Gazeteciler Ahmet Nesin ve Serdar Öztürk, 31 Mart seçimleri sonrası başta Van olmak üzere yaşanan siyasi süreçleri konuştu.
Van’da yaşanan olaylara değinen Ahmet Nesin, “YSK karıştı, RTÜK karıştı, AKP karıştı. Geri kalanlar sosyal demokratlar, demokratlar, sosyalistler, Kürtler bir araya geldi. İlk defa bu kadar omuz omuza mücadele sonucunda YSK il seçim kurulunun hatasını düzeltti. AKP allak bullak, MHP de karışık” dedi.
Devlet Bahçeli’nin açıklamasına değinen Serdar Öztürk, “’Yüzde 16,62’lik oy oranımız Cumhur İttifakına güç kattık’ demiş. Ama çarptım, topladım, böldüm çıkardım. Bir türlü 16.62’yi nereden buldu onu göremedim. Çünkü 4,9 oyu var” diye konuştu.
‘Bahçeli matematiği ve mantığı diye bir şey var’ diyen Ahmet Nesin, “Tek başına Bahçeli kaç yerde seçime girmiş 22 il. Kaç tane ilimiz var 81. Bir de il gibi ilçeler var. 4’te 1’inde girmiş neredeyse. Oyunu dörtle çarpmış. AKP’ye kıyak olsun diye biraz kısmış. Türkiye’nin bu modern matematik, cebir, formel mantık hepsinin yanında bir de Bahçeli matematiğini çözmesi lazım. Ben bunu bu şekilde çözdüm diye düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.
MHP’nin 31 Mart seçimlerinden bir önceki dönem bir büyükşehri olduğunu ve şu anda hiçbir büyükşehri kazanamadığını söyleyen Serdar Öztürk, “20 küsür ilde girmiş. Daha önce 10 il belediye başkanlığı varmış. 8’e düşmüş. İlçelerde de 31 Mart’a kadar 122 belediyesi kalmış. Bir öncekine göre 23 belediye kaybetmiş. Herhalde kaybettikleriyle seçime girmedikleri arasındaki farkı toplayıp sonra bir şeyle çarpıp 4’e bölüp bir sonuç çıkıyor herhalde. 4,99 oyu var. Yüzde 5 bile değil” dedi.
Son günlerde yaşananlarda özellikle Van’da MHP’nin parmağının olması halinde Erdoğan’ın MYK’da sızdırılan konuşmasını da göz önüne alınınca AKP-MHP kavgasının işaret fişeği olduğuna dikkat çeken Serdar Öztürk, “Bu iş çok fazla uzun sürmeyecek gibi. Ben de Erdoğan’ın ne tavır takınacağını merak ediyorum. Bütün gözler Erdoğan’ın bu hesabı nasıl yaptığıyla ilgili… Türkiye’nin önümüzdeki dört yılı Erdoğan’ın bugünlerde yapacağı bu hesaba bağlı gibi görünüyor” şeklinde konuştu.
“Erdoğan AKP’yi sattı” başlıklı bir yayın yaptığını söyleyen Ahmet Nesin, “Erdoğan yalakalarını dinledikçe tabi bunlar ikiye ayrılıyor. Onların içinde şöyle bir umut var. Erdoğan’sız AKP de hala devam etme yalakalığı gibi bir yalakalık var. Esasında Erdoğan onları satarken AKP’de Erdoğan’ı sattı gibi bir hisse kapıldım” dedi.
Söz konusu durumun karşılıklı olup olmadığını söyleyen Öztürk, “Ben bu konuda çok emin değilim. AKP’nin Erdoğan’ı sattığı kadar AKP’nin de Erdoğan’ı satmış olma ihtimali çok yüksek. Burada asıl önemli olan şu. Erdoğan’ın ne yapacağı? Bütün MYK konuşmasında özet olarak çıkarıldığında tek bir kelime var. Hain ve ihanet” dedi.
Ahmet Nesin, Erdoğan’ın ilk defa kendi partisine böyle bir şey söylediğini aktarırken Serdar Öztürk de “Mesela ihanetin içinde şu var mı? İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterdiği Hamza Dağ’ın bütün seçim afişlerinde AKP’nin logosunu kullanmaması bu ihanetin içinde sayılıyor mu? Orada şöyle bir problem var. Hamza Dağ üzerinden yorumlarsak, onun da içinde bulunduğu AKP’de bir yapı var. Bu gençlik yapısı deniliyor. Bu seçimde pek çok belediye başkanı adayının belirlenmesinde ciddi etkili oldular. Hatta il bazında belediye meclis üyeliklerinin belirlenmesinde de çok etkili oldular. Bu parti içinde ciddi bir kırılmaya, ayrışmaya neden oldu. Eğer bu gün AKP’li seçmenin sandığa gitmemesi örnek gösteriliyorsa bunda büyük oranda bu kadronun yarattığı bu yeni yapının etkisi var. Erdoğan işaret ettiği hainlik bu yapıdan kaynaklanıyorsa Erdoğan daha önce bunu yaptığı gibi alır eline kılıcı doğrar. Partiyi düzeltmeye çalışır. Ama şunu fark etmek lazım. Erdoğan ile beraber AK Parti son on yıldır girdiği bütün seçimlerde eriyor. Aynı zamanda Erdoğan da eriyor” şeklinde konuştu.
Oy anlamında Erdoğan’ın daha fazla eridiğini söyleyen Nesin, “Bunu söylüyorum. Kimseyi de inandıramıyorum. Küçük partilerin oyunu çıkarttığınızda Erdoğan AKP’nin altında oy alıyor” dedi.
Kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan algıya dikkat çeken Öztürk, “Hatayı yapan AKP’nin teşkilatları, Erdoğan aslında en iyisini yapmaya çalıştı. Hala Erdoğan’ın oyu partisinin üzerinde. O yüzden de Erdoğan eğer partisinin teşkilatlarını 20 yıl önceki fikriyata döndürebilirse Erdoğan bir sonraki seçimden yine partisiyle birlikte birinci parti olarak çıkar gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bence bu çok doğru bir görüş değil. Çünkü sadece Erdoğan’da değil artık AKP’nin teşkilatlarında da ciddi bir yıpranmışlık var. Hangi ilçeye giderseniz gidin bu Erdoğan’ın iktidarının ekonomik politikalarının ciddi etkilerini onlar da görüyor. Ve vatandaştan ciddi bir tepki alıyorlar. Bu seçimlerde kararsız olan yada sandığa gitmeyen yada sandığa gitse bile AKP’nin dışında başka partiye oy veren çok ciddi bir kitle var. Bu Türkiye’nin hemen hemen her yerinde böyle. Aslında CHP’nin yükselişinin temel nedenlerinden biri de bu. AKP seçmenindeki değişiklik. Kararını değiştirerek iktidara bir ders verme niteliği. Sanki AKP teşkilatları ve seçmeni kendi partisine bir ders vermek istedi. Bu sonuca geldi. Burada tabi en önemli etkenlerden biri MHP ve Devlet Bahçeli” şeklinde konuştu.
Türkiye’de merkez sağın bir türlü oluşamadığını, birtakım insanların harcanacağını öne süren Ahmet Nesin, “Türkiye'nin merkez sağ bir türlü oluşmuyor. Seksenden itibaren, darbeden itibaren onun için bu süreç önemli. Şimdi Erdoğan diyor ki ya da diyorlar ki herkes Erdoğan'ın konuşmasından da o çıkıyor. MYK’dan da olsun işte genel başkan yardımcılarından da olsun. İşte seçim işlerinden ya da bakanlardan da olsun birtakım insanları harcayacaklar. Peki AKP de bu dönemde şöyle bir ses yükselir mi ki cılız da olsa yükselecek gibi geliyor. Peki babam senin hiç mi suçun yok? Sen bizi değiştiriyorsun da sen niye değişmiyorsun, sen niye değiştirmiyoruz? Hamza dağ çıkışlı tamam şimdi anlattın oranını bilmiyorum parti içindeki ama AKP buraya doğru gidebilir mi? Ya da AKP’den ayrılanlar oy vermeyenler ile beraber Hamza Dağ’la beraber Erdoğan karşı bir parti mi çıkar merkez sağ bir parti mi çıkar mesela” dedi.
Şu anda bu kesimin aklında yeni bir siyasi parti kurmak yada bir siyasi partiyi yükseltmek gibi bir niyet olmadığını söyleyen Serdar Öztürk, “Ama söylediğinize yüzde 100 katıldığım bir yer var. Erdoğan bir fatura keseceğini söyledi. Özellikle MYK toplantısında ama MYK toplantısında keseceğini söylediği fatura kime ait olduğunu çok belli etmedi. Orada akla şöyle bir şey geliyor. Bakanlara kesseniz, 17 bakan sürekli seçim çalışmasındaydı. Tamam onlar başarısız oldu sayılır. Zaten bakan dediğiniz şey Cumhurbaşkanı sekreteryası. Başkanlık sistemi içinde bakanların bürokratik özellikle dışında siyasi görevleri yok. Zaten siyasetten de gelmiyor. Meclisten de seçilmiyor. Meclisin içinden seçemediğin için de teşkilatlardan yada meşhur deyimle halkın içinden gelenleri bakan yapamıyor. Onlara bu seçim faturasını kesseniz onlar diyecek ki ‘Ben ne yapayım? Sahada çalıştım. Teşkilat çalışmadı. Biz ne kadar gidersek gidelim hiçbir etkimiz olmadı. Faturayı bize keserken yüzde 60’ını bize kesin yüzde 40’ını da kendinize kesin’ derlerse ne olacak? Ki derler. Sonuçta hep beraber yürüdüler. Erdoğan az asılmadı seçimlere. Birçok ile gitti. Yerel yönetimle merkezi yönetim aynı partide olmazsa sorun olur, buraya doğalgaz gelmez, deprem yardımları yapılmaz dedi. Tehdit ettiği konuşmaları da vardı. Bütün bunları konuştuğunuzda bakan değiştirseniz ne olur? Hiçbir şey değişmez. Sistem zaten Erdoğan’ın iki dudağı arasında işliyor. O zaman da AKP teşkilatları şunu deme hakkına sahipler. Evet bu seçimin sorumluluğunu biz üstlenelim ama sizin birtakım ekonomik kararlarınız örneğin Nas diye yola çıktınız. Faiz yüzde 50’ye oturdu. Ekonomi politikalarında yanlışlık var. Maliyeden sorumlu olarak getirdiğiniz bakanınız yoksulların yararına hiçbir iş yapmıyor. Bunun kabahati tek başına biz üstlenmeyelim. Hep birlikte faturasını ödeyelim derse ne olacak? Erdoğan başkanlıktan geri mi çekilecek. Mümkün görünmüyor. Bir de Erdoğan’ın önünde uzunca süre dört yıl boyunca hiç seçim yok. Erdoğan’ın şu anda önünde iki temel sorunu var. Bu sorunlardan biri kendi iktidarının süresini uzatmak. İkincisi de iktidarda kalabilmek için yeterli oy sayısını mümkün olduğunca en aza düşürmek” dedi.
Serdar Öztürk Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerini kaybedeceğini düşündüğünü öne sürerken Ahmet Nesin de “Bu bir güven oylaması. Avrupa, Batı bizim baktığımız gibi bakmıyor. Hatta Ortadoğu da bizim baktığımız gibi bakmıyor. Erdoğan ne kadar hala ‘Cumhurbaşkanıyım’ dese de Batıya gittiği görüşmelerde ona bakış şu şekilde değişecek. ‘Sayın Erdoğan siz belediye seçimleri de olsa güven oyunu alamadınız. 37’ye 35’siniz. Siz bir ana muhalefet partisisiniz. Konuşun ama pek ciddiye almıyoruz’ demeyecekler mi?” dedi. Öztürk ise Erdoğan’ın bu durumu ciddiye almayacağını düşündüğünü söyledi.
Van’da yaşanan olaylara değinen Ahmet Nesin, “YSK karıştı, RTÜK karıştı, AKP karıştı. Geri kalanlar sosyal demokratlar, demokratlar, sosyalistler, Kürtler bir araya geldi. İlk defa bu kadar omuz omuza mücadele sonucunda YSK il seçim kurulunun hatasını düzeltti. AKP allak bullak, MHP de karışık” dedi.
Devlet Bahçeli’nin açıklamasına değinen Serdar Öztürk, “’Yüzde 16,62’lik oy oranımız Cumhur İttifakına güç kattık’ demiş. Ama çarptım, topladım, böldüm çıkardım. Bir türlü 16.62’yi nereden buldu onu göremedim. Çünkü 4,9 oyu var” diye konuştu.
‘Bahçeli matematiği ve mantığı diye bir şey var’ diyen Ahmet Nesin, “Tek başına Bahçeli kaç yerde seçime girmiş 22 il. Kaç tane ilimiz var 81. Bir de il gibi ilçeler var. 4’te 1’inde girmiş neredeyse. Oyunu dörtle çarpmış. AKP’ye kıyak olsun diye biraz kısmış. Türkiye’nin bu modern matematik, cebir, formel mantık hepsinin yanında bir de Bahçeli matematiğini çözmesi lazım. Ben bunu bu şekilde çözdüm diye düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.
MHP’nin 31 Mart seçimlerinden bir önceki dönem bir büyükşehri olduğunu ve şu anda hiçbir büyükşehri kazanamadığını söyleyen Serdar Öztürk, “20 küsür ilde girmiş. Daha önce 10 il belediye başkanlığı varmış. 8’e düşmüş. İlçelerde de 31 Mart’a kadar 122 belediyesi kalmış. Bir öncekine göre 23 belediye kaybetmiş. Herhalde kaybettikleriyle seçime girmedikleri arasındaki farkı toplayıp sonra bir şeyle çarpıp 4’e bölüp bir sonuç çıkıyor herhalde. 4,99 oyu var. Yüzde 5 bile değil” dedi.
Son günlerde yaşananlarda özellikle Van’da MHP’nin parmağının olması halinde Erdoğan’ın MYK’da sızdırılan konuşmasını da göz önüne alınınca AKP-MHP kavgasının işaret fişeği olduğuna dikkat çeken Serdar Öztürk, “Bu iş çok fazla uzun sürmeyecek gibi. Ben de Erdoğan’ın ne tavır takınacağını merak ediyorum. Bütün gözler Erdoğan’ın bu hesabı nasıl yaptığıyla ilgili… Türkiye’nin önümüzdeki dört yılı Erdoğan’ın bugünlerde yapacağı bu hesaba bağlı gibi görünüyor” şeklinde konuştu.
“Erdoğan AKP’yi sattı” başlıklı bir yayın yaptığını söyleyen Ahmet Nesin, “Erdoğan yalakalarını dinledikçe tabi bunlar ikiye ayrılıyor. Onların içinde şöyle bir umut var. Erdoğan’sız AKP de hala devam etme yalakalığı gibi bir yalakalık var. Esasında Erdoğan onları satarken AKP’de Erdoğan’ı sattı gibi bir hisse kapıldım” dedi.
Söz konusu durumun karşılıklı olup olmadığını söyleyen Öztürk, “Ben bu konuda çok emin değilim. AKP’nin Erdoğan’ı sattığı kadar AKP’nin de Erdoğan’ı satmış olma ihtimali çok yüksek. Burada asıl önemli olan şu. Erdoğan’ın ne yapacağı? Bütün MYK konuşmasında özet olarak çıkarıldığında tek bir kelime var. Hain ve ihanet” dedi.
Ahmet Nesin, Erdoğan’ın ilk defa kendi partisine böyle bir şey söylediğini aktarırken Serdar Öztürk de “Mesela ihanetin içinde şu var mı? İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterdiği Hamza Dağ’ın bütün seçim afişlerinde AKP’nin logosunu kullanmaması bu ihanetin içinde sayılıyor mu? Orada şöyle bir problem var. Hamza Dağ üzerinden yorumlarsak, onun da içinde bulunduğu AKP’de bir yapı var. Bu gençlik yapısı deniliyor. Bu seçimde pek çok belediye başkanı adayının belirlenmesinde ciddi etkili oldular. Hatta il bazında belediye meclis üyeliklerinin belirlenmesinde de çok etkili oldular. Bu parti içinde ciddi bir kırılmaya, ayrışmaya neden oldu. Eğer bu gün AKP’li seçmenin sandığa gitmemesi örnek gösteriliyorsa bunda büyük oranda bu kadronun yarattığı bu yeni yapının etkisi var. Erdoğan işaret ettiği hainlik bu yapıdan kaynaklanıyorsa Erdoğan daha önce bunu yaptığı gibi alır eline kılıcı doğrar. Partiyi düzeltmeye çalışır. Ama şunu fark etmek lazım. Erdoğan ile beraber AK Parti son on yıldır girdiği bütün seçimlerde eriyor. Aynı zamanda Erdoğan da eriyor” şeklinde konuştu.
Oy anlamında Erdoğan’ın daha fazla eridiğini söyleyen Nesin, “Bunu söylüyorum. Kimseyi de inandıramıyorum. Küçük partilerin oyunu çıkarttığınızda Erdoğan AKP’nin altında oy alıyor” dedi.
Kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan algıya dikkat çeken Öztürk, “Hatayı yapan AKP’nin teşkilatları, Erdoğan aslında en iyisini yapmaya çalıştı. Hala Erdoğan’ın oyu partisinin üzerinde. O yüzden de Erdoğan eğer partisinin teşkilatlarını 20 yıl önceki fikriyata döndürebilirse Erdoğan bir sonraki seçimden yine partisiyle birlikte birinci parti olarak çıkar gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bence bu çok doğru bir görüş değil. Çünkü sadece Erdoğan’da değil artık AKP’nin teşkilatlarında da ciddi bir yıpranmışlık var. Hangi ilçeye giderseniz gidin bu Erdoğan’ın iktidarının ekonomik politikalarının ciddi etkilerini onlar da görüyor. Ve vatandaştan ciddi bir tepki alıyorlar. Bu seçimlerde kararsız olan yada sandığa gitmeyen yada sandığa gitse bile AKP’nin dışında başka partiye oy veren çok ciddi bir kitle var. Bu Türkiye’nin hemen hemen her yerinde böyle. Aslında CHP’nin yükselişinin temel nedenlerinden biri de bu. AKP seçmenindeki değişiklik. Kararını değiştirerek iktidara bir ders verme niteliği. Sanki AKP teşkilatları ve seçmeni kendi partisine bir ders vermek istedi. Bu sonuca geldi. Burada tabi en önemli etkenlerden biri MHP ve Devlet Bahçeli” şeklinde konuştu.
Türkiye’de merkez sağın bir türlü oluşamadığını, birtakım insanların harcanacağını öne süren Ahmet Nesin, “Türkiye'nin merkez sağ bir türlü oluşmuyor. Seksenden itibaren, darbeden itibaren onun için bu süreç önemli. Şimdi Erdoğan diyor ki ya da diyorlar ki herkes Erdoğan'ın konuşmasından da o çıkıyor. MYK’dan da olsun işte genel başkan yardımcılarından da olsun. İşte seçim işlerinden ya da bakanlardan da olsun birtakım insanları harcayacaklar. Peki AKP de bu dönemde şöyle bir ses yükselir mi ki cılız da olsa yükselecek gibi geliyor. Peki babam senin hiç mi suçun yok? Sen bizi değiştiriyorsun da sen niye değişmiyorsun, sen niye değiştirmiyoruz? Hamza dağ çıkışlı tamam şimdi anlattın oranını bilmiyorum parti içindeki ama AKP buraya doğru gidebilir mi? Ya da AKP’den ayrılanlar oy vermeyenler ile beraber Hamza Dağ’la beraber Erdoğan karşı bir parti mi çıkar merkez sağ bir parti mi çıkar mesela” dedi.
Şu anda bu kesimin aklında yeni bir siyasi parti kurmak yada bir siyasi partiyi yükseltmek gibi bir niyet olmadığını söyleyen Serdar Öztürk, “Ama söylediğinize yüzde 100 katıldığım bir yer var. Erdoğan bir fatura keseceğini söyledi. Özellikle MYK toplantısında ama MYK toplantısında keseceğini söylediği fatura kime ait olduğunu çok belli etmedi. Orada akla şöyle bir şey geliyor. Bakanlara kesseniz, 17 bakan sürekli seçim çalışmasındaydı. Tamam onlar başarısız oldu sayılır. Zaten bakan dediğiniz şey Cumhurbaşkanı sekreteryası. Başkanlık sistemi içinde bakanların bürokratik özellikle dışında siyasi görevleri yok. Zaten siyasetten de gelmiyor. Meclisten de seçilmiyor. Meclisin içinden seçemediğin için de teşkilatlardan yada meşhur deyimle halkın içinden gelenleri bakan yapamıyor. Onlara bu seçim faturasını kesseniz onlar diyecek ki ‘Ben ne yapayım? Sahada çalıştım. Teşkilat çalışmadı. Biz ne kadar gidersek gidelim hiçbir etkimiz olmadı. Faturayı bize keserken yüzde 60’ını bize kesin yüzde 40’ını da kendinize kesin’ derlerse ne olacak? Ki derler. Sonuçta hep beraber yürüdüler. Erdoğan az asılmadı seçimlere. Birçok ile gitti. Yerel yönetimle merkezi yönetim aynı partide olmazsa sorun olur, buraya doğalgaz gelmez, deprem yardımları yapılmaz dedi. Tehdit ettiği konuşmaları da vardı. Bütün bunları konuştuğunuzda bakan değiştirseniz ne olur? Hiçbir şey değişmez. Sistem zaten Erdoğan’ın iki dudağı arasında işliyor. O zaman da AKP teşkilatları şunu deme hakkına sahipler. Evet bu seçimin sorumluluğunu biz üstlenelim ama sizin birtakım ekonomik kararlarınız örneğin Nas diye yola çıktınız. Faiz yüzde 50’ye oturdu. Ekonomi politikalarında yanlışlık var. Maliyeden sorumlu olarak getirdiğiniz bakanınız yoksulların yararına hiçbir iş yapmıyor. Bunun kabahati tek başına biz üstlenmeyelim. Hep birlikte faturasını ödeyelim derse ne olacak? Erdoğan başkanlıktan geri mi çekilecek. Mümkün görünmüyor. Bir de Erdoğan’ın önünde uzunca süre dört yıl boyunca hiç seçim yok. Erdoğan’ın şu anda önünde iki temel sorunu var. Bu sorunlardan biri kendi iktidarının süresini uzatmak. İkincisi de iktidarda kalabilmek için yeterli oy sayısını mümkün olduğunca en aza düşürmek” dedi.
Serdar Öztürk Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerini kaybedeceğini düşündüğünü öne sürerken Ahmet Nesin de “Bu bir güven oylaması. Avrupa, Batı bizim baktığımız gibi bakmıyor. Hatta Ortadoğu da bizim baktığımız gibi bakmıyor. Erdoğan ne kadar hala ‘Cumhurbaşkanıyım’ dese de Batıya gittiği görüşmelerde ona bakış şu şekilde değişecek. ‘Sayın Erdoğan siz belediye seçimleri de olsa güven oyunu alamadınız. 37’ye 35’siniz. Siz bir ana muhalefet partisisiniz. Konuşun ama pek ciddiye almıyoruz’ demeyecekler mi?” dedi. Öztürk ise Erdoğan’ın bu durumu ciddiye almayacağını düşündüğünü söyledi.