CHP’DE “HALKÇILIK” SORUNU
Yayınlanma :
19.08.2014 15:32


CHP’de belirli bazı siyasi ilkeleri tartışmamıza neden olacağını ummuştum.
Ancak alınan sonuç, partiyi olağanüstü kurultaya sürüklediğinden, parti
ilkeleri ve siyasi doğrultu sapmalarını tartışmak geri planda kaldı.
Sol söylemle iktidar arayışında olması gereken CHP’nin, her
ne kadar parti ilkeleri yoğun tartışılmasa da toplumda “değişim” arayışları eleştirisi, partide yörünge doğrultusunu
sarsmıştır. Parti dışındaki değişim
arzuları/eleştirileri giderek partinin yönetimini ciddi anlamda etkilediği
basına yansıyan demeçlerde sıklıkla görülmektedir. Değişim, toplumsal beklentiler doğrultusunda sağlanmadığı sürece
partiler giderek tabanlarından kopar halkın iktidar beklentileri söner.
Toplumsal egemen güçler, kanaat önderleri, ister istemez parti yöneticileri
bireysel tahlil ve gerekçelerle sorunlara çözüm önerileri ararlar. Kamuoyu baskısıyla bunalan partililer,
sürekli mağlubiyetle yüz yüze kaldıklarından, her parlak sözün bir kurtuluş
umudu olduğu inancına kapılırlar. Toplumda sevilen her değerli bireyi de
kurtarıcı olarak görürler. Oysa değişimin toplumda ki karşılığının hangi
somut istekler olduğu belirlenmedikçe, örgütlenme bu doğrultuda sağlanmadıkça
dışarıdan, ithal fikir ve düşüncelerin etkisiyle alınan “tepe” kararların, politik söylemlerin, beklentilerin bir kısmını
içerse de, derde çare olamayacağı gerçeğiyle maalesef sürekli yüzleşmek zorunda
kalabilirler.
Beklentileri ve
arzuları örgütlenemeyen toplum, politik karar ve istekler, örgütsel kademelerde
oluşturulmadığı sürece söz konusu düşünceler ve politik iddialar, çok doğru
izlenimi verse de, ana kitle tarafından benimsenemeyebilir. Bu ve benzeri sonuçlar ister istemez parti
kademeleri ve seçmenler nezdinde tartışmalara ve çelişmelere neden olur. Doğan
çelişmeleri fırsat bilenler asıl gerekçeleri tartışmadan doğan zaafı ve olumsuz
sonucu lehlerine dönüştürmeye çalışırlar. Bu gün CHP’de olan biten budur.
Parti yönetimi örgütlere/halka sormadan, masa başında yüzde
yüz doğru olacağı var sayılan kanaat ve fikirlerin, hatta kararların, bırakın
toplum kesimlerinde, kendi örgütlerinde dahi karşılık bulamayacağı, son aday tespitinde
çok açık olarak somutlaştı.
CHP sürekli mütedeyyin kesimlere uzak olduğu propagandası
karşısında, bu kesimin beğenisini kazanabilecek bir adayın AKP’den % 2-3 dahi
oy alsa RTE’nin seçilme şansını zora sokacağı kararı toplumun önemli kesimine, cazip
ve doğru gelebiliyordu. Ancak, bu olamadığı gibi parti yöneticileri
belirledikleri aday için kendi partili seçmenlerini dahi sandığa götüremediler.
Ben partide çok yoğun olarak tartışılan belirleme yöntemiyle
ilgili eleştirileri yadsımıyorum. Ancak bu eleştiri, partinin halkçılık
ilkesini gölgeleyecek şekilde “demokratik”
olmadığı gerekçesini, daha çok öne çıkarıyordu. Oysa siyasette alınan kararların kitle çizgisine yatkın ve uygun olduğu
ölçüde başarı şansı vardır. Tepeden inmeci halka rağmen tavırların CHP’de
ciddi olumsuzluklar yaratacağı partinin geçmişinde iki bölünme yaşayarak
göstermiştir. Sonuçlar karar alıcıların kararları doğrultusunda gerçekleşmeyince
de, halk suçlanarak “şezlong sefasının”
sebep olduğu sonucu ileri sürüldü.
Değerli okurlar 25.03 2014 tarihinde yine bu sütunlarda
aşağıdaki yazıyı yazmışım.
“CHP son yıllarda
yine halkçılık ve devrimcilik kavramlarını bir yana bırakarak, Türkiye’de
toplum yapısının muhafazakarlaştığı savıyla, partiye farklı siyasi görüşte
insanları alarak, hatta zaman zaman adına “çarşaf” ve“türban” açılımı denen
değişik eğilimlerdeki kişilere rozet takarak partilileştirdiklerine de şahit
olmaktayız. Hatta öyleleri var ki; örneğin İstanbul Milletvekili Faik Tunay
“ben CHP li değilim beni Kemal Kılıçdaroğlu partiye çağırdı benim hangi
görüşleri savunduğu biliniyordu” diyordu.
Örgütlerden habersiz yönetimdeki parti elitleri tarafından yapılan bu
uygulamaların, partiliden kabullenilmesi ve sindirilmesi isteniyor.
(Cumhurbaşkanlığı aday tespiti tam da böyle oldu.) Yani bilinçlenmede geri
kalmış halk kesimlerini örgütleyip siyasi gelişimlerini ilerletmek, aydınlatmak,
bilinçlendirmek yerine, diğer partilerde yer bulamayan unsurları doğru görüş
uygunluğu aranmadığından, parti ilkeleri çiğnenmektedir... “
Sevgili okuyucular, biri 1968’de diğeri de 1973’te olmak
üzere CHP’den iki kez bölünmenin yaşanması, başka nedenleri olmakla beraber,
ağırlıklı tartışma ve anlaşmazlık konuları “Devrimcilik ve Halkçılık” ilkeleriydi.
Sayın Genel Başkan
bir halk çocuğu olarak bence, en ciddi eleştirisini ve yıpranmayı partinin bu
ilkesini yaralayarak aldı.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: