Açlık Grevindeki Gülmen: Bilincim Kapandığında Müdahale İstemiyorum
Açlık grevindeki tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen, “Bilincim kapandığında müdahale edilmesini istemiyorum. Müdahale eden doktorlar suç işlemiş olacak” dedi.
Yayınlanma :
27.11.2017 11:10


DHKP-C’den talimat aldığı iddia ediken Gülmen’e 7,5 yıldan 15 yıla kadar, Özakça’ya ise ‘örgüte yardım’ suçlamasıyla beş yıldan 10 yıla kadar hapis isteniyor. Gülmen halen tutuklu, Özakça ise ev hapsinde.
Açlık grevi ise 264 günü geride bıraktı.
‘Cezalar verilsin, bu iş bitsin’
Cumhuriyet’ten Şeyma Paşayiğit’in sorularını avukatları aracılığıyla yanıtlayan Gülmen, sözlerine şöyle başladı: “Yüksel direnişçileri ‘doğum günüm şerefine’ barikatları yıktılar. Anıtın önünde ilk kez Semih’le birlikte kazandığımız o alanda, yüzümüzde kocaman gülümsemelerle oturma eylemi yaptığımız anıtın önünde, oturma eylemi yaptılar. Yüksel’e karakol kurmuşlar, neyime! Yüksel direnişçileri polisin gözünün önünde barikatları yerle bir etmişler, işte doğum günü hediyem bu. Sadece benim hediyem değil aslında bakarsanız. Direnişin kurduğu barikatın bu tarafında olan, küçük büyük barikatı güçlendiren adımlar atan herkese, direnişe inanan herkese verilmiş bir hediye. Yüksel’in ruhu bu: İrade, cüret, vefa, bağlılık, yoldaşlık, kolektivizm… Bana öyle hediye veriyorlar ki, binlerce insanla paylaşıyorum hediyemi, doğallığında. Çok güzel bir şey bu.”
‘Gece uykum çok kötü’
Dava dosyasını ‘çöp’ olarak nitelendiren Gülmen, “Bizim söylediklerimizin, söyleyeceklerimizin bir önemi yok. Kararı duruşmaya gelmeden vermiş, mütalaasını yazmış gelmiş. Sen kendini anlat dur. Mütalaa cepte! Daha savunma yapmadım ben, bu neyin mütalaası. Usul kuralları filan savcının umurunda değil. Yargılamayı bir an önce bitirmek istiyor. Cezalar verilsin, bu iş bitsin!” dedi.
Hakim karşısına çıkamadığını hatırlatan Gülmen şöyle devam etti: “Şu anda Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin mahkûm koğuşu diye tabir edilen bölümünde tutuluyorum. Buradan önce 13 gün, 3. derece yoğun bakım hastalarının tutulduğu yoğun bakım ünitesinde refakatçisiz tutuldum. AİHM’nin müdahalesi olmasa burada da refakatçisiz tutulacaktım. Mahkûm koğuşundaki hücreler 3’er kişilik. Ben kardeşimle kalıyorum hücrede. Burası binanın bodrum katında. Hücrelerde taze ve temiz havaya ulaşmanız mümkün değil. Sandalyeye çıkılıp iki santimetre aralanan, iki parmaklıkla donatılmış pencereden gelen hava, hücreyi havalandırmak için elbette yetersiz. Son derece gürültülü çalışan havayı açtırabilirsiniz. Eğer çalışıyorsa! Bizim hücrede o çalışmıyor. Yani hücreyi bırakın taze ve temiz havayla, havalandırma yoluyla bile havalandıramıyoruz. Tepemizde gece gündüz ışık yanıyor. Işıkların kontrolü dışarıdan yapılıyor. Dolayısıyla gece de ışık altında uyumaya zorlanıyoruz. Bu yüzden gece uykum çok kötü.”
‘Koridorun başındaki kameradan izlenebiliyoruz’
Dinlemediğini ve hızla kilo kaybettiğini aktaran Gülmen, hücrelerin sadece ikisinin gün ışığı gördüğünü ve kendisinin bir ay boyunca gün ışığı görmeyen bir hücrede tutulduğunu söyledi.
Gülmen şunları söyledi: “Sonra doğal ışık gören hücrelerden biri boşaldı ve oraya geçirildim. İki demir parmaklık arasından sadece gece ve gündüzü ayırt edebileceğiniz derecede gün ışığıyla muhatap olabildiğiniz bir hücreden bahsediyorum. Gün ışığı görüyor deyince aklınıza içeriyi güneşle dolduran pencereler gelmesin. Avukatlarımızla bir koridorda, yanımızdan sürekli gardiyan ve sağlıkçılar geçerken sınırlı sürede görüşebiliyorum. Ben sedyeyle çıkıyorum avukat görüşüne. Not alamıyorum. Gizlilik koşulları sağlanmıyor. Koridorun başındaki kameradan izlenebiliyoruz. Yani avukat hakkımı sınırlı ve uygunsuz koşullarda kullanabiliyorum.”
‘Doktorlar suç işlemiş olacak’
“Zorla müdahale cinayettir” diyen Gülmen, her gün bir doktor heyetinin müdahale etmeleri gereken koşulların oluşup oluşmadığını anlamak için kendisini ziyaret ettiğini söyledi.
Gülmen şöyle devam etti: “Bilincim kapandığında müdahale edilmesini istemiyorum. Müdahale eden doktorlar suç işlemiş olacak.”
Gülmen, “Dışarı çıktığınızda ilk ne yapmayı düşünüyorsunuz? Neleri özlediniz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Dostlara sarılmak, onlarla kucaklaşmak, hasret gidermek. İnsanlarımızla, halkımızla beraber olmak tek dileğim. Bir de Yüksel’i görmek isterim. Anıtı. Yüksel’in karakol kurulmuş halini hayal edemiyorum. Anıtımızla hasret gidermek isterim. Bir de akşam işportasında Yüksel’de olmak, kitapçı tezgâhlarını dolaşmak… İnsanları, memleketim Kütahya’yı, dostlarla beraber olmayı, doğa yürüyüşü yapmayı, doğada olmayı özledim. Güneşi, havayı, açık havada olmayı, rüzgârı, rüzgârın insanın yüzünü yalayıp geçmesini, bir şehri tepeden görmeyi. Anneme, babama, Semih’e, Esra’ya açlığımızı paylaşan Mehmet Güvel’e ve Feridun Osmanağaoğlu’na kavuşmak ve onlarla kucaklaşmak, hasret gidermek.”
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: