Gazeteciler Serdar Öztürk ve Ahmet Nesin, youtube kanalı üzerinden gündemi değerlendirdi.Öztürk, ülkede ideolojik bir gerilim gözlemlenmediğini ancak insanların günlük hayatta basit nedenlerle büyük öfke patlamaları yaşadığını belirtti. Özellikle trafikte yaşanan yol verme kavgaları ya da kişisel anlaşmazlıkların bu gerilimleri körüklediğini ifade eden Öztürk, "Toplumda bu kadar yaygın bir gerginlik hali uzun zamandır görülmemişti," dedi. Ayrıca, bu durumun "hayra alamet olmadığını" düşündüğünü, ancak bu tür gerilimlerin bilinçli olarak bir yerlere çekilmeye çalışıldığından endişe ettiğini dile getirdi.Serdar Öztürk şöyle devam etti:
"Gördüğüm kadarıyla sıkışmış iyice sıkıştırılmış bir toplum içinde ayakta kalmaya çalışıyoruz. Yani hani hayırlara vesile olsun diyeceğim. O kadar durum vahim. Şu anda böyle bir ideolojik gerginlik görünmüyor. Bir olay nedeniyle yani ne bileyim trafikte bir yol verme nedeniyle ya da kişisel olarak işte benim işimi yaptın, benim işimi geciktirdin ya da parayı çok aldın az aldın gibi böyle tamamen şu anda kişisel bir politik, böyle bir öfke yok. Ama sanki bu öfke böyle bir yere çekilmek isteniyor gibi de bir his var. İçimde çok uzun zamandır bu ülkede pek çok yeri gezdim gördüm ben toplumu bu kadar uzun zamandır bu kadar gergin görmemiştim dediğim gibi yani bunun hayra alamet olduğunu düşünmek istiyorum. Ama pek de öyle gibi gelmiyor."Erdoğan'ın Seçim Yenilgisi Kaçınılmaz mı?"
Ahmet Nesin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi kariyerindeki dönüşümleri ve 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana yaşanan değişimleri ele aldı. Nesin, Erdoğan'ın bir dönem "en demokrat Başbakan" olarak tanıtıldığını, ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan gelişmelerle birlikte bu imajın ciddi şekilde sarsıldığını belirtti.Nesin, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra kurulan ittifakların, Erdoğan'ın liderliği ve AKP'nin oyları üzerindeki etkisine dikkat çekti. İttifaklar kuruldukça Erdoğan'ın aldığı oyların AKP'nin toplam oylarından daha düşük olduğunu ve bunun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın ilk kez liderliğinin sorgulandığı bir dönemin başlangıcı olduğunu ifade etti.Erdoğan'ın bu süreçte önemli büyükşehirleri, özellikle İstanbul ve Ankara'yı, art arda kaybettiğine vurgu yapan Nesin, bu durumun Erdoğan'ın seçilme şansını giderek azalttığını ve gelecekteki seçimlerde, hatta yeni yasalarla bile, Erdoğan'ın seçilmesinin zor olduğunu belirtti. Ayrıca, Nesin, Erdoğan'ın bir yandan derin devletin sorunlarıyla, diğer yandan ise seçilme zorluğu ve buna bağlı kaprislerle karşı karşıya kalabileceğini söyleyerek şöyle dedi:
"Şimdi benim hep iddia ettiğim bir şey var bu Erdoğan'ın işte gelmiş geçmiş, en demokrat Başbakan denildiği dönemden itibaren sonra geldiği bir nokta var. İşte Avrupa Birliği falan filan enflasyonun biraz düşürülmesi işte milli gelirin artması falan filan sonradan bir ciddi bir düşüş var. O düşüşle beraber esasında Erdoğan'ın 7 Haziran seçimleriyle beraber iktidar olamadığı parti ama iktidar olamadığı ve hep şikayet ettiği koalisyon dan ancak iktidar olabileceği bir dönem var yani 7 Haziran seçimlerinden sonra işte 1 Kasım seçimleri yapılmadan bu ülke yönetilebilirdi. Bir sorun yoktu esasında. Ama 7 Haziran seçimlerinden itibaren Erdoğan kazansa da birkaç şeyi bir arada yaşadı. Bunlardan bir tanesi kimsenin çok fazla üstünde durmadığı ittifaklar kurulduktan sonra Erdoğan'ın AKP oyundan daha düşük aldığı ittifak oylarını çıkarttığınız da Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan ilk defa hep Erdoğan AKP'yi Lider odur mantığının esasında değiştiği ama bunun pek söylenmediği o günden itibaren Erdoğan iyice bir kaybetme noktasına doğru geldi. En son geldiği nokta artık gördük ki üç kere seçim kaybetti. Ekrem İmamoğlu'nu baz aldığınızda İstanbul gibi yeri üç kere kaybetti Ankara'yı iki kere kaybetti. İkinci kaybediş şöyle böyle bir kaybediş değil % 60'a 30 gibi bir oranla kaybetti. Afyonkarahisar gitti yani buna benzer böyle hiç tahmin edilemeyecek yerler elinden gitti. Erdoğan şunun farkında artık yasa bile çıkarsalar bile Erdoğan istediği kadar seçilebilir yasası çıksa bile Erdoğan artık seçilemeyecek ve bundan sonra yaşayacağımız hem derin devletin birtakım sorunlarıyla karşı karşıyayız. Ama onun dışında seçilemeyecek Erdoğan kaprisiyle karşı karşıyayız" dedi.Öztürk'ten Erdoğan'ın demokratlığına dair sert eleştirilerGazeteci Serdar Öztürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın demokratik duruşunu sert bir şekilde eleştirdi. Öztürk, Erdoğan'ın siyasi kariyerinin başından itibaren gerçek anlamda demokratik bir lider olmadığını vurguladı. Özellikle 1991 yılında Refah Partisi'nden milletvekili adayı olduğu dönemi hatırlatan Öztürk, o zamanlardan bu yana Erdoğan'ın siyasetinde öfke kontrolü ve manipülatif söylemlerin belirgin olduğunu ifade etti.Öztürk, "Erdoğan'ın demokratlığına dair ciddi şüphelerim var. 1991 seçimlerinde yaşanan olaylar, Erdoğan'ın demokratik tutumundan ziyade, otoriter bir liderlik anlayışının başlangıcıydı" dedi. Ayrıca Erdoğan'ın hitabet yeteneği ve prompter kullanmadan yaptığı konuşmalarda gerçek düşüncelerini daha net ifade ettiğini belirten Öztürk, bu durumun zaman zaman gizli gerçekleri de ifşa ettiğini ileri sürdü.Erdoğan'ın söylemlerinde sık sık manipülatif öğeler bulunduğunu iddia eden Öztürk, geçmişteki bazı konuşmalarını örnek göstererek, "Erdoğan, anlatımlarında tarihi olayları çarpıtarak sunabiliyor, bu da onun liderliğinde sürekli bir şüphe uyandırıyor" diyerek şöyle dedi:
"Şunu söylemek lazım Erdoğan'ın demokratlığı konusunda ben pek çok demokrat olduğunu söyleyen kişiye çok uzun yıllardır katılmıyorum. Bunun belki bu programda da örneğini vermişimdir. Erdoğan'ın bir Refah Partisi'nden İstanbul milletvekili adayı olup 1991 yılında bir seçilme öyküsü vardır. Ardından işte tutuklanıp aslında ilk tutuklanması odur Erdoğan'ın. Seçim kanuna muhalefetten ve Seçim Kurulu başkanına hakaretten gözaltına alınıp bir tutuklandığı dönem vardır. Şimdi oraya bakarsak Erdoğan'ın siyasetinin başlangıç noktası diye yani o olayı hatırladığımız Erdoğan'ın demokratlık bana göre o kadardı. Aslında Erdoğan baştan beri Erdoğan. Kendi yerine şimdi hafıza tazelemek için söyleyeyim 1991 seçimleri Türkiye'de ilk ve tek tercihli sistemin kullanıldığı bir seçimdi. Erdoğan normal şartlarda milletvekili seçilmiş idi ama hemen ardındaki kişi tercih oyları nedeniyle Erdoğan'ı geçince Erdoğan önce haber gönderip çekilmesini istemişti istifa edip çekilmesini istemişti çekilmeyince de önce partisinin içinde ciddi bir tartışma yaşamıştı. Sonra bu sonuçlara itiraz etmek için gittiği il seçim kurulunda işte hakime hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında tutuklama kararı çıkartılmıştı. Daha sonra Erdoğan'ın çocuklarını Amerika'da ve İngiltere'de okumasını sağlayan Remzi Gür'ün araya girmesiyle İşte o tutukluluk sonra tahliye edilmesiyle sonuçlanmıştı falan böyle bir hikayesi var. Benim bildiğim benim tanıdığım ve bugün dahi aynı olduğunu düşündüğüm Erdoğan bu Erdoğan'ın demokratlığı bu. Belki yine bu programlarda sözünü etmişimdir. 2001 yılında seçim öncesinde ben Manisa'da Erdoğan'ı dinleme şansı buldum. Bülent Arınç'la beraber gelmişlerdi, şimdi Bülent Arınç önce çıktı otobüsün üstüne. Erdoğan'dan önce Bülent Arın çıktı ama 40 dakika oldu konuşuyor. Bülent Arınç 50 dakika bir saat bir saati geçti. Bülent Arınç konuşuyor, bırakmıyor. Bülent Arınç bu yani bence Bülent arınç'la Erdoğan arasındaki nasıl diyeyim rekabetin belki de birbirine karşı hafif kindarlığın temeli belki orasıdır. Çünkü Erdoğan bir çıktı artık hava kararıyor meydana toplananların şeyi kaçmış artık böyle heyecanı kaçmış. Yeniden toparlaması ciddi bir şey zaman istiyor. Erdoğan çıktı surat simsiyah. Tabii bir şey demiyor ama okuyorsunuz onu yani. Öyle öfkelenmiş ki işte bir 10 dakika falan çiçek attı. sadece ben dedim ki herhalde konuşmayacak. Nasılsınız iyi misiniz falan deyip böyle bir buçuk ik dakikada toplayıp inecek dedim. Ya da oradan mikrofonu eline alır. Ya kusura bakmayın Bu adam o kadar çok konuştu ki ben ne söyleyeceğimi unuttum diyecek diye. Orada kavga edeceklerini sandım. O kadar suratından belliydi ifadesi yani işte bunlar bana Erdoğan'ın demokratlık konusunda yeterli doneleri vermişti. Erdoğan promtersiz daha iyi konuşuyor bence. Promptersiz konuşurken gerçek Erdoğan konuşuyor. Prompter Erdoğan birilerinin yazdığı metni okuyor Bazen o metnin dışına çıkmak istiyor ama çıkamıyor. Son zamanlarda hatta bende alışkanlık haline geldi. Her cuma namazı çıkışında yaptığı konuşmayı daha fazla önemserim. Çünkü prompter yok en son hatırlarsanız, İsrail'e bir mesaj vermek isterken işte biz karadağ'da şöyle girdik Libya'ya da böyle girdik. Gelir İsrail'e de gireriz gibi bir cümle sarf etti. Asıl Erdoğan o içinden geçenleri açık ve net söyleyen biri. Yani aslında Refah Partisi'nin içinde hatta Milli selamet Partisi'nin gençlik kollarından bu yana gelen ve o partinin içinde hitabeti en yüksek 3-4 kişiden biri sayılıyor. Mesela Bülent Arınç'ın Erdoğan'ın çok gençlik yıllarından beri izleyenlerin anılarını dinledim. Ben yani ikisini dinlemek için insanlar otobüslerle onların işte konferans verdiği ya da konuşmacı olduğu yerlere taşınırlarmış. Yani hani Erdoğan o kadar da şey değil. Ttemelinde bir e hitabet ustalığı var Sadece Erdoğan'da öfke kontrolü yok. Siz Türkiye'nin bütün toplumuna hitap ettiğinizde Nas dediğinizde birileri çıkıp gülüyor. Erdoğan öyle bir gülmeyi boşverin. Biraz gülümsesen kızıyor yani o alışmış şimdi kendi kitlesinden gelen biat eden her söylediğini alkışlayan işte bazen yeri geliyor kendinden geçenler oluyor. Böyle bağırıp çağırıyorlar, falan öyle bir kitleye alışmış şimdi onun karşısındasizin dediğiniz gibi işte ekonomik gerçeklerle dünyanın gerçekleriyle yüzleştiğim bu söyledikleriniz tutmuyor. Erdoğan'ın zaman zaman manipüle eden bir özelliği var geçenlerde bir konuşmasına denk geldim. Daha bu kadar güçlenmek önce konuşurken işte şeyi anlatıyor, yani bu başörtü yasağıyla ilgili bir eleştiri yapacak diyor ki benim kızım 1980'den önce bir gün geldi eve hüngür hüngür ağlamaya başladı. İşte falan filan diye böyle bir hikaye anlatıyor. Altına biri yorum yazıyor iyi de senin kızının doğum tarihi 80'den sonra diyor. Yani şimdi Erdoğan böyle bunu kendi toplumuna anlatırken ya da kendi kitlesine anlatırken oradan biri çıkıp o sen ne diyorsun demiyor. Ama peşinden işte Türkiye'ye mal olduğunuz zaman ya da dünyayla ilgili bir şey konuşmaya başladığınız zaman o zaman Karabağ'da karabağda kendinizin girdiğini Libya'da girdiğinizi hayal ediyorsunuz. Yani aslında Erdoğan oraya girdikten kasıt bir şeyi de gizli yapılan bir şeyi de ifşa ediyor. Aslında ifşa ediyor. Erdoğan şöyle bir emir veriyor. Serbest bıraktığında açıklıyor biraz gevşettiğinde mutlaka bu emir vermiştir. İşte Türkiye'nin en tepesindeki olarak Libya'da şunu yapın atıyorum şuna destek verin demiştir ve üstü kapalı bir şey yapılmıştır. Muhtemelen ama onu içinde tutamıyor onu içinde tutamayınca o zaman sanki söylediği yalanmış sonucu ortaya çıkıyor. Aslında söylediği yalan değil doğru ama halkın bilmediği halktan gizlenen bir gerçek bir savaş gerçeği savaşın içindeki bir üstü kapalı gerçek şimdi böyle olunca işte dediğiniz gibi diyemiyor ki ben SADAT'ı gönderdim oraya. Çünkü biri dönecek diyecek ki SADAT kim kardeşim, yani sadatın Türkiye Cumhuriyeti ordusuyla silahlı kuvvetleriyle ne ilgisi var, diyecek. Sonuçta Erdoğan aslında doğruyu söylüyor ama bir taraftan da o doğruyu söyleyerek bir başka yanlışı ifşa etmiş ya da bir başka gizliyi ifşa etmiş oluyor." Gazeteci Ahmet Nesin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerde artık kazanamayacağı bir döneme girdiğini belirtti. Nesin, Erdoğan'ın bu durumun farkında olduğunu ve bu farkındalığın onun sinir bozukluğunu artırdığını dile getirdi. Nesin, "Erdoğan'ın sinir bozukluğu zaten var olan bir durum, ancak bu gerginlik daha ne kadar artabilir ve Türkiye bu durumu ne kadar kaldırabilir?" diye sordu. Nesin, bu sürecin hem Erdoğan hem de Türkiye için ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti.
Serdar Öztürk de "Buna sinir bozukluğu demek doğru mu bilmiyorum belki de bilerek planlanan bir aşama aşama gidecek bir şey neden mesela; siz dediniz ki Erdoğan seçilmeyeceği biliyor buraya gelmeden önce şunu söylemek lazım bu cümleyi kurmadan önce Erdoğan aday olamaz. Yani aday olsa seçilir seçilmez tartışırız da ama aday olamaz. Şu andaki mevcut anayasaya göre Erdoğan'ın adaylığı mümkün değil bir defa. Erken seçimle mümkün, evet ama. İşte Daha önce çok konuştuk bunu anayasayı değiştirip demokratik yoldan kendi önünü açmak gibi bir talebi var. Sizin söylediğiniz ikinci plan. Yani erken seçim erken seçimin yapılabilmesi ya da böyle bir karar
alabilmesi için mutlak ve mutlak bir gerekçe olması lazım durup dururken erken seçim kararı alınmaz. Bir gerekçeye otutturmamız lazım. Şimdi Erdoğan bu gerekçelerin altını doldurabilmek için yani böyle bir gerekçe uydurabilmek için şimdi mümkün olduğunca bence toplumu geriyor. Bunu bunu en son örneği işte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaşananlar. Meclis kürsüsü dediğimiz yer. Belki bize ters geliyor ama yani meclisin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin internet sitesine girin orada tutanaklar var çok eski tutanaklar var. Yani ta 1920'den bu yana gelen tutanaklar var kimi toplantıların tutanaklarını okuduğunuzda kişisel olarak size bana o
kadar ters gelen o kadar aykırı hatta sinirlendiğiniz konuşmalar yapılıyor ki neden? Çünkü orası meclis kürsüsü adı üstünde yani şunu hiç kimse şunun
arkasına sığınarak meclisin kürsüsünü işgal edemez ya da ne bileyim saldırıda bulunamaz. 'Ya bu sözlerde söylenir mi?' orası meclis orada söyleniyor. Yapacak bir şey yok. Meclis de kürsü dokunulmazlığı diye bir şey var ne kadar aykırı olduğu konusunda karar verecek olan merci oradaki iktidar milletvekilleri ya da oradaki
bir grup milletvekili değildir. Böyle olduğu için aslında ben bir yandan Erdoğan'ın işte sizin söylediğiniz gibi yeniden seçilebilmesi için gerekli altyapıyı oluşturmaya çalıştığını düşünüyorum" şeklinde konuştu. "Yeniden seçilebilmek hayal oldu, aday olabilmet için yolu açması lazım"
Ahmet Nesin, "Şimdi ben de diyorum ki işte Erdoğan'ı esas geren olay yeniden seçilebilmek değil o bir hayal oldu artık. Yeniden aday olabilmek için önce bir yolu açması lazım. Yani aday oldu diyelim ki ben olsam açarım bundan sonra Erdoğan'a kapıyı açılacakmış gibi görünüyor" dedi.
Serdar Öztürk de "Zaten Yani Özgür Özel erken seçim istemekle bu kapıyı açtı Aslında. Yani Erdoğan'a gel erken seçim yapalım diyerek Erdoğan'ın sahasında topu bıraktı. Şimdi Erdoğan bunu değerlendirecek mutlaka" şeklinde konuştu.
Ahmet Nesin de "Bakalım bunu bilerek mi yaptı bilmiyorum. Ama bilerek yaptıysa yaptığı şu bak önce seni İstanbul. Ankara'da yendim. Sonra 4 sene canım ne olurmuş gene çoğunluk bende dedin. Her yerde yendim neredeyse yimdi ikinci seçimle beraber yetmedi sen kaşınıyorsun. Gel seni bir de Cumhurbaşkanlığında yeneyim. Bu da bir
sinir bozucu siyasettir esasında. Bu son anketlerle beraber Erdoğan bu işi zorlayıp da seçim yok falan diye devam ederse ve bu ekonomik, tarım bilmem ne falan filan hepsi devam ettiği sürece Erdoğan'ın 20'nin altına düşme olasılığı çok yüksek ve bundan sonra ne yaparsa yapsın toparlama olasılığı olanaksız hale geliyor. Ya gel
seni bir de orada döveyim. Çok kaşındın sen gibi bir şey olabilir yani ya bu bu olasılıklar dahilinde." ifadelerini kullandı.
"Gördüğüm kadarıyla sıkışmış iyice sıkıştırılmış bir toplum içinde ayakta kalmaya çalışıyoruz. Yani hani hayırlara vesile olsun diyeceğim. O kadar durum vahim. Şu anda böyle bir ideolojik gerginlik görünmüyor. Bir olay nedeniyle yani ne bileyim trafikte bir yol verme nedeniyle ya da kişisel olarak işte benim işimi yaptın, benim işimi geciktirdin ya da parayı çok aldın az aldın gibi böyle tamamen şu anda kişisel bir politik, böyle bir öfke yok. Ama sanki bu öfke böyle bir yere çekilmek isteniyor gibi de bir his var. İçimde çok uzun zamandır bu ülkede pek çok yeri gezdim gördüm ben toplumu bu kadar uzun zamandır bu kadar gergin görmemiştim dediğim gibi yani bunun hayra alamet olduğunu düşünmek istiyorum. Ama pek de öyle gibi gelmiyor."Erdoğan'ın Seçim Yenilgisi Kaçınılmaz mı?"
Ahmet Nesin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi kariyerindeki dönüşümleri ve 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana yaşanan değişimleri ele aldı. Nesin, Erdoğan'ın bir dönem "en demokrat Başbakan" olarak tanıtıldığını, ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan gelişmelerle birlikte bu imajın ciddi şekilde sarsıldığını belirtti.Nesin, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra kurulan ittifakların, Erdoğan'ın liderliği ve AKP'nin oyları üzerindeki etkisine dikkat çekti. İttifaklar kuruldukça Erdoğan'ın aldığı oyların AKP'nin toplam oylarından daha düşük olduğunu ve bunun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın ilk kez liderliğinin sorgulandığı bir dönemin başlangıcı olduğunu ifade etti.Erdoğan'ın bu süreçte önemli büyükşehirleri, özellikle İstanbul ve Ankara'yı, art arda kaybettiğine vurgu yapan Nesin, bu durumun Erdoğan'ın seçilme şansını giderek azalttığını ve gelecekteki seçimlerde, hatta yeni yasalarla bile, Erdoğan'ın seçilmesinin zor olduğunu belirtti. Ayrıca, Nesin, Erdoğan'ın bir yandan derin devletin sorunlarıyla, diğer yandan ise seçilme zorluğu ve buna bağlı kaprislerle karşı karşıya kalabileceğini söyleyerek şöyle dedi:
"Şimdi benim hep iddia ettiğim bir şey var bu Erdoğan'ın işte gelmiş geçmiş, en demokrat Başbakan denildiği dönemden itibaren sonra geldiği bir nokta var. İşte Avrupa Birliği falan filan enflasyonun biraz düşürülmesi işte milli gelirin artması falan filan sonradan bir ciddi bir düşüş var. O düşüşle beraber esasında Erdoğan'ın 7 Haziran seçimleriyle beraber iktidar olamadığı parti ama iktidar olamadığı ve hep şikayet ettiği koalisyon dan ancak iktidar olabileceği bir dönem var yani 7 Haziran seçimlerinden sonra işte 1 Kasım seçimleri yapılmadan bu ülke yönetilebilirdi. Bir sorun yoktu esasında. Ama 7 Haziran seçimlerinden itibaren Erdoğan kazansa da birkaç şeyi bir arada yaşadı. Bunlardan bir tanesi kimsenin çok fazla üstünde durmadığı ittifaklar kurulduktan sonra Erdoğan'ın AKP oyundan daha düşük aldığı ittifak oylarını çıkarttığınız da Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan ilk defa hep Erdoğan AKP'yi Lider odur mantığının esasında değiştiği ama bunun pek söylenmediği o günden itibaren Erdoğan iyice bir kaybetme noktasına doğru geldi. En son geldiği nokta artık gördük ki üç kere seçim kaybetti. Ekrem İmamoğlu'nu baz aldığınızda İstanbul gibi yeri üç kere kaybetti Ankara'yı iki kere kaybetti. İkinci kaybediş şöyle böyle bir kaybediş değil % 60'a 30 gibi bir oranla kaybetti. Afyonkarahisar gitti yani buna benzer böyle hiç tahmin edilemeyecek yerler elinden gitti. Erdoğan şunun farkında artık yasa bile çıkarsalar bile Erdoğan istediği kadar seçilebilir yasası çıksa bile Erdoğan artık seçilemeyecek ve bundan sonra yaşayacağımız hem derin devletin birtakım sorunlarıyla karşı karşıyayız. Ama onun dışında seçilemeyecek Erdoğan kaprisiyle karşı karşıyayız" dedi.Öztürk'ten Erdoğan'ın demokratlığına dair sert eleştirilerGazeteci Serdar Öztürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın demokratik duruşunu sert bir şekilde eleştirdi. Öztürk, Erdoğan'ın siyasi kariyerinin başından itibaren gerçek anlamda demokratik bir lider olmadığını vurguladı. Özellikle 1991 yılında Refah Partisi'nden milletvekili adayı olduğu dönemi hatırlatan Öztürk, o zamanlardan bu yana Erdoğan'ın siyasetinde öfke kontrolü ve manipülatif söylemlerin belirgin olduğunu ifade etti.Öztürk, "Erdoğan'ın demokratlığına dair ciddi şüphelerim var. 1991 seçimlerinde yaşanan olaylar, Erdoğan'ın demokratik tutumundan ziyade, otoriter bir liderlik anlayışının başlangıcıydı" dedi. Ayrıca Erdoğan'ın hitabet yeteneği ve prompter kullanmadan yaptığı konuşmalarda gerçek düşüncelerini daha net ifade ettiğini belirten Öztürk, bu durumun zaman zaman gizli gerçekleri de ifşa ettiğini ileri sürdü.Erdoğan'ın söylemlerinde sık sık manipülatif öğeler bulunduğunu iddia eden Öztürk, geçmişteki bazı konuşmalarını örnek göstererek, "Erdoğan, anlatımlarında tarihi olayları çarpıtarak sunabiliyor, bu da onun liderliğinde sürekli bir şüphe uyandırıyor" diyerek şöyle dedi:
"Şunu söylemek lazım Erdoğan'ın demokratlığı konusunda ben pek çok demokrat olduğunu söyleyen kişiye çok uzun yıllardır katılmıyorum. Bunun belki bu programda da örneğini vermişimdir. Erdoğan'ın bir Refah Partisi'nden İstanbul milletvekili adayı olup 1991 yılında bir seçilme öyküsü vardır. Ardından işte tutuklanıp aslında ilk tutuklanması odur Erdoğan'ın. Seçim kanuna muhalefetten ve Seçim Kurulu başkanına hakaretten gözaltına alınıp bir tutuklandığı dönem vardır. Şimdi oraya bakarsak Erdoğan'ın siyasetinin başlangıç noktası diye yani o olayı hatırladığımız Erdoğan'ın demokratlık bana göre o kadardı. Aslında Erdoğan baştan beri Erdoğan. Kendi yerine şimdi hafıza tazelemek için söyleyeyim 1991 seçimleri Türkiye'de ilk ve tek tercihli sistemin kullanıldığı bir seçimdi. Erdoğan normal şartlarda milletvekili seçilmiş idi ama hemen ardındaki kişi tercih oyları nedeniyle Erdoğan'ı geçince Erdoğan önce haber gönderip çekilmesini istemişti istifa edip çekilmesini istemişti çekilmeyince de önce partisinin içinde ciddi bir tartışma yaşamıştı. Sonra bu sonuçlara itiraz etmek için gittiği il seçim kurulunda işte hakime hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında tutuklama kararı çıkartılmıştı. Daha sonra Erdoğan'ın çocuklarını Amerika'da ve İngiltere'de okumasını sağlayan Remzi Gür'ün araya girmesiyle İşte o tutukluluk sonra tahliye edilmesiyle sonuçlanmıştı falan böyle bir hikayesi var. Benim bildiğim benim tanıdığım ve bugün dahi aynı olduğunu düşündüğüm Erdoğan bu Erdoğan'ın demokratlığı bu. Belki yine bu programlarda sözünü etmişimdir. 2001 yılında seçim öncesinde ben Manisa'da Erdoğan'ı dinleme şansı buldum. Bülent Arınç'la beraber gelmişlerdi, şimdi Bülent Arınç önce çıktı otobüsün üstüne. Erdoğan'dan önce Bülent Arın çıktı ama 40 dakika oldu konuşuyor. Bülent Arınç 50 dakika bir saat bir saati geçti. Bülent Arınç konuşuyor, bırakmıyor. Bülent Arınç bu yani bence Bülent arınç'la Erdoğan arasındaki nasıl diyeyim rekabetin belki de birbirine karşı hafif kindarlığın temeli belki orasıdır. Çünkü Erdoğan bir çıktı artık hava kararıyor meydana toplananların şeyi kaçmış artık böyle heyecanı kaçmış. Yeniden toparlaması ciddi bir şey zaman istiyor. Erdoğan çıktı surat simsiyah. Tabii bir şey demiyor ama okuyorsunuz onu yani. Öyle öfkelenmiş ki işte bir 10 dakika falan çiçek attı. sadece ben dedim ki herhalde konuşmayacak. Nasılsınız iyi misiniz falan deyip böyle bir buçuk ik dakikada toplayıp inecek dedim. Ya da oradan mikrofonu eline alır. Ya kusura bakmayın Bu adam o kadar çok konuştu ki ben ne söyleyeceğimi unuttum diyecek diye. Orada kavga edeceklerini sandım. O kadar suratından belliydi ifadesi yani işte bunlar bana Erdoğan'ın demokratlık konusunda yeterli doneleri vermişti. Erdoğan promtersiz daha iyi konuşuyor bence. Promptersiz konuşurken gerçek Erdoğan konuşuyor. Prompter Erdoğan birilerinin yazdığı metni okuyor Bazen o metnin dışına çıkmak istiyor ama çıkamıyor. Son zamanlarda hatta bende alışkanlık haline geldi. Her cuma namazı çıkışında yaptığı konuşmayı daha fazla önemserim. Çünkü prompter yok en son hatırlarsanız, İsrail'e bir mesaj vermek isterken işte biz karadağ'da şöyle girdik Libya'ya da böyle girdik. Gelir İsrail'e de gireriz gibi bir cümle sarf etti. Asıl Erdoğan o içinden geçenleri açık ve net söyleyen biri. Yani aslında Refah Partisi'nin içinde hatta Milli selamet Partisi'nin gençlik kollarından bu yana gelen ve o partinin içinde hitabeti en yüksek 3-4 kişiden biri sayılıyor. Mesela Bülent Arınç'ın Erdoğan'ın çok gençlik yıllarından beri izleyenlerin anılarını dinledim. Ben yani ikisini dinlemek için insanlar otobüslerle onların işte konferans verdiği ya da konuşmacı olduğu yerlere taşınırlarmış. Yani hani Erdoğan o kadar da şey değil. Ttemelinde bir e hitabet ustalığı var Sadece Erdoğan'da öfke kontrolü yok. Siz Türkiye'nin bütün toplumuna hitap ettiğinizde Nas dediğinizde birileri çıkıp gülüyor. Erdoğan öyle bir gülmeyi boşverin. Biraz gülümsesen kızıyor yani o alışmış şimdi kendi kitlesinden gelen biat eden her söylediğini alkışlayan işte bazen yeri geliyor kendinden geçenler oluyor. Böyle bağırıp çağırıyorlar, falan öyle bir kitleye alışmış şimdi onun karşısındasizin dediğiniz gibi işte ekonomik gerçeklerle dünyanın gerçekleriyle yüzleştiğim bu söyledikleriniz tutmuyor. Erdoğan'ın zaman zaman manipüle eden bir özelliği var geçenlerde bir konuşmasına denk geldim. Daha bu kadar güçlenmek önce konuşurken işte şeyi anlatıyor, yani bu başörtü yasağıyla ilgili bir eleştiri yapacak diyor ki benim kızım 1980'den önce bir gün geldi eve hüngür hüngür ağlamaya başladı. İşte falan filan diye böyle bir hikaye anlatıyor. Altına biri yorum yazıyor iyi de senin kızının doğum tarihi 80'den sonra diyor. Yani şimdi Erdoğan böyle bunu kendi toplumuna anlatırken ya da kendi kitlesine anlatırken oradan biri çıkıp o sen ne diyorsun demiyor. Ama peşinden işte Türkiye'ye mal olduğunuz zaman ya da dünyayla ilgili bir şey konuşmaya başladığınız zaman o zaman Karabağ'da karabağda kendinizin girdiğini Libya'da girdiğinizi hayal ediyorsunuz. Yani aslında Erdoğan oraya girdikten kasıt bir şeyi de gizli yapılan bir şeyi de ifşa ediyor. Aslında ifşa ediyor. Erdoğan şöyle bir emir veriyor. Serbest bıraktığında açıklıyor biraz gevşettiğinde mutlaka bu emir vermiştir. İşte Türkiye'nin en tepesindeki olarak Libya'da şunu yapın atıyorum şuna destek verin demiştir ve üstü kapalı bir şey yapılmıştır. Muhtemelen ama onu içinde tutamıyor onu içinde tutamayınca o zaman sanki söylediği yalanmış sonucu ortaya çıkıyor. Aslında söylediği yalan değil doğru ama halkın bilmediği halktan gizlenen bir gerçek bir savaş gerçeği savaşın içindeki bir üstü kapalı gerçek şimdi böyle olunca işte dediğiniz gibi diyemiyor ki ben SADAT'ı gönderdim oraya. Çünkü biri dönecek diyecek ki SADAT kim kardeşim, yani sadatın Türkiye Cumhuriyeti ordusuyla silahlı kuvvetleriyle ne ilgisi var, diyecek. Sonuçta Erdoğan aslında doğruyu söylüyor ama bir taraftan da o doğruyu söyleyerek bir başka yanlışı ifşa etmiş ya da bir başka gizliyi ifşa etmiş oluyor." Gazeteci Ahmet Nesin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerde artık kazanamayacağı bir döneme girdiğini belirtti. Nesin, Erdoğan'ın bu durumun farkında olduğunu ve bu farkındalığın onun sinir bozukluğunu artırdığını dile getirdi. Nesin, "Erdoğan'ın sinir bozukluğu zaten var olan bir durum, ancak bu gerginlik daha ne kadar artabilir ve Türkiye bu durumu ne kadar kaldırabilir?" diye sordu. Nesin, bu sürecin hem Erdoğan hem de Türkiye için ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti.
Serdar Öztürk de "Buna sinir bozukluğu demek doğru mu bilmiyorum belki de bilerek planlanan bir aşama aşama gidecek bir şey neden mesela; siz dediniz ki Erdoğan seçilmeyeceği biliyor buraya gelmeden önce şunu söylemek lazım bu cümleyi kurmadan önce Erdoğan aday olamaz. Yani aday olsa seçilir seçilmez tartışırız da ama aday olamaz. Şu andaki mevcut anayasaya göre Erdoğan'ın adaylığı mümkün değil bir defa. Erken seçimle mümkün, evet ama. İşte Daha önce çok konuştuk bunu anayasayı değiştirip demokratik yoldan kendi önünü açmak gibi bir talebi var. Sizin söylediğiniz ikinci plan. Yani erken seçim erken seçimin yapılabilmesi ya da böyle bir karar
alabilmesi için mutlak ve mutlak bir gerekçe olması lazım durup dururken erken seçim kararı alınmaz. Bir gerekçeye otutturmamız lazım. Şimdi Erdoğan bu gerekçelerin altını doldurabilmek için yani böyle bir gerekçe uydurabilmek için şimdi mümkün olduğunca bence toplumu geriyor. Bunu bunu en son örneği işte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaşananlar. Meclis kürsüsü dediğimiz yer. Belki bize ters geliyor ama yani meclisin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin internet sitesine girin orada tutanaklar var çok eski tutanaklar var. Yani ta 1920'den bu yana gelen tutanaklar var kimi toplantıların tutanaklarını okuduğunuzda kişisel olarak size bana o
kadar ters gelen o kadar aykırı hatta sinirlendiğiniz konuşmalar yapılıyor ki neden? Çünkü orası meclis kürsüsü adı üstünde yani şunu hiç kimse şunun
arkasına sığınarak meclisin kürsüsünü işgal edemez ya da ne bileyim saldırıda bulunamaz. 'Ya bu sözlerde söylenir mi?' orası meclis orada söyleniyor. Yapacak bir şey yok. Meclis de kürsü dokunulmazlığı diye bir şey var ne kadar aykırı olduğu konusunda karar verecek olan merci oradaki iktidar milletvekilleri ya da oradaki
bir grup milletvekili değildir. Böyle olduğu için aslında ben bir yandan Erdoğan'ın işte sizin söylediğiniz gibi yeniden seçilebilmesi için gerekli altyapıyı oluşturmaya çalıştığını düşünüyorum" şeklinde konuştu. "Yeniden seçilebilmek hayal oldu, aday olabilmet için yolu açması lazım"
Ahmet Nesin, "Şimdi ben de diyorum ki işte Erdoğan'ı esas geren olay yeniden seçilebilmek değil o bir hayal oldu artık. Yeniden aday olabilmek için önce bir yolu açması lazım. Yani aday oldu diyelim ki ben olsam açarım bundan sonra Erdoğan'a kapıyı açılacakmış gibi görünüyor" dedi.
Serdar Öztürk de "Zaten Yani Özgür Özel erken seçim istemekle bu kapıyı açtı Aslında. Yani Erdoğan'a gel erken seçim yapalım diyerek Erdoğan'ın sahasında topu bıraktı. Şimdi Erdoğan bunu değerlendirecek mutlaka" şeklinde konuştu.
Ahmet Nesin de "Bakalım bunu bilerek mi yaptı bilmiyorum. Ama bilerek yaptıysa yaptığı şu bak önce seni İstanbul. Ankara'da yendim. Sonra 4 sene canım ne olurmuş gene çoğunluk bende dedin. Her yerde yendim neredeyse yimdi ikinci seçimle beraber yetmedi sen kaşınıyorsun. Gel seni bir de Cumhurbaşkanlığında yeneyim. Bu da bir
sinir bozucu siyasettir esasında. Bu son anketlerle beraber Erdoğan bu işi zorlayıp da seçim yok falan diye devam ederse ve bu ekonomik, tarım bilmem ne falan filan hepsi devam ettiği sürece Erdoğan'ın 20'nin altına düşme olasılığı çok yüksek ve bundan sonra ne yaparsa yapsın toparlama olasılığı olanaksız hale geliyor. Ya gel
seni bir de orada döveyim. Çok kaşındın sen gibi bir şey olabilir yani ya bu bu olasılıklar dahilinde." ifadelerini kullandı.