Bir makama oturmak ve kalkmak terbiyesi üzerine…
Yayınlanma :
04.11.2012 22:42


Koltuğa
oturduğumuz gibi kalkmasını da bilmeliyiz denir teorik olarak, ama nerdee? Bir
tutkal mı vardır, nedir bilinmez, bizde bir koltuğa oturanı bir daha kovsan
gitmiyor. Ne pot kırarsa kırsın, ne tuhaflıklar yaparsa yapsın, koltuktan
kopmamak için her tavizi vermeye hazırdır yurdum insanı…
Özellikle
bizim gibi ‘aydın denebilecek’ üyelerden oluşan meslek
örgütlerinde, siyasi partilerdeki koltuk sevdalıları ile alay ederiz. Kendimizi
demokrasi kahramanları olarak görürüz. Koltuğa, makama, mevkie itibar etmeyen
aydın ve yurtseverler olarak. Ama bakıyorsunuz, meslek odalarının da bir farkı
kalmadı siyasi partilerden.
İzmir’deki bir siyasi partinin yedi il yöneticisinden üç
asil, ayrıca bir de yedek üye istifa etse, geriye kalanlar yedekleri yönetime
alarak o koltuklarda oturmaya devam edebilir mi sizce? Siyasetin içinde bir
kişi olarak, bence mümkün değil. Ama maalesef, Şehir Plancıları Odası İzmir
Şubemizde bu durum gayet ‘large’
karşılanabiliyor. En iyisi olayı baştan başlayarak anlatalım…
Yerel
Gündem haber sitesinden Nivent Kurtuluş, 01.10.2012 tarihinde “Plancılar
da bunu yaparsa” başlıklı bir yazı yayınlar. Bu yazıda, Plancılar Odası İzmir
Şube Başkanı Zeki Yıldırım’ın, görev yaptığı Karabağlar Belediyesi’nde tam 11
(on bir) konu hakkında mülkiye müfettişi tarafından savunmasının istendiği yazılmaktadır.
İzmir’deki yasa ve yönetmeliklere aykırı planlara dava açan Odamız ve başkanımızın,
kendi belediyesinde yasalara aykırı plan geçirmekten hakkında istenen
savunmalar, özellikle Vatan Mahallesi Planı adlı konu üzerinde durulmaktadır. İddia
çok ciddidir bir plancı açısından, çünkü iddiaya göre söz konusu bölge mevcut
planlarda ‘park alanı’ yani ‘yeşil
alan’ olarak görünmektedir.
Yazının
bir yerinde, “AKP İzmir’deki
belediyelere baskı uyguluyor” iddiasına atıfta bulunularak “Bu incelemeyi yapan şehir plancısı da
AKP’li mi?” diye sorulmaktadır.
Bunun
üzerine, Büyükşehir’de de artık gelenek haline gelmiş olan “kim sızdırdı bu bilgileri?” avı başlar önce. Buradan yola çıkılarak,
Karabağlar Belediyesi’nde incelemeyi yapmış olan, aynı zamanda halen Oda
yönetim kurulu üyesi olan meslektaşımız Aslı Özaylak ‘gıyabında’ suçlu bulunur ve onun üzerinden bir açıklama gönderilir
yazıyı yayınlanan siteye. Çünkü Aslı Özaylak ‘karşı listeden’ seçilmiştir ve herhalde bu durum suçlu bulunması
için yeterli bir sebep gibi görülmüştür!
Oysa bu
ülkede, savcılık soruşturmasında bile çok ciddi dava ifadelerinin birkaç
saat içinde basına sızdırıldığı bilinmektedir. Ayrıca, bir gazetecinin haber
kaynaklarını ve ‘kolunun ne kadar uzun olabileceğini’ de bilebilmek mümkün
değildir.
İşin daha da tuhaf yanı, aynı yönetimde görev yapan bir
başkan, yönetim kurulu üyesine, “Konu hakkında bir bilgisi olup olmadığını”
sorma gereği dahi duymadan bir açıklama göndermiştir söz konusu yazıya.
Aslı
Özaylak, cevabi yazının yazılmasından günler sonra, başkalarından duymuştur
konuyu!
Şimdi
burada benim anlayamadığım o kadar çok konu var ki:
-Örneğin, şahsım, bizatihi ben, daha
önce, geçen dönem Büyükşehir Meclisinde onanan iki planla ilgili savcılıkta
ifade verdim 181 kişiyle ve bunu bütün detaylarıyla köşemde de yazdım. Bu ayın
27’sinde de o konulardan biriyle ilgili (konunun içeriğini dahi bilmiyorum.
Bornova’da bir plan tadilatı imiş.) mahkemeye çıkacağım.
Ee, ne var
bunda? İnsanlar haksız yere soruşturmalara uğrayabilir, çamurlara maruz
kalabilir. Hatta bazen, üç-beş yıl önce yaptığı şeyleri gerçekten yanlış da
bulabilir. Kim mükemmel olduğunu iddia edebilir ki?
Bu kadar
celallenmeye, birilerine çamur atmaya, “ben
mükemmelim, hata yapmam” anlayışına ne gerek var? Zaten bunlar
soruşturma sonucu ortaya çıkmayacak mı?
-Yeri
gelmişken, bir konuya daha yanıt vermek isterim: Geçen dönem, yüzlerce plan
tadilatı geçti Büyükşehir Meclisinden. Bunların % 90’ı imar kanunu,
yönetmelikleri ve hatta Büyükşehir Planlamanın da görüşlerine aykırı idi.
Kimilerini duyunca meclise girmedim, kimilerine ret oyu verdim, kimilerini
Odaya aktardım. Bunlardan biri de Karabağlar’daki Danışman Arazisi Planı idi.
Yüzlerce konunun gelip geçtiği, muhalefet etmeye kalkışınca “AKP bile kabul oyu veriyor” şeklinde
ayıplandığım, kimi zaman parti gurubuma ters düşmemek, kimi zaman da “Yahu bu kadar insanın kılı kıpırdamıyor oy verirken.
En korkak ben miyim?” diye düşünüp meclise girdiğim günler de oldu.
Onlardan birinde de Danışman Arazisi geçmiş, oy vermişim.
Özellikle “sen
o plana Büyükşehirde oy verdin mi, vermedin mi?” diye büyük bir açığımı
yakaladığını düşünen ‘efsane bürokratımız’
için söylüyorum: “Sırf o plan değil,
daha yüzlerce plana da oy verdim bu şekilde. Ama onlar yargıya taşınmadığı için
haberimiz olmadı. Danışman Arazisinden de 1/5 000 plan geçtikten sonra haberdar
olduğum için 1/1000 ölçekli plana askıda itiraz ettim.”
Umarım
anlaşılmıştır…
Aslında
meclislerde öyle bir sistem vardır ki, meclis başlarken, ‘haziruna’ imza atılır. Bu, hem “meclise katıldım” anlamına gelir, hem de “hakkı huzur almanız” anlamına gelir. İmzayı attıktan sonra çoğu
zaman çıkar gidersiniz herhangi bir komisyon göreviniz, komisyon raporunuz
olmadığı için. Ancak o oturumda isim okunarak oylamalar yapılmadığı için, o gün
onaylanan konuların hepsine oy vermiş olarak kabul edilirsiniz yaslar nezdinde.
Durum budur…
Konumuza
devam edelim.
Yerel
Gündem sitesinde yayınlanan yazıya bir açıklama gönderir Şube Başkanımız
Zeki Yıldırım. Hem de öyle aceleye gelmiş, gerginlikle kaleme alınmış bir yazı
değildir. Tamı tamına bir hafta sonra, 07.10.2012 tarihinde yayımlanan yazının
bir yerinde şöyle demektedir:
“…İşin ilginç tarafı Belediye teftişinde
bilirkişi olarak görevlendirilen şehir plancısı, danışman arazisi onaylanırken
oda yönetiminde sekreter üye olarak yürütmede görevli iken her türlü bilgi ve
belge sahip oldukları halde hiçbir itiraz ve dava sürecini başlatmamışlardır.
Daha da ilginç olan ise bilirkişi olan şehir plancısı, teftiş sürecine denk
gelen Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi seçimlerinde karşı listede yer almış
ve seçim sonucunda benim yer aldığım listeye karşı çoğunluğu ve yürütmeyi
kaybetmiştir. Dolayısıyla yeterince araştırmadan yazılınca, bilirkişinin sizin
tabirinizle AKP’li olmaması konuyu açıklamaya yetmiyor.” (imla hataları
Zeki Yıldırım’a aittir.)
Söz konusu
bilgiyi vermek suç mu bilmiyorum, ama bilgiyi verdiği düşünülen, halen
mevcut yönetim kurulunda görev yapan meslektaşımızın her hangi bir şekilde
bilgisine de başvurulmuyor. Çünkü karar verilmiş zaten: “AKP’li değil ama onlardan bile önyargılı. Çünkü Oda seçimlerinde karşı
listedeydi!”
Bu
ifadelerde bilirkişinin görevi kötüye kullandığı, ‘kin ve garezle’ bu raporu hazırladığı’ ifade ediliyor açıkça.
Ancak niyeyse, daha önce böyle bir şikâyette de bulunulmamış.
Bu iftira
ve hakaretlerle hukuk yoluyla mücadele edebilecekken, üç asil ve bir yedek üye,
bir açıklama yaparak, Oda yönetiminden istifa etme kararı alır.
Yönetimden
istifa edenlerin yaptığı açıklamada, Oda başkanının birçok
anti-demokratik uygulamasından ve en son yapılan ‘ayrıştırıcı’ ve ‘karalayıcı’
basın açıklamasından da söz edilir.
Sonuç?: Oda
yönetimi, Odanın internet sitesinde, tek satırlık bir duyuruyla, istifa
edenlere yaptıkları hizmetler için teşekkür edip, yedek üyelerin atamasını
yapar.
Durmak yok,
yola devam!
Yani
karalama ve ithamlara uğrayanlar yönetimden istifa ederken, karalama ve
ithamları yapanların kılı dahi kıpırdamaz ve hiçbir şey olmamış gibi koltukta
oturmaya devam ederler…
Peki ya katılımcılık? Demokrasi? İnsan
onuru?
Peki, oy veren Oda seçmeninin iradesi?
Buradan, ‘birilerinin adamı olanlara’ değil, gerçek anlamda ‘adam
olan meslektaşlarıma’ soruyorum:
“Sizce böyle bir
durumu görmezden gelmek, yazı bile yazmamak, onursuzluk olmaz mıydı benim
açımdan. Elbette mezhebi geniş olanlara söyleyecek sözüm yok…
Odamız şube yönetimime buradan
soruyorum: Arkadaşlarınızın istifa etmemesi için çaba harcadınız mı? Şayet
vazgeçiremediyseniz, hakaret eden, karalayan tarafın istifası gerekmez miydi?
Her şey çözüldü mü? Hiçbir şey olmamış gibi
devam mı edeceksiniz?
Gerçekten o koltukta rahat rahat oturmaya devam
edebileceğinizi düşünüyor musunuz?”
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: