

Bilindiği gibi yerel yönetim
seçimleri, AKP açısından, rüşvet ve yolsuzluk söylemlerinin ayyuka çıktığı bir
dönemde yapıldı. CHP İzmir’in otuz ilçesinin, (Tire Belediye Başkanını da
partiye dahil ederek,) yirmi dokuzunda, başkanlıklar elinde olduğundan, ciddi
bir avantajla seçime girdi. Ancak seçim sonucu gerek İl Başkanı gerek Büyükşehir
Belediye Başkanı ve yandaşları sekiz ilçeyi kaybetmelerine rağmen “başarılıyız” diye ortalığa demeç
yağdırıyorlardı. En son basına yansıdığı adıyla “biz nerede hata yaptık?” konferansında Prof. Tosun Terzi de “başarılıyız” nakaratını prof ünvanıyla
şu gerekçeye dayandırarak söyleme ihtiyacı duydu. “Efendim CHP sekiz ilçeyi kaybetti ama, kazandığı ilçelerde oylarını
arttırarak seçimden çıktı” diyerek sosyal bilimlere katkı sayılacak bir tespitte
bulundu. Bu tespit üzerine, insanın aklına bazı sorular takılıyor. Bu başarı
önceki hizmetlerin karşılığı mı, yoksa, seçmen, aha işte, tam da aradığım
adaylar seçime girdi, bu nedenle mi oylar arttı? Çünkü Büyükşehir Belediye
Başkanılığı oylarımızda düşüş oldu. Yani İzmir İzmirliliğini yaptı. Geçmişi
taltif etmiyor, gelen yeni yıldızları, daha hizmete başlamadan, verdiği yüksek
oylarla tahta oturttu. İnanın bu benim fikrim değil! Sayın Tosun Terzi’nin
tezi. Yine düşüncesine ayak uyduramadığımız İzmirli, Sn. Prof’a göre oylarımızı
arttırdı, ancak belediye meclis üyesi sayımızı düşürdü. Sakın bunu
kaybettiğimiz ilçelere bağlamayın. En yüksek oy aldığımız Karşıyaka’da geçen
seçime göre üç meclis üyesi kaybettik.
Her ne ise seçim çoktan geride
kaldığına göre, sayın Başkanlarımız da altı aylık icraat sürelerini doldurdu ve
yeni bütçelerini meclislerinden geçirerek, ısınma turlarını da
sonlandırdıklarını kabul edip icraatlarına yeni baştan başlayacaklar. Peki bu
güne kadar yaptıkları icraat değimliydi? İcraattı ama, seçim yorgunluğu, tebrik kabulü, sokakta boy göstererek “halkçılık”
turları, gözlemleri derken, şimdi artık alt kata indirilecek odaların
kapılarına, kilit üstüne kilit vurarak, sekreterlere “çok meşgul” ya da “yerinde
yok” tembihleri eşliğinde düşünme faslına geçmiş durumdalar.
Kusuruma bakmazlarsa ben
gözlemlerimi anlatacağım. Çünkü İl Başkanımızın belediyelerimizi eleştirmeyelim
AKP’nin eline koz veririz, söylemini ben doğru bulmadığımdan ötürü, zaten ilk
eleştirimi kendisine yönelteceğim. İl Başkanı eylemsizliği bir hüner sanıyor.
İzmir’in mahallelerinde halkın okullardaki isim değişikliklerine, imam hatip
olarak dönüştürmelere karşı, gösteri ve direnişlere, ilçe örgütleri dahil
ilgisiz kaldılar. İzmir’in İl Özel İdare malları gitti diyerek gazetelere demeç
veriyorlar ama, İl Özel İdarenin “Hizmet
Binası” olarak yaptırdığı binanın imam hatip okulu olmasına seyirci kalmayı
hala sürdürüyor. İzmir İl Milli Eğitim Müdürü’nün Emevilerden kalan
söylemlerine yine ilgisiz kaldı. Ama basına göre “biz nerde hata yaptık?” konferansında seçime on ay kala, Genel
Başkan’ın karizmasını yerle bir etmeyi başardı. Demek ki; Adliye Sarayı’na siyah çelenk koymayı Genel Merkez söylemese beyler
yine yerlerinden kıpırdamayacaklar. Peki o eylemde etraflarına baktıklarında,
İl Başkanımızın “bizim ekip” saymadığı partililer olmasaydı mahcup olmayacak
mıydı? Kendisinin “ekip” saydıkları nerdeydi? Her şeye rağmen partinin koyduğu
en önemli eylemde 400-500 kişinin olması, yıllardır, kitleden kopuksunuz
söylemlerimiz haklı çıkarmıyor mu? Hala o makamda oturmak için ne
bekliyorsunuz? Seçime gireceksen aha seçim de geldi.
Gelelim yeni belediye
başkanlarımıza. Bu seçimde atanan Belediye Başkanlarımız, ya “öz” babalarının namıyla, ya da “onursal baba” saydıkları babaların
sayesinde makamlara oturdular. Karşıyaka Başkanımız “öz güveni” sayesinde her konuya soyunmuş vaziyette. Siyasi “ekipleşme”ye, belki eski alışkanlığı
olduğundan, erken başladı. Ancak dua etsin kongre süreci ertelendi de, bir
yıllık nefes alma şansı doğdu. Benim kendisine naçizane önerim politikaya
bulaşmaması.
Karşıyaka gerçekten özel davranmayı seven, kendine özgü kültürel
davranışları olan, lokal kalmayı bilen ve tercih eden, ama çağdaş değer
yargılarını da en önde benimseyen ve izleyen bir ilçemiz. Böyle bir ilçemizin başkanı,
öncelikle Karşıyaka’ya ait kemikleşmiş değerleri doğru tespit etmelidir. Yani
Godo Cengiz, Atılla İlhan, Tarık Dursun K. gibi, onlarca değeri neden önemser
baş tacı eder. Şehit elçilerimiz dahil, Bahriye Üçok adı niye Karşıyaka’da
yaşar. Bu kadar şahıs heykeli, İzmir’in ya da Türkiye’nin başka bir ilçesinde
var mı? Kendisinden önceki başkanlar kafalarına estikleri için mi bu heykelleri
diktiler, yoksa Karşıyaka’nın kültürü ve aydın kamuoyu dayattığı için mi?
Atatürk’ün öngörüsü boşuna mı? “Karşıyakalılar
annem size emanettir” diyor. Park Kafe’de “iyi müşteri” kategorisine dahil etmediklerinizden, kaçı gelip
orada çay içerek ulusal gazetelere makale hazırlıyor, şiir ya da hikaye
yazıyor? Ülkeye hizmet etmiş nice genel müdürler müsteşarlar olduğunu biliyormusunuz?
Tanıyormusunuz? Koltuğunun altına tomar tomar gazete kitap koyan başka kahvelere
giden müşteri görüyormusunuz? Bunlar ancak Karşıyaka’da olur.
Kent AŞ’nin işletmeleri her nedense uygun ve işlevsel konumlara
geçmişten beri, getirilmiyor. Balık ve kebap satarak kar edileceği umuluyor. Bu
olmayınca da Başkanın yanındaki “komisyoncu” kültüründeki kadro, zarar ediyor,
işçileri çıkartalım, olmasa kiraya verelim gibi, ekonomik verimlilik
saplantısına giriyor. Şunu unutmayın sayın Başkan; o tesislerin bulunduğu yer,
kamuya ait en güzel alanlar. Bu alanlar,
halkın istifadesine sunulacak düşüncesiyle Belediyeye terk edilmiş. Belediyenin
sırtından birine kiraya vermek için değil.
Oysa bir Pazar günü Seferihisar Sığacık’a gitseler belki bir ilham
kaynağı bulurlar. Hani hane halkını üretime teşvik etmek adına, Kordelya’nın yemek
kültürünü İzmir’e tanıtma ve taşıma adına belki aklınıza bazı düşünceler
gelebilir. Farklı, fonksiyonel bir işlev kazandırabilirsiniz bu işletmelere.
Yerel yöneticiler, kar/zarar ve hizmet mukayesesini, ekonomik söylemle fayda/maliyet
analizini doğru yapamazlarsa, üzerler, üzülürler. Hizmet sektörünün kamu
hizmetinin toplumsal fayda olarak ne ifade ettiği doğru anlaşılmalı.
Bunlar olmuyorsa; Karşıyaka’nın
sokakları parkları yine temiz değil, tretuarlar yine işgal altında. İzmir’in en
yaşlı fakat en eğitimli kentinde halkın kullanım alanları işgal altındaysa,
oturabileceği açık alanlar, insanın beş paralık huzurunu kaçırıyorsa, sokakta
bas bas bağırın ben “halkçıyım” diye inandırıcı olamıyorsunuz. Henüz vakit
erken ancak krediyi erken tüketmemenizi dilerim.
Bornova Belediye başkanımız manevi baskılar karşısında eziliyor. Birgün Tv de
izledim. Ege Üniversitesinden Öğretim Üyeleriyle altlarında bir minibüs Bornova’yı
gezerek “ihtiyaç” tespiti
yaptırdığını izledim. Üzücü elbette mimarlığını bilemem ama şehircilik ve
belediyecilik apayrı şeyler. Allah yardımcısı olsun. Konak, Buca ve asıl Büyük
Belediyemizle diğer ilçeleri başka bir yazıda değerlendirmeye çalışacağım.
ÖZEL NOT;
Beni bu haber portalında izleyen biri/birleri, il kongresi sürecinde
Ali Engin ile beraber hareket ettiğimi, sonrası ayrıldığımı sanıyor. Hayır ben
Ali Engin’e karşı çıkan listede yer aldım ve 162 oy almıştık. Ben seçim sonrası kendisini çikolatayla
kutlamaya gittim, başarı diledim. Samimiyetine güvenerek bende kalması gereken
bir sürü özel bilgimi de kendisiyle paylaştım.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: