Suriye’de Alevilere yönelik katliamlar, Türkiye’nin politik tutumu, İran’ın bölgedeki rolü ve uluslararası aktörlerin etkisi gibi konuları derinlemesine ele alan ikili, çarpıcı analizlerde bulundu.
Ahmet Nesin, yayına Suriye’de Alevilere yönelik katliamları gündeme getirerek başladı. Nesin, Türkiye’deki analiz çevrelerinde bir ay öncesine kadar İran’ın zayıflığı üzerine yoğunlaşan tartışmaların, katliamların medyaya yansımasıyla yön değiştirdiğini belirtti. Nesin’in değerlendirmeleri şöyle:
“Konu çok ama bu Alevilere yapılan katliamla başlamak istiyorum. İlginç bir şey var Türkiye'de analizciler arasında. Bundan bir ay önce bu öyle bir katliam başlamadan ya da başlamış ama bu kadar medyaya yansımadan önce İran şöyle mahvoldu, İran böyle mahvoldu falan diyorlardı. Şimdi Alevi işini o mahvolmuş İran yapıyor tartışmaları var. Yani HTŞ falan filan iyi çocuk onlar, onlar yapmıyor. HTŞ zaten demokrat şeriatçı. Bu çıkacak şimdi. Yani Türkiye'de de bu uygulanma için demokrat şeriatçılık. Demokrat dincilik DD diye bir şey çıkartacaklar.”
Nesin, HTŞ’nin (Hayat Tahrir el-Şam) “demokrat şeriatçı” bir imajla sunulmaya çalışıldığını ve bu söylemin Türkiye’de de bir karşılık bulabileceğini iddia etti. Resmi rakamlara göre 700-800 civarında kişinin hayatını kaybettiğini ifade eden Nesin, bu sayının daha yüksek olabileceğini savundu.
“Erdoğan’ın Sessizliği ve Bölgedeki Rolü Üzerine Şüphelerim Var”
Ahmet Nesin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde sessiz bir tutum sergilediğine dikkat çekti. Erdoğan’ın ekonomiyle ilgili açıklamalarına rağmen Suriye meselesinde az konuştuğunu belirten Nesin, bölgedeki kaosun Türkiye’nin dahliyle bağlantılı olabileceği şüphesini dile getirdi:
“Şimdi her şeyden elini ayağını çekmiş gibi gözüken bir Erdoğan var. Yani bu ne açılıma ne Türkiye Suriye işte ne oluyor ne bitiyor falan filan. Çok az demeç veriyor. Hala rakamlarla konuşuyor. İşte enflasyon şöyle düştü, düştü, şu oldu bu oldu. Uyanık da bir şey. Enflasyonu zaten düşecek. Faiz oranını yükselterek düşürdükleri enflasyonu şimdi düşerken indirmeye başladılar ve sonunda bakın benim dediğim oldu diyecek ama tabii insanların alım gücü değişmedikten sonra enflasyonun düşmesinin eksiğe bile gitse hiçbir anlamı yok. Ama bunu diyecek yani.”
Nesin, Erdoğan’ın enflasyon politikalarını manipüle ederek bir başarı hikayesi yaratmaya çalıştığını öne sürdü. Ayrıca, Suriye’deki karışıklıkta HTŞ’nin yanı sıra Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve SADAT gibi aktörlerin rolü olabileceğini şu sözlerle sorguladı:
“Şimdi de hiçbir şey konuşmazken, bu konuda çok az konuşurken, Suriye'yi karıştıran o mudur? Bu işin içinde HTŞ’yle beraber ÖSO’da var mıdır? Sadat var mıdır? Sadat’ın yetiştirdikleri mi yapıyordur? diye bir kuşkum var.”
“Katliamı Yapanlar Videoları Çekiyor”
Serdar Öztürk ise Suriye’den gelen görüntülerin vahametini vurguladı. Katliamların failler tarafından kaydedildiğini belirten Öztürk, bu durumun olayın vahşetini daha da gözler önüne serdiğini ifade etti:
“Orada bulunanlardan özel olarak gönderilen videoları seyretmişsinizdir. Ben de bir kısmını artık seyredemedim. Çünkü gerçekten çok kötü görüntüde bir de işin garibi katliamı yapanlar çekiyor. Katliama uğrayanlar değil de katliamı yapanlar tarafından çekilmiş.”
Öztürk, HTŞ ve ÖSO’nun yanı sıra Türki Cumhuriyetlerden gelen cihatçıların bu katliamlarda rol oynadığını uzun süredir öngördüklerini belirtti:
“Ama bunun ayak seslerini biz daha önce programlarda sizinle birlikte dillendirmiştik. Bunun böyle gitmeyeceğini. Bu HTŞ'nin içinde bu ÖSO’cuların ya da işte özellikle Türki Cumhuriyeti üzerinden Suriye'ye gelen o cihatçıların sonuçta kendilerine döneceklerini böyle bir katliama yol açacakları belliydi.”
“İran’ı Suçlamanın Altında Başka Nedenler Yatıyor”
Serdar Öztürk, İran’ın katliamlardan sorumlu tutulmasının altında daha karmaşık bir stratejinin yatabileceğini savundu. İran’ın kuzeyinde Azerbaycan Türklerine yönelik olayların az bilindiğini ve bu durumun bir iç savaş hazırlığı olabileceğini söyledi:
“Aslında İran'ı suçlamalarının altında yatan nedeni ben şöyle açıklamak istiyorum. Peki şu anda tıpkı bu Suriye'de Alevilere yapılan bu katliamın bir süre hiç dillendirilmemesi gibi şu anda İran'da bazı olaylar dillendirilmiyor. Çok az bir kesim tarafından biliniyor. O da İran'ın kuzeyindeki İran Azerilerini çıkarmaya başladıkları ya da çıkarmaya çalıştıkları olaylar. Aslında orada da birtakım gelişmeler var. Ama henüz bize bizim basınımıza yansımış değil ve benim okuyabildiğim kaynaklardan bundan işte Azerbaycan’ı sorumlu tutan özellikle de Aliyev’i sorumlu tutan ve İsrail’in ve Amerika Birleşik Devletleri’nin talebi üzerine bu Kuzey İran’da bu tür gösterileri organize ettiği söylenen Azerbaycan’ın bir miktar önümüzdeki döneme dair işaret ediyor.”
Öztürk, Suriye’deki kaosun artarak devam edeceğini ve İran’ın kuzeyindeki gelişmelerin dikkatle izlenmesi gerektiğini vurguladı.
“Trump’ın Açıklamaları Bir İşaret Fişeği”
Serdar Öztürk, ABD’nin eski Başkanı Donald Trump’ın son açıklamalarını da değerlendirdi. Trump’ın dikkat dağıtıcı açıklamalar yaparak İran’a yönelik bir hazırlık içinde olabileceğini öne sürdü:
“Birkaç gün önce Trump’ın açıklamalarının satır arasında da bu vardı. Ben şuna inanmaya başladım. İşte Trump bir dönem Erdoğan’ın yaptığı gibi şimdi pek yapacak zaman bulamıyor sanırım. Dünyanın gözünü başka yerlere çevirip, bu meşhur canbaza bak hikayesinde olduğu gibi işte ne bileyim. Bir gün bakıyorsunuz Kanada’yla ilgili bir şey açıklıyor. Öbürsü gün, Grönland’la ilgili bir şey açıklıyor. Panama Kanalı ile ilgili açıklıyor. Geliyor Gazze ile ilgili birtakım uçuk kaçık projeleri paylaşıyor falan. Bence bunları yaparken perde arkasında İran konusunda ciddi ciddi İsrail’le birlikte birtakım hazırlıklarda bulunuyorlar.”
Öztürk, Trump’ın İran’a yönelik hazırlıkların sinyalini verdiğini ve bu hazırlıkların Suriye’deki Alevi katliamlarıyla bağlantılı olabileceğini belirtti:
“Suriye’deki Alevi katliamının Kuzey İran’da ayaklanmaların çok da tesadüfen olmadığını düşünmüyorum. Bunun yanı sıra bölgede İran’ın gittikçe yalnızlaştırılmak içinde Amerika’nın çok ciddi bir çaba harcadığını görüyoruz.”
“Türkiye Kayıtsız Kalırsa Tehlike Kapıda”
Serdar Öztürk, Türkiye’nin Suriye’deki katliamlara kayıtsız kalmasının iç güvenlik açısından riskler doğurabileceğini ifade etti. Türkiye’nin geçmişteki Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarını hatırlatan Öztürk, şunları söyledi:
“Türkiye’ye etkiler mi? Şu anda etkilemezmiş gibi görünüyor ama Türkiye akıllıca bir hareket yapmaz ise önümüzdeki günlerde bu katliamı durdurma anlamında pek çaba göstermez ise bence yakın gelecekte Türkiye için de Türkiye’nin içinde de öyle tehlikelerin olma olasılığı var. Çünkü bizim geçmiş tecrübelerimizde bir Maraş katliamı var, bir Çorum var, bir Sivas katliamı var. Yani o mantık Türkiye’de hala ciddi derecede.”
Öztürk, Türkiye’nin Suriye’deki olaylara taraf olması gerektiğini, aksi halde benzer bir şeriatçı mantığın Türkiye’yi de tehdit edebileceğini savundu:
“Türkiye kendi iç güvenliği için Suriye’deki bu olaylarda taraf olmalıdır diye düşünüyorum ama olur mu sorusuna evet yanıtını veremiyorum hâlâ.”
“AK Parti’nin Tabanı ve Bürokrasisi Eksik”
Ahmet Nesin, AK Parti’nin ideolojik bir tabana sahip olmadığını ve bürokrasi eksikliği yaşadığını belirtti. Nesin, bu durumu Turgut Özal dönemiyle kıyaslayarak şu yorumu yaptı:
“Ben hala AKP’nin iki şeyinin olmadığına inanıyorum. Bu Turgut Özal için de geçerliydi ama Turgut Özal gene de bürokrasiden geldiği için onun biraz daha alternatifi vardı. Söylediğim şu, kişi partisi olduğu için AKP; bir seçmeni var ama tabanı yeni yeni gençlik kollarından oluşmaya başladı ama bir CHP tabanı, bir MHP tabanı gibi bir taban yok. Her zaman püf diye gidip başka bir parti de kendini arayacak, bulmaya çalışacak bir taban var.”
Nesin, Erdoğan’ın Fethullah Gülen’in bürokrasisinden yararlandığını, ancak Gülen’le yollar ayrıldığında MHP bürokrasisine yöneldiğini ifade etti:
“Erdoğan iktidara geldiğinde bürokrasisi olmadığı için Fethullah Gülen gibi bir isimle… Gülen’in bürokrasinden yararlandı. Ciddi bir şekilde yararlandı. Çünkü o okullar bürokrat yetiştirmek için kurulmuş okullar zaten.”
Serdar Öztürk, Nesin’in aksine Erdoğan’ın ideolojik bir taban yerine çıkar ilişkilerine dayalı bir taban oluşturduğunu savundu:
“Ama Erdoğan’ın kendi dışındaki bürokrasinin yarattığı bir yönetim şekli var. Kimi zaman Erdoğan’a rağmen… Nereden baksanız 20 yıl içinde çok sayıda çıkar ilişkisi kuruldu. Yani evet dediğiniz gibi belki bir ideolojik taban yok ama Erdoğan onun yerine bir çıkar ilgisi tabanı olur. O insanları ya da grupları bir arada tutan önemli bir aktör.”
Öztürk, bu tabanın ekonomik çıkarlarla beslendiğini ve Erdoğan’ın bu sistemi bilinçli bir şekilde sürdürdüğünü belirtti:
“Bu tabanın en önemli özelliği işte 20 yılın özellikle son 10 yılında ekonomik nedenlerle oluşan bir taban var. Bunlar ihalelerde böyle, devletin yaptığı işlerde böyle işte vergi konusunda, vergi afları, teşvikler konusunda böyle yaratılmış bir bürokratik taban var. Bu bürokratik taban bu çıkar ilişkisi devam ettiği sürece Erdoğan’dan kopamazlar.”
Öztürk, Erdoğan’ın MHP ile ittifakından tam memnun olmadığını ve bazı bürokratik kararlara şaşırdığını düşündüğünü ekledi:
“Vedat Milor’a soruşturma açılmasına şaşırdığını düşünüyorum. Ve de ne oluyoruz falan dediğini düşünüyorum. Ya buna Bilal bile şaşırmıştır diye düşünüyorum.”