Silivri’de bulunan Uygur İlim Marifet Vakfı’na bağlı Oku Uygur Bilig Yurdu adlı anaokulu, ilkokul ve ortaokul yaşındaki Uygur çocuklarının eğitim aldığı eğitim merkezinde Ahmet Kader isimli çalışanın 7 Uygur çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu medyada yer almıştı. Hakkında yakalama kararı çıkartılan Kader, yaklaşık bir hafta sonra Uygur aileler tarafından yakalanarak jandarmaya teslim edildi.Ercan Küçük'ün haberine göre, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Ahmet Kader’in “Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı”, “Çocuğun Cinsel İstismarı”, “Cebir Tehdit veya Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma”, “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma”, “Müstehcen Yayınların Üretiminde Çocukları Kullanmak” ve “Çocuğu Müstehcen Yayınları Okumaya ve Seyretmeye Teşvik” suçlamalarıyla yargılanması istendi. Kader’in tek sanık olarak yargılandığı davada 3. Celse 9 Ocak’ta görüldü.
YÖNETİCİLER RADİKAL CEMAAT MENSUPLARI
Silivri’de yaşanan cinsel istismar olayıyla ilgili konuştuğumuz bir Uygur teşkilatı yöneticisi “Uygur İlim ve Marifet Vakfı’nın ve vakfa bağlı sözde “Oku Uygur Bilig Yurdu ve Etüt Merkezi’ yöneticilerinin radikal cemaate mensup insanlar olduğuna dikkat çekti. 12punto’ya konuşan teşkilat yöneticisi, vakıf yöneticilerinin sanığın kaçmasına yardımcı olduklarını hatırlatarak bu yöneticilerin de yargılanması gerektiğini belirtti. Bazı Uygur ulemalarının olayın kapanması için kendilerine yakın siyasileri devreye soktuklarını iddia eden Uygur teşkilat yöneticisi şunları söyledi:“Bahsettiğiniz “Uygur İlim ve Marifet Vakfı’nın ve vakfa bağlı sözde “Oku Uygur Bilig Yurdu ve Etüt Merkezi’ yöneticilerinin kimliklerine bakıldığında, hepsinin geçimini sadece dini öğreti ve çalışmalardan sağlayan radikal cemaate mensup insanlar olduğu görülür. Şu anda cinsel tecavüz ve tacizden dolayı tutuklu olan sanığı koruyarak, kollayarak ve rezil olaydan sonra kaçmasına yardımcı olan bu vakfı ve okul yöneticileri, sanığa “yataklık” etmekten haklarında soruşturma açılması gerekir. Çünkü Habibullah Kusen (Kuseni Abukusen) ve Abdurehim Teşna adlı yöneticiler, küçük çocuklara yönelik cinsel istismarın üstünü kapatmaya çalıştıkları aşikar bir durumdur. Bu çirkin olaya tepki göstermeyen bu vakfın bağlı olduğu Doğu Türkistan Maarif Hareketi yöneticilerinin ve Uygur sözde Ulemalar’ın -bu çirkin olayın Uygur davasına zarar vereceği gerekçesiyle- kendilerine yakın siyasileri devreye soktuklarını düşünüyorum.”“AİLELER KORKULARINDAN SESSİZ KALIYOR”
Uygur teşkilat yöneticisi, cinsel istismara uğrayan çocuk sayısının bilinenden fazla olduğunu da açıkladı. Kendilerine başka mağdur ailelerden de dolayı başvurular olduğunu belirten teşkilat yöneticisi, ailelerin korktukları için sessiz kaldıklarını ifade etti:“Mağdur ailelerden dolaylı başvurular oldu. Yasal olarak haklarını aramaları tavsiyesinde bulunduk. Zaten çeşitli sosyal medya hesaplarında bu rezil olayla ilgili eleştirileri de takip ediyoruz. Bu izleme sonucunda cinsel tecavüze ve tacize uğrayan 4 ila 12 yaş arasındaki altı çocuk dışında da cinsel istismara maruz kalmış çocukların olduğu duyumunu aldık. Toplam sayının 7 çocukla beraber 12 çocuk olduğu anlaşılıyor. Ancak aileler toplum içindeki itibarları ve çocukların gelecekleri için sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Bu çocuklar arasında ailesi burada olmayan veya vefat etmiş yetim ve öksüzlerin de olduğu bilgisine ulaşıldı. Ancak kimlikleri konusunda maalesef net bir bilgi yok.”KANADALI VAKIF TARAFINDAN FONLANIYOR
Uygur teşkilat yöneticisi, cinsel istismarın yaşandığı vakfın yurt içi ve yurt dışı bağlantılarını da şu sözlerle açıkladı:"Çirkin ve rezil olay karşısında tepkisiz kalan Uygur teşkilatları ile Uygur İlim Marifet Vakfı’nın aynı kaynaklardan maddi destek aldıklarını da göz önünde bulundurursanız, bu cinsel istismar karşısında neden sessiz kaldıklarını daha iyi anlayacaksınız. Örneğin Uygur İlim ve Marifet Vakfı’na evlerin yapılması için maddi destek veren İCNA Relief Canada Foundation adlı Kanada Yardım Vakfı’nın ve “Sayeda Hajia Centre”nin aynı zamanda Maarif Hareketi’ne mensup teşkilatlar ve sözde Uygur ulemalar ile de iş birliği içinde oldukları görülmektedir. Bunun dışında Uygur İlim İrfan Vakfı’nın kapanması, kapatılması durumunda vakfı mal varlığının DTSB’na bağlı başka bir vakfa (galiba SİM Vakfı) devredileceği belirtilen tüzük, bu kurumlar arasındaki yakın iş birliğini göstermektedir.Ancak kamuoyu baskısı sürerse, Adalet Bakanlığı’nın ve Savcılarımızın bu rezil olayın üstünü kapamaya çalışanlarla ilgili suç duyurularını işleme koymaları beklenmektedir.”UYGURLARDAN DA TEPKİ VAR
Vakıf yönetiminin ailelere baskı yaptığı, kaldıkları vakfa bağlı konutlardan çıkartılmak istendiği medyaya da yansıdı. 12punto’ya konuşan Uygur teşkilat yöneticisi, amacın şikayetleri geri çektirmek olduğunu belirtti. “Çocukları cinsel istismara uğrayan veya bu çirkin olay karşısında sessiz kalmayarak tepki gösteren mağdur ailelerinin, kiralık olarak oturdukları evlerinden çıkartmak suretiyle, Vakıf yöneticilerinin intikam peşinde koştukları görülüyor. Kış şartlarında insanları evlerinden çıkartma tehdidiyle, mağdur ailelerinin bu olay ve okul yönetimi hakkındaki şikayetlerini geri çektirmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Uygurlara ait watsapp gruplarında hem mağdurların hem de diğer vicdan sahibi Uygurların yoğun tepki verdikleri görülmektedir. Dolayısıyla bu baskının geri tepeceğini düşünüyorum. Ayrıca kirasını ödeyerek oturdukları evlerden keyfi olarak insanları çıkartmanın kolay olmadığını biliyoruz. Mağdur avukatları şüphesiz bu olayla ilgili yasal önlemlerini alacaklardır, almışlardır.”“SÖZDE ETÜT MERKEZİNE EL KONULMALI”
Milli Eğitim Bakanlığı'nın Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun soru önergesine verdiği yanıtta söz konusu vakfa ait kayıtlı bir etüt ve kız yurdunun olmadığı, 2020’de vakfa ait erkek yurdunun da kapatıldığı bildirildi. Ama bu okul ve yurt hala faaliyetlerine devam ediyor. Uygur teşkilat yöneticisi bu eğitim merkezinin ne bunun nasıl mümkün olduğunu sorduk. Bu merkezde verilen dini derslerin içeriğimin tehlikeli olduğu uyarısı yapan Uygur teşkilat yöneticisi şunları söyledi:“Türkiye’deki radikal İslami cemaatlere yönelik ‘sahiplenme’ anlayışının tezahürü burada görülmektedir. Savcılıkta vakıf yöneticileri hakkındaki suç duyuruları neden nasıl bekletiliyorsa, onay ve ruhsatın olmadığı bu sözde etüt merkezi ve öğrenci yurdunun dini tebliğ çalışmalarına göz yumulmaktadır. Ülkemizde bu şekilde faaliyet gösteren “merdiven altı dini kurslar” bakış açısı, burada da geçerli. Ancak 4 ile 12 yaş arasındaki küçük kız çocuklarının uğradıkları cinsel istismarın yaşandığı bu merkezde verilen dini, ahlaki derslerin içeriğinin tehlikeli olduğunu, Devletimizin çocuklarımıza sahip çıkarak buradaki çocukları Diyanet’e bağlı “Kur’an Kursları”na kayıt ettirmesi ya da yasal olamayan bu sözde etüt merkezine el konularak, Müftülüğün görevlendireceği hocaların ders vermeleri sağlanmalıdır.Milletvekili Gergerlioğlu’nun konuyla ilgili TBMM’de verdiği soru önergesini ilgili vakfa bağlı Oku Uygur Bilig Merkezi adıyla etüt merkezi ve yurdun MEB’den izinsiz ve ruhsatsız faaliyet gösterdiğini ifade eden MEB yöneticileri, müfettişleri, sözde okul ve yurdun yasa dışı şekilde faaliyet göstermesine göz yummaları bir suçtur, Bakanlığın gerekeni yapması gerekmektedir.”“ADETA SAVAŞ HAZIRLIĞI İÇİNDE ÇOCUK YETİŞTİRİYORLAR”
Daha önce kapatma kararı olmasına rağmen ve hiçbir yasallığı olmamasına rağmen vakfın sosyal medya hesaplarında ve sitesinde buradaki eğitim ve faaliyetler paylaşılıyor. Uygur teşkilat yöneticisine “Bu kurumun müfredatı ve etkinlikleri MEB'in yönetmeliğine uygun mu?” diye sorduk. Şu şekilde cevap verdi:"Öncelikle bahsettiğiniz Uygur İlim ve Marifet Vakfı ile ilgili Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün soruşturma açması ve vakıf faaliyetlerine geçici olarak son verdirmesi gerekir(di). İkinci olarak Vakfa bağlı “Oku Uygur Bilig Yurdu” adı verilen okul ve yurdun da ruhsatsız faaliyet gösterdiği anlaşıldığına göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu etüt merkezinin kapısına kilit vurması ve yurdun da Kredi Yurtlar Kurumu yönetimine devredilmesi gerekir(di).Vakfın sosyal medya hesaplarında Bakanlık veya Müftülük ruhsatı alınmaksızın eğitim ve faaliyetlerin paylaşılıyor olması, dini cemaatlere, dini etkinliklere dokunulmayacağı algısından kaynaklanmaktadır.Kurumun müfredatının ne olduğunu detaylı bilmiyorum. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onay ve ruhsat alınmadığına göre Uygurca farklı içerikte dersler verildiği kanaatindeyim. Vakfın ve sözde etüd merkezinin bize yansıyan faaliyetlerine baktığımızda ise aynı şekilde talim-terbiye kurallarına uygun çalışmalar yapılmadığı görülmekte. Sözde okul avlusunda zaman zaman Türk Bayrağı dışında Gökbayrağın göndere çekilmesi, okul öğrencilerine askeri kıyafetler giydirerek, ellerine oyuncak silahlar verdirmek suretiyle askeri yürüyüş yapılması, ülkemizin stratejik iş birliği içinde olduğu bir ülkeye yönelik adeta savaş hazırlığı içinde çocukların yetiştirilmesi MEB yönetmenliğine uygun olmadığı gibi, bir “suç”tur…”NE OLMUŞTU?
Sanık iddiaları reddetti, çocukların suçladıUygur vakfına ait sitede yaşadığını, sitede ve medrese dedikleri eğitim merkezinde tesisatçı olarak çalıştığını belirten sanık, kendisine iftira atıldığını savundu, hakkındaki suçlamaları reddetti.Yurt dışına kaçmak üzereyken yakalanan Kader, istismar mağduru çocukların komşusu olduklarını, evine televizyon izlemek için sık sık geldiğini, kendisi evde yokken dahi kapıya bıraktığı anahtarla açıp eve geldiklerini savundu. Kader bir kez, bir çocuğun kendisinden habersiz eve geldiğini, evde duş alıp çıktığında kendisini çıplak gördüğünü iddia etti. Çocuklara pornografik içerikli yayınlar izlettiği iddia edilen Kader, iddiayı reddetti, çocukların yabancı uydudaki kanalları açıp pornografik içerikli yayını kendilerinin açıp izlediğini, gördüğünde kızdığını savundu.“VAKIF YÖNETİCİLERİ ‘KENDİ ARAMIZDA ÇÖZELİM’ DEDİ”
Sanığın ardından davaya müdafi olan istismara uğrayan çocukların babası Abdülhekim Gazi müşteki sıfatıyla verdiği ifadede, etüt merkezinin bağlı olduğu vakfın yöneticileri olan Uygur toplumunda tanınan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını söyledi: “Çocuğum olayı anlatınca, vakıf yöneticileri Habibullah Küseni ve Abdurrahim Teşna’yı aradım. Bana, ‘Sen jandarmayı arama, biz kendi aramızda bu işi çözelim’ dediler. Akşam okula çağırdılar. Sanığı kaçırmışlar. Sanık Avrupa’ya kaçmaya çalışırken ben yakalayıp jandarmaya teslim ettim. Vakıf idarecileri tarafından tehdit edildik. Jandarmaya haber verdiğim için kaldığım siteden çıkmam için bana baskı yaptılar. Sanığı koruyan müdürlerdir. Müdürlerden de şikayetçi olduk. Suç duyurusunda bulunduk.” Dedi.