CHP'Lİ ATİLLA KART’TAN ŞAŞIRTICI ÇIKIŞ
Yayınlanma :
15.03.2013 22:59


yurttaşlık anlayışı, anadil eğitimi-öğretimi, temel hak ve özgürlüklerde
yapılacak anayasal düzenlemeler, aidiyet duygusunun güçlü hale gelmesini
sağlayacak" ifadelerini kullanan Kart, "Türkiye Kürtlerinin Türkleştirilmesi
politikasından vazgeçilmesi gerektiğini" dile getirdi.
Atilla Kart'ın, Radikal gazetesinde
"Anayasada ortak payda: Ne mutlu eşitim diyene!" başlığıyla
yayımlanan (15 Mart 2013) yazısı şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti; laiklik tercihi, kadın hakları, harf devrimi, özel ve kamu
hukuku alanındaki düzenlemeleriyle tarihi bir dönüşüm başlattı. Bu anlamda
Ortadoğu ve Müslüman dünyaya ‘Türkiye Modeli’ni sundu ve kabul gördü. Ancak
demokrasinin tam kurumsallaşması ve demokratik değerlerin tavizsizce
içselleştirilmesi yolunda örnek olamadık.
Demokrasiyi içselleştiremeyen tüm ülkeler gibi, biz de tepki ve taleplerimizi
inançlar üzerinden, etnik değerler üzerinden, sembolizme savrularak,
dolayısıyla etkisizce dile getirdik. Sonuç ortada. Hâlâ sivil bir anayasamız
yok.
Siyasetçiler de bu az gelişmiş demokrasiden nemalandı. Türkiye toplumu,
inançlar veya etnik değerler üzerinden siyaset kurumu tarafından ayrıştırıldı.
Böylece insanlarımız kişisel tepki ve taleplerini ulus devlete ya da ulus
devletin şahsında ‘etnik bir üst kimliğe’ yöneltti.
Türk etnisitesi ağırlığı
1920’lerin başında, 1990’lardan itibaren baskın kimliğin yanında bir Kürt
kimliği olgusu açıkça kabul edilmiş olsa da cumhuriyet tarihi boyunca ağırlıklı
olarak ‘Türk’ kimliği, resmi ve tartışılmaz kimlik olarak topluma
yansıtılmıştır.
Alt kimliklerinden vazgeçen, kendilerine sunulan bu kimlikten rahatsız
olmayanlar açısından herhangi bir sorun doğmamıştır. Ancak bu asimilasyonu
kabul etmeyen, kendi kimliğini ifade etmek isteyen gruplar açısından ciddi
sorunlar doğmuştur. Sorunları görmeyen ülkemiz ise bu süreci yönetememiş,
çoğulcu bir demokrasiyi inşa edememiştir. Bugün yaşadığımız sorunların esas
kaynağı budur.
Bu travmatik dönüşüme rağmen çok önemli bir kazanımımız var. Tarihte, Türk-Kürt
düşmanlığı olmamıştır. Bugün de yok. Bu kazanıma özenle ve kıskançlıkla sahip
çıkılmalıdır.
Temel dinamik ‘eşit yurttaşlık’
algısıdır
Ülkemizde yaşadığımız esas sorun, yönetimlerle ‘Kürt’ kavramı etrafında
oluşmakta, yoğunlaşmakta. Belirlenmiş ve onaylanmış resmi kimlikler dışında;
etnik, kültürel, dini veya ideolojik kimliklerin kamusal alanda ifade edilmesi
engellenmektedir.
Bu nedenle vatandaşlık kavramını tüm bu boyutlarıyla birlikte değerlendirmek
zorundayız. Kürt sorununun genel analizi yapıldığında, en başta artık ‘Türkiye
Kürtlerinin Türkleştirilmesi’ politikalarından vazgeçilmelidir. Kürtlerin,
Türkiyeli oldukları duygusunu ve aidiyetini hissetmelerini sağlayacak
politikalar üretilmelidir. Bu da çağdaş demokrasilerde olduğu gibi, ‘eşit
yurttaşlık’ anlayışıyla olur. Sosyal demokratlığı bırakın, asgari demokratlığın
gereği budur.
Türkiyeli Kürtler, başka ülkelerde yaşayan Kürtlerden daha iyi bir
durumdadırlar, bunu rahatça ifade etmektedirler. Talepleri, dahil olmaktır;
ayrılmak değil. Yönleri Batı’ya dönüktür. Bu duygunun yerleşik bir hal alması
önemlidir. Türkiye Kürtlerinin huzur ve tatmini, Türkiye’nin istikrarı yanında,
Avrupa ve Ortadoğu’nun istikrarı için de belirleyici olacaktır.
Ahaliyle başladık
Atatürk 1920’lerde ‘Türkiye Ahalisi’ kavramını kullanmıştı ve bu 1924
Anayasası’nın özünü teşkil etti. Aradan geçen 90 yılın sonunda kavramın içini
demokrasiyle dolduramadık. Şimdi önümüzde önemli bir fırsat var. Eşit
yurttaşlık anlayışı, anadil eğitimi-öğretimi başta olmak üzere, temel hak ve
özgürlüklerde yapılacak anayasal düzenlemeler, aidiyet duygusunun güçlü hale
gelmesini sağlayacak, Türkiye’yi herkesin Türkiyesi yapacaktır.
Bu yönde düzenlemelerin yapılması, ‘Türk Milleti’ kavramının anayasadan
çıkartılması anlamına gelmez. Keza, yine bu düzenlemeler yapılırken Mustafa
Kemal Atatürk’ün ‘Kurucu ve önder rolü’ de muhafaza edilmelidir. Bu rolü inkâr
etmek gibi arayış ve komplekslerin içine girilmesi, dünyaya örnek ülkemizin
değerini hakir görmemiz anlamına gelir. Bu örnek, halkın ve onun önderi olan
Atatürk’ün eseridir.
Bu sürecin diğer temel ayağı ise laikliktir. Din, vicdan ve ibadet özgürlüğü
hiçbir baskı altında kalmadan yaşanabilmelidir. Devlet, bu sürecin hakemi ve
güvencesi olmalıdır. CHP olarak anayasa çalışmalarında ‘Devletin inanç
gruplarına karşı, tüm işlem ve eylemlerinde tarafsız’ olması yönünde öneride
bulunduk. Ancak, iktidarın inatçı muhalefetiyle karşılaştık.
1980 darbesinin kanunlarına sahip çıkan, %10 seçim barajından insafsızca
beslenerek haksız oy temin eden AKP ’nin uzlaşmaya dayalı anayasa yapımında
samimi olmadığı artık bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Esasen AKP’nin bu
yüzü deşifre olduğu için Başbakan ve AKP sözcüleri agresif bir söylem
kullanmaya başlamışlardır. Ancak, yalın gerçek şudur: AKP taslağının özü,
başkanlık sistemi dayatmasıdır. Bu nedenle ‘Uzlaşma Komisyonu’nu
tıkamaktadır.
Hedefleri başkanlık
Başkanlığa ulaşabilmek için görünürde barış vaadiyle Kürt halkı kazanılmak
istenmektedir. Aslında Kürtleri kendi dikta amaçlı siyasi hedefleri
doğrultusunda acımasızca kullanmak isteyen bir siyaset gerçeğiyle karşı
karşıyayız. Kürt halkı yanıltılmak istenmektedir.
Nitekim Uludere Komisyonu’nda AKP’nin tavrı ortadadır. 14 günde aydınlatılacak
konuyu 14 ayda karartmışlardır. CHP ise öldürülen Kürt vatandaşlarımızın
akıbetini takip etmiş, kendi raporunu yazmış, gerçeği ortaya çıkarmıştır.
CHP olarak Türkiye’nin sorunlarına sadece Diyarbakır, İzmir, Hakkâri, Edirne,
Artvin, Antalya, Muğla, Konya gözüyle bakmıyoruz. Tüm Türkiye’yi kucaklayan,
Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarının tümünün aidiyetini hissedeceği bir
anayasa yapma gayreti ve sorumluluğu içindeyiz.
AKP, CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda varlığından rahatsızdır. Kendi
ifadeleriyle “CHP olmasa şimdiye kadar anayasayı çoktan bitirmiştik” diyorlar.
Bitirmek istedikleri anayasa, otoriterlik kavramıyla özetlenebilecek bir
anayasadır.
AKP’nin engelli demokrasi anlayışını, Türkiye kamuoyunun ve aydınlarının
sorgulama zamanı çoktan gelmiştir. Gerçek demokrasiyi kurma zamanı gelmiştir.
Bunun da temel şartı; en başta üniter yapı, laiklik ve kadın hakları gibi
cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmaktır. Bunun yanında; temel hak ve
özgürlükleri demokrasiyle güçlendiren, eşit yurttaşlık anlayışını pekiştiren,
her türlü ayırımcılığı engelleyen, sosyal hukuk devletini inşa eden, örgütlü,
çoğulcu, katılımcı bir anayasayı hayata geçirme zorunluluğu vardır.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: