CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
Yayınlanma :
22.07.2014 10:00


Cumhurbaşkanlığı
seçim süreci görünenin aksine çok ciddi sosyo-politik tartışmalara neden
olmakta. Özellikle CHP’de adayın kimliği ile birlikte, belirleme süreciyle
ilgili de ciddi tartışmalar yaşandı. Tartışmanın gerekçeleri muhtelif. Birincisi
sayın Genel Başkanın pek dikkate almadığı CHP kadrolarının dar zamanda
gösterdikleri “demokratlık” alınganlığı.
Parti içi demokrasinin gelişmesi ve oturması için 20 yıldır sistemli bir siyasi
mücadele vermeden, alınan kararların neden demokratik süreçler işlemeden alındığını
sorgulamadan, yalnız karar alındıktan sonra gösterilen tepkiler. Yani aday kim
olursa olsun, iyi kötü belli bir yol ve yöntemle yetkili kurulların oluşturacağı
bir kararla açıklansaydı, sanırım, üyeler bu tepkiyi göstermezdi. Tepkinin
yükselmesindeki diğer bir neden de Sayın
Deniz Baykal’ın doğal olarak gönlünde yatan “aslanın” olmaması ve sürece destek
vermemesi, kendisine yakın kadroların TV’lerde oy kullanmamayı savunmaları “boykot”a
destek veriyor şeklinde anlaşılması da tartışmaların sürmesine neden
olmuştur.
Fakat iki
dereceli seçim konusunda adaylar tartışıldığı kadar, Türkiye’nin yaşayacağı
bu ilk, hala da tartışılmıyor. Oysa iki dereceli seçimlerin bir uzlaşmayı
mutlaka sağlaması gereken bir seçim türü olduğu, yeteri kadar tartışılsa ve
bilinse, sanıyorum ortak aday belirleyen partilerin, tabanlarındaki şaşkınlık,
yaşanmamış olurdu. Yani seçimin ikinci turunda uzlaşmanın mukadder olduğu
gerçeği parti üst kademelerinde bilinmesine rağmen, parti politikalarına yakın
adaylar yerine direk “uzlaşma” adayı
budur şeklindeki çıkış, iki dereceli seçim mantığına aykırıdır. Ülkemizdeki muhafazakar siyasi söyleme göre
yapılana “toplum mühendisliği”, sol
ve demokrat söyleme göre ise “tepeden
inmecilik”, “dayatmacılık” ve “Jakobencilik”
“halka rağmen halkçılık” denmektedir. Böylesi bir tavrı yeteri kadar
demokratik bulmak mümkün değildir. İradesine baş vuracağın halkın, uzlaşmayı
sağlayamayacak, belki de beceremeyecek diye, düşünülürse, demokrasi
düşüncemizin gelişmeye ihtiyacı olduğunu kabullenmeliyiz. Ayrıca halkı sadece
sandıkta oy vermekle sorumlu kılmak halktaki demokratik kültüre değer vermemek
anlamına gelir.
Yanlış
hatırlamıyorsam geçmiş yıllarda Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ırkçı
Le Pen ilk turda % 27 oy almasına rağmen ikinci turda oyları % 10 mertebesine
düşmüştü. Demek istediğim halkın
sağduyusu iki dereceli seçimlerde uzlaşmayı çok güzel başardığı örnekler vardır.
Geçtiğimiz yerel yönetim seçimlerinde
Ankara, Yalova, Manisa ve Balıkesir illerindeki seçim sonuçları iyi değerlendirildiğinde,
halkın sandıkta uzlaşıyı çok başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği örneklerle
doludur.
Siyasi
parti üyeleri, oyları azdır çoktur, kazanırlar kazanmazlar, fark etmez
ama, adayları için mücadele etmeyi severler. Salt bu nedenlerle partilere üye
olur, aidat öder, görev alırlar. Bu gün AKP hariç diğer partilerin siyasi
arenada bir heyecan yaratamamalarının asıl nedeni budur. Bu durum ister istemez
seçime katılma oranlarını da etkiler. Partilerin kendi adayları için mücadele
etmesi katılma oranlarını arttırır. Başta, ideal uzlaşma sağlandığı savıyla
seçimin ilk turda kazanılacağı tezi nesnel gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
Uzlaşıyı sağlayan partilerin oy oranı bu durumu sağlamaya elverişli değildir. Ayrıca
iki dereceli seçimlerde partiler, belirleyecekleri adayların ikinci turda
üzerinde uzlaşı sağlanacak biri olması için gerekli özeni gösterirler. Aksi
taktirde toplumsal uzlaşıya elverişli olduğu taktirde, ikinci çıkan adayın
seçimi kazanması çok olmuştur. İki turlu seçimin bu incelikleri nedeniyle aday
belirlerken, geniş halk kesimlerinin ortak bileşkesine yakın kişilerin olması
hedeflenir. Demokrasilerde madem son sözü halk söyleyecek, o halde sonuç ikinci
turda alınacağına göre uzlaşmayı da halk yapmalıdır.
Belirttiğim
hususlar seçim tekniği açısından yapılamayan/yapılmayan bazı hususlar
partilerde gereksiz tartışmalara neden olmuştur. Enerji kaydına neden
olmaktadır.
Aday
belirlenmiştir. Yöntemle, adayla ilgili söylenecek sözlerin ve yazılacak
hususların artık durumu değiştirmesi mümkün değildir. Oy kullanmama gibi bir durumu (boykot etme) kişi olarak tasvip
etmiyorum. Siyasette edilgen tavırların bireysel öfke tatmini olduğuna inanıyorum.
Bu nedenle aday belirleme süreci sonunda yöntemleri tartışmak yerine artık
hangi adaya oy vermemiz gerektiğini tartışmamız gerekir.
Bilindiği
üzere üç adaylı iki dereceli bir seçim süreci yaşayacağız. Cumhuriyetçilerin, demokratların önceliği cumhuriyet yıkıcılığına
karşı açık tavır almalarıdır. Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ayni
kefede değerlendirilmesi doğru değil. Ben, Selahattin Demirtaş’ın en az oy
alacak aday olması bakımından tartışmıyorum.
Diyalektik
bir yaklaşımla olaya baktığımızda; Tayyip
Erdoğan’ın o makama getirilmemesi halkın en elzem sorunudur. Yani
toplumumuzun 10 Ağustos’a kadar yaşıyacağı baş çelişme budur. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun muhafazakar bir
kesimden geliyor olması, 12 yıldır despot ve faşizan bir yönetim uygulayan,
kendini muhafazakar sayanTayyip Erdoğan’la ayni görmek, Erdoğanı’ın despot ve
faşist yönünü gizler. Ayrıca
cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde özellikle başkanlık vurgusu yapması,
mezhepçiliği ülkede körüklemesi, dış ilişkiler açısından ülkenin heran başının
belaya girebileceği uygulamaları da dikkate alınırsa, Cumhuriyet için büyük
tehlikedir. İhsanoğlu’nun böylesi bir söylemi ve gücünün bulunmaması dahi
olumlu bir durumdur. Genelde yaşadığımız sorunları yani toplumun içinde bulunduğu
temel çelişkiyi bu seçimle çözemeyiz. Oy
kullanmayı demokratik bir tavır olarak benimsediğimden oy kullanacam ve oyumu
da partimin belirlediği adaya verecem. Yani baş çelişmeyi temel çelişkinin
yerine koymayalım.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: