

İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu –hiç şüphe yok ki- İzmir siyasetinin en belirleyici
kişisi olmuştur. İlçe kongreleri sürecinde pek çok ilçeye doğrudan ya da
dolaylı olarak etki etti. İl Kongresindeki sonucu bizzat aldı. İzmirliler
benden daha iyi bilir, Fuar içindeki kongre devam ederken Kocaoğlu İZFAŞ binası
içindeki makam odası vardır. Bu odada delegelerin önde gelenleriyle teker teker
görüştü, Ali Engin’e oy istedi.
Neticede zaten Tacettin
Bayır’la Levent Eyipişiren arasında parçalanmış olan karşı blok un ufak oldu.
Elbette Kocaoğlu’nun “Levent olmaz ama Bayır” olabilir gibi karşı bloğu parçalı
tutacak açıklamaları önem taşıdı. Çarşaf liste hamlesi de yine parçalı olan
yapıda herkesin kendi derdine düşmesine neden oldu. Neticede Aziz Kocaoğlu
istediği adayı il başkanı yapmayı başardı.
Aziz Kocaoğlu Eyipişiren’e
karşı, Bayır’a mesafeli olmasını “Anlaşabileceğim
il başkanı” diyerek açıkladı. Elbette
büyükşehir belediye başkanının, hele de yerel seçime gidilen süreçte,
anlaşabileceği bir il başkanıyla çalışmak istemesi haklı olmasa bile
anlaşılabilir bir durumdur.
Haksız olan esas durum,
parti içi dizaynı kamu imkanları kullanılarak yapmaktır.
Aziz Kocaoğlu, bu oyları
Bornova delegesi sıfatıyla topladıysa hiç sorun yok. Ancak İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı sıfatıyla topladıysa o zaman CHP’nin temelden karşı çıktığı
bir olguyu, CHP’nin temeline yerleştirmiş demektir: Yandaşlaşma…
CHP, AKP’nin devletin
organlarına kendilerine yakın olanları aldığını; kendisinden olmayan hiç
kimseye yaşam hakkı tanımadığından yakınmamakta mıdır?
İzmir’den seçime giren
bakanların Vali’nin arabasını kullanarak, kamu binalarını ve kamu personelini
kullanarak propaganda yapmış olmasından dem vurmamakta mıdır?
Bu yapılanın ondan ne
farkı var ki? İl kongresi pazarlıklarını Belediye Başkanlığı makamında yapmak,
belediyenin başta istihdam olmak üzere bütün imkanlarını ve belediye başkanı
olmanın forsu kullanarak seçim almaktan rahatsızlık duymak gerekir.
Eskiden çok mu iyiydi?
Belediye başkanları Deniz Baykal’ın “denge”
politikaları nedeniyle ilçe başkanlarının ya da il başkanının taarruzuna maruz
kalırdı. Baykal herkese bir miktar güç verdiği için güç göstergeleri sürekli
olurdu. Bu da örgütün enerjisini kendi içinde tükettiği yorumlarına yol açardı.
İl başkanı rakiplerini
büyük ölçüde il kongresinde eledi. Kalanları da Kurultay’da ‘anahtarın
anahtarı’ denilen listeye almayarak dışladı. Böylece örgütün bir bölümü, diğer
bölümü tarafından uzaklaştırılmış oldu. Dışlanan yapı, bugün siyaset yapacak
bir alan bulamıyor, basın toplantılarını bile il binası dışında
gerçekleştiriyor. Şimdi bu örgütün gücünü kendi içinde tüketmesi değil mi?
Aziz Kocaoğlu ve Ali
Engin, ilk raundu kazanmış gibi görünüyorlar.
Ya sonra?
* NOT: Uzun süredir sizden ayrı kaldığım için
değerlendirmeye biraz geriden başladım. Sonraki yazıdan itibaren yine 12.
Kat’tan en doğru bilgileri buradan okuyacaksınız.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: