacağı şeklinde bir bakış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla hiç suç işlememişler, hafif suç işlemişler, ağır suç işlemişler, yönetici pozisyonunda olanlar, üst düzey yönetici olanlar, sade üye olanlar gibi farklı kategoriler üzerinde hukuksal düzenlemeler gündeme gelebilir. Yani artık komisyonun rapor oluşturma aşamasındayız. Komisyon, raporunu ay sonuna kadar oluşturursa, 2026 yılının ilk ayları içerisinde geçiş sürecine ilişkin hukuki düzenlemeler de meclisin gündemlerinde oluşur.”
"İÇ KÜRT SORUNU KALMADI, KİMLİK SİYASETİ BİR ÇÖZÜM DEĞİLDİR"
Türkiye’nin şu anda bir iç Kürt sorununa sahip olmadığını söyleyen Mehmet Uçum, şöyle devam etti:
“Türkiye, iç Kürt sorununu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimlerinde 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde büyük hukuk ve demokratik reformlar yaparak büyük ölçüde çözdü. Fiilen çözülen sorunlar oldu, hukuken alan açılan konular oldu. Ama özellikle 12 Eylül faşizminin ürettiği Kürtlerin inkarı ve reddi üzerine dayalı ortaya çıkan Diyarbakır Cezaevi vahşetiyle büyütülen iç Kürt sorunu kalmadı.
Elbette demokrasiyi geliştirme, hukuku geliştirme perspektifinde, yeni anayasa perspektifi içinde Türkiye’nin bütün vatandaşlarının olduğunu gibi Kürt vatandaşlarımızın da demokrasiye ilişkin sosyal adalete ilişkin hak ve özgürlüklerin geliştirilmesine ilişkin talepleri olabilir, bunlar artık Türkiye toplumlarının, Türk milletinin ortak talepleridir. O taleplere ilişkin de bir takım adımlar atılabilir. Ama bütün bu adımlar Türk milletinin bütün unsurlarına ilişkin atılması gereken adımlardır. Kimlik esaslı kimlik siyaseti üzerinden bir çözüm, asla bir çözüm değildir. Asla da kabul edilebilir değildir."
"DIŞ KÜRT SORUNU VAR"
Türkiye’ye emperyalizm tarafından dış Kürt sorunu dayatıldığını söyleyen Uçum, şöyle devam etti:
“O dış Kürt sorunun da anlamı, ‘Kürtler ayrı bir millettir. Orta Doğu’da en çok nüfusa sahip devleti olmayan millettir. Kürtlerin ayrı bir devlete ihtiyacı vardır. Hatta 4 parçayı birleştirecek bir devlete ihtiyaç vardır.' Bu da İsrail destekçisi emperyalizm kontrolünde uydu bir Kürt devleti kurma projesidir. Bu emperyalist bir projedir. Bu da dış Kürt sorunudur, bize dayatılan da budur. Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci tamamlandıktan sonra dış Kürt sorununun da çözüm koşulları hemen hemen tamamlanmış olacaktır.
Terörsüz Türkiye, Türkiye’yi terör belasından kurtarırken, dış Kürt sorununa ilişkin dayatmaları da büyük ölçüde minimalize edecek ve dış Kürt sorununu da büyük ölçüde çözecektir. Çünkü Kürtlerin devleti vardır. Türkiye, Kürtlerinin devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, Suriye’deki Kürtlerin devleti Suriye’dir, Irak’takilerin devleti Irak’tır, İran’dakilerin de İran’dır. Devletle bütünleşme ve devletle bir olma meselesinde yaşanan pratik sorunlar o ülkelerin kendi sorunudur. Tabii ki Türkiye, ülkelerin birliğini esas alan bir şekilde bölgedeki Kürtlerin kendi devletleriyle ilişkilerini güçlendirecek destekleri de verecektir. Ama Türkiye’nin Kürtleri bakımından ayrı bir devlet, ayrı bir millet tarifi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtlerin de milli devletidir ve bu iş bitmiştir.”
Yorumlar
Kalan Karakter: