Gazze'deki el-Ehli Baptist Hastanesi'ne düzenlenen ve 500'e yakın kişinin ölümüne yol açan saldırı Meclis Genel Kurulu’nun da ana gündemi oldu.Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, milli yas ilan edilmesini istedi, ayrıca, “Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir heyet oluşturulmasını ve bu heyetin Türkiye adına bölgeye gitmesini öneriyoruz. Dışişleri Bakanlığı, Mısır ve Birleşmiş Milletler'in bilgisi dâhilinde Refah Sınır Kapısı ve Gazze'deki bombalanan hastane de dâhil olmak üzere bölgeyi yerinde inceleyecek bir heyetin bölgeye gitmesini öneriyoruz" dedi.
“Gitmeyi çok isterim gerçekten, bütün kalbimle. O acıları yerinde görmek, onlara ses olmak ama yurt dışı yasağım var ve bu Meclis'in Başkanvekiliyim. Benimkini mahkeme koydu, Meclis diyebilir ki “Mahkemenin iradesine biz karışamayız.” Fakat grubumuzun 15 sayın milletvekili İçişleri Bakanlığı'ndaki bir bürokratın imzasıyla, hakkında hiçbir mahkeme kararı olmaksızın bu seyahate katılamayacak; onların pasaportlarında tahdit var, sadece kendilerinin değil, çocuklarının, eşlerinin, birinci derece yakınlarının da pasaportlarında tahdit var. Bir bürokrat kendini yargının da üzerinde konuşlandırarak buradaki vekilin seyahat özgürlüğünü kısıtlayabiliyor -hani şahsiyattan çıkarıyorum, benimkini mahkeme koymuş; yargılamanın durması, vekil dokunulmazlığı, bu tartışmalara girmeyeceğim- bunun bütün Meclis'in sorunu olması gerektiğini düşünüyorum, böyle bir hissiyatımı paylaşmak istedim. Özellikle böylesi günlerde bunun absürtlüğü daha da fazla görünür oluyor.”
'BÜTÜN MECLİS'İN SORUNU OLMALI'
Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Şahin’in “Bir heyet oluşturalım Gazze’ye gidelim” çağrısına hakkındaki yurt dışı yasağını anlatarak şu yanıtı verdi:“Gitmeyi çok isterim gerçekten, bütün kalbimle. O acıları yerinde görmek, onlara ses olmak ama yurt dışı yasağım var ve bu Meclis'in Başkanvekiliyim. Benimkini mahkeme koydu, Meclis diyebilir ki “Mahkemenin iradesine biz karışamayız.” Fakat grubumuzun 15 sayın milletvekili İçişleri Bakanlığı'ndaki bir bürokratın imzasıyla, hakkında hiçbir mahkeme kararı olmaksızın bu seyahate katılamayacak; onların pasaportlarında tahdit var, sadece kendilerinin değil, çocuklarının, eşlerinin, birinci derece yakınlarının da pasaportlarında tahdit var. Bir bürokrat kendini yargının da üzerinde konuşlandırarak buradaki vekilin seyahat özgürlüğünü kısıtlayabiliyor -hani şahsiyattan çıkarıyorum, benimkini mahkeme koymuş; yargılamanın durması, vekil dokunulmazlığı, bu tartışmalara girmeyeceğim- bunun bütün Meclis'in sorunu olması gerektiğini düşünüyorum, böyle bir hissiyatımı paylaşmak istedim. Özellikle böylesi günlerde bunun absürtlüğü daha da fazla görünür oluyor.”