CHP'nin olağanüstü genel kurulunda oyların bin 171'ini alarak yeniden genel başkan seçildiğini hatırlatan gazeteci Serdar Öztürk, "Toplam 1276 oyun. 1171'ini alarak Özgür Özel yeniden genel başkan seçildi. Bu 105 oy protesto amaçlı da olabilir. Bazen yanlışlıkla da olabiliyor. Ama burada nasıl yanlışlık yaparlar oraya kadar gelmiş delegeler" dedi. 105 kişinin yanlışlık yapamayacağına dikkat çeken Ahmet Nesin de "105 kişi yanlışlık yapmaz. Hangi grup bilmiyorum. Koyu Kemalist grup olabilir belki bilemiyorum. Henüz dedikodusu çıkmadı gibi gözüküyor" diye konuştu.Kemal Kılıçdaroğlu'nun da oyunu kullandıktan sonra salondan ayrıldığına vurgu yapan Öztürk, "Kemal Bey de oyunu kullandıktan sonra gitti. O yüzden pek bir şey kalmadı ama şu özel yani önemli bence 812 oy almıştı. Söylenen Kemal Kılıçdaroğlu ile yarıştığı. İlk turunda 682, ikinci turunda 812 oy almıştı. Şimdi oyu 1171'e yükselmiş" dedi.Bahçeli'nin uzun süre sosyal medya ve parti üzerinden yayınladığı mesajlarla ve telefon aramaları ile hastalık sonrasında görüldüğünü anlatan Öztürk, "Biz Bahçeli'yi uzun süre sosyal medyadan yayınladığı, parti üzerinden yayınladığı mesajlarla bir de sağa sola telefonla aramasıyla hep hastalık sonrasını gördük. Ama ne olduysa o telefonla herkesle şakır şakır konuşan Bahçeli hiç konuşmadı. Önceden görüntü yok ses vardı, şimdi ses var görüntü yok. Önümüzdeki haftada itibaren hem ses hem görüntü gelir diye düşünüyorum ama yani benim öğrenebildiğim kadarıyla yine meclis çalışmalarını bir süre ara vermek zorundaymış. Doktorların tavsiyesi o yöndeymiş. Sanırım kamuoyundaki bu tartışmaları nerede görüntüsü bir fotoğrafı bile yok denilen o tartışmaları bitirmek için böyle bir şey düşünüldü ve yapıldı ama işte o da sizin söylediğiniz gibi saçları uzamış kendisi şöyle olmuş böyle olmuş gibi başka tartışmaları getirdi aslında sağlık üzerine bu kadar tartışma bana da doğru gelmiyor. Yani geçmiş olsun demek lazım. Sonuçta bir insan sağlıyor ama tabi politik anlamda Türkiye'nin kaderini etkileyen kararlarda ortak olduğu için biraz sonra bundan kamuoyu izliyor" diye konuştu.Mahir Polat'ın sağlık durumu, 300'e yakın gencin salıverilmesi ile ilgili süreci de konuşan Öztürk, "Bu içerideki 300'e yakın genç arkadaş ne olacak? İşte Mahir Polat'ın İBB Genel Sekreter Yardımcısının sağlık durumu nasıl çözümlenecek? Yani önümüzdeki hafta aslında hareketlik geçecek gibi görünüyor. Tabi Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurultayı da. Muhtemelen tartışılacak ama o kurultayda şu anda Özgür Özel genel başkanlığını tescil etmiş durumda" ifadelerine yer verdi.Erdoğan'ın bir konuşmada ""Diploma meselesini böyle saçma sapan tartışmaya dönüştüreceklerine bize gelip anlatsalardı, ikna etselerdi biz duruma esahtır diye ikna olurduk. Hırsızlık yapmadık deyip gelip anlatsalardı kavga etmek yerine biz ikna olurduk" gibi bir açıklaması vardı" diyen Nesin, "Kendini aklıyor esasında. 'Ben böyle yaptım. Siz niye yapmıyorsunuz' diyor" dedi.Erdoğan'ın Zafer Partisi ile ilişki kurarak başkanlık sisteminden vazgeçip, parlamenter sisteme dönmeyi dahil kabul edebileceği bir formül önerdiği ama bunun karşılığında işbirliği, ittifak yapılması yönündeki iddialar olduğunu öne süren Öztürk, "Bu biraz yanlış anlaşılmalara yada kurulan cümleler yanlış anlaşılmalara yol açtığı için öyle bir istifa oldu. Sonuçta genel başkan cezaevinde. Bu tartışma bizim zaman zaman konuştuğumuz Erdoğan'ın bu iktidarı devam ettirebilmek için ne kadar esneyebileceği konusunda bir fikir veriyor. Demek ki Erdoğan kendisi bütün yetkilerini koruyabildiği sürece adına başkanlık yada başbakanlık denilen sistemi yürütmeye kararlı görünüyor" dedi.
Ahmet Nesin ise "Yarı başkanlık sistemi yani. Şaka yolda Eccük ondan, Eccük ondan dediğim bu. Seçilirsem Edcük Cumhurbaşkanlığındaki makamımı ve dokunulmazlığını sürdürürüm. Seçilemezsem ben birinci parti olmak için işte bu Zafer Partisi'ydi, şuydu buydu beraber seçime gireriz, alırım. Eccük Başbakan olurum" derken Öztürk ise "Ama onun işte şu anda mevcut sistemde biraz sıkıntıları olabilir çünkü mevcut anayasa henüz ona izin vermiyor. Erdoğan'ın ciddi bir anayasa değişikliği paketi sunması gerekiyor ve bu pakette muhalefeti ikna etmesi gerekiyor" dedi.Nesin "Yarı başkanlık sistemine kim hayır der ve hangi gerekçeyle hayır der?" derken Öztürk bu soruya şöyle yanıt verdi:
"Yarı başkanlık ya da başkanlık sistemine nasıl hayır ya da evet denileceği konusu uzun bir tartışma gerektiriyor. Burada problem şu. Erdoğan'ın yetkileri devam ettiği sürece adına yarı başkanlık, başbakanlık ya da başkanlık deseniz ne değişecek? Anayasadan kaynaklanan çeşitli sıkıntılar var. Örneğin bunlardan biri Erdoğan böyle bir anayasa değişikliği yapsa muhalefetle anlaşıp en az bir yıl sonra anayasa değişikliği gündeme geliyor ve bir sonraki seçimde diye bir takım böyle maddeler var. O hukuki sıkıntıları aşmak zorunda. Elbette Erdoğan şu anda Cumhurbaşkanı olarak kullandığı bütün yetkileri Başbakan olarak da kullanmak isteyecektir. Erdoğan'ın burada açmazı Milliyetçi Hareket Partisi'nin de baştan beri kırmızı çizdiği olarak gösterdiği yüzde 50 artı bir. Şimdi hem Erdoğan'ın siyasi ortağı Milliyetçi Hareket Partisi bu tavrı gösteriyor. Hem de Erdoğan'ın danışmanlarından yani Erdoğan'ı çok seven ve Erdoğan için her şeyi göze alacak gibi yazılar yazan Hukuk İşleri Başkanı Mehmet Uçum'un var. Yüzde 50 artı 1 şartı orada durduğu sürece Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını belki eskiden olduğu gibi biraz daha pasif bir yöntem ama başbakanın bütün bu Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini kullanan bir yönteme doğru evrileceğini düşünüyorum. Biz bunu nerede gördük? Yakın siyasi tarihte Rusya'da gördük.""Erdoğan'ın kafasında iki basamaklı problem var"
Böyle bir durumun benzerinin Erdoğan'ın Abdullah Gül'le olan başbakanlığında yaşandığına atıfta bulunan Nesin, "Cumhurbaşkanı gibi sırf konuşulan kendisiydi başbakan olarak. Her türlü hakkı vardı ve bazı konularda da bana göre Abdullah Gül'e rağmen kararlarını aldırtıyor ve işletiyordu" derken Öztürk de şöyle dedi:"Bu doğru ama o zaman biraz daha sistem yani bu kuvvetler ayrılığına dayalı sistem biraz daha normale yakın. Normal olmasa bile yakın gidiyordu. Oradaki açmazları Erdoğan'ın yetki karmaşasından kaynaklanıyordu ama başkanlık sistemine geçtikten sonra ya da bu yeni Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra Erdoğan peyderpey kanunlardaki değişikliklerle bu haklarını öylesine genişletti ki şu anda Erdoğan bu yetkilerle başbakan ya da yarı başkanlık sistemine dönüş yapıp orada bir nevi başbakanın yetkilendirilmişi haline dönse bile ben muhalefetin bundan çok memnun kalacağını sanmıyorum çünkü insanların istediği ya da insanların talep ettiği bu değil. Son 10 gündür sokağa çıkan gençlerin özgürlük adı altında tırnak içinde söylüyorum. Tanımladıkları şey bu değil. Biz bunu o yüzden Rusya'ya getirmek istemiştim. Putin ve Medvedev arasındaki o dönüşümlü başkanlık ve başbakanlık sistemi aslında yasaları pek değiştirmeden yapılan bir sistemdi. Yani Putin çok güvendiği için yerleri değiştirmişlerdi. Ama Medvedev Putin'e zorluk çıkarmadı. Şimdi ben Erdoğan'ın Türkiye'de henüz o kadar çok güvendiği bir kişi olduğunu düşünmüyorum. Değiştiremez gibi geliyor ya da değiştirse bile güvenemez gibi geliyor o yüzden bütün bu yetkiler dururken bütün üye etkilerle görevini götürürken birdenbire hadi yarı başkanlığa dönelim Ben de kısıtlanmış yetkilerle başbakan olarak devam edeyim demesini ben sadece dokunulmazlıkla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Erdoğan'ın şu anda geçen gün sizle telefonla konuşurken arkadaşlarım da vardı yanımda. Hatta sizi dinlediler. Siz de bir şeyler söylediniz. Onların da hoşuna gitti. Orada tartışılan konu aslında herkes ona dikkat çekiyor. Şimdi Kenan Evren darbeyi yaptığında Türkiye'nin en güçlü insanıydı. Çok uzun yıllarda bu gücünü devam ettirdi. Sonunda da yani şey gereği, hayat gereği, öldü. Ama Kerem Evren öldüğünde erdi. Yani Kenan Evren bile bir gün, o cüntacılar bile bir gün mahkemeye çıkıp yargılandılar. İster hayatlarını kaybetsinler ister hayatta kalanlar vardı. Er olarak gittiler. Şimdi Erdoğan'ın bence en büyük korkusu siyaseten bu. Yani sadece iktidardan gittikten sonra elindeki gücü kaybetmek değil. Bir de hesap sorulması meselesi var. Evet o ciddi bir mesele ve yani kimisi şöyle düşünüyor ya anlaşılır bir biçimde bir anlaşma yapılır falan. Yok o işler öyle yürümüyor. Yani öyle bir garanti veremiyorsunuz. İşte Kenan Evren de. Evren bir geçici madde eklemiş idi. 15 numaralı madde. Evet, o bile kaldırıldı. O yüzden kimse şu anda Erdoğan'a böyle bir garantiyi yüzde yüz verecek noktada değil. Bir gün yarın bir iktidar kaldırdım ben bu anayasa değişikliği yeterli çoğunluğum var dediği zaman Erdoğan'ın yargılanma yolu açılabilir. Zaten Erdoğan'ın şimdi bu mevcut anayasaya göre bakanları da kendisi de görevde oldukları süre içinde o dokunulmazlıkta sahipler, o zırha sahipler. Milletvekilleri bu yılın 14 Mayıs'ına kadar çalışmak zorundalar. 14 Mayıs'ından sonra ancak emekliliği hak ediyorlar. Yeni seçilenler, ilk defa seçilenler diyor. Bu aynı şekilde Erdoğan'ın bakan olarak ilk defa atadıkları için de geçerli. Bunların da bakan olarak ileride emekli maaşı alabilmeleri için 14 Mayıs'a kadar bakanlık yapması gerekiyor. Şimdi bu sıkıntılı dönemde Erdoğan'ın kafasında birkaç tane çözmesi gereken sorun var. Bunların birincisi yine daha önce konuştuğumuz bir iki basamaklı bir Erdoğan'ın çözüm bulması gerekiyor. Bunlardan biri önce seçimlerin erkele alınması şartı var. Erdoğan'ın Bahçeli ile beraber milletvekili sayısı mecliste böyle bir kararı çıkarmaya yetmiyor. Şimdi bir şey bulmak zorunda. DEM'i sadece katsa yetmiyor. O yüzden Erdoğan olabildiğince belki de istemeyeceği kadar taviz vermek zorunda önce adaylığının önü açılması için sonra bu yetmiyor. Adaylığın önü açılsa bile yüzde elli artı bir oy alması gerekiyor. Bu ikinci problemi Erdoğan'ın. Bunun ikisini aşabilmesi için Erdoğan'ın mutlaka bir anayasa değişikliğine ihtiyacı var. Bu anayasa değişikliğinin işte birincisi Erdoğan'ın üçüncü kez seçilmesinin önünü açacak. Ama Erdoğan sadece buna yetinmek istemiyor. Yani aday olmasının önündeki engelin kalkmasının üstüne bir de o yüzde elli artı bir şartının düşmesi gerektiğine inanıyorum. Ama bu konuda MHP de destek vermiyor. Öyle olduğu için Erdoğan sanki problemin yüzde ellisini çözmüş ama diğer %50'sini çözememiş gibi görünüyor. Yani çözemeyecek gibi görünüyor. O zaman MHP'nin belki dışında belki MHP'nin de içinde olacağı ama muhalefetin kesinlikle destek vereceği bir anayasa değişikliğine ihtiyacı var."
Ahmet Nesin ise "Yarı başkanlık sistemi yani. Şaka yolda Eccük ondan, Eccük ondan dediğim bu. Seçilirsem Edcük Cumhurbaşkanlığındaki makamımı ve dokunulmazlığını sürdürürüm. Seçilemezsem ben birinci parti olmak için işte bu Zafer Partisi'ydi, şuydu buydu beraber seçime gireriz, alırım. Eccük Başbakan olurum" derken Öztürk ise "Ama onun işte şu anda mevcut sistemde biraz sıkıntıları olabilir çünkü mevcut anayasa henüz ona izin vermiyor. Erdoğan'ın ciddi bir anayasa değişikliği paketi sunması gerekiyor ve bu pakette muhalefeti ikna etmesi gerekiyor" dedi.Nesin "Yarı başkanlık sistemine kim hayır der ve hangi gerekçeyle hayır der?" derken Öztürk bu soruya şöyle yanıt verdi:
"Yarı başkanlık ya da başkanlık sistemine nasıl hayır ya da evet denileceği konusu uzun bir tartışma gerektiriyor. Burada problem şu. Erdoğan'ın yetkileri devam ettiği sürece adına yarı başkanlık, başbakanlık ya da başkanlık deseniz ne değişecek? Anayasadan kaynaklanan çeşitli sıkıntılar var. Örneğin bunlardan biri Erdoğan böyle bir anayasa değişikliği yapsa muhalefetle anlaşıp en az bir yıl sonra anayasa değişikliği gündeme geliyor ve bir sonraki seçimde diye bir takım böyle maddeler var. O hukuki sıkıntıları aşmak zorunda. Elbette Erdoğan şu anda Cumhurbaşkanı olarak kullandığı bütün yetkileri Başbakan olarak da kullanmak isteyecektir. Erdoğan'ın burada açmazı Milliyetçi Hareket Partisi'nin de baştan beri kırmızı çizdiği olarak gösterdiği yüzde 50 artı bir. Şimdi hem Erdoğan'ın siyasi ortağı Milliyetçi Hareket Partisi bu tavrı gösteriyor. Hem de Erdoğan'ın danışmanlarından yani Erdoğan'ı çok seven ve Erdoğan için her şeyi göze alacak gibi yazılar yazan Hukuk İşleri Başkanı Mehmet Uçum'un var. Yüzde 50 artı 1 şartı orada durduğu sürece Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını belki eskiden olduğu gibi biraz daha pasif bir yöntem ama başbakanın bütün bu Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini kullanan bir yönteme doğru evrileceğini düşünüyorum. Biz bunu nerede gördük? Yakın siyasi tarihte Rusya'da gördük.""Erdoğan'ın kafasında iki basamaklı problem var"
Böyle bir durumun benzerinin Erdoğan'ın Abdullah Gül'le olan başbakanlığında yaşandığına atıfta bulunan Nesin, "Cumhurbaşkanı gibi sırf konuşulan kendisiydi başbakan olarak. Her türlü hakkı vardı ve bazı konularda da bana göre Abdullah Gül'e rağmen kararlarını aldırtıyor ve işletiyordu" derken Öztürk de şöyle dedi:"Bu doğru ama o zaman biraz daha sistem yani bu kuvvetler ayrılığına dayalı sistem biraz daha normale yakın. Normal olmasa bile yakın gidiyordu. Oradaki açmazları Erdoğan'ın yetki karmaşasından kaynaklanıyordu ama başkanlık sistemine geçtikten sonra ya da bu yeni Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra Erdoğan peyderpey kanunlardaki değişikliklerle bu haklarını öylesine genişletti ki şu anda Erdoğan bu yetkilerle başbakan ya da yarı başkanlık sistemine dönüş yapıp orada bir nevi başbakanın yetkilendirilmişi haline dönse bile ben muhalefetin bundan çok memnun kalacağını sanmıyorum çünkü insanların istediği ya da insanların talep ettiği bu değil. Son 10 gündür sokağa çıkan gençlerin özgürlük adı altında tırnak içinde söylüyorum. Tanımladıkları şey bu değil. Biz bunu o yüzden Rusya'ya getirmek istemiştim. Putin ve Medvedev arasındaki o dönüşümlü başkanlık ve başbakanlık sistemi aslında yasaları pek değiştirmeden yapılan bir sistemdi. Yani Putin çok güvendiği için yerleri değiştirmişlerdi. Ama Medvedev Putin'e zorluk çıkarmadı. Şimdi ben Erdoğan'ın Türkiye'de henüz o kadar çok güvendiği bir kişi olduğunu düşünmüyorum. Değiştiremez gibi geliyor ya da değiştirse bile güvenemez gibi geliyor o yüzden bütün bu yetkiler dururken bütün üye etkilerle görevini götürürken birdenbire hadi yarı başkanlığa dönelim Ben de kısıtlanmış yetkilerle başbakan olarak devam edeyim demesini ben sadece dokunulmazlıkla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Erdoğan'ın şu anda geçen gün sizle telefonla konuşurken arkadaşlarım da vardı yanımda. Hatta sizi dinlediler. Siz de bir şeyler söylediniz. Onların da hoşuna gitti. Orada tartışılan konu aslında herkes ona dikkat çekiyor. Şimdi Kenan Evren darbeyi yaptığında Türkiye'nin en güçlü insanıydı. Çok uzun yıllarda bu gücünü devam ettirdi. Sonunda da yani şey gereği, hayat gereği, öldü. Ama Kerem Evren öldüğünde erdi. Yani Kenan Evren bile bir gün, o cüntacılar bile bir gün mahkemeye çıkıp yargılandılar. İster hayatlarını kaybetsinler ister hayatta kalanlar vardı. Er olarak gittiler. Şimdi Erdoğan'ın bence en büyük korkusu siyaseten bu. Yani sadece iktidardan gittikten sonra elindeki gücü kaybetmek değil. Bir de hesap sorulması meselesi var. Evet o ciddi bir mesele ve yani kimisi şöyle düşünüyor ya anlaşılır bir biçimde bir anlaşma yapılır falan. Yok o işler öyle yürümüyor. Yani öyle bir garanti veremiyorsunuz. İşte Kenan Evren de. Evren bir geçici madde eklemiş idi. 15 numaralı madde. Evet, o bile kaldırıldı. O yüzden kimse şu anda Erdoğan'a böyle bir garantiyi yüzde yüz verecek noktada değil. Bir gün yarın bir iktidar kaldırdım ben bu anayasa değişikliği yeterli çoğunluğum var dediği zaman Erdoğan'ın yargılanma yolu açılabilir. Zaten Erdoğan'ın şimdi bu mevcut anayasaya göre bakanları da kendisi de görevde oldukları süre içinde o dokunulmazlıkta sahipler, o zırha sahipler. Milletvekilleri bu yılın 14 Mayıs'ına kadar çalışmak zorundalar. 14 Mayıs'ından sonra ancak emekliliği hak ediyorlar. Yeni seçilenler, ilk defa seçilenler diyor. Bu aynı şekilde Erdoğan'ın bakan olarak ilk defa atadıkları için de geçerli. Bunların da bakan olarak ileride emekli maaşı alabilmeleri için 14 Mayıs'a kadar bakanlık yapması gerekiyor. Şimdi bu sıkıntılı dönemde Erdoğan'ın kafasında birkaç tane çözmesi gereken sorun var. Bunların birincisi yine daha önce konuştuğumuz bir iki basamaklı bir Erdoğan'ın çözüm bulması gerekiyor. Bunlardan biri önce seçimlerin erkele alınması şartı var. Erdoğan'ın Bahçeli ile beraber milletvekili sayısı mecliste böyle bir kararı çıkarmaya yetmiyor. Şimdi bir şey bulmak zorunda. DEM'i sadece katsa yetmiyor. O yüzden Erdoğan olabildiğince belki de istemeyeceği kadar taviz vermek zorunda önce adaylığının önü açılması için sonra bu yetmiyor. Adaylığın önü açılsa bile yüzde elli artı bir oy alması gerekiyor. Bu ikinci problemi Erdoğan'ın. Bunun ikisini aşabilmesi için Erdoğan'ın mutlaka bir anayasa değişikliğine ihtiyacı var. Bu anayasa değişikliğinin işte birincisi Erdoğan'ın üçüncü kez seçilmesinin önünü açacak. Ama Erdoğan sadece buna yetinmek istemiyor. Yani aday olmasının önündeki engelin kalkmasının üstüne bir de o yüzde elli artı bir şartının düşmesi gerektiğine inanıyorum. Ama bu konuda MHP de destek vermiyor. Öyle olduğu için Erdoğan sanki problemin yüzde ellisini çözmüş ama diğer %50'sini çözememiş gibi görünüyor. Yani çözemeyecek gibi görünüyor. O zaman MHP'nin belki dışında belki MHP'nin de içinde olacağı ama muhalefetin kesinlikle destek vereceği bir anayasa değişikliğine ihtiyacı var."