İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik "casusluk" soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Merdan Yanardağ, hakkındaki "casusluk" suçlamasıyla ilgili BirGün gazetesine yazdı.
Yanardağ, hakkındaki iddialara yanıt verirken İmamoğlu iddianamesini “darbe bildirisi” olarak nitelendirdi. Kendisine yöneltilen casusluk suçlamalarının TELE1 izleyicisi biriyle birkaç mesajlaşmadan üretilmiş bir senaryoya dayandığını aktaran Yanardağ, "Amaç hem İmamoğlu için yedek bir tutuklama zemini yaratmak hem de TELE1’i ele geçirip susturmaktı” dedi.
Yanardağ'ın "Casus kim" başlıklı yazısından öne çıkan kısımlar şöyle:
"Zekâ kırıntısı bile yok"
- Tutuklanma hikâyemin bu kez hayli ilginç olduğunu söyleyebilirim. Ancak öncelikle belirteyim, üçüncü sınıf bile değil, beşinci sınıf bir kumpas ile karşı karşıyayız. Yani iddialar ve bize/bana yöneltilen suçlamaların hiçbir tutarlılığı ve temeli olmadığı gibi, en küçük bir zekâ kırıntısı bile yok. Aklımızla alay etmeye kalkan kumpasçılar, kendi aptallıklarını sergilemenin önüne geçemiyor. Arkadaş, insan hiç mi polisiyeye, edebiyata ilgi duymaz? Bir dedektiflik hikâyesi okumadınız diyelim, bir tane casusluk davası bile mi görmediniz?
"Darbe bildirisi"
- Hazırladıkları Ekrem İmamoğlu iddianamesi tam bir darbe bildirisi gibi. Demokratik siyaseti, iktidara muhalefet etmeyi suç sayıyorlar. İnanılır gibi değil ama CHP delegelerinin, Erdoğan - AKP iktidarı ile mücadele eden bir yönetim seçmelerini bile düşmanlık, hatta “casusluk” sayıyorlar. Şaka gibi ama bana yönetilen suçlamalardan biri de İmamoğlu lehine bir müdahalede bulunarak CHP Kurultayı’nda Özgür Özel’in seçilmesini sağlamakmış. Üstelik bunu İngiliz ve İsrail istihbaratının yönlendirmesiyle yapmışım. Bunu nasıl, hangi araçlarla yaptığım ise belli değil. Kanıt olmadığı gibi Türk Ceza Kanunu’nun bu suçu (casusluk) düzenleyen 327 ve 328. maddelerinde de böyle bir tarif yok. Akıl ve mantık dışı bir tablo var.
TELE1 dostu olan yaşlı bir kadının yanında birkaç kez gördüğüm ve gündeme ilişkin kısa kısa sohbet etmekten başka bir ilişkim olmayan bir kişinin İngiliz casusu olduğumu iddia edip bunu taşra kurnazlığı ile fırsata çevirme çabası ile karşı karşıyayız.
"İfadesinde bana ve İmamoğlu'na yönelik suçlama yok"
- Hüseyin Gün'ün hiçbir ifadesinde bana ve İmamoğlu’na yönelik herhangi bir suçlama yok. Güncel siyasete ilişkin genellikle TELE1’de izlediği programlarla ilgili birkaç mesaj ve benim bunlara verdiğim nezaket yanıtlarından ibaret. Bir izleyici-gazeteci-TV programcısı diyaloğundan bir casusluk hikâyesi çıkarmaya çalışıyorlar. Kaldı ki, TELE1’e ufak tefek destek veren Seher Hanım (Alaçam) vefat ettikten sonra yani 2022’den beri hiç görüşmemişiz. Bu durum HTS kayıtlarında da açıkça görülüyor. Ortada tam bir deli saçması var.
Mal-mülk kavgası
- Olay şu; Seher Alaçam, evinin havuzunda kalp krizi geçirip 2022’de vefat edince manevi oğlu Hüseyin Gün ile biyolojik oğlunun arasında bir mal-mülk kavgası başlıyor. Bunun üzerine Seher Alaçam’ın biyolojik oğlu, Hüseyin Gün’ü 155’i arayarak “casus" diye ihbar ediyor. Polis yaptığı araştırmada benim, Necati Özkan ve Ekrem İmamoğlu’nun adlarını birkaç mesajda geçtiğini görünce böyle bir senaryo uyduruyor. Evlere şenlik bir hikâye.
"Yedek tutuklama kararı"
- Bu “casusluk” kumpasının iki hedefi var. Açıklanan iddianamede de görüldüğü gibi “yolsuzluk” suçlamalarının içini dolduramadılar. Bu nedenle ilk amaç; İmamoğlu için “yedek bir tutuklama kararı” çıkartmaktı. Diğeri ise Türkiye’deki medya ortamından ‘oyun kurucu’ bir konumu olan, etkili ve yaygın bir izleyici kitlesine ulaşan TELE1’e el koymak, yağmalama, beni ve arkadaşlarımı susturmaktı. TELE1, sol bir ekibin kurduğu, yönettiği ve büyük medya alanında rekabet eden başarılı bir kurumdu. Bir model olarak onlar için kötü bir örnek oluşturuyordu. Kendi kendisini çeviriyor, yeni yatırımlar yapıyor ve çalışanlarının ücretlerini-ki 144 kişinin maaşını aksatmadan ödüyordu. RTÜK cezaları ve benim hakkımda açılan davalar, bizi susturmaya yetmemişti. Biz bütün engelleri teker teker aşıyorduk. Bunu daha fazla kaldıramadılar. Toplumdaki etkimizi kırmak istediler. Olay budur.
- İşte; kendi sicilleri emperyalizm ve Batılı istihbarat örgütleriyle kirli bir işbirliği ile dolu olanlar, bugün kalkmış bizi, bu ülkenin yurtseverlerini, solcularını ve de devrimcilerini “casuslukla” suçluyorlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: