toplantıda, sürece destek vermemelerinin dört nedeni olduğunu belirtti: ''Birinci
nedenimiz; Bilmediğimiz bir sürece nasıl dahil olacağız. Bilmediğimiz bir
maceraya ortak olmak bizim sorumluluk anlayışımıza uymaz.
İkinci nedenimiz; Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere süreç hakkında
açıklama yapan bütün AKP’liler ''Öcalan'la pazarlık yapmadık, süreç iyi
gidiyor'' diyor. Süreç bu kadar başarılı gidiyorsa AKP, CHP'yi sürece niye
dahil etsin?
Üçüncü neden; ''AK Parti'nin hukuksuzluğa meşruiyet aramak,
olası başarısızıkta bir günah keçisi aramaktan başka niyeti yok.
Ve son olarak dördüncü
neden; CHP Kürt meselesinin kalıcı çözümü için atılacak sağlıklı adımların
hepsinin destekçisidir. Ama özel çıkarlı siyasi hesaplara dayanan aldatmalara
CHP’nin destek vermesi beklenemez.''
Kılıçdaroğlu, çözüm süreci
ile ilgili kaygılarının da olduğunu belirterek ''Silahların susması yeterli
değildir'' dedi.
''Süreç, PKK'nın değil
hükümetin belirleyeceği kapsayıcı bir yöntemle yürütülmeli'' diyen
Kılıçdaroğlu, ''Çözüm süreci ile yeni anayasa çalışmaları içi içe geçti.
Halkımız Öcalan’a tavizler verildiğini düşünmektedir. Öcalan’la görüşmelerde
Başkanlık sisteminin de gündeme gelmesi bunu düşündürmektedir'' diye konuştu.
''AK Parti, PKK’ya geri
dönülmez biçimde meşruiyet kazandırırken Öcalan’ı da Türkiye Cumhuriyeti’nin
resmi muhatabı haline getirmiştir ve yabancı devletlerin PKK’yı terör örgütü
olarak nitelendirme gerekçesini ortadan kaldırmıştır. Türkiye uluslararası
alanda bugüne kadar savunduğu tezleri artık savunamayacaktır.'' diyen CHP
lideri, ''gelişmelerin Ortadoğu'da yeni savaşların habercisi'' olduğunu da
ekledi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının tam metni
İstanbul’da gazetelerin
genel yayın yönetmenleriyle biraraya gelen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “CHP’nin
Kürt Sorununa Bakışı”, “Çözüm Sürecine İlişkin Tutumu”, “CHP Neden sürecin
içinde değil”,”CHP’nin Sürece İlişkin Kaygıları Nedir?”,”Çözüm Arayışı Nasıl
Yürütülmelidir”, “Çözüm Arayışında önemli ve Öncelikli olan nedir?”, “CHP
Komisyona neden üye vermemiştir?”, “CHP’nin Akil İnsanlar önerisiyle, AKP’nin
Akiller önerisi arasında ne fark vardır?”, “CHP sorunun çözümü için bugüne
kadar ne yapmıştır?” başlıkları altında, “Demokrasi, Hukuk ve Toplumsal
Barış için CHP’nin Önerileriyle Öncelikleri”ni şöyle açıkladı:
“Türkiye’nin gündemi
uzunca zamandır terör ve Kürt meselesi konusunda AKP iktidarının Öcalan’la
“çözüm süreci” adı altında sürdürdüğü pazarlıklara odaklanmış bulunmaktadır. Bu
bağlamda AKP, medyayı da büyük ölçüde arkasına alarak, CHP’yi süreci
engellemek, sürecin dışında kalmak, sürece katkı vermemek ve kendi çözüm
önerilerini ortaya koymamakla suçlamaktadır. Bu bağlamda Kamuoyumuzu ve dış
çevreleri etkilemeye yönelik dayanaksız iddialar üretmektedir. Kalıcı
toplumsal barışa güçlü bir katkı yapmak üzere bu belgemizle, hakkımızdaki
tümüyle geçersiz, asılsız ve yanlış olan bu iddiaları yanıtlamayı ve CHP’nin
Kürt meselesinin çözümüne ilişkin görüşlerini halkımızla paylaşmayı amaçlıyoruz
.
- 1. CHP’nin Kürt sorununa bakışı nedir?
Kürt sorunu, eksik
demokrasi, hak ihlalleri ve eşitsizliklerden beslenen bir sorundur. Öncelikli
görev, bu zemini ortadan kaldırmak ve bireysel hak ve eşitlik ile özgürlüklerin
önünü açarak vatandaşlarımızın huzur, refah ve mutluluklarının sağlanmasıdır.
- 2. CHP’nin “çözüm süreci”ne ilişkin
tutumu nedir?
Türkiye’nin en temel
sorunu olan terörün bitirilmesi ve Kürt meselesinin barışçıl yollarla
çözülmesine ilişkin halkımızın talep ve beklentilerinin CHP bütünüyle
arkasındadır. Toplumsal barışın birey odaklı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir
yaklaşımla, kalıcı olarak tesisi CHP’nin ana hedeflerindendir.
Bu itibarla, CHP’nin söz konusu
sorunların ortadan kaldırılmasına karşı olduğu yolundaki iddialar gerçek dışı
siyasi amaçlı söylemlerdir. Halkımızın kabul etmeyeceği pazarlıklar
içinde olduğu için süreci AKP TBMM’yi dışlayarak, Öcalan/Kandil’le işbirliği
halinde, tek taraflı ve siyasi sorumluluktan uzak bir anlayışla yürütmektedir.
CHP’nin halkımızın bilgi ve iradesi dışında yapılan böyle bir pazarlığa ortak
olması mümkün değildir. AKP, her zaman yaptığı gibi olası bir
başarısızlığın faturasını CHP’ye yükleyebilmek için CHP’yi pazarlık süreciyle
ilişkilendirmeye çalışmaktadır. CHP’nin görevi ülkemizin geleceğine ve
insanlarımızın huzur ve güvenliğine zarar verebilecek gelişmelere karşı durmak,
toplumsal barış arayışını meşru ve sağlıklı bir zemine çekmeye çalışmaktır.
CHP çözüm “arayışından”,
toplumsal barış ve dayanışmadan yanadır. Tüm yurttaşlarımızın huzur, güven,
birlik ve dayanışma içinde eşit olarak yaşamalarını istemektedir. Fakat AKP
tarafından yürütülen ve içeriği açıklanmayan “pazarlıklar süreci” hakkında
halkımızın da paylaştığı ciddi kaygılarımız vardır. CHP, kalıcı bir toplumsal
barış istemektedir. AKP ise Kürt yurttaşlarımızın hassasiyetlerini kendi siyasi
emellerine alet etmek istemektedir. CHP, ülkemizin coğrafi ve ulusal bütünlüğü
ile güvenliğini koruyarak demokratik, sosyal, sürdürülebilir bir çözüm arayışı
içindedir. AKP ise ülke bütünlüğünü ve güvenliğini tehlikeye düşürecek
maceraperest arayış ve taahhütler altına girmektedir. CHP’ye göre çözümün
adresi TBMM’dir. AKP’ye göre ise çözümün adresi Öcalan’dır. CHP, halkın
istediğini uzlaşmayla yapalım demekte, AKP ise “ben yaparım, onu da akil
adamlarım marifetiyle halka kabul ettiririm” dayatması içindedir.
- 3. “CHP sürecin içinde olmalı ve AKP’yle
işbirliği yaparak sürece katkı vermelidir,” deniyor. CHP bunu neden
yapmıyor?
3.1 AKP, Kürt
sorunuyla ilgili girişimlerini gizli tuttuğu, halkımızdan ve CHP’den sakladığı
sürece, CHP sürecin hangi aşamasına, nasıl dâhil olacaktır? Bir bilinmeze ve
maceraya ortak olmak, CHP’nin sorumluluk ve görev anlayışıyla bağdaşmaz.
3.2 Öte
yandan, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere süreç konusunda açıklama yapan tüm
AKP yetkilileri, “Öcalan’la pazarlık yapılmadığını, PKK’ya ödün
verilmediğini, sürecin çok iyi gittiğini, halkın da durumdan memnun olduğunu”
ısrarla ileri sürmektedirler. Süreç bu kadar başarıyla devam ediyorsa, AKP, bu
başarıya CHP’yi neden ortak etmek istesin? AKP, tek taraflı olarak yürüttüğü bu
süreçte, CHP’nin katılmasıyla bugün yapamadığı hangi işi yapacaktır?
3.3 AKP’nin
CHP’yi süreçle ilişkilendirme çabasının iki amacı vardır: 1. Hukuksuzluğa
meşruiyet kazandırma isteği. 2. Olası bir başarısızlıkta, suçlayacağı bir günah
keçisi yaratma ihtiyacı.
3.4 CHP, Kürt
meselesinin kalıcı çözümü için atılacak samimi ve sağlıklı sonuçlar verecek
bütün adımların destekçisidir. Fakat özel çıkar amaçlı siyasi hesaplara
dayanan, samimiyetten ve halkımızın beklentilerinden uzak aldatmacalara CHP’nin
destek vermesi mümkün değildir.
- 4. “Çözüm süreci”ne ilişkin CHP’nin
kaygılar nelerdir?
4.1 AKP’nin
Kürt meselesinin çözümüne ilişkin geçmişi, hata ve başarısızlıklarla doludur.
Sicili bozuktur. Bundan önceki açılımlarında AKP, yurttaşlarımızın beklentilerini
karşılayamamış, seçimler öncesinde geçici bir sükûnet ortamı sağlamak ve Kürt
yurttaşlarımızın oylarını çelmek için bir istismar kampanyası yürütmüştür. Bu
kez de durum farklı gözükmemektedir. AKP, çözüm stratejisi veya planı konusunda
bugüne kadar hiçbir açıklama yapmamış ve TBMM’ye bilgi vermemiştir. Bu
yaklaşım, AKP’nin Kürt yurttaşlarımız başta olmak üzere halkımızı bir kez daha
kandıracağı yönündeki şüphelerimizi artırmaktadır.
4.2 Meclis
çatısı altındaki siyasi partilerle görüşmek yerine AKP Öcalan’ı muhatap almayı
tercih etmiştir.
4.3 AKP,
PKK’ya geri dönülmez biçimde meşruiyet kazandırırken, Öcalan’ı da Türkiye
Cumhuriyeti’nin resmi muhatabı haline getirmiş ve yabancı devletlerin ve
uluslararası kuruluşların PKK’yı terör örgütü olarak nitelendirmelerinin
gerekçesini ortadan kaldırmıştır. Türkiye terörle mücadelede bugüne kadar
savunduğu tezleri en azından uluslararası platformlarda artık savunamayacaktır.
4.4 Mahiyeti
bilinmeyen pazarlıklar uyarınca silahlı PKK unsurlarının ülke dışına çıkmaları
konusunda hukuk devleti ilkelerine aykırı uygulamalar yapılması ihtimali çok
güçlüdür. Hukuk ihlalleri yapılarak alınan sonuçlar kalıcı olamaz ve her zaman
geri tepebilir. Silahların gölgesi altında yapılan pazarlıkların uygulanması
ise saygın bir hukuk devletine yakışmaz. Buna izin verip imkân tanıyanlar hukuk
karşısında sorumlu olurlar.
4.5 Silahların
susması elbette olumlu ve gereklidir. Toplumumuzda geçici de olsa bir rahatlık
sağlayacaktır. Ancak bu yeterli değildir. Bu unsurların, silahlı veya silahsız
ülke dışına çıkmaları halinde, gerekli gördükleri durumda tekrar terör
eylemlerine başlamaları her zaman ihtimal dâhilindedir. Bu durum geçmişte
yaşanmıştır.
4.6 Yeterli
koşul, PKK’nın “Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı her türlü terör ve şiddet
eyleminden vazgeçtiğini ve silahlarını yetkili kurumlara teslim edeceklerini”
kesin bir dille alenen ilan etmesidir. Öcalan/Kandil bundan özenle
kaçınmaktadır. Diğer bir deyişle, PKK terör seçeneğini mahfuz tutmakta, bu da
çözüm yönünde atılacak adımların silahların gölgesinde verilen tavizler olarak
anlaşılmasına neden olmaktadır.
4.7 “Çözüm
süreci” ile yeni Anayasa hazırlıkları iç içe geçirilmiştir. Halkımız, AKP’nin
Başkanlık Sistemi’ne geçişe destek karşılığında Öcalan’a tavizler verdiğini
düşünmektedir. Öcalan’la yapılan görüşmelerde Başkanlık Sistemi’nin de konu
edilmesi buna işaret etmektedir.
4.8 AKP, süreç
hakkında sessiz kalırken, PKK’nın dağ kadroları ve Öcalan karşılıklı mektuplar
ve açıklamalar yoluyla kamuoyunu şekillendirmekte ve süreci
yönlendirmektedirler. Türkiye’nin geleceğini etkileyecek bu kadar önemli ve
duyarlı bir konuda AKP’nin sessiz kalarak toplumsal alanı Öcalan’a bırakması
son derecede sağlıksız, vahim ve yanlıştır. AKP’nin siyasi sorumluluktan bu
denli kaçmasının iki nedeni vardır: 1) İzlediği yol ve yönteme kendisi bile
inanmamakta ve güvenmemektedir. 2) Öcalan’a halkımızın kabul etmeyeceği,
hazmedemeyeceği vaatlerde bulunmuştur.
4.9 AKP, Kürt
meselesi ve terörü toplumsal değil, siyasi hesaplara indirgenmiş bir AKP
meselesi olarak görmekte, soruna bütün toplumu kapsayan bir zeminde değil,
Hükümete ve Başbakan Erdoğan’a siyasi kazanım getirecek bir mesele olarak
yaklaşmaktadır. Erdoğan’ın siyasi hırsı ve AKP’nin yaptığı
pazarlıkları ulusumuz asla unutmayacak, affetmeyecektir.
4.10 AKP,
yerel, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere yönelik bir taktik izleyerek Türkiye
Cumhuriyeti’nin geleceğini ve toplumumuzun 90 yıllık birikim ve kazanımlarını
kendi siyasi bekası için tehlikeye sokmaktadır.
4.11 Komşu
ülke Suriye’deki krizin derinleştiği ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupların
güç kazandığı bir dönemde AKP’nin PKK’yla müzakerelere başlaması, bir takım
bölgesel hesapların da gündemde olduğu izlenimi vermektedir.
4.12 AKP bu
süreci PKK’nın çekilmesi ve silahların susması noktasına indirgemiştir. Oysa
sorunun özünde yatan ve Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinin de kuruluş
felsefelerini oluşturan demokrasi ve temel hak ve özgürlükler gibi boyutlar göz
ardı edilmektedir.
- 5. Çözüm “arayışı” nasıl yürütülmelidir?
5.1 Kürt
meselesi ve terör Hükümeti aşan, bütün toplumu ilgilendiren ve çözüm için her
kesimin katkısını gerektiren bir konudur.
a) Çözüm
arayışı hukuk devleti ilke ve kurallarına ve ülkenin yasalarına göre
yürütülmelidir.
b) PKK’nın
belirlediği çerçeve ve koşullara göre değil, Hükümetin de içinde yer alacağı
bir yöntemle oluşturulacak geniş ve kapsayıcı toplumsal bir mutabakat doğrultusunda
yürütülmelidir.
c) Çözüm
arayışının Öcalan/Kandil tarafından yönetilmesine izin verilmemelidir.
5.2 AKP
iktidarı süreç sırasında demokrasiden uzaklaşmamalı, samimi ve dürüst
davranmalı, kişisel ve gizli bir gündem gütmemeli, halkımızın kabul etmeyeceği
bir taahhüt altına girmemeli ve şeffaf davranarak kamuoyunu bilgilendirmelidir.
AKP bugüne kadar bu ölçülerin hiçbirisine uymamıştır.
- 6. Çözüm arayışında önemli ve öncelikli
olan nedir?
6.1 Kapsayıcı,
kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmanın ön şartı yöntemin doğru
belirlenmesidir. Meselenin nerede ele alınacağını, tarafların
kimlerden oluşacağını, çözümün hukuk devleti kuralları içinde kalmasını
sağlayacak, içeriğinin ne olacağını ve bulunan çözümün hayata nasıl
geçirileceğini belirleyecek husus yöntem olacaktır. Şeffaflık, gerektiği
ölçüde bilgilendirme yapılması, resmi ve özel kurum ve kuruluşlar ile sivil
toplumun katkılarının alınması gibi hususlar izlenmesine karar verilen yönteme
göre gerçekleşecektir.
6.2 CHP, iki
ayaklı yöntem önerisini Haziran 2012’de AKP Genel Başkanı Erdoğan’a resmen ve
yazılı olarak sunmuştur. Bu önerinin birinci ayağı TBMM’de “Toplumsal
Mutabakat Komisyonu” kurulmasıdır. İkinci ayağı ise Meclis çatısı dışında
görev yapacak, ancak “Toplumsal Mutabakat Komisyonu”na bağlı olarak çalışacak
bir “Akil İnsanlar” grubunun oluşturulmasıdır.
6.3 CHP’nin
önerdiği bu yöntemin gerekçesi şudur: Şimdiye kadar hiçbir Hükümet sorunu tek
başına çözememiştir. Dolayısıyla, toplumumuzun tamamını ilgilendiren ve
etkileyen bu sorunun çözüm yeri ulusal iradenin mekânı olan TBMM’dir. Ancak
TBMM bünyesinden çıkacak bir çözüm sağlıklı, kapsayıcı, kalıcı ve
sürdürülebilir olacaktır.
6.4 Yöntem
önerimiz, iktidar partisi AKP tarafından sahiplenilmediğinden ve diğer
muhalefet partilerinin tutum ve çekinceleri nedeniyle hayata geçirilememiştir.
6.5 AKP,
konuyu baştan itibaren Meclis’e taşımak yerine Öcalan’la pazarlık yöntemini
tercih etmiştir. TBMM ve kamuoyu devre dışı bırakılmıştır. Halka bilgi
vermek değil, muğlâk bir çözümü “akil insanlar” mekanizmasını çarpık bir
şekilde kullanarak halka benimsetme yolunu seçmiştir. AKP iktidarı çözüm
arayışını sadece Hükümetin işi olarak görmekte, Öcalan’la pazarlıkları dar bir
çerçevede ve gizlilik perdesi arkasında sürdürmektedir. Böyle bir yöntemin
sürdürülebilir, kalıcı bir sonuca varma şansı yok denecek kadar azdır.
- 7. AKP’nin önerdiği “Çözüm Sürecini
Değerlendirme Komisyonu”na CHP neden üye vermemiştir?
7.1 Meclis
Araştırma Komisyonları Anayasa’nın 98. Maddesi ve TBMM İç Tüzük kuralları
uyarınca belli bir konuda bilgi edinilmek, diğer bir deyişle, cereyan etmiş bir
olayı aydınlığa kavuşturmak amacıyla kurulur. CHP’nin zamanında yaptığı öneri
de bu çerçevede yapılmış bir öneriydi.
7.2 Oysa
AKP’nin Araştırma Komisyonu önerisi, PKK’yla yapılan pazarlıkların
uygulamasında meşruiyet ihtiyacını karşılayarak Hükümetin elini rahatlatmak ve
yasama organı olan TBMM’yi Hükümetin icraatına ortak etmek amacıyla atılmış bir
adımdır. AKP’nin önerdiği araştırma komisyonunun gerekçesindeki “…TBMM’nin
süreçle sağlıklı şekilde irtibatı kurulabilecek…” ifadesi AKP’nin gerçek
niyetini ifşa etmekte ve ortaya koymaktadır. Hükümet, özellikle silahlı
PKK unsurlarının ülke dışına çekilmesi konusunda karşılaşılan sıkıntıları aşmak
için Meclis’i kendi icraatının içine çekmeye, yani “çözüm süreciyle
ilişkilendirmeye” çalışmaktadır. Oysa TBMM icra organı değil, yasama
organıdır.
7.3 CHP
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğinden hareketle, icra
organının tek taraflı ve yanlış icraatlarına TBMM’yi ortak etmemek için AKP’nin
önerdiği Komisyona üye vermemiştir.
- 8. CHP’nin Akil İnsanlar önerisi ile
AKP’nin Akil Adamları arasındaki fark nedir? CHP neden kendi
önerdiği bu oluşuma olumsuz bakmaktadır?
8.1 İsim
benzerliği dışında CHP ve AKP önerileri arasında bir benzerlik yoktur, ikisi
birbirinden tamamen farklıdır.
8.2 CHP’ninki,
TBMM’deki siyasi partilerin belirleyeceği eşit sayıda temsilcilerden oluşacak,
Meclis dışında fakat Meclis’teki “Toplumsal Mutabakat Komisyonu”na bağlı olarak
çalışacaktı. Hükümete değil Meclis’e karşı sorumlu olacaktı. AKP’ninki ise,
üyeleri Hükümet tarafından belirlenen, Hükümetin talimatları doğrultusunda
hareket eden ve çalışma sonuçlarını Hükümete rapor eden bir heyettir. Başka bir
ifadeyle, Akil Adamlar, TBMM’yi çözüm üretme ve karar alma süreçlerinden
dışlayan AKP zihniyetinin bir ürünüdür.
8.3 CHP’nin
Akil İnsanları halk, resmi/özel kurum/kuruluşlarla temas edip çözüme ilişkin
fikir ve öneri üretecek ve bunları değerlendirilmek üzere Meclise getirecekti.
AKP’ninki ise ne olduğu belirsiz bir süreci halka kabul ettirmekle
görevlendirilmiş, gösteri yönü ağır basan, söylemleri “terör bitsin, analar
ağlamasın, barış gelsin!” hamasetiyle sınırlı ve gezici bir tiyatro
grubunun gösterisini andıran bir oluşumdur.
8.4 AKP’nin
Akil Adamları, AKP iktidarına Öcalan’la pazarlıklarını sürdürmesi için zaman
kazandırmakta ve halkın tepkilerini hafifletme görevi yapmaktadırlar. AKP’nin
Akil Adamları’nın işlevi halkın beklenti ve taleplerini anlamak değil,
Hükümet’in gizli gündemine halkı ısındırmaktır.
8.5 AKP, daha
önce farklı koşullarda ve farklı amaçlarla yaptığı gibi, “Meclis Komisyonları”
veya “Akil İnsanlar” gibi CHP önerilerini şeklen sahiplenip, taklit ve takiyye
yoluyla siyasi amaçlarına erişmek için istismar etmektedir. Sorulması
gereken, CHP’nin çözüm önerilerine AKP’nin niçin zamanında olumlu yanıt
vermediği, niçin sorunu TBMM’ye getirmediğidir?
- 9. CHP Kürt meselesinin çözümü için
bugüne kadar ne yapmıştır?
Terörün bitirilmesi ve
Kürt sorununun çözümü için ne yaptıkları konusuna bakıldığında CHP ile AKP’nin
arasında iki temel fark vardır.
9.1 Birincisi,
sorunun çözümü için AKP’nin son on yıldır kamuoyuna mal olmuş tek bir
çalışması, tek bir planı, tek bir raporu olmamasıdır. Bu gerçek, AKP’nin sorunu
kendi siyasi maksatlarına, oy ve seçim hırsına alet ettiğinin en somut göstergesidir.
AKP’nin Kürt meselesi denilince anladığı Kürt yurttaşlarımızın oylarından başka
bir şey değildir. AKP, “Hayır, benim planım var. İşte çözüm yol haritam
şudur!” diyebiliyorsa, bunu halkımızla niçin paylaşmamaktadır? Mevcut
durumda süreç AKP tarafından plansız, programsız bir biçimde, Öcalan’ın
belirlediği takvim ve koşullara göre yürütülmektedir. Esas plan ise Erdoğan ve
AKP’nin bekası ve geleceğine ilişkin hesap ve hedeflerdir. Türkiye’nin en
önemli meselesinin AKP tarafından bu denli bir ciddiyetsizlik, bu denli bir
sığlık içinde ele alınmakta olması halkımıza saygısızlık, ulusal iradenin hiçe
sayılmasıdır.
9.2 AKP, daha
önceki açılım girişimlerinden başarısızlıkla çıkmış, ülkede terör ve şiddetin
artmasına sebebiyet vermiş, gezici mahkemelerle eşitlik ilkesini ve hukuku
sakatlamış ve kitlelerin kutuplaşmasına yol açmış bir iktidar partisidir. Bu
geçmişe rağmen, bir Başbakanın belirsiz bir sürece ilişkin olarak, “Bana
güvenin, çözüm süreci iyi gidiyor” iddiası en hafif tabirle ulusal iradeyi
hafife almaktır. AKP, daha önce de yaptığı gibi seçimler ortamına girmiş bir
Türkiye’de göreceli bir sükûnet sağlayarak kalıcılıktan ve sürdürülebilirlikten
uzak kozmetik önlemleri çözüm diye pazarlama çabası içindedir.
9.3 Diğer
temel fark ise Kürt sorununun çözümü ve terörün sonlandırılması konusunda en
fazla araştırma ve çalışmaya imza atan, raporlar hazırlayan siyasi kurum
CHP’dir. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar CHP, Kürt meselesinin çözümü
için niyet ve iradesini Parti Programlarında, Kurultay Bildirgelerinde, bu
sorunun çözümü için yazdığı Doğu ve Güneydoğu Raporlarında ve Seçim
Bildirgelerinde somut olarak ortaya koymuştur. Son dönemlerde 1998 Demokrasi ve
İnsan Hakları Raporu, 2003 30. Olağan Kurultay Temel Sorunlar ve Temel Çözümler
Bildirgesi, 2011 Demokrasi Raporu ve 2012 34. Olağan Kurultay Özgürlük ve
Demokrasi Bildirisi CHP’nin Kürt meselesinin çözümü için geliştirdiği somut
önerilerden bazılarıdır. CHP bu raporlarla da yetinmeyip, çözüm üretme
çabasını aralıksız sürdürmektedir. CHP tarafından TBMM’ye demokratikleşme,
özgürlükler ve insan hakları alanında çok sayıda yasa teklifi sunulmuş, bunlar
AKP’nin olumsuz tutumu nedeniyle ne yazık ki hayata geçirilmemiştir. Bunlar
arasında, Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, İnsan Hakları ve Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşü Hakkı ve Siyasi Partiler Kanununa ilişkin tekliflerimiz
bulunmaktadır.
9.4 CHP,
toplumsal barış ve yurttaşların tam eşitliği için demokrasi, hukuk devleti,
insan hakları ve özgürlüklerin esas alınması gerektiğini savunmaktadır. CHP,
bireylerin haklarının en geniş şekilde sağlanması ve korunmasını temel yaklaşım
olarak benimsemiştir. Bireysel hak ve özgürlükler demokrasinin, eşitliğin,
üniter devlet yapısının harçlarıdır. CHP’nin konuya ilişkin raporlarında,
Parti program ve seçim bildirgelerinde hep bu vurgular yapılmaktadır. Öcalan’ın
vurguladığı “kolektif haklar” kavramı ise toplumsal ayrışmanın bir ön
habercisidir.
10. “Çözüm
süreci Türkiye’nin geleceğini, birliğini güçlendirir. Bölgesel liderliğini
pekiştirir” iddiası vardır. CHP bu hususta ne düşünmektedir?
10.1 Süreç
Öcalan’ın belirlediği yol haritasına göre ilerlemektedir. Türkiye dışına
çekilecek silahlı unsurların Suriye’de rejime karşı savaşmak üzere cepheye
sürüleceğine dair ciddi şüpheler vardır.
10.2 AKP,
Bağdat Hükümetini dışlayarak ve Bağdat’ın bütün itirazlarına rağmen Kürdistan
Bölgesel Yönetimiyle yakın ilişkiler kurmakta ve Kuzey Irak’ın Türkiye’yle
bütünleşmesi sürecini hızlandırmaktadır.
10.3 PYD’nin Suriye’nin
kuzeyini kontrol etme eylemleri karşısında AKP sessiz kalmaktadır. Suriye’nin
kuzeyinde kontrol sağlandıktan sonra, Irak ve Suriye’nin kuzeyini ele geçiren
güçlerin Akdeniz’e çıkış elde etmeleri bölgesel dengeleri değiştirecektir. AKP,
bu gidişatı ekonomik, ticari ve diğer açılardan güçlendiren, teşvik eden
politikalar uygulamaktadır.
10.4 Bu
gelişmeler, Ortadoğu ülkelerinin sınırlarının orta vadede yeni savaşlar ve
çatışmalar eşliğinde düzenlenmesini zorunlu kılacak bölgesel dinamiklerin
habercisidir. Egemen güçlerin bu bağlamda AKP için biçtiği rol yeni oluşumlar
için “taşıyıcı annelik” görevidir. AKP, böyle bir role soyunarak,
kısa vadeli çıkarlar için ülkemizin ve bölge halklarının geleceğini tehlikeye
sokmaktadır.
11. CHP bu
süreç karşısında ne yapmakta, ne amaçlamaktadır?
11.1 CHP’nin
birinci önceliği süreci hukuk ve meşruiyet sınırları içinde tutmak, Kürt
meselesinin kalıcı çözümünün halkımızın benimseyeceği, Kürt yurttaşlarımızın da
beklentilerini karşılayacak bir içerikte olmasını sağlamaktır.
11.2 CHP, AKP
tarafından defalarca aldatılan Kürt yurttaşlarımızın bu sefer de hayal
kırıklığı yaşamamaları için, çözüm arayışının sağlıklı, şeffaf ve meşru zeminde
yürütülmesi için her türlü çabayı gösterecektir.
11.3 CHP,
AKP’nin PKK’yla yaptığı pazarlıkları ortaya çıkararak halkımızın kabul
edemeyeceği ve hukuk devletinin temel dayanaklarını dinamitleyecek taahhütlerin
hayata geçmesini önlemek için çalışacaktır.
11.4 CHP,
sürecin bölgesel ve uluslararası boyutlarını yakından izleyerek, Türkiye’nin
birlik, bütünlük ve güvenliğini tehlikeye düşürecek bütün eğilim ve gelişmeler
konusunda halkımızı düzenli olarak bilgilendirecek ve AKP Hükümeti’ni
uyaracaktır.
11.5 CHP,
ülkemize toplumsal barışın gelmesi, huzur ve güven ortamının tesisi ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin ulusal birlik ve bütünlük içinde varlığını sürdürebilmesi için
halkımızın kendisine verdiği ana muhalefet görevini yerine getirmeye devam
edecektir.
11.6 CHP, Mart
ayında açıkladığı 16 maddelik demokrasi paketini savunmaya ve o maddeleri
hayata geçirmek için çalışmaya devam edecektir. Bu bağlamda, yargı sisteminin
adalet dağıtır hale gelmesi, parlamentonun asli görevlerine geri dönmesi, temel
hak ve özgürlüklerin sağlanması için mücadelesini sürdürecektir. CHP’nin
“Özgürlük ve Demokrasi Bildirgesi” demokratik ve özgür bir Türkiye’yi birlikte
kurmak için yapılan güçlü bir çağrıdır.
12. CHP’nin
önerisi nedir?
Türkiye’mizin ve
halkımızın arzu ettiği, layık olduğu toplumsal barış, demokrasi, hukuk devleti,
huzur, güvenlik ve istikrarın kalıcı ve sürdürülebilir olabilmesi için
öncelikle şu hususların görüşülerek yasallaştırılması ve önlemlerin alınması
gereklidir.
- Yüzde 10 seçim barajını kaldıralım…
- Milletin vekillerini liderler değil, millet
seçsin. - Düşünceyi ifade ve inanç özgürlüğünü güvence
altına alalım. - Toplantı, gösteri ve örgütlenme özgürlüğü bir
haktır, güçlendirelim. - Din ve vicdan özgürlüğü tartışılamaz. İnançlar
arası farklılık gözetilemez. Bunu gerçekleştirelim. - Demokrasi ve insan haklarının önündeki
engelleri temizleyelim. - Basın hürdür sansür edilemez. İletişim
özgürlüğü esastır. Bunu sağlayalım. - Tutuklu siyasetçi, bilim adamı, gazeteci ve
öğrenci ayıbına son verelim. - Özel yetkili mahkemelerini kaldıralım.
- Özel yetkili mahkemelerin 2005 yılından bu
yana verdikleri kararlar için yeniden yargılama yolunu açalım. - Milletin iradesi hapsedilemez. Meclis,
milletvekillerinin tutukluluğuna son verecek yolu açmalıdır. - Faili meçhuller, yargısız infazlar cezasız
bırakılamaz. Zaman aşımı engellenmelidir - Gizli tanık ve yasadışı dinlemelerle yargılama
olmaz, adalet dağıtılmaz. Türkiye bu yanlıştan kurtulmalıdır. - Uludere’nin hesabı verilmelidir.
- Diyarbakır’a cezaevi değil, Diyarbakır cezaevi
demokrasi müzesi yapılmalıdır. - Mayınlı araziler temizlenip, topraksız köylüye
verilmelidir. - Nevruz resmi bayram ilan edilmelidir
- Üretim ve yaratıcılık eşitlikçi ve demokratik
bir anlayışla desteklenmelidir. - Toplumsal yaşamın bütün alanlarında tüm
yurttaşlara fırsat ve olanak eşitliği sağlanmalıdır.
CHP, hiçbir ayırım
yapmaksızın tüm yurttaşlarımıza, herkesin hak ve inançlarının eşit ve insan
onurunun egemen olduğu, özgür ve demokratik bir Türkiye kurmak için çağrıda
bulunmaktadır. CHP ve Türkiye buna hazırdır. (Gazetevatan.com, t24.com.tr)
Yorumlar
Kalan Karakter: