15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra ve 2016 senesinde kurulan Araştırma Komisyonu'nun AKP'li başkanı, dönemin Burdur milletvekili, eski savcı Reşat Petek, söz konusu raporu kendi internet sitesinde yayımladı. 667 sayfalık raporun tamamına 'Reşat Petek Hukuk' sitesinden erişebilirsiniz.
"Tarihi gerçekleri ters yüz eden bir açıklama"
Reşat Petek, geçtiğimiz günlerde Halk Tv'den İsmail Saymaz'a verdiği mülakatta raporun açıklanmamasına ilişkin tepkilerini dile getirmişti. Raporu tamamlayıp 2017 yılında Meclis Başkanlığı'na sunduklarını belirten Reşat Petek, Saymaz'ın "Rapor neden yayınlanmadı?" sorusuna şöyle yanıt vermişti:
"Onu TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a sorabilirsiniz. Veya İsmail Kahraman'a (dönemin Meclis Başkanı).. Biz Kahraman'a teslim ettik. (Rapor) Tekemmül etti. Ama meclis genel kurulunda görüşülmedi. İşin özeti bu. Meclis'in web sitesinde 'Komisyon raporu vermedi, hükümsüzdür' diye bir cümle yazılı. Bu tarihi gerçekleri tersyüz eden bir açıklama. Böyle bir şey yazılmaması lazım. Doğru değil. Gerçeği yansıtmıyor."
Raporun sunumunda sözlerine yer veren Reşat Petek, şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye, coğrafi konumu ve tarihi misyonu itibariyle tüm zamanların en önde gelen aktör ülkelerinden birisi olmuştur. Bin yıllık devlet tecrübesiyle dünya tarihinin çok önemli bir bölümünde belirleyici bir güç konumunda bulunmuş olan ülkemiz, bu birikim ve gücünü hiçbir zaman menfi yönde kullanmamış, aksine gerek bölge halklarının gerekse dünyanın farklı bölgelerindeki mazlumların huzur ve refahı için çalışan bir iyilik odağı olmaya gayret etmiştir. Bununla birlikte, dünyanın emperyalist güçleri ile sömürü odaklı küresel sistem tarafından sürekli olarak rahatsız edilmiş; bu bağlamda, itinayla kurulan ve/veya desteklenen illegal yapılar ve terör örgütleri marifetiyle iç işlerimizde daimi olarak problemler yaşamamıza zemin hazırlanmıştır. Çok partili döneme geçilmesinden çok kısa bir süre sonra gerçekleştirilen 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, ardından muhtıralar dönemi, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve 28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleştirilen postmodern darbe, sınırlarımızın ötesinde kurgulanarak vizyona sokulmuş olağanüstü durumlar olarak, Türkiye’nin her bakımdan zayıflamasını hedeflemiş ve ne yazık ki, bunda belli ölçülerde başarılı da olunmuştur. Yıllar içerisinde her gün biraz daha netleştiği ve kesinleştiği üzere, uluslararası sistemin aktörleri, başka birçok ülkede olduğu gibi, ülkemiz merkezinde de darbe gibi demokrasi dışı uygulamaları kurgulamak ve yönetmekle kalmayıp, tüm zamanlarda büyük kayıplar yaşamamıza sebep olan terör örgütleri marifetiyle de sürekli olarak problemlerle boğuşarak enerjimizi tüketmemize zemin hazırlamışlardır. Yakın tarihimizde ülkemizi sürekli olarak meşgul etmiş örgütlerin başında hiç kuşkusuz PKK terör örgütü gelmektedir. 1970’lerin sonlarında kurulan mezkûr bölücü örgüt, 1980’lerin ortasından bugüne kadar, binlerce asker ve güvenlik personelimizin şehit olması ve yine başta bölge insanımız olmak üzere, binlerce vatandaşımızın can vermesiyle sonuçlanan kanlı eylemlere imza atmıştır. Devletimizin özellikle son birkaç yıldır, büyük bir başarıyla PKK terör örgütünün kökünü kurutma konusunda yürüttüğü çok yönlü mücadelede (hukuki, askeri, sosyolojik, ekonomik vs.) büyük başarılar elde edilmiş; bu konuda, belki de en önemli aşama olarak söz konusu eli kanlı örgüt bölge insanı tarafından yalnızlığa terk edilmiş, hatta bölge insanının direnişiyle karşılaştığı için çok büyük güç kaybına uğramıştır. Fakat ne acıdır ki, tam da, PKK ile mücadelede önemli başarıların elde edildiği, örgüt tamamen bitirilmek üzere olduğu bir dönemde 30 Mayıs 2013 günü başlayan çevre hareketi görünümlü Gezi Parkı kalkışması ve hemen akabinde yürürlüğe konulan 17-25 Aralık 2013 yargı darbesi girişimiyle çirkin yüzünü gösteren Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile yeni ve ağır bir mücadele dönemine girilmek durumunda kalınmıştır."
"FETÖ dini cmeaat görünümlü bir formatta yapılandı"
Reşat Petek, sunumunda FETÖ'nün legal zeminlerde varlığını güçlendirirken bir yanda da başta TSK olmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatı olmak üzere kamu kurumlarına sızdığı ve buralardaki derin kadrolaşma vasıtasıyla paralel bir devlet yapısı kurmaya çalıştığı bunun da 17-25 Aralık 2013 sonrası süreçte her gün ve her yeni olay aracılığıyla biraz daha anlaşıldığı ifadelerine yer verdi.
Raporun sunumu şöyle devam etti:
"Dini cemaat görünümlü bir formatta yapılanan FETÖ’nün, bir yandan eğitim, yardımlaşma vs. legal zeminlerde varlığını güçlendirirken, diğer yandan da, başta Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatı olmak üzere, kamu kurumlarına sızdığı ve buralardaki derin kadrolaşma vasıtasıyla paralel bir devlet yapısı kurmaya çalıştığı, 17-25 Aralık 2013 sonrası süreçte her gün ve her yeni olay aracılığıyla biraz daha anlaşılmış; nihayet FETÖ, uluslararası sistemin de “açık” desteğini alarak 15 Temmuz 2016 Cuma gecesi askeri darbe ve işgal hareketine kalkışabilmiştir. Mezkûr örgütün akıllara durgunluk verecek bir ihanet içerisine girerek gerçekleştirdiği darbe ve işgal girişiminin sadece kendi teröristleri marifetiyle olmadığı, aksine çok güçlü bir dış destek aldığı ise, darbe gecesinden itibaren her geçen gün biraz daha netleşmektedir. Bu bağlamda, FETÖ elebaşını barındıran ve iade etmemek konusunda bütün uluslararası kuralları, teamülleri ve sıkça dillendirdiği “stratejik ortaklık” iddialarını hiçe sayarak direnen Amerika Birleşik Devletleri ve batının egemen devletleri tarafından sergilenen anlaşılamaz ve açıklanamaz tutum, dünyanın demokrasi tarihine kara bir leke olarak işlenecek düzeylere ulaşmıştır. 15 Temmuz 2016, Fetullah Gülen’in korunup kollanarak barındırıldığı Pensilvanya’dan yönettiği FETÖ/PDY’nin kanlı darbe girişiminin gerçekleştiği gün olarak tarihe geçmiştir. Bu olayın bir yönüdür. Diğer taraftan 15 Temmuz 2016, bu kanlı darbe girişimi ve ihanete karşı, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Başbakan Sayın Binali Yıldırım ve seçilmiş meşru Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine bağlı bütün asker, polis, memur ve görevliler, siyasi partiler, iletişimi en iyi şekilde sağlayan medya mensupları, salalar ve dualarla motivasyon sağlayan din görevlileri ve istiklal ve istikbali için ölümü göze alarak darbecilere geçit vermeyen Aziz Milletimizin direniş ve yeniden diriliş tarihi olmuştur. Rahmetle ve şükranla andığımız şehitlerimiz, gazilerimiz vardır. Bu nedenle 15 Temmuz, Şehitleri Anma Demokrasi ve Milli Birlik Günü kabul edilmiştir. Ülke ve millet olarak hepimizi çok derinden etkileyen bu kanlı darbe girişimi ihanetinin iç ve dış boyutlarıyla çok yönlü incelenmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kurulan ve grubu bulunan dört partimizin katılımıyla oluşturulan Araştırma Komisyonumuz çalışmalarına 04.10.2016 tarihinde başlamış, 04.01.2017 tarihine kadar yürüttüğü çalışmalar süresince yaşanan darbe girişimini derinlemesine araştırmış, görev süresinin bitiminden itibaren raporun TBMM Başkanlığına sunulduğu 12.07.2017 tarihine kadar rapor yazım faaliyeti titizlikle devam ettirilmiştir. Konunun hassasiyetine binaen, bütün üyeleriyle birlikte ve son derece titiz bir şekilde görev yapmış olan Komisyonumuz, çalışma süresi içerisinde 22 adet toplantı yapmış; ayrıca, darbe gecesi darbeci suikastçıların hedefindeki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile değerli ailesinin konakladığı otelin bulunduğu (Muğla) Marmaris ilçesi, Cumhurbaşkanımızın helikopter ile intikal ederek özel uçakla İstanbul’a uçtuğu Dalaman Havalimanı, darbecilerin hava saldırısı sonucu 44’ü özel harekatçı olmak üzere 51 şehit verdiğimiz Ankara Gölbaşı Özel Harekat Dairesi Başkanlığı, Özel Harekat Ankara Şube Müdürlüğü, yine darbecilerin iletişim ve haberleşmeyi kesmeye yönelik saldırıları sonucu 2 şehit verdiğimiz TÜRKSAT, 17 Şehidimizin bulunduğu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Çengelköy Polis Merkezi, Atatürk Havalimanı Uçuş Kulesi, Özel Harekat İstanbul Şube Müdürlüğü, darbe girişiminin önlenmesinde 38 şehidimizle sembolleşen bir mekan olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde incelemelerde bulunmuştur. Meclis bünyesinde yapılan toplantılar ve Meclis dışı incelemeler kapsamında; aralarında askeri ve sivil üst bürokratlar, emniyet teşkilatına mensup üst düzey yöneticiler, gazeteciler, yazarlar, işletme sahipleri, 15 Temmuz gazileri ve cemaat görünümlü olduğu dönemlerde bu hain yapı içinde yer almış kişilerden oluşan toplam 141 kişi Komisyonumuzca dinlenmiş ve söz konusu kişilerin aktardığı çok önemli bilgiler ve Komisyon Üyelerimiz tarafından yöneltilen sorulara vermiş oldukları cevaplar eksiksiz bir şekilde komisyon tutanaklarına kaydedilmiş ve raporumuza işlenmiştir. Bu dinlemeler çerçevesinde, ihanet şebekesi ve terör örgütü FETÖ/PDY konusunda, en eski dönemlerden günümüze kadarki süreçte yaşananlar en ince ayrıntısına kadar öğrenilmeye gayret edilmiş, ulaşılan kıymetli bilgiler raporumuz kapsamında ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşılmıştır. Gerçekleştirilen bu yerinde incelemeler ve Komisyonumuza davet edilen ilgililerin dinlenmesinin yanı sıra, FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen ve yıllara yayılan faaliyetleri çerçevesinde çok sayıda kamu kurumuna yazılar yazılarak, konuyla ilgili bilgi ve belge talebinde bulunulmuş; sağlanan çok sayıda bilgi ve belge çalışmalarımız kapsamında dikkatle değerlendirilmiştir. Komisyonumuz, rapor içeriğinde ayrıntılı olarak görüleceği üzere, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarından tam zamanlı ve yarı zamanlı görev yapmak üzere, alanlarında liyakat sahibi uzmanlar, bürokratlar ve öğretim üyelerini resmi kanallarla davet edip görevlendirerek kendilerinden araştırma konumuzla ilgili olarak çok yönlü olarak istifade etmiştir. Sonuç olarak, Komisyon üyesi milletvekillerimizin özverili katılımları ve uzmanlarımızın yoğun çalışmaları sonucunda, FETÖ’nün çok yönlü olarak irdelendiği Komisyon Raporu tamamlanarak, Türkiye ve uluslararası kamuoyuyla paylaşılacak aşamaya gelinmiştir. Bilindiği üzere bu çalışma yargısal bir faaliyet değil, Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 105. maddelerine göre yürütülen bir bilgi edinme faaliyetinden ibaret olan Meclis Araştırmasıdır. Raporumuz değerlendirilirken, beklentilerin Anayasal görev sınırları çerçevesinde yer alıp almadığı hususu dikkate alınmalıdır. FETÖ konusundaki referans bilgi kaynaklarının en başında geleceğine inandığımız Raporumuzun, bunun yanı sıra, demokrasi dışı yapılanmalar ve terör örgütleri konusunda uluslararası topluma ve insanlığa çok önemli mesajlar ve bilgiler ileteceğine inanıyoruz. Eldeki raporun, ülkemizde ve dünya genelinde demokrasi ve insan hakları düşmanı terörist yapılar ile onların hamiliğini yapan legal görünümlü organizasyonların daha iyi idrak edilmesi noktasında, ufuk verici ve çözümler önerici yönüyle öncelikle Aziz Milletimiz ve
nihayetinde büyük insanlık ailesi tarafından hüsnükabul göreceğine ve önemle irdeleneceğine inanıyor, çalışmalarımızın yürütülmesinde desteklerini esirgemeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman başta olmak üzere, Mecliste böyle bir komisyonun kurulmasına müştereken öncülük eden tüm siyasi partilerimize ve onları temsil eden, gayretli çalışmalarıyla bu raporun ortaya konmasındaki emekleri nedeniyle komisyon üyesi milletvekillerimize, yine raporumuzun hazırlanmasında ve yazımındaki emekleri ve gayretli çalışmaları nedeniyle bütün uzmanlarımıza, Meclis çalışanlarına, Komisyon çalışmalarımızı başından beri titizlikle takip ederek büyük çaba sarf eden ve faaliyetlerimizi tüm kamuoyuyla paylaşmamıza katkı sağlayan parlamento muhabirlerine, medya mensubu ve yöneticilerine ve son olarak Aziz ve Kahraman Milletimize Komisyonumuz ve şahsım adına teşekkürlerimi sunuyorum."
Yorumlar
Kalan Karakter: