“Kurultayda beklenen değişiklik olmadı”
Serdar Öztürk, CHP’deki kurultay sürecine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Benim çok beklemediğim bir şey değildi. Ama bu kadar kongre yapmak partinin bir türlü asıl meselelerine dönememesi işte mitinglerde Özgür Özel'in elini rahatlayıp şöyle özellikle ekonomiden girip şöyle bir iktidar sallaması beklenirken kongrelerle gidiyor. Sanırım Bayrampaşa Belediyesi'nde miydi? Bir de belediye başkan vekili seçim vardı. O da ayrı bir garabet. Türkiye böyle gidiyor hukukla siyasetin iç içe geçtiği. Aslında Erdoğan hukukunun ne kadar siyaseti etkilemeye, siyaseti yönlendirmeye çalıştığını gördüğümüz böyle örnekler. Bundan sonra da olacak gibi geliyor bana. Yani kurultayda çok beklediğim bir değişiklik oldu mu? Olmadı. Bir bilemediğiniz iki kişi yer değiştirdi. İki kişi. Onun dışındakilerin hepsi isimler aynı. Üç ay sonra bir daha bir kurultay yapılır. Bu arada bir mahkeme başka bir karar verirse başka bir şey çıkar başınıza. Böyle biz bunları konuşa konuşa devam edeceğiz gibi görünüyor.” dedi.
“Türkiye’de hukuk değil Erdoğan hukuku var”
Ahmet Nesin ise kurultay sonrası hukuki sürece dikkat çekerek, “Yani hukuken mahkemenin düşmesi lazım diye düşünüyorum ben. Bu kongreden sonra. Ama dediğim gibi yani Türkiye'de hukuk yerine Erdoğan hukuku diye bir şey var. Ona göre karar alınacaklar. Senin dediğine göre Bayrampaşa'nın da iptal edebilme olasılığı var mahkeme tarafından” ifadelerini kullandı.
Öztürk, Nesin’in yorumuna şu sözlerle yanıt verdi: “Evet yani benim gördüğüm kadarıyla sosyal medyadan baktım oy pusulalarına. Mahkemeye gideceklerini zaten açıklamışlar. Muhtemelen CHP'nin itiraz edip yani CHP'nin itiraz edip iptal ettiği bir oy var. Şimdi AKP'nin de bir itiraz ettiği oy var. Onu iptal etmemişler. Mahkeme onu iptal eder. Türkiye'de siyaset işte böyle sandıktan değil de ya da demokrasi sandıktan değil de hukukun dizayn ettiği ya da Erdoğan hukukunun izin verdiği kadarıyla yürüyecekmiş gibi görünüyor. Bunların hepsi bana göre Erdoğan'ın yeniden seçilmesi için adım adım yapılan işlemler gibi geliyor. Daha önümüzdeki günlerde, aylarda neler göreceğiz kestirmek zor.”
“Belediye başkanlarının görevden alınması bir politika”
Belediye başkanlarının görevden alınma sürecine de değinen Öztürk, bunun iktidarın bilinçli bir politikası olduğunu savunarak şöyle dedi:
“Bu görevden alınan belediye başkanları için bir süredir AKP'nin izlediği bir politika. Ama bu ikircikli politika nasıl gidecek? Çünkü iktidar ortağı MHP'nin de bu konuda açıklamaları vardı. Demokrasi konusunda birtakım önerileri vardı. Tabii işte bu çelişkileri nasıl siyaseten açıklayacaklar vatandaşa, bunu nasıl anlatacaklar bu konu biraz karmaşık yani benim de kafamı kurcalıyor çünkü hem bir taraftan genel başkan yardımcınız genel başkanınız çıkıp demokrasi dersi vermeye kalkacak işte belediye başkanlarının tutuklamalarının doğru olmadığını tutuksuz yargılanmaları ve bir an önce iddianamelerinin yazılması gerektiğini söyleyecek. Ama öbür taraftan sizin belediye meclis üyeleriniz az ya da çok iktidar partisinden yana tavır koyup seçimde muhalefetin kazandığı yerleri işte meclisteki birtakım bu oylamalarla değiştirmeye çalışacak.”
Öztürk, Aydın Büyükşehir Belediyesi’nde yaşananları örnek göstererek, “Orası daha komik. Orada belediye başkanı meclis çoğunluğunu ele geçiremedi. Daha doğrusu AKP'ye geçerken istediği sayıda meclis üyesini değiştirtemedi. O yüzden şimdi mecliste işi zor çoğunluk hala CHP'de. Ama geçen video izledim. Red oyu verilmesine ve red oylarının çoğunlukta olmasına rağmen kabul edenler, kabul etmeyenler kabul edilmiştir deyip geçip gidiyor. Yani önümüzdeki günlerde buna benzer şeyler de görebiliriz belediye meclislerinde.” dedi.
“İçtihat kavramı bile siyasallaştı”
Öztürk, hukuk sistemindeki belirsizliklere de dikkat çekerek, “İçtihat şu demekmiş. Uygulanacak kuralın yasada ya da öf ve adet hukukunda açıkça ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde bulunmadığı durumlarda, yargıcın ya da hukukçunun görüşünden doğan yargı kuralı değerinde sonuç. Ne anladıysanız o. Ama işte herkes farklı farklı algılayabiliyor.” ifadelerini kullandı.
“Erdoğan partisini istihbarat raporlarıyla dizayn ediyor”
AK Parti’deki istifaları da değerlendiren Öztürk, bu sürecin Erdoğan’ın kontrolünde ilerlediğini savunarak şöyle devam etti:
“Erdoğan yani AKP Genel Başkanı olarak aynı zamanda Cumhurbaşkanı sıfatı taşıdığı için bence sadece Cumhurbaşkanı sıfatı değil, AKP Genel Başkanı sıfatıyla da ciddi bir istihbarat ağına sahip. Ve muhtemeldir ki Erdoğan'ın elinde il başkanlarının, ilçe başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, ondan üstündekileri söylemiyorum yani milletvekilleri, bakanları bunları söylemiyorum. Ya da genel merkez yöneticileri bence neredeyse haftalık ona rapor veriliyordur. Erdoğan bu raporlara göre partisini kendisinin seçilebileceği şekilde yeniden dizayn ediyor.”
Öztürk, bu sürecin sadece Erdoğan’ın seçimiyle ilgili olmadığını belirterek, “Erdoğan'dan sonra ne olacak? diye parti içinde ufak ufak başlayan hareketlerin de önünü kesmeye, onların hareket alanlarını daraltmaya, hatta onlarla görüşenlerin, onlarla konuşanların, eski deyimle istişare edenlerin bile önümüzdeki günlerde başının yanacağı bir döneme doğru gidiyoruz.” dedi.
“Bilgi akışı muhalefete yöneliyor olabilir”
Öztürk, bürokrasiden muhalefete bilgi akışı iddialarına da değinerek, “Geçen gün eski bir siyasetçi şöyle demiş. Erdoğan zayıfladığı için devletin bürokrasisinden işte CHP lideri Özgür Özel'e ciddi bir bilgi akışı var. Hatta bu Erdoğan'ın Trump'ın oğluyla İstanbul'da yaptığı görüşmenin CHP lideri Özgür Özel tarafından dillendirilmesini de buna bir örnek olarak vermiş.”
Ancak bu durumun yeni olmadığını vurgulayan Öztürk, “2024 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce de yine CHP o zamanki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu pek çok şey açıklamıştı. Ve aynı şey o zaman da söyleniyordu. İşte bürokrasi iktidarın koltuğunu sağlam görmediği için muhalefete bilgi veriyor diye bu benim bildiğim Türk siyasetinde yeni bir şey değil.” dedi.
Öztürk, bu bilgi akışının sadece Erdoğan’ı değil, diğer siyasi aktörleri de hedef alabileceğini belirterek, “Sadece Erdoğan'ı zor duruma sokmak için değil. Aynı zamanda örnek olarak söylüyorum Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ı da zor duruma sokmak için yapılmış bir şey olabilir.” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: