

Günlerdir memleket gündeminin hangi ucundan tutsam diğer tarafı başka yöne çekiştiriliyor. Yüreğim
daralıyor, yazıp vazgeçiyorum. Yazdıklarım kime ulaşacak kim durup düşünecek
kaygıları da çabası.
Bütün bu sıkıntılar, yıkıntılar
arasında; yazdıklarım biraz geç, biraz yarım kalacak gibi; memleketin hali gibi
birbirine geçmiş bir yazı olacak.
Ergenekon davaları, KCK
davaları, olmayan örgütün var olan üyeleri, sendikacılar, öğretmenler,
doktorlar, avukatlar, herkes aslan terbiyecisinin sirkinden geçiriliyor.
Susturma operasyonları sistemli bir kabul ettirme düzeni içinde titizlikle
yürütülüyor.
Üniformalıların ve işbirlikçilerin
terbiye edilmek suretiyle içeride tutulmaları iyi oldu. 1980 darbesini
düşündükçe yurdum insanının nasıl ağır travmalara maruz kaldığını öğreniyoruz.
insanın insana ettiği zulmün ihanetlerle birleşmesi sonucunda işkence
hanelerden geçen/geçemeyip düşen-düşürülen, yaşı henüz on yedi bile olmamış taze
fidanları düşürdüler toprağa.
Sonuç olarak; ülkenin üzerinde kara bulut gibi dolaşan asker vesayeti
kalkmış oldu.
İktidarın barış yolunda ilerlerken elimizden
çaktırmadan aldıkları beni huzursuz ediyor. Toplum olarak farkındayız ama farkında olduğumuzu şimdilik kimsenin
gözüne sokmuyoruz. İsteğimiz sadece bir an önce umutla beklenen Barış’a
ulaşmak. Uzun zamandır sadece çocuklarımıza koyduğumuz isimden öte bir anlamı
olsun istiyoruz kelimenin.
Ancak; o nasıl bir
barış yoludur ki elinde tutan güçler tarafından yoluna mayınlar döşenen, o
nasıl bir düşüncedir ki, Barış’a bu denli susamış bir halktan bilgi saklamak
uğruna gazetecileri yerinden evinden yurdundan ediyor. Gerçekler daha ne kadar
saklanacak, bu uğurda daha ne bedeller ödeyeceğiz. Yaşayacağımız ileri
demokrasi gazeteleri, gazetecileri, avukatları, öğretmenleri, doktorları
aydınları susturarak mı gelecek?
Halktan bilgi saklamak; o halkı
isyana ve iç savaşa davet etmektir. Halktan bilgi saklamak o halkı diğerine
karşı ötekileştirmektir. Barış’a giden yollar karartılarak yaratılan karanlık
dehlizlerde kimleri kimlere boğduracağız.
Rejim; bize düzenli olarak diğerine
ötekileştirmemiz için beslenme damarı yaratıyor. Son günlerde en keskin ve taban bulan “Ulusalcılık’’ sanki diğerleri
vatanını sevmiyor da; en çok bayrak diyen seviyor gibi lanse edilip kabul görür
hale geldi.
Bizi ötekileştirmelerine alet olmaktan ve çanak tuttuğumuzdan habersiz
dünyayı bize gösterdikleri kadar algılayıp üzerine biraz da pembe hayal
ekleyerek mutlu olduğumuzu sanıyoruz. Peki, yarın ne yapacağız, elimiz de biriken kan pıhtılarını hangi nehirler de
temizleyeceğiz, hangi nehrin canını kana bulayacağız.
21 Mart Sultan Newroz Bayramı
geçmiş yılların aksine büyük coşku ve heyecanla kutlanıyor. Devletin kolluk
güçleri çiçekli, çikolatalı karşılamalar yapıyor ilk aklıma gelenler arasında; “geçen yıl ölenler niye öldüler?” diye
sormadan edemiyorum; altı üstü bir bayram, benim için bahar diğeri için
özgürlük bayramı isminin ne olduğunun önemi yok, sonuçta insana gerekli olan
eylemin bir şekilde dışa vurumu.
“Barış'' rejimin kendisiyle olan barışması aslında… “Asırlardır inkar edip yok saydığını bu gün
kabul noktasına gelmek asırlardır yapılagelen reddetme kavgasına son vermektir.”
Baskın bir biçimde Kürtler
üzerinde hissedilse de aslında tüm etnik köken sahipleri, farklı inanç
sahipleri, kısaca ötekileştirdiği her kesimle ''barışma'' mecburiyetinde olan devlet;
-Tüm etnik kimlik
sahiplerine ana dilde eğitim vermek zorunda; neresinden bakarsanız
kültürel zenginliklerimiz yaşatmak zorundadır,
bizi biz yapan kültürel çeşitliliğimizdir.
- Ülkenin adı Türkiye
Cumhuriyeti’dir, üzerinde yaşayan herkes Türk değildir, olmak zorunluluğu da
yoktur.
- İnançlar
özgürce ve gerektiği şekilde mezhep gözetmeden özgürce yapılmak zorundadır.
Diyanet işleri Devlet politikasından uzaklaştırılmalıdır, diğer tüm inanç
sahipleri gibi bütçe ödeneği de almamalıdır.
- Düşünmek suç kapsamından
çıkarılmalıdır. Düşünce suçu kapsamında mahkûm edilenler hızla
serbest bırakılmalıdır. Yargı, basın, Medya Özgürleştirilmelidir.
Eylemler özgürlükler için
yapılır; iki gün önce Başbakan “özgürlüklerinde sınırı” olduğunu
söylemişti.
Aklıma takılan sorular kime
göre, neye göre sınırlar olacağı.
Kimler çizecek yeni özgürlük sınırlarımızı.
Sultan Newroz Bayramı kutlu ve
mutlu olsun.. 21/03/2013
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: