Taksim
Gezi Parkı olaylarının ağaç meselesi olmadığını açıklayan Başkan Kocaoğlu,
sosyal olayların bardağı doldurduğunu ve yaşanan eylemlerle de bardağın
taştığına dikkat çekti. Eylemleri örgütleyen hiçbir partinin olmadığına vurgu
yapan Başkan Kocaoğlu, “Hiçbir parti bu hareketi organize edemez. Bu işin
patronu ve komutanı sosyal medyadır. Ayrıca bu iş ülkemizde hiçbir zaman arap
baharı gibi de olmayacaktır” dedi. Vekil Yüksel ise eylemcilere para vererek
Başbakan’a küfür ettirdiğini iddiaları hakkında konuştu. Bartış sürecine de
değinen Yüksel, parti olarak Kürt sorunu konusunda kendilerini
anlatamadıklarını ve CHP’ye bu Kürt sorunu konusunda yapılan eleştirilerin ağır
olduğunu belirtti. İMAF Başkanı Mehmet Şakin Irmak da gözlemci olarak eylemlere
katıldığını ve eylemlerin demokratik bir şekilde devam edebileceğini
hatırlatarak eylemcilerden çevreye zarar vermemeleri konusunda ricada
bulunduğunu ifade etti.
“İEF’DE
DİYARBAKIR’I TANITMAK İSTİYORUZ”
Diyarbakır
gezisini değerlendiren Başkan Kocaoğlu, barış konusunun sadece bir siyasi
partiye bırakılmaması gerektiği için Diyarbakır’a gittiğini hatılratarak “Barış
süreci ve benim İzmirli 190 hemşerimizle birlikte Diyarbakır’a gitme fikrine
tek başına karar verdim. Kimseye de bunu sormadım. Biz şuna inanarak bu kararı
verdik. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre söylüyorum İzmir’de 70
bin Diyarbakır doğumlu insan yaşıyor. Bizim hiçbir şehirle bir problemimiz yok.
Eğer burası dünyanın ucunda başka bir ülke olsaydı benim fikrime gerek yoktu.
Politikacılarımız bir araya gelir bu sorunu çözerdi. Burası öyle bir ve öyle
bir coğrafya ki etrafı problem. Dünyanın dediğiniz yer 300 sene evvel sadece
Akdeniz civarındaydı. Çin, Hindistan ve Akdeniz vardı. Başka da hiçbir yer
yoktu. Şimdi bir Yugoslavya dağıldı 7-8 devlet kuruldu. Kafkaslarda ve
Ortadoğu’da yine aynı problem var. İran ve Ortadoğu’da bildiğiniz üzere gaz ve
petrol zenginliği var. Yani dünyada parayla oynayan ne kadar Hükümet, devlet
varsa hepsi bu bölgelerde. Eğer bunu sadece iktidara ve dış güçlerin eline
bırakırsak bu barış uzun süreli ve kalıcı olmaz. Çıban gibi canları
istediklerinde kaşıyıp kaşıyıp kanatırlar. Fakat ben göreve geldiğimden beri
nasıl ki İzmir Enternasyonel Fuarı’nda (İEF) onur konuğu il uygulamasını
başlattıysak, zaten Diyarbakır Belediye Başkanlığı ile arkadaşlığımız var. Onu
sıklaştırırsak ve onlar İzmir’e, İzmirli Diyarbakır’a giderse, iki şehrin
kanaat önderleri birbirini görürse, hep beraber barışı halk isterse işte bu
barışın önünde kimse duramaz ve barış da kalıcı olur. İşte beni oraya götüren
bu. Ne ben kimseye sordum ne de kimse bana kalkıp neden gittin? İyi mi ettin
kötü ettin diyen olmadı. Geçen sefer Genel Başkanımız İzmir’e geldiğinde
Diyarbakır gezisi nasıl geçti diye sordu? Mükemmel geçti efendim dedim. O da
iyi dedi. Bu durumlar bir partiye bırakılamayacak kadar hassas bir konudur.
Önümüzdeki günlerde eğer yetişirse Enternasyonel Fuar’da Diyarbakır’ı tanıtmak
adına neler yapabiliriz diye düşünüyoruz. Biliyorsunuz onur konuğu il
uygulamasında da ilk şehir Mardin olmuştu. Ben bu yöndeki adımlara da devam
edeceğim” diye konuştu.
“SÜT
GİBİ OLAYLAR BİRDEN TAŞTI”
Gezi
Parkı eylemlerinin komutanı olarak sosyal medyayı gösteren Başkan Kocaoğlu
eylemlerin birden çoğalmasını ve yükselmesini ise süt nasıl birden taşar diye
benzetme yaparak şöyle konuştu: “Taksim Gezi Parkı 4, 100, bin ağaç meselesi
değil. Sosyal olayların bardağı taşıracak son damlasını ve ne zaman olacağını
bilemezsiniz. Toplum bilimcileri sosyal patlama olur diyor. Ne zaman olur?
Bilinemez ama olur. Çünkü bardak doluyor. Bu bünyede gelişen olay açık
beyanatım olduğu için söylüyorum. Bu olayın organizesine AKP, CHP, MHP ve
BDP’nin de gücü yetmez. BDP bunu sınırlı bir vilayetlerde yapabilir. Hiçbir
kimse bu hareketi organize edemez. Bu işin patronu ve komutanı sosyal medyadır.
Ayrıca bu iş ülkemizde hiçbir zaman arap baharı gibi de olmayacaktır. Çünkü bu
eylemleri yapanların şiddetle uzaktan yakıondan alakaları yoktur. Bir tek başka
amaçları olan ve bu eylemi istismar etmek isteyenler de oldu. Bu eylem tamamen
tepkinin taşmasından kaynaklanıyor. Bir toplumu fazla germemek lazım. Herhangi
bir kesimi öcü gösterip ayrıştırmaya kalktığın zaman sonunda damla, damla,
damla birikir ve bu hale gelir. Keşke bu tepki Güneydoğu’da kan dökülürken tüm
toplum tarafından eğinilen bir konu olsaydı. Fakat bu eylemler örgütlenerek
yapılan bir eylemler olmadığını bir kere daha söylemek isterim. Süt nasıl
birden taşar. Bunu da böyle değerlendirmek lazım.”
“TÜRKİYE’NİN
VİCDANI AYAĞA KALKTI”
Gezi
Parkı eylemleri sırasında polisin göstericilere dönük ağır şiddeti sonrasında
Türkiye’nin vicdanının ayağa kalktığını belirten CHP İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel, “Ülkemizde gündem çok sık değişiyor. Çok önemli konular var
diye gündeme bakıp onlarla ilgilenirken ertesi gün onun yerini daha önemli
başka bir şeyin aldığını görüyorsunuz. Şuan en önemli gündem maddesi ise
Türkiye çapında olup hatta dünyaya yayılmış olan 3-5 ağacın korunması amacıyla
başlayan Gezi Parkı eylemleri ve o demokratik hakkını kullanmak isterken
eylemcilerin çok ağır bir şiddetle karşı karşıya kalması sonucunda bütün
Türkiye’nin vicdanının ayağa kalkması meselesidir. Bugüne kadar başka birçok
yerde uygulanmış şiddetin ve zorbalığın birikimi ve öfke patlaması oldu. Bütün
Türkiye’ye yayıldı. Özellikle Taksim’de milyonlar biraraya gelmeye başladı. Normal
miting yapanlar için siyasi partiler miting yapıyorlar. Otobüsler tutup paralar
harcıyorlar, bedava insan taşıyorlar gibi iddiaları ortaya atıyorlar. Bu kadar
insanı bu zamana kadar biraraya kimse getiremedi. Başbakan ilk başlarda bu işin
içerisinde CHP, MHP ve BDP’nin olduğunu söyledi. Sonra BDP ve MHP yokuz diye
açıklama yapınca Başbakan bu sefer işin içinde sadece CHP var dedi. Hakikaten
CHP var demek orada bu eylemleri yapan insanlara da saygısızlık olur. Böyle
birşeyin olmadığını bütün Türkiye ilerleyen günlerde gördü. Geçen hafta
İzmir’de bu işin sorumluları olarak 38 tane eve baskın yapıtılar. Twitter’de
işi örgütledikleri söylenen bu 38 çocuk 92-93-95 doğumlular. Aralarında bir
tane 87 ve bir de 76 doğumluydu. Yani bu çocuklar kimsenin uzantısı ve kimsenin
kullandığı insanlar olamazlar” diye konuştu.
“KURTULUŞ
SAVAŞI’NDA OLDUĞU GİBİ
BÜTÜN
DÜNYA’YA ÖRNEK OLDUK”
Dünya’nın
her yerinde bu tarz eylemlerin olabileceğini hatırlatan Yüksel, Gezi
Parkı’ndaki eylemleri ‘Kurtuluş Savaşı’ndaki mücadeleyle bağdaştırarak Kurtuluş
Savaşı’nda olduğu gibi bu olayda da tüm dünyaya örnek olduğunu ifade ederek, “Buraya
gelmişsin Büyükşehir Belediye’ye operasyon yapmışsın. 83 dosya iddianame hazırlamışsın. İddianamede bir tek rüşvet,
yolsuzluk, haksız zenginleşme, irtikap hiçbir şey yok. Nedir konu niye süt,
mandalina dağıttın? Şevval Sam’ı konsere çağırırken sanki Şevval Sam’dan 10 tane
varmış gibi neden ihaleye yapmadın? Ergenekon’dan, Balyoz’dan, parasız eğitim
isteyen çocuklardan, tutuklu belediye başkanları ve KCK davasına kadar henüz
basılmamış kitapların yazarı Ahmet Şık, Nedim Şener’in davalarına kadar aynı
biçimde kurgulanmıştır. Yani anlayacağınız mesele sadece Gezi Parkı ya da
ağaçlar değil. Bu arada dünyanın her yerinde böyle bir şey olabilir. Ama
hakikaten tıpkı ‘Kurtuluş Savaşı’nda dünyaya örnek olduğumuz gibi bu olayda da
bütün dünyaya örnek olduk. Böyle bir eylem yakın tarihte dünyanın hiçbir
yerinde gerçekleşmedi. Bütün dünyayı saran 68 kuşağının eylemlerine benzeyen
bir durumu andırıyor. Ama bu şimdiki yaşananlar ise sadece Türkiye’de yaşanıyor
ve buraya özgü. Bugüne kadar bunlar apolitik. Bunlar ne siyasetle ne de memleket
meseleleriyle bir ilgisi yok diye küçümsediğimiz 90 ve üzeri doğumlu çocukların
direndiği birşeydi. Her etnik kökenden, inançtan, görüşten insanın biraraya
geldiği ve birlik, yardımlaşma, dayanışma içerisinde götürdükleri bir eylem”
diye kaydetti.
“SOSYAL
MEDYADAN HEMEN KINADIM”
Siyasette
bulunma sebeplerinin bir başkasının haklarına yapılan haksızlıklara karşı
müdahalede bulunmak olduğunu kaydeden Yüksel, “Bir haber ajansı benimle ilgili ben
eylem alanındayken Başbakan’a küfredenlere para dağımışım diye bir haber yaydı.
Bahsettiğim ajansa yakın gazeteler de bu haberi manşetlerine taşıdılar. Asla
küfürü ve şiddeti hiçbir zaman savunmadım. Karşısında oldum. Şiddeti de
gerekçesi ne olursa olsun onaylamayız. AKP ilçe binasını yaktıklarında il
başkanı ile beraber oturuyorduk. İlçe başkanı il başkanımızı arayıp itfaiye
gecikti yardımcı olun diye aradığında hemen büyükşehir belediye başkanını
aradık. Büyükşehir Belediyer Başkanımız da nasıl olur, böyle bir şey olabilir
mi diyerek hemen itfaiyeyi aradı. İtfaiye gitmiş fakat sokakları kestikleri
için giremiyorlar. İtfaiye yetişip yangını da söndürdü. AKP Karşıyaka İlçe
Başkanı’nı arayıp geçmiş olsun dedim. Hemen anında sosyal medya’dan kınadım.
Bir yerel kanalda da kınadım. Şiddete, küfüre ve hakareti onaylamadığımız için
bunların hepsini kınadım. İlkokul’da öğrendiğimiz bize verilen bir ahlak
eğitimi var. Aynı zamanda ailemizden de aldığımız bir ahlak var. Kendine
yapılmasını istemediğin şeyi bir başkasına yapma ve bir başkasının bir
başkasına yapmak istediğine de izin verme. Bizim siyasette olma sebebimiz de
budur işte. Başkasına yapılan haksızlıklara karşı müdahalede bulunmak”
ifadelerini kullandı.
“DEVLETİN
ZORBALIĞINA KARŞI
YURTTAŞI
KORUMAK BİZİM GÖREVİMİZ”
Hiçbir
siyasi partinin eylem alanlarında olmaması gerektiğinin altını çizen Yüksel,
aksi halde bu tutumun eyleme zarar vereceğini kaydederek şunları söyledi: “Biz
eylem alanında geze geze aşağı doğru meydana iniyoruz. Her renkten ve her
inançtan insan var. Bu çocuklar hiç kimseden ne maddi destek ne da başkası
tarafından kullanılmak gibi bir istekleri var. Asla böyle bir şey yok. Oraya
gelen 76 yaşındaki bir teyze sarma yapmış ve çocuklara dağıtıyor. Biri kurabiye
yapmış. Biri çay demlemiş. Bir de çocuklar bize kumbara uzattı. Çok küçük bir
miktar para verdim. Yirmi lira yani. Gazeteci arkadaş da bunu çekmiş. Bizi
diğer basın mensupları da takip ediyordu. Fakat inanın bizim böyle bir küfürlük
bir durumumuz yok. Hatta bir tanesi geldi meşale satmak istedi. Tanımıyoruz
birbirimizi. Abi 7,5 liraya alır mısın dedi. Ben yine 20 lira verdim. Üstünü de
almadım. Meşaleyi de siz yakın dedim. Biliyorsunuz İzmir’deki futbol
takımlarının taraftarları meşaleleriyle İzmir’i aydınlattı. Bana şunu
söylediler eylemdeki çocuklar? Siz neden bizimle sabaha kadar burada vakit geçirmiyorsunuz?
Hiçbir siyasi partinin burada olmamasında fayda var. Bu durum sizin eyleminizi
bozar. Size bir siyasi parti damgası vurulşmuş olur. Şunu bilin biz her zaman
yanıbaşınızda hazır olduğumuzu da unutmayın dedim. Devletin zorbalığına karşı
yurttaşı korumak bizim görevimizdir”
“BARIŞ
DENİNCE KÜRTLERİN ÇOK DAHA FAZLA
HASSASİYET
GÖSTERDİĞİNİN FARKINDAYIM”
Kürt
sorunu konusunda CHP’nin kendisini anlatamama durumunun olabileceğini kaydeden,
“Kürt sorunu konusunda bizim de kendimizi anlatamama gibi bir durumumuz
olabilir. Ama eleştiriler çok ağır. Faili meçhul cinayetler diyorsunuz. Biz BDP
ile birlikte 20’den fazla soru önergesi verdik. Uludere-Roboski olaylarında
hükümet resmen sorumluları gizleyecek bir komisyon kurdu. Bakın, bugün
Uludere’nin sorumluları yok. Ben Roboski’ye gittim. İnanın mezarlıkta
kalamadım. 12 yaşındaki o önlüklü çocukların mezarını görünce… Ben barış
denince Kürtlerin çok daha fazla hassasiyet gösterdiğinin farkındayım. CHP
olarak da bu sorunla ilgili çabalıyoruz. Ama açıkçası medyanın büyük bir
kısmının iktidarın elinde olması bunları görünür kılmıyor. İsterseniz bir gün
gelelim bunları saatlerce konuşalım” dedi.
“EYLEMLERE
BİR GÖZLEMCİ OLARAK KATILDIM”
Gezi
Parkı eylemlerine gözlemci olarak katıldığını söyleyen İMAF Başkanı Irmak ise “Gerek
Gezi Parkı gerekse de barış süreci’ni bir STK olarak dikkatle ve yakından takip
ediyoruz. Öncelikle acı çekan bölgenin çocukları olarak 30 yıldan beridir
durmayan akan kanın bir an önce durması için üzerimize düşen herşeyi yapmaya
hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum. Gezi Parkı konusunda ise gençlerimizin
özellikle bu tür konularda duyarlı olmalarının sevindirici olduğunu
düşünüyorum. Ortadoğu’da yaşanan olayların bir benzeri ülkemizde yaşanmaması
için siyasilere olduğu kadar STK’lara da çok fazla iş düşüyor. Gezi Parkı’nda
demokratik hak arayan gençlerin Alsancak’ta yaptığı eyleme gözlemci olarak
katıldım. Onlardan elbette demokratik hak arayışlarını sürdürmelerini fakat
çevreye zarar vermemeleri konusunda ricalardan bulundum. Herkesin bu konularda
ödevleri vardır. İnsanların ödevlerini yerine getirmek zorunda olduklarını
belirtmek isterim” diye belirtti.
Yorumlar
Kalan Karakter: