
Siyasetçi bir dedenin torunu, siyasetçi babanın çocuğu olarak; böyle bir silsile içerisinde buralara geliyorsunuz ve genç bir kadın siyasetçi olarak CHP’de yer alıyorsun. Önce biraz CHP’deki geçmişinizden söz eder misiniz? Mutlaka aile ortamında tanıştığınız bir parti söz konusu; ama kendi pratik sürecinizi bize anlatır mısınız? Neler yaptınız bu güne kadar CHP’de?
Sizin de bahsettiğiniz gibi atadan, dededen klasik söylemdir; ama CHP’nin içinde vardım. Gençliğimin ilk yıllarından beri CHP üyesiyim. CHP’nin içerisindeki mücadelem her zaman yol arkadaşlarıma omuz vermek oldu. Yani daha fazla onların kendilerine koyduğu hedef noktasında o hedefe ulaşmaları için çabam ve desteğim oldu. Çünkü onlara inancım yüksekti. Sonra üniversite okuduğum dönem geldi, Diyarbakır’a gittim. Diyarbakır’da üniversite okudum. Gıda Kontrol Bölümünde eğitimim bittikten sonra Kıbrıs’ta Besleme ve Diyetetik bölümünü bitirerek Beslenme Uzmanı oldum. Şuan yüksek lisans ile devam ediyorum. En çok Diyarbakır’da okuduğum dönemde yaşadığım olaylar aslında siyasetin içinde aktif rol oynamam gerektirdiğini hissettirdi. Ben aktif siyasetin içinde yer almalıyım, dedim.
Neden biliyor musunuz? Çünkü benim inandığım CHP yani Kürt sorununa çözüm getirecek olan CHP ile bölgedeki CHP çok farklıydı. Herkes için CHP dediğimiz, herkesin kendini içerisinde görebileceği, herkesin kendini özgürce ifade edebileceği CHP bölgede çok farklı tanınıyordu. Bende dedim ki, madem bunu gördüm; dolayısıyla kayıtsız kalamam. Bunu değiştirmek adına daha fazla anlatabilmek adına ben de siyasette yer aldım. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt bir vatandaşıyım. Dolayısıyla CHP’nin bu sorunu çözebileceğine inanıyorum. Cumhuriyeti kuran iradenin anlayışını benimsediğim için, milleti bir araya getiren temel anlayışın bu olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla CHP’de siyaset yapmamı sağlayan ve beni etkileyen unsurlardan biri de Cumhuriyeti kuran irade ve Sivas Kongresi’ndeki oluşan tablodur. CHP bu sorunu çözerken, bu sorunun çözüm paydaşlarından biri ben olmak istiyorum. Bu yüzden siyasette yer aldım.
Diyarbakır’dan döndüğümde de bahsetmiş olduğum, omuz verdiğim, yoldaşlık ettiğim arkadaşlarım bana şöyle bir teklifle geldi, en onur duyduğum, gurur duyduğum görevlerden bir tanesi bu bahsedeceğim görev. Orçun Altanhan Gençlik Kolları başkanıydı, şuanda Konak Belediye Meclis üyemiz. Bana gelip şunu söyledi; ben seninle birlikte yol yürümek istiyorum, istiyorum ki kuracağımız Gençlik Kolları yönetimi insanların kendisini görebileceği bir yönetim olsun. Ben göçmenim, Alevi bir arkadaşım da var yönetimde daha sahil kesimden arkadaşlarımızda var, onların kendisini görebileceği. Bir de Kürt arkadaşım olsun istiyorum, dedi.
Bu noktada senin iyi bir temsiliyet sağlayacağını, kendini iyi ifade edebileceğini düşünüyorum. Sen de bizim paydaşlarımızdan birisi ol, dedi ve ben ilk görevimi CHP’de böyle almış oldum. Yaklaşık 2 dönem görevim devam etti.

ARKADAŞLARIMIZ YÖNETEN KONUMDA
Bu görev süresince siyaseten sizin için en önemli olay ya da başarı neydi?
Bu sürede birlikte yürüdüğümüz diğer arkadaşlarımızı bir yere taşıma fırsatımız oldu. Bu son döneme geldiğimizde 31 Mart yerel seçimlerde Orçun Altanhan gibi berabersiyaset yaptığımız birçok arkadaşımızı belediye meclisine taşıma fırsatımız oldu. Onlar bizi Konak Belediye Meclisi’nde temsil etmeye başladı. Bu arkadaşlarımızın çoğunun yaş ortalaması da genç, 35 yaş ortalaması. Bizim için çok anlamlıydı. Onların omuz vermesiyle birlikte ben bugün İl Başkan Yardımcısı oldum. Yine aynı ekibin omuz vermesiyle Konak İlçe Başkanı ÇağrıGruşçu bugün önemli bir siyasetçi. Yine aynı ekibin omuz vermesiyle birlikte İl Gençlik Örgütünde iki tane temsilcimiz var. Aslına bakarsanız yaptığımız mücadelenin doğru olduğunu bugün oturduğumuz koltuklardan görebiliyoruz. En önemlisi hala birlikteyiz ve hala birbirimize omuz veriyoruz.
Sizin kuşağınızdan, Çağrı başkandan söz ettiniz, kendinizden söz ettin, Orçun beyden bahsediyorsun. Siyasette Gençlik Kollarının bir tık üstünde yer almanızın İzmir CHP siyasetine nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
İzmir için ne kattığımızla ilgili bir yorum yapmam doğru olmaz. Bir dahaki dönem yapılacaklar listesinde yer alan genç arkadaşları görünce doğru olacak bu değerlendirmeler. Ben genç ve kadın bir siyasetçiyim. Bugüne kadar sadece CHP’ye özgü değil, bütün siyasi partilerde kadın ve gençler biraz daha dolgu malzemesi olarak görünür. Burada bunu yapanların hatası kadar, temsiliyet kazanmış genç kadın arkadaşların da hataları var. Ben bugün bu koltuğu işgal ederken, yaptığım her hamle benden sonrasını etkileyecek. Tercih edilecek genç kadın arkadaşların sorumluluğu benim üzerimde.
Yaptığım her çalışmada şunu düşünüyorum; öyle bir başkan yardımcılığı yapmalıyım ki insanlar şunu demeli, evet gençlere ve kadınlara yer verilmeli. Aslında misyonumda, vizyonumda bu. Bu temelle bakıyorum olaya çünkü insanlar bir şey yaptığım zaman Pelda bunu yaptı demiyor. Gençti, kadındı bakın diyorlar. O yüzden omuzlarımdaki yük daha fazla, dolaysıyla bu dönemin sonuna geldiğimizde bu değerlendirmeyi daha objektif daha doğru yapabileceğime inanıyorum.
SİYASETÇİ BİR BABANIN KIZI OLMAK
Şakir başkanın kızı olmak nasıl bir duygu? Daha açık bir hale getiriyim soruyu, siyasete etkin bir babanın kızı olarak başlamış olmak size bir dezavantaj getirdi mi?
Avantajıda var dezavantajıda. Ama dezavantajı daha çok; çünkü insanlar görmek istediğini görürler. Sadece Şakir başkanın kızı olduğum için bu günkü konumuma sahip olduğumu görmek isteyenler var. Aslında eminim sizde biliyorsunuz ki, bahsettiğim gibi çocukluğumdan beri siyasetin içerisinde varım. CHP’nin içerisinde varım. Aktif görev almamış olabilirim; ama o sürece gelmesinde büyük desteğim oldu. Dediğim gibi Şakir başkanın kızı olmak, hep sanki Şakir balkanın kızıymışım gibi bakılmasına sebep oldu. Bir diğer dezavantaj da şu: Şakir başkan iyi bir siyasetçi ve kendine has bir tarzı, üslubu var. Bunun üzerine çıkmak, biraz daha sıyrılıp farklı bir siyaset ortay koymak, inanın biraz zor. O bayrağı çok yüksek bir yere koydu çünkü. İşimi biraz zorlaştırdı.
ŞAKİR BAŞKAN SİYASETTE ÇITAYI YÜKSELTTİ
Avantajını ne zaman konuşacağız; merak ettim doğrusu!
Avantajı da, kardeşlerime ve bana şunu öğretti; adaletli davranmak. Siyasi de olsa, mesleğini de yapıyorsan, bir anneysen de, eşsen de adaletli olmak. Bir durum yaşanıyorsa, dışarıda bir olay yaşanıyorsa, tavrın neyse o olayın müsebbibi senin ebeveynlerinden biri veya eşin, dostun, arkadaşın bile olsa aynı tavrı sergilemek. Bize bunu aşıladı, öğretti. CHP’nin temellerini doğru insandan öğrenme fırsatım oldu. İlkeli siyasetin gereğini bize anlattı. Bunun ne kadar zor olduğunu, nelerle mücadele ederek ayakta durabildiğini gösterdi. Açıkçası biraz da bizim için yol gösterici oldu, onun siyaseti. Evet, biz bunlarla karşılaşabiliriz ama buna karşı yine dik duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz, bakış açısını bize kazandıran oldu.
Aile ortamında size ne okumanız önerildi? Ev ortamındaki eğitim, kültürel ortam en çok ne okumanıza, neyi öğrenmenize sebep oldu? O ortamın seni CHP’ye taşımasında ki en büyük etken ne oldu?
Evimizde çok geniş bir kütüphane var. Şakir başkanda ciddi bir kitap okur, yani ciddi bir kitap kurdu. Annemde öyledir, o yüzden sürekli aile WhatsApp gurubumuzda kitap alış-verişi yapılır. İşte bu kitabı okudum, sen de bunu oku. Ama bu kitapların genel konusu spesifik konular değil. Tek bir elden, tek bir düşünce yapısına hitap eden kitaplar olmadı. Yeri geldi Recep Tayyip Erdoğan’ı da okuduk biz. Çünkü karşındaki yapının ne düşündüğünü bilmeden ona karşı bir fikir üretemezsin. Ya da daha gerilere gideyim, ne düşüneceğini bilemezsin.
Önce siyasal yapıyı iyi analiz etmek gerekiyor. Bunu da tek bir pencereden, sabit bir şekilde, aynı kişileri okuyarak kazanamayız. O yüzden dediğim gibi her tür kitabı okuduk. Sosyalizmi de okuduk, komünizmi de okuduk, faşizmle ilgili buna sempati duyan insanların yazdığı kitapları da okuduk, Hitleri de okuduk. Sonunda kendi bakış açımızı kazandık. Ve benimsemediğimiz o diğer fikirleri eleştirebileceğimiz noktaları bulabildik. Bunlar ayağı yere basan eleştiriler oldu. Kulaktan dolma eleştiriler olmadı.
AYŞE KULİN VE SABAHATTİN ALİ SEVGİSİ
Şu yazar, şu eser beni çok etkiledi diyebileceğiniz bir isim ve kitap var mı?
Birincisi Ayşe Kulin’in “Bir Gün” kitabı, ömrümce unutamayacağım bir kitap. Benim için önemli bir kitap. Rehberdi benim için, bazı konularda. Okunmasını tavsiye ederim. İkincisi de Sabahattin Ali’nin “Yeni Dünya” kitabı. Sabahattin Ali de benim için çok önemlidir, öykülerini çok severek okurum. Beni en çok etkileyen iki kitap bunlardı.
Sen son kongrede İl Başkan Yardımcısı oldun. İl Başkan Yardımcısı olduğundan bu yana parti ortamında en çok ilgilendiğin konu ne oldu? Partiye kendinden katmaya çalıştığın ne oldu?
CHP İl Başkan Yardımcısıyım. Aldığım görev; CHP, Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Ar-Ge ve Projeler alanına başkanlık etmek oldu. Bu alanla ilgili açıkçası daha önce Ali Engin’in il başkanlığı döneminde çalışma yapılmış. Bu benim için çok önemli bir çalışma. O çalışmaya katkıda bulunanların çoğu bugün belediye başkanı, milletvekili, meclis üyesi.Bu çalışmayı rapor halinde il başkanlığında inceleme fırsatım oldu, sene 2013. Onun dışında yazılı bir kaynak, iyi bir çalışma edinemedim bu alanla ilgili.
Ali Engin’in başkanlığında, bu çalışma benim için bir rehber oldu. Ve dedim ki; ben Bilim Yönetim ve Kültür Platformuyla ilgili bir çalışma yapmalıyım ve örnek bir model oturtmalıyım. Çünkü oldukça önemli bir alan. Dedik ki ne yapalım, sadece teorik bilgide kalmasın pratiğe de dökebileceğimiz bir şey olsun dedik. Bu noktada sağ olsun Konak İlçe Başkanımız Çağrı Gruşçu, değerli eşi Gözde Gruşçu, geçmiş dönem genel başkan yardımcımız Zeynep Altıok’un katkısı çok oldu. Bornova Belediyesi Meclis üyemiz Cem Arıkan’ın katkısı çok oldu.
Yuvarlak masa etrafında oturduk ne yapabiliriz dedik. Çağrı başkanın biliyorsunuz geçen dönemlerde Konak buluşmaları ve etkinlikleri oldu. Buna benzer bir formatta İzmir buluşmaları gerçekleştirelim dedik. Türkiye’nin toplumsal sorunları neler, bunları başlıklar halinde alalım, bu toplumsal sorunlara da refleks gösterelim, çözüm önerimiz olsun, bir akademisyen davet edelim ama sadece akademisyenin konuşma süresi saatlerce konuşup gideceği bir ortam değil. 20-25 dakikalık bir konuşma yapacak, interaktif bir konuşmaya dönecek, karşılıklı soru-cevaba dönecek, bunlarda bu görüşmelerin tamamı da daha sonra bir rapor haline getirilip önce il başkanlığında sonra da genel merkezde sunulacak.
CHP’nin politikaları İzmir İl Başkanlığının Yönetim Kültür Platformu’nda harmanlanacak. Bunu yapalım istedik, yani sadece bilimsel araştırmalar yapmak, bunları sadece yazılı olarak bırakmak değil; daha çok pratik anlamda evet böyle bir sorun var ama çözümü nedir? CHP bunun için ne yapabilir, ne yapmalı? Konularında çalışma başlatmak istedik. Çalışmalarımızın çoğu bitti, pandemi dolayısıyla tabi start vermiyoruz şuan. İnsan sağlığı bizim için her şeyden önemli. Pandemi şartları biraz daha rahatladığında İzmirlilerle buluşup toplumsal sorunlara çözüm önerileri getireceğiz.
ÜLKEYE FAYDA SAĞLAYACAK BİR GENÇLİK GELİYOR
CHP’de Gençlik Kollarında yetişmişbir çok kişi var. Aslına bakarsan Mustafa Kemal de 18 yaşındayken İstanbul’a geldi. İl politik söylemini dile getiriyor, “sosyalizm esastır” gibi bir cümlesi var. O yaşta onunda siyasete başladığını düşünebiliriz. Sonrasında da CHP Gençlik Kollarında yetişmiş olup, CHP’de başkanlık yapmış, Deniz Baykal var. Sizin aldığın görevlerden başlayıp partiye belli bir zihniyet katmış belli bir noktaya getirmiş çokça kişi var. Sizin kuşağınızla ilgili görmek istediğiniz nedir? Yani sizin kuşağın partiye ne katmasını, partide nasıl bir değişiklik ya da olgusal anlamda ne katmasını bekliyorsunuz?
Bizim kuşağın en önemli özelliği CHP’nin iktidarında siyaset yapmak olacak. CHP’nin iktidara gelmesinde emeği olan arkadaşlar olacak bizden, emeği olan siyasiler olacak. Dolayısıyla bu ülkeyi yöneten jenerasyon olacak. O yüzden en az geçmişteki parti büyüklerimiz kadar ülkeye fayda sağlayacak bir gençliğin geldiğini ve buna inandığımı söylemek istiyorum.
Şahsi olarak siyasette yapmak istediğiniz nedir? Varmak istediğiniz nokta nedir?
Biraz klişe gelebilir; ama ben hiçbir zaman şu makamda olmak istiyorum diyen birisi olmadım. Yol arkadaşlarım, birlikte siyaset yaptığım insanlar bana sen bunu yapmalısın dedi. Bu süreçte de yol yürüdüğüm arkadaşlarım bana neyi uygun görürse, bu milletvekilliği de olur, bu belediye başkanlığı da olur, bu sadece bir seçim ofisinde çay demlemek, kahve yapmak da olur her türlü göreve tabii ki hazırım. Ama şuan size evet, ben bunu olacağım diyebileceğim bir görev yok. Böyle bir hayalim yok çünkü asıl siyaset yapma hedefim ilk başta söylediğim gibi Kürt sorununa yönelik.
KÜRT SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?
Madem öyle biraz açalım. Bu sorun hakkında neler söylemek istersiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu şöyle söyledi: “Şimdi Türkiye’nin tan vakti. Gün doğuyor; umut yeşeriyor” dedi. İkinci yüzyıla çağrı beyannamesini sonlandırırken şunu söyledi: Türkiye’nin toplumsal barışını ve huzurunu sağlayacağız.
Başta Kürt sorunu olmak üzere TBMM’nin öncülüğünde toplumsal sorunlarımızın tamamının demokrasi temelinde çözüleceğinin teminatıyız dedi. Partimizde toplumsal barışa inanan bir irade var. Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılmasının temelinde de bu yatıyor. Birbirimizi anlayarak ve ortak paydalarımızı keşfederek yol alacağız. Ayrıştırma ve kutuplaştırmanın değil kucaklaşma ikliminin hakim kılınacağı bir siyaset tarzını benimseyeceğiz. Anadolu coğrafyasının ve kültürel mirasımızın zenginliğini eğitimde, iş yaşamında, üretimde, ekonomide ve insan haklarında adaletle bütünleştireceğiz. İşte böylece Türkiye gerçekten büyüyen, üreten, gelişen bir ülke olacaktır. Bu yüzden bunu çözeceğimize inanıyoruz. Bunu çözdüğümüzde haklı gururumuzu bu ülkede yaşayan 83 milyon ile birlikte yaşayacağız. Benim siyaset yapma temelim, siyasetteki hedefim bir makam mevkiden çok tam da bunu sağlamak.
Altını çizerek söylüyorum. CHP Kürt sorununa ilişkin çözüm önerileri getirdiği gibi CHP iktidarında bu sorun çözülecek.
Kürtlerin ne istediği konusunda sizin kanaatiniz nedir?
Bence anlaşılmak istiyorlar.
Geçmiş dönemde çözüm süreci barış süreci yaşandı. Ne dersen de bazı konuda samimi ya da samimiyetsiz bir şeyler yapılmaya çalışıldı Orada doğru bulduğun bir şey var mıydı?
-Orda doğru bulduğum hiçbirşey yoktu bana göre oldukça samimiyetsizdi. Niye diye soracak olursanız Türkiye’de yaşayan ciddi bir Kürt nüfus var. Mevcut iktidarın mevcut hükümetin ihtiyacı vardı Kürt halkına ve oda bu sempatik tavırlarla seçmenden oy alabileceğini inandı ve bu tavrı sergiledi yoksa bu samimi bir çözüme yönelik bir hareket olduğuna inancım yok.
TRT KURDİ’DE KÜRTÇE YOK
Sempatik tavırdan kastınız ne?
Örneğin TRT Kurdi. TRT Kurdi’yi kurdu ama şimdi ben izliyorum şuan bir Kürt vatandaşı olarak orada Kürtçe konuşulmuyor. Bu tip hiç hoş olmayan içi boşaltılmış ve göstermelik çalışmalar yaptı.
Az önce genel başkanınızın aktardığınız mesaj parlamento vurgusu içeriyor. Sizin pratik olarak ortaya koymak istediğiniz çözüm nedir? Ne yapılabilir yani?
Kürt sorunu ile ilgili en önemlisi, bir Kürt sorunu var diyoruz ama bu Kürt sorununu çözerken sadece belli kişilerin etrafında arıyoruz çözümü. Bunu CHP adına söylemiyorum, genel anlamda Kürt sorunuyla ilgili çözüm getiren akademisyenler, çözüm getirmeyi planlayan diğer siyasi partiler için söylüyorum bu eleştirimi. Kürtlerin olmadığı bir noktada, Türklerin anlaşılmadığı, kendini ifade edemedikleri bir noktada Kürt sorunu çözümü mümkün değil. Öncelikle Kürt seçme ve Kürt vatandaşa kendini ifade edebilmen. Öncelikle ihtiyacı anlamak Kürt halkının bizden ne istediğini anlamak. Mesela hep söyle bir algivardir, bölünmek istiyorlar, Türkiye’nin bütünlüğünün bölünmesini istiyorlar. Ben hiçbir Kürt vatandaşından Türkiye’nin bölünmesi, farklı bir yapı kurulması tarzında bir söylem duymadım mesela.
Bu tip söylemler oldukça tehlikeli ve şuan mevcut iktidarın mevcut hükümetin yaptığı ayrıştırma ve kutuplaştırmadan öteye götürmez bizi. Burada asıl yapmamız gereken şey, Kürt vatandaşın ne istediği, ne hissettiği yani biraz karşılıklı empati yaparak ne istediğini hissetmek, anlamak dokunmak ve sıcak temas da bulunmak. Ondan sonra inanın bana CHP Kürt sorununa ilişkin çözüm önerileri getirdiği gibi, CHP iktidarında bu sorun çözülecek.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
CHP’nin temel ilkelerine ve temel politikasına baktığınızda, anlaşılmayacak hiçbir kesim yok. Herkese hitap eden bir parti, o yüzden diyoruz ki “Herkes İçin CHP”. Dışarıda adaletsizliğe uğramış, haksız tutsak edilmiş herkesin sözcüsüdür, CHP. Selahattin Demirtaş’ın sesidir, CHP.Sokakta çöp konteynırından ekmek toplayan kişininde sesidir, CHP.
Bu kişilerin sesi olurken etnik kimliğine bakmıyor. Onları anlamaya çalışırken etnik kimliğiyle, dini inancıyla ne olduğuyla ilgilenmiyor. İnsan olduğuyla ilgileniyor. Parti içerisinde mücadele ederken sorun yaşıyor muyuz? Tabi ki yaşıyoruz. İnsanın olduğu her yerde bu tip problemler olur. CHP’de de bireysel düşünenler, sadece ben diyenler, kendi çıkarlarını, siyasi ikbalini, var olduğu partinin ikbalinden üstün tutanlar tabii ki de bunu zaman zaman bize yaşatıyor. Ama biz siyasetin içinde var olmazsak, bugün ben artık yoruldum, siyaseti yapamayacağım, bazı kesimlerde anlaşılmıyor dersen o boşluğu başkaları doldurur. O yüzden yine söylüyorum, bu yüzden siyasette varım.
Yorumlar
Kalan Karakter: