Gülperi Tibin / GERÇEK HABERCİ - İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden İZBETON A.Ş.’ye yönelik olan ve kamuoyunda kooperatif davası olarak bilinen davanın üçüncü duruşması Aliağa Şakran Cezaevi Yerleşkesi’ndeki mahkeme salonunda görülmeye devam ediyor. Dava kapsamında tutuklu yargılanan İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer, savunmasını yaptı. Soyer, “Mağdurların, tanıkların ifadelerini dinledim. Genel bir değerlendirme yapmak istiyorum. Şikayetçi olanların ifadelerinde hakim olan duygu “hayal kırıklığı”. Bu hayal kırıklığı ortaya konulurken somut bir dolandırıcılık, bir yolsuzluk iddiası duymadık. Haklı olarak mağduriyetlerinin giderilmesini istiyorlar. Burada dinlediğimiz mağdur ve şikayetçilerin beyanlarının aslında bu davanın konusu olmadığını, kooperatiflerin iç işleyişi ile ilgili zaten ayrı bir soruşturmanın ilerlediğini sizler de çokça kez beyan ettiniz. Ancak tutukluluğumuzun 162. gününde hala bu konular konuşulduğu için müsaade ederseniz 10 maddede mağduriyetin sebebinin neden biz olmadığımızı açıklayacağım” ifadelerini kullandı.
İZBETON YETKİ ALDIKTAN SONRA KOOPERATİFLERLE SÖZLEŞME İMZALADI
Soyer, konuşmasına şöyle devam etti: “İzBB, İZBETON’la protokol yaparak kilitlenen kentsel dönüşüm süreçlerini açmıştır. Bu protokol Meclis’te tüm siyasi partilerin oybirliğiyle kabul edilmiştir. İZBETON bu yetkiyi aldıktan sonra kooperatiflerle sözleşmeler imzalamıştır. Peki burada sormak istiyorum. İZBETON kooperatifler yerine bir inşaat şirketiyle kat karşılığı yapım anlaşması yapsa her şey hukuka uygun mu olacaktı? Şu anki yönetimin yaptığı gibi “davet usulü bir ihale” yapsak, seçilen bir müteahhidin oranı belirsiz bir kârının oluşmasına rıza göstersek daha mı masum olacaktık? Elbette hayır. Nitekim şu an inşaat maliyetleri müteahhit kârı nedeniyle kat kat arttı. Kooperatiflerle protokoller yapmakla müteahhit kârını ortadan kaldırarak daha düşük maliyetlerle ev sahibi olunabileceğini ve yapım süreçlerinin kooperatifçilik mevzuatı nedeniyle çok daha şeffaf olacağını düşündük. Ben hukukçuyum ve bu süreci başlatırken, Türkiye’de ilk kez böyle bir uygulama yapacak olduğumuzu biliyordum. Sürecin hukuki dayanaklarının var olduğunu gördüğümüz için yola çıktık. Nitekim Sayıştay kılı kırk yarmasına rağmen kamu zararı tespit etmedi. Danıştay, İçişleri Bakanlığı’nın verdiği soruşturma iznini iptal ederek, bu projede bırakın dolandırıcılığı, hakkımızda görevi kötüye kullanma ya da görevi ihmal suçlarının bile olmadığına karar verdi.”
BU NEDENLE İNŞAATLARA DEVAM EDİLDİ
Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün yazısının ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavirliğinden yazı istediğini belirten Soyer, inşaatların devamına hukuki bir engel olmadığının ifade edildiği bunun üzerine inşaatlara devam edildiğini kaydetti. Soyer, şöyle konuştu: “Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 12 Temmuz 2023 tarihli yazısı geldiğinde, Belediyemiz Hukuk Müşavirliğinden yazılı görüş istedim. “İnşaatların devamında hukuki bir engel olmadığını” bildirdiler. Bu nedenle inşaatlara devam edildi. Ancak bir yıl sonra Temmuz 2024’te ben belediye başkanı değilken İzBB mevcut yönetimi, kendi kurumsal hukuki mütalaasına değil, İl Müdürlüğü’nün yazısına itibar ederek inşaatları durdurdu. Burada bir parantez açmak istiyorum. Aslında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün bir hafta içinde 2 yazısı var. İlki 6 Temmuz 2023 ikincisi 6 gün sonra 12 Temmuz 2023 tarihinde yazılmış. İlk yazıda, Örnekköy 2. 3. Ve 4. Etapların tamamında yaptıkları incelemelerde, standartlarla, istenilen değerlerle uyumlu ve projelere uygun olarak inşaatların devam ettiği tespit ediliyor ve yazının sonunda “gerekli işlemlerin fenni mesulünce yapılarak, Müdürlüklerine bilgi verilmesi” rica ediliyor. 6 gün sonra aynı Müdürlükçe yazılan ikinci yazıda ilkiyle taban tabana zıt değerlendirmeler yapılıyor. Yazıda; “İzbeton tarafından yapım işinin kooperatif üzerinden yürütülmesinin mevzuat açısından uygun olmadığı iddia ediliyor, görevlilerin İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince incelenmesi talep ediliyor. “Kooperatif yetkilerinin görevi ihmal/görevi kötüye kullanma fiilini işlemeleri sebebiyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. / Soruşturmalar ve incelemeler yürütülmeden inşaatların ilerlememesi ve inşai faaliyetlerin ivedi olarak durdurulması gerekmektedir.” deniliyor.”
HER İKİ YAZININ ALTINDA DA AYNI İSMİN İMZASI VAR
Soyer, şöyle devam etti: “6 gün önce gerekli işlemlerin idaresince veya fenni mesulünce yapılması rica edilirken; 6 gün sonra Savcılık, Müfettişlik hepsi seferber ediliyor ve inşaatların ivedi olarak durdurulması gerektiği bildiriliyor. Her iki yazının da altında aynı ismin imzası var. Sayın Ömür Özdil bu 6 gün içinde nasıl bir aydınlanma yaşadı bilmiyoruz ancak kendisi yaptığı bu titiz çalışmalar nedeniyle çok takdir edilmiş olmalı ki, İzmir Büyükşehir Belediyesi mevcut başkanı tarafından, belediyenin üst düzey yönetici kadrosuna getirilerek Belediyenin Egeşehir Şirketinde Genel Müdür Yardımcısı yapılıyor. Parantezi kapatıyorum. İşte bu ikinci yazı üzerine, Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavirliği durumu açıklığa kavuşturan bir mütalaa hazırladı.16 Ağustos 2023’te Büyükşehir Belediyesince Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü yazısına cevaben, üstün kamu yararı gözetilerek inşaatlara devam edileceği aksinin mağduriyet yaratacağı bildirildi. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü inşaatlara devam ettiğimizi bilmesine rağmen bu yazımıza herhangi bir geri dönüş yapmadı. Eğer İzBB, kendi hukuki görüşüne uygun olarak geçen bir buçuk yıl içinde inşaatları devam ettirseydi muhtemelen 5 kooperatifle de ya sona çok yaklaşmıştık ya da bir bölümünde anahtar teslimlerine başlamıştık.”
İNŞAATLAR NEDEN İSTENİLEN HIZDA GİTMEDİ?
İnşaatların durdurulana kadar neden istenen hızda gitmediğine de değinen Soyer, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Peki, inşaatlar durdurulana kadar neden istenilen hızda gitmedi? Üyelerin nakit akışı yani miktarı ve ödeme aralıkları; pandemi, İzmir Depremi, 6 Şubat Depremi ve inşaat maaliyetlerinde %1000 üzerinde artışlar nedeniyle ortaya çıkan büyük zorlukları aşmaya yetmedi. İzBB ve İZBETON kontrolörlerinin aşırı titiz kontrolleri de gecikme sebepleri arasında. (Bir küçük parantez daha açayım. İzBB’nin kontrol ve denetim görevini yeterince yapmadığı ifade edilmişti. Bu doğru değil İzBB’nin kontrol ve denetim yetkisi, kooperatiflerin iç işlerine karışmasına, mali, idari denetim yapmasına izin vermez. Bizim yetkimiz inşaatların depreme dayanıklılığının kontrolü ile sınırlıdır. Bunu da birçok yerde aşırı titiz yaptılar; hatta bu nedenle kooperatif yönetimleri, bu kontrolörler nedeniyle sanık olarak ifade verirken bizden şikayetlerini dile getirdiler.) Kısacası, hiç kimseyi hayal kırıklığına uğratacak hiçbir şey yapmadım. Yaşanan mağduriyetlere sebep olacak hiçbir niyetim, eylemim olmadı. Zaten görev süremde şu anda mağdur sıfatıyla dinlediğimiz kooperatif üyelerinin hiçbir hukuki girişimi olmamıştır. Sürecin hukuksuz olduğuna dair söylemleri kimlerin, neden çıkardığını bilmiyorum, Sayıştay’da bu konuyla ilgili bir kamu zararı çıkmadığı gibi bu konu sorguya bile konu olmadı. Projenin hukuksuz olduğuna dair bir Bakanlık yazısı gelmedi. Bizim kontrolörlerimizin tespit ettiği, mühürlediğimiz, bizim yıktırdığımız imalatlar olmasına rağmen bu inşaatları yapan kooperatiflere haksız menfaat temin ederek dolandırıcılık yapmakla suçlanıyoruz.”
BELEDİYE KAMU ZARARI OLMADIĞINI ZATEN BİLDİRDİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kamu zararı olmadığına dair yazısını da hatırlatan Soyer, şunları söyledi: “İddia makamının, bir yandan kooperatiflere sözde ekonomik menfaat sağlarken, bir yandan menfaatlerine zarar veren eylemlerimizin nasıl olup da nitelikli dolandırıcılık suçunu doğurduğunu açıklamasını, netleştirmesini bekliyorum. İddia makamı bir yandan da kamu zararı doğduğunu iddia ediyor. İlk günden beri bunun olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Siz de bilirkişi görüşü talep ettiniz. Aslında geçtiğimiz duruşma Belediye zaten kamu zararı oluşmamış olduğunu mahkemeye bildirdi. Türkiye’de bir belediyenin para harcamadan gerçekleştirdiği bir tane kentsel dönüşüm örneği var mı? Emin olabilirsiniz yok. Biz belediyenin cebinden tek kuruş çıkmadan, binlerce vatandaşı, binlerce hak sahibini evlerine kavuşturacak bir model kurduk. Bu; hiç kimsenin kaybetmeyeceği; en çok belediyenin kazançlı çıkacağı yani halkın, kamunun kazanacağı bir modeldi. Belediyenin gelecekte ödeyeceği kira bedellerinin kamu zararına yol açacağı tespitini yapan iddia makamı, belediyenin yüz milyonlarca lira harcayarak yapacağı kentsel dönüşüm için para harcamamasının yaratacağı büyük kamu menfaatini neden, nasıl göremiyor? Biz neden hala kamu zararı olmadığını kanıtlamaya çalışıyoruz? Asıl büyük kamu zararının inşaatların durdurulmasıyla ortaya çıktığı ne zaman görülecek? Suç nerede, kiminle, kimin menfaatine işlendi? Nasıl oluştu? Bu davanın ilk gününden beri neden kooperatiflerin iç işleyişi tartışılıyor, kooperatif üyeleri mağdur sıfatıyla dinleniyor? Kooperatiflere işin verilmesi, kooperatiflerin oluşması, kooperatiflerin iç işleyişi ile ilgili benim hiçbir yetkim hiçbir dahlimin olmadığı apaçık ortada değil mi? Kaldı ki; Dolandırıcılık ve haksız kazanç elde etmek için bu kadar alengirli yollara neden gireyim? Üstelik kişisel menfaat elde etmediğim zaten iddianamede yazıyor. Ceza hukukunda şüphe delil üzerine oluşur, oysa bizim davamızda bir şüphe üzerine delil arıyoruz. 162 gündür acaba suç oluşturacak bir şey bulur muyuz diye bakıyorsunuz. Yok işte yok! Olmayan bir şeyi 1162 gün geçse de var edemezsiniz.”
ÖNCE ÖZGÜRLÜĞÜMÜ İSTİYORUM
Soyer, savunmasını şöyle noktaladı: “Aylardır tek kişilik bir hücrede ceza çekmeyi, Hayatım boyunca toz kondurmadığım onuruma leke sürülmesini hakkedecek hiçbir şey yapmadım. Aksine dosyanın röntgenini çekin sadece iyi niyet ve iyilik göreceksiniz. Zaten bu haksız suçlamanın üzerime yapışmadığını, yüzlerce sayfalık iddianame ve eklerinin hakikati ortadan kaldıramadığını, önünde sonunda tamamen aklanacağımı herkes biliyor, herkes görüyor. O nedenle beraatimi talep ediyorum. Ama şimdi önce özgürlüğümü istiyorum. 2 ay önce son celsede adalet terazinize güveniyorum demiştim. Aynı güvenle; toplanması muhtemel delillere etkimiz olmayacağından, sabit ikametgah sahibi olmamızdan ve tutuklu kaldığımız süre de dikkate alınarak iki arkadaşımla birlikte tutukluluğumuzun kaldırılmasını ve tahliyemizi talep ediyorum.”
Yorumlar
Kalan Karakter: