Gazeteci-yazar Ahmet Nesin ve Serdar Öztürk, birlikte yaptıkları programda gündemdeki siyasal gelişmeleri tartıştı. Programın başında Nesin, Emine Erdoğan’ın Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik ettiği yönündeki sosyal medya paylaşımlarına değindi.
Ahmet Nesin, “Emine Erdoğan, ‘Recep’i tebrik etmiş.’ Ne diyorsun bu işe?” diye sordu.
Serdar Öztürk, bu ifadelerin yanlış anlaşıldığını belirterek şunları söyledi:
“Başlık öyle ama içerik öyle değil. Orada Mersin balığının geliştirilmesinde üstlendikleri rol nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ni tebrik ediyor. Ama bizim basın onu mizahi bir dile çevirmiş. Emine Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik ettiği haline getirmiş. Yani güzel bir espri. Umarım Cumhurbaşkanı'na hakaret davası açılmaz.”
“Osmanlıcı mantığın vücut bulmuş hali”
Ahmet Nesin, programın devamında AK Parti Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun “Kürtlerin de başkenti Ankara’dır” sözlerini gündeme getirdi.
Serdar Öztürk, bu sözleri “Osmanlıcı bir mantığın yansıması” olarak değerlendirerek şöyle konuştu:
“Erdoğan’ın bu konuyla ilgili yaptığı ve bizim de tartıştığımız Türk, Arap ve Kürt halkı diye üç tanım getirdiği mantığın, o Osmanlıcı mantığın vücut bulmuş hali. Aslında Ensarioğlu söylediği için şaşırılabilir ama mantık bir süredir Türkiye’de iktidarı elinde tutanların hep uygulamaya çalıştığı mantık. Zaten onun için sıkışıp kalmıyor muyuz? Türkiye’de bir medeni hukuk var, bir ceza hukuku var ama istedikleri bir İslamcı hukuk da var.”
Öztürk, sanatçılara ve kadınlara yönelik gözaltıların bu anlayıştan beslendiğini vurguladı:
“Kimisinin kılık kıyafetinden, kimisinin şarkı sözlerinden yargılanması bu ümmet mantığından kaynaklanıyor. Buna göre hukuk düzenini zorlayan geniş bir grup var ve bunlar iktidarda olmanın avantajlarını sonuna kadar kullanıyorlar. En son sanatçılara yapılan sözde ‘uyuşturucu operasyonu’ bile bu mantıkla ilgili. Çoğunun ne olduğunu bildikleri halde, onları kriminalize ederek toplumun gözü önünde küçük düşürmeye çalışıyorlar. Toplum uyuşturucuya bu kadar hassassa, 13-14 yaşındaki çocuklar nasıl bu kadar kolay erişebiliyor? Bu da ayrı bir çelişki.”
Ahmet Nesin ise, konuyu geçmişteki bir olaya bağlayarak şöyle konuştu:
“Erdoğan ilk iktidara geldiğinde İstanbul Milli Eğitim Müdürü uyuşturucuyla mücadelede arı eğitimi projesi başlatmıştı. 100 arıyı bir ay eğitiyorlar, sonra okul önlerinde salıyorlardı. Arılar uyuşturucu içen ya da satan öğrencileri sokuyordu. Ama o arıların ömrü üç hafta. Öyle bir ülke işte…”
“Devletin ajansı devletin fikrini yansıtmıyor diyebiliyor”
Serdar Öztürk, konuyu Mehmet Uçum’un Anadolu Ajansı’ndaki makalesine getirerek, metnin altındaki “Bu fikirler yazarına aittir” notuna dikkat çekti:
“Devletin ajansı, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili’nin makalesi için ‘Anadolu Ajansı’nın editoryal politikasını yansıtmayabilir’ diyor. Bu nasıl bir çelişki? Devletin ajansı devletin fikrini yansıtmıyor diyebiliyor. Görünen o ki bir fırça yenmiş, sonra da yazıya ince ayar yapılmış.”
Ahmet Nesin, bu notun sonradan eklenmiş olabileceğini belirtti:
“Yazıyı sen ilk gönderdiğinde o not var mıydı? Vardı. Sonradan mı eklediler? Okumadan yayınlamış olabilirler. Burası Türkiye işte.”
“Bu komisyon demokratikleşme için değil, Erdoğan’ın üçüncü adaylığı için”
Serdar Öztürk, Mehmet Uçum’un yazısındaki ifadeleri ve İmralı görüşmeleri tartışmasını şöyle yorumladı:
“Uçum’un yazısı, TBMM’de kurulan komisyonun İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşmesi tartışmalarına verilmiş bir yanıttır. Yazının sonunda ‘Hele Öcalan’a rağmen Öcalan’ı koruma yaklaşımı içinde olanlar geçiş sürecine zarar verir’ diyor. Altında da ‘Makalelerdeki fikirler yazarına aittir’ notu var.”
“Yazının ilk kısmı Bahçeli’nin açıklamalarıyla örtüşüyor. Bu sürecin devlet eliyle yürütüldüğü vurgulanıyor. Ama son bölümde birdenbire Erdoğan’ın ve AK Parti’nin yanında konumlanıp DEM Parti’ye yükleniyor. Sanki iki farklı elden çıkmış bir yazı gibi.”
Öztürk, bu çelişkili tutumun politik anlamını şöyle yorumladı:
“Eğer bu tavır Erdoğan’ın tavrıysa, o zaman bizim söylediğimiz yere doğru gidiyoruz. Bu komisyonun derdi demokratikleşme ya da Kürt sorununu çözmek değil. Erdoğan’ın üçüncü kez aday olabilmesi için bir planın parçası. Trump’la yapılan görüşmelerden, Netanyahu temaslarına kadar dış politika da buna göre kurgulanıyor. Erdoğan yeniden ‘barış kahramanı’ olarak sunuluyor. İçeride ise bu imaj, yeniden seçilme stratejisinin malzemesi haline getiriliyor.”
“Erdoğan artık ‘nasıl kazanırım’ın peşinde”
Ahmet Nesin, olası erken seçim senaryolarını değerlendirerek şunları söyledi:
“Erdoğan artık yeniden nasıl kazanırım’ın peşinde. Erken seçim kararı Meclis’ten çabucak geçer. Muhalefet buna hayır diyemez. Önemli olan Erdoğan’ın kazanabileceği bir tarihi seçmesidir. Eğer anketler bir ay sonra kazanabileceğini gösterirse hemen seçime gider. Çünkü beş yıl daha iktidarda kalmak, iki yıl beklemekten iyidir.”
“Ama şu anda Erdoğan ilk turda kazanacak gibi görünmüyor. İmamoğlu ve Yavaş aday olsa, Erdoğan ikinci tura bile kalamaz. Erdoğan artık seçimi değil, nasıl kazanacağını planlıyor.”
Serdar Öztürk ise iktidarın yerel seçim sonrası farklı bir yöntem izlediğini söyledi:
“İmamoğlu’nun tutuklanması iktidarın beklediği etkiyi yaratmadı. Bu yüzden Mansur Yavaş’a farklı bir plan hazırlanıyor. Onu gözaltına almak yerine, İçişleri Bakanlığı eliyle görevden almak ve ardından siyasi yasak getirmek daha olası.”
“Erdoğan aday olmak konusunda endişeli değil. Çünkü erken seçim kararı, Anayasa’daki boşluktan dolayı üçüncü adaylığına kapı açıyor. Ama asıl endişesi şu: Aday olsa bile ikinci tura kalamayabilir.”
Yorumlar
Kalan Karakter: