

Değerli Dostlar, siyasi
partilerimizin kıyasıya yarıştıkları bir alan da parti üye sayılarıdır.
Parti üye sayısının
rakiplerinden daha fazla olması ciddi bir üstünlük ve böbürlenme vesilesi
olmaktadır.
Üye sayılarına dair rakamlar
ortalıkta eksik yanlış uçuşmaktadır. Sizlere rakam vererek bu ortama katkı
sağlamaya niyetim yok.
AKP’nin Türkiye’de ve İzmir’de
en çok üyeye sahip parti olduğu bellidir.
Bu sayısal üstünlüğün değeri,
AKP’li sayın bir bakanın, bir tören esnasında uğradığı protesto sonrasında,
kendi il başkanına yaptığı; “Bu kadar üyeye sahip olduğunuzu
söylüyorsunuz ama bir bakanınızın yuhalanmasını önleyemiyorsunuz, nerde sizin
üyeleriniz” sitemi ile sıfırlanmaktadır.
O zaman, siyasi parti üyeliklerinde kantite mi, kalite mi, önemlidir
sorusu daha önem kazanmıyor mu?
Siyasi partilerin, üye sayılarını
arttırmak için düzenledikleri kampanyalar yanında bu üyelerin parti aidiyetlerinin
de arttırılması daha mı az önemlidir?
Bu iki sorudan sonra alanımı
daraltarak konuyu CHP özelinde irdelemeye çalışacağım.
Öncelikle CHP açısından seçmen
ve üye kavramlarının açığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun benimde
birine şahit olduğum parti içi konuşmalarında; seçmen ve üye
ayırımına büyük bir önem atfettiği bilinmektedir.
Değerli dostlar siyasi parti
üyeliğinin ilk ve en önemli kriteri aidat diye bilinir. Örgütüne aidat
ödemeyen bir kişi üyelikten söz edemez etmemelidir.
Seçmenden aidat alınamaz.
Aidat sadece üyeden alınır. Aidat üyenin görevidir.
Hadi bunlar benim kişisel görüşüm olsun. CHP tüzüğü daha farklı şeyler
mi söylüyor dersiniz?
CHP Tüzüğü’nün 7nci maddesi
üyenin görev ve hakları bölümü (a) bendi: üyeler “Bağlı oldukları ilçe
başkanlıklarına yılda 12 – 120 TL arasında aidat verirler” der.
Tüzüğün bu emri açık seçik ve
herkesin anlayabileceği şekilde orada duruyor.
Üyelik şartının birinci koşulu olan aidat ödeme görevi
üyeler tarafından tam olarak ve zamanında yerine getiriliyor mu?
Örgüt yöneticileri üye kayıt
defterlerine baksın o defterler kimin üye kimin seçmen
olduğunu kendilerine söyleyecektir.
Af zafiyet doğurur.
“Aidat yükümlülüğünü yerine getirmeyen üyeler Parti içi seçme ve seçilme
haklarını kullanamazlar” gibi
kuvvetli bir tüzük emri varken; niye her mahalle delege seçimleri öncesi bu
kesin tüzük emri devreden çıkarılır?
Parti üyeliğinin kendisine
verdiği ilk görevi yerine getirmemenin haklı ve makul bir gerekçesi olabilir
mi?
Örgütün kendisine yüklediği ilk
ve en temel görevi yapmayan bir üyeye; seçme ya da seçilme hakkını kullandırmak
kendi ayağına kurşun sıkmak değilmidir?
Üyelik çok iradi bir karar gerektirir. Birey olmakla bir siyasi partiye
üye olmak arasında kuvvetli bir ilişki
mevcuttur.
Sosyal Demokrat Partilerde bu ilişki köklü, yerleşik, geleneksel
motivasyonel unsurlara kadar dayanır.
Ülkeyi ve dünyayı değiştirmek,
daha yaşanası, savaşsız sömürüsüz bir dünya özlemini gerçekleştirmek üzere;
siyasi bir faaliyet için partiye üye olan kişinin, aidat ödememek gibi bir
garabetin içine düşmesini, hem kişinin hem de örgütün zafiyetinde aramak
gerekmez mi?
Tüzük üyeden beklenenleri; “Öncelikle ve özellikle üyesi
bulundukları sandık
çevresinden başlayan bir görev ve sorumluluk duygusu içinde, parti
çalışmalarına katılırlar”
şeklinde tanımlamaktadır.
Parti üyeden, bulunduğu “sandık
çevresinde” siyasi çalışma yapmasını bekliyor.
Aidatını ödemeyen bir üyenin
ciddi bir siyasi çalışma icra edeceğine inanmak için fazlaca iyimser olmak
gerekiyor.
İşte bu nedenle seçmen
kim? üye kim? sorusunun yanıtını aramak önemlidir.
Kitle partileri elbette üye sayılarının
çok olmasını önemserler ve bunu arttırmayı isterler.
Bir kitle partisi olan CHP içinde bu durum doğrudur, anlaşılabilir ve desteklenmelidir.
CHP toplumdaki değişik sınıf ve
kültürlerden birçok kişiyi bünyesine dâhil ederek toplumsal spektrumunu
genişletmelidir.
Bu yaparken; parti üyeliğine özendirmek ve siyasi süreçlere katılma motivasyonunu
arttırıcı yöntemleri ve yaratıcı uygulamaları kamuoyuna sunmak CHP’ni
diğerlerinden farklılaştıracaktır.
Yeni katılacak üyelere sağlıklı
ve üretken bir siyasi çalışma ortamı vaat etmek, dostluk ve dayanışma
değerlerinin içselleştirildiği demokratik bir siyasi yol haritası ile kariyer
imkânlarını göstermek parti üyeliğine özendirici olmanın hiç kuşkusuz iyi
uygulamalarıdır.
Parti üyeliği aidiyeti başarılı siyasi çalışma yapmanın kolaylaştırıcı bileşenidir.
Üyenin partiye olan aidiyetinin yüksekliği ve sağlamlığı; parti görüşlerinin propagandasını
yapma gücünü ve potansiyelini arttırıcı etkisi dolayısıyla çok önem taşır.
Özgür bireylerde yaratılacak parti
üyeliği motivasyonu ve parti aidiyeti, yazının başında
değinilen üyelik koşullarının yerine getirilmesi sorununun panzehiridir.
Güçlü parti aidiyeti olan üyelerin yürüteceği siyasi çalışmalar partinin siyasi başarısının da
sigortası olacaktır.
İşte bu yüzden kaç üyemiz var? sorusu kadar
üyelerimiz kim? sorusu da aynı derecede önemli ve değerlidir.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: