"O" SAVCIDAN ERDOĞAN'A DAVA !..
Yayınlanma :
22.04.2014 11:01


soruşturmayı yürütürken önce yetkileri alınan, sonra da Trabzon’a atanan savcı
Aziz Takçı, aleyhinde haberler yapan ve mahkemelerce alınan tekzip kararlarını
yayınlamayan gazeteler ile Başbakan Erdoğan ’a “gerçeğe aykırı ithamlarda
bulunmak ve iftira atmak suretiyle müvekkilin kişilik haklarına saldırıda
bulunmak” gerekçesiyle 100 bin TL’lik tazminat davası açtı.
T24'ten Arzu Yıldız'ın haberine göre Savcı Takçı’nın
avukatı Alpdeğer Tanrıverdi tarafından açılan tazminat davasının dilekçesinde
Başbakan’ın MİT TIR’larının durdurulması ile ilgili çeşitli tarihlerde yaptığı
konuşmalarda “Müvekkilin kişilik haklarına saldırılan bu konuşmalarda müvekkile
hitaben sürekli olarak ‘paralel savcı’, ‘casus’, ‘vatan haini’, ‘alçak’ gibi
ithamlarda bulunulmuştur” denildi. Dilekçede, “Başbakan’ın kamu görevini ifa
eden savcıyı Başbakanlık ve iktidar partisi genel başkanlığı makamlarına
bağdaşmayacak şekilde kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmaya çalıştığı” ileri
sürüldü.
Başbakan için açılan tazminat davasının dilekçesinde
özetle şu ifadelere yer verildi:
HEDEF
GÖSTERİLDİ
“Davalı, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (TMK 10.
madde ile görevli ve yetkili) 2014/2 sayılı dosyası ile başta müvekkil
tarafından yürütülen soruşturma dosyasından 19.01.2014 tarihinde yapılan
operasyonla ilgili operasyon tarihinden bu yana her platform ve ortamda
müvekkil hakkında asılsız iddialarda bulunmuş, hiçbir bulguya ve delile
dayanmaksızın müvekkilin itibarını ve onurunu zedeleyecek ithamlar ileri
sürmüş, kamu görevini ifa eden müvekkili tüm ülkede hedef göstermiş ve
başbakanlık ve iktidar partisi genel başkanına yakışmayacak ve bu makamlarla
bağdaşmayacak şekilde müvekkili kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırma çabası
güderek, müvekkile birden çok kez hakaret etmiştir.
Müvekkilin kişilik haklarına saldırılan bu konuşmalarda
müvekkile hitaben sürekli olarak ‘paralel savcı’, ‘casus’, ‘vatan haini’,
‘alçak’ gibi ithamlarda bulunulmuştur. Müvekkili hedef alan bu konuşmalara
karşı 21.03.2014 tarihinde Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na, 24.03.2014
Tarihinde de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na iki ayrı suç duyurusunda
bulunulmuştur. Bu suç duyurularına ilişkin havaleli dilekçeleri ekte sunuyoruz.
Müvekkil kamu görevi ifa eden bir cumhuriyet
savcısıdır. Herhangi bir siyasi parti mensubu ve lideri gibi eleştiriye açık
bir vazife ifa etmemektedir. Bu nedenle de yapılan konuşmalar, müvekkilin mesleki
ve kamuoyu nezdindeki itibarını ziyadesiyle zedelemiştir.
Davalının makamı ve müvekkilin görev yeri dikkate
alındığında Adana mitinginde yaptığı konuşma çok daha farklı bir önem arz
etmektedir. Zira Terörle Mücadele Kanunu'nun 20. maddesinde ‘Terörle mücadelede
görev veren veya bu görevi ifa eden adlî, istihbarî, idari ve askeri
görevliler, kolluk görevlileri, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü ve Genel
Müdür Yardımcıları, terör suçlularının muhafaza edildiği ceza ve tutukevlerinin
savcıları ve müdürleri, devlet güvenlik mahkemelerinde görev yapmış hâkim ve
savcılar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesiyle yetkili kılınmış ağır ceza
mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar ile bu görevlerinden ayrılmış
olanlar ve terör örgütlerinin açık hedefi haline gelen veya getirilenler ile
suçların aydınlatılmasında yardımcı olanlar hakkında gerekli koruma tedbirleri
devlet tarafından alınır."
“Devletin yürütme organının başı olan davalının,
kanunla belirlenen usul ve şartlar altında yönelebilecek her türlü tehdit ve
saldırıya karşı korumakla görevli olduğu müvekkil hakkında sarf ettiği sözler
ve müvekkile karşı yönelttiği ithamlarla birlikte, müvekkili Türk toplumu
tarafından en ağır suçlardan sayılabilecek vatan hainliği, casusluk ve ajanlık
suçlamalarına maruz bırakılmıştır.”
ELEŞTİRİ
OLARAK DÜŞÜNÜLEMEZ
“Davalı alacağı tedbir ve önlemlerle bizzat korumakla
görevli olduğu müvekkili, televizyon ekranlarından milyonlarca kişi, miting
konuşmalarında on binlerce kişi huzurunda küçük düşürmüş, rencide etmiş,
kişilik haklarına saldırıda bulunmuş ve işlenmesi muhtemel her türlü nefret
suçuna karşı alenen hedef haline getirmiştir. Bununla da kalmayıp Adana
mitingine katılanlar tarafından yuhalanmasını sağlamaya çalışmıştır. Bunların,
müvekkil başta olmak üzere ailesi ve yakın çevresi üzerinde oluşturduğu
psikolojik etkinin de daha fazla olmasına yol açtığına şüphe yoktur. “
“Davalının üzerinde etkili olduğu kitlenin büyüklüğü ve
yaptığı konuşmaların neredeyse tüm televizyon kanallarından canlı olarak ve
ardından da tüm ana haber bültenlerinde tekrarla yayınlandığı düşünüldüğünde,
kişilik haklarına yapılan saldırının normal sınırlar içinde değerlendirilmesi
ve bir eleştiri olarak görülmesi asla düşünülemez. Kaldı ki saldırının bir
seferle sınırlı kalmayıp neredeyse her ortam ve şartta birden çok kere yapılmış
olması da manevi çöküntünün artmasına neden olmuştur.”
“Bu konuda Yargıtay 4. HD. 'nin 2006/16497 E. 2006/1107
K. Sayılı kararında özetle ‘Manevi tazminat miktarını belirlerken davalı
televizyon kanalının ülke çapında yüksek izlenme oranına sahip oluşu yayın
zamanı ve süresi de değerlendirmeye katılmalıdır’ denilerek, kişilik haklarına
yapılan saldırının ulaştığı kitlenin, tazminat tutarının hesabında dikkate
alınması gerektiğinden bahsedilmektedir. Müvekkil mesleğinde elde ettiği
başarılar neticesinde birçok önemli görevler üstlenmiş, başsavcılık yapmış, en
son TMK Maddesi ile görevli ve yetkili Adana Savcısı olarak çalışmıştır.
Mesleğindeki üstün başarısı dolayısıyla meslektaşları ve adalet camiasında
tanınan, sevilen ve sayılan bir hukukçu olarak tanınmaktadır. Davalı tarafından
yapılan konuşmalar, müvekkilin saygınlığına zarar verdiği gibi, kamuoyu
nezdindeki itibarını da zedelemiştir.”
TEK
BİR SORUŞTURMA YOK
“Asılsız, yakışıksız ve toplumun hiçbir ferdi
tarafından kabul edilemez ithamlarla müvekkil, ailesi ve yakın çevresi
psikolojik sarsıntı yaşamışlardır. Zira davalı tarafından yapılan konuşmalarda
bahsi geçen hususların, çevresinde vatanseverliğiyle tanınan müvekkil ve
toplulumuz tarafından kabul edilebilir bir yanı olmadığı da ortadadır. Müvekkil
hakkında tek bir iddia ve soruşturma dahi yokken ve bu husus Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın
(TMK 10. Mad. İle görevli ve yetkili) B.M.2014/42 sayılı yazısı (EK-3) ile de
sabitken davalı tarafından yapılan konuşmalarda iddia olunan hususların bir
yasal dayanağı da bulunmamaktadır. Bu yönde Yargıtay'ın yerleşik içtihatları
mevcuttur.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2012/14094 E. 2012 /18740
K. Sayılı kararında özetle ‘Davacıya yönelik isnatta bulunulduğu ve davacının
kamu oyuna karşı hedef gösterildiği, iddiaların ispat olunmadığı, bu nedenle
yayının eleştiri sınırlarını aşarak davacının kişilik haklarına saldırı
oluşturduğu anlaşılmıştır’ denilmektedir.
Manevi tazminatın belirlenmesinde tarafların işgal
ettikleri makamlar da dikkate alındığına göre, sayın mahkeme tarafından manevi
tazminatın hesabında müvekkilin görevinin ve davalının işgal ettiği konum ve
makamın da özellikle dikkate alınması gerekmektedir. Yapılan saldırının
büyüklüğü, saldırı sayısının ısrarlı ve birden fazla oluşu, müvekkilde, ailesi
ve çevresinde meydana getirdiği manevi çöküntü ve tarafların işgal ettikleri makamlar
dikkate alındığında tarafımızdan talep edilen manevi tazminat miktarının
sembolik bir tutar olduğu ve davalı tarafta ekonomik bir çöküntüye yol
açmayacağı ortadadır.
Bunların yanında davalının konuşmalarında bahsedilen
kişinin müvekkil olduğuna dair de en küçük bir şüphe yoktur. Zira birçok haber
internet sitesi ve gazetelerde yer alan haberlerde müvekkilin ismi birçok kez
zikredilmiş hatta büyük bir kısmında da müvekkilin fotoğrafları kullanılmıştır.
‘Adana’da MİT TIR’larına yapılan operasyon’ denildiğinde müvekkil tarafından
yapılan operasyonun anlaşıldığı ve bu olayla ilişkilendirilen savcının da
müvekkil olduğu da tüm kamuoyunun malumudur. Bu nedenle matufiyete yönelik
muhtemel bir savunmanın da yersiz ve mesnetsiz olacağı aşikardır. 19 Ocak 2014'ten
bu yana gerek yazılı ve gerekse de görsel basında TIR operasyonu olarak haber
yapılan operasyonun müvekkil tarafından yapıldığı, müvekkilin adet hedef
gösterilerek fotoğraflarının dahi yayınlandığı ortada iken haberlerde
kastedilen kişinin müvekkil olduğu ve davalının da müvekkili kastettiği en
küçük duraksamaya yer bırakmayacak şekilde sabittir. Bu konuda Yargıtay'ın
birçok kararı mevcuttur.” radikal.com.tr
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: