

yaşanan son olaylar insanı dehşete düşürüyor. Kaset olayıyla birlikte bu
çürümüşlük yalnız iktidar partisinde olduğu sanılmasın. Toplumun tüm katmanlarında,
toplumu dönüştürme iddiasındaki tüm siyasi oluşumlarda, olan biten haksızlıklar,
kanunsuzluklar, ahlak kurallarına uymayan davranışlar, yarışır durumdadır.
İktidar partisinin Prof unvanlı bir milletvekili ”kaset doğru olsa dahi kimse inanmaz” demektedir.
İşte işin vahameti bu düzeydedir..
Denizin
ortasında, depolarından zehir salgılayan bir tankerin, en yakınında
bulunan canlıları öldürerek ilerlemesi, ilerledikçe, bir saniye sonrası ya da
bir dakika sonrası bu katliama yeni canlıların dahil olması misali, toplum
sürekli bir çürüme ve yok olmayla baş başadır. Duyarsızlık zamanla normalmiş
gibi toplumun çoğu kesimlerinde artık yadırganmaktan çıkmıştır. Üstelik
yozlaşmanın ve çürümenin kaynakları ve yaratıcıları yaptıklarıyla övünüp tam
tersine toplumda itibar kazandıklarına dahi şahit olmaktayız.
Sokak ortasında,
bir kadın katledilirken, orda bulunanların engellemeye dahi teşebbüs etmemesi,
seyirlik bir olay gibi seyretmeleri, toplumsal duyarlılığımızın nereye
geldiğinin bir yansıması olarak belirmektedir. Bir davranışın, ayıp, çirkin, kötü olarak tanımlanmaması, hak hukuk
kavramlarının evrensel karşıtlığını yitirmesi, ayıbın günahın, hukuksuzluğun
genel algılardan uzak, özele indirgenerek, bana, bize ya da ona, onlara göre
anlamının olduğunun savunulması , çürüme değil de nedir? Benim hırsızım
iyidir. Benim katilim, maktül hak etmese öldürmezdi, kadın pantolon giymese
tecavüz edilmezdi, gibi akla ve mantığa aykırı tarifler neyin nesi? Ölümü hak
etmeseydi öldürülmezdi demek cinayeti meşrulaştıra bilir mi, ya da tahrik
saydığın şey, tecavüzü haklı kıla bilir mi?
Malum, son
ortaya çıkan ses kayıtlarında, öncelikle, aile yapısındaki çürüme insanı
düşündürüyor. Yani bu fiilin içinde yer alan aile bireyleri evlerinde bir araya
geldiklerinde, sohbet ederlerken ya da yemek masasının etrafında toplanmış
yemek yerlerken, bir birlerinin gözlerine hangi duygularla bakıyorlar? Üstüne
üstlük, siyasi anlamdaki duyarlılığın bir türlü harekete geçememesi , yalnız
siyasi kapışmanın bir sonucu olmasa gerek. Durum parlamentoda yer alan
siyasilerin hem siyasi refleksleri , hem de insan olarak toplumdaki yozlaşmadan
ve çürümeden yeteri kadar nasiplerini aldıklarından ötürü de ilgisiz
kalabiliyorlar sanırım. Aksi taktirde, konuyu yalnızca partizanlık,siyasi
yandaşlık ve “bizim gurup”
fetişizmiyle izah etmek mümkün değildir.
Durum, iktidar
partisinin su yüzüne çıkmış kirliliklerinin, direk maddi sonuçları
bulunması nedeniyle aldığı tepki bize büyük gelebilir. Burada algı gücünü yitiren
duyargalarımız, olayları değerlendirirken, kendimiz göre önemli/önemsiz atfederek,
büyük/ küçük görerek, bir süre sonra tüm olayları basite indirgeyip toplumsal duyarlılığımızın
dışına itiyoruz. Tepkisiz toplum dediğimiz şey de böyle oluşuyor sanırım. Konu
bir kaset değil elbette ama, sonuçlar ayni ahlaki duyarlılıkla
değerlendirilmelidir.
Özellikle CHP’nin yerelde iktidar olduğu
İzmir’de, gerek belediye başkanlarını belirlerken, gerekse belediye meclis
üyelerini belirlerken, parti yönetimlerinin, sergiledikleri tutum ve
davranışlar belirtmeye çalıştığım çürümeyi sergileyecek örneklerle doludur. Maddi
sonucu olmaması olayı basite indirgemez.
İşin büyüklüğü ve küçüklüğü mü kıyaslanacak, yoksa yapılanın
hukuki ve ahlaki değerlere aykırılığıyla mı kıyaslanacak?
Başbakanın
her seçim sonrası bilinen “balkon”
konuşmalarında ki “herkesin başbakanıyım“söylemi
hiç hak etmediği halde, demokratik örnek olarak benimsenir. Süreç içerisinde
buna uyulmadığından şikayet edilir. Ancak İl
Başkanı biz “ekip” olarak seçimi kazandık, seçilemiyenler elbette bir sonraki
dönemi bekliyecekler, yapılan “ekip“ için yapılmıştır, diyebilmektedir. Eş dost
arkadaş çocuklarını belediye başkanı, belediye meclis üyeliklerine hatta başka
şehirlerden hemşehrilerini bu makamlara taşımaları çok normalmış gibi
savunuluyor. Böylesi bir durum karşısında, “nüfuz ticareti” diye tanımlanan suç
hiç akla gelmiyor. Partilinin hakkı partinin tüzük ve yönetmelikleri hepten
rafa kaldırılıyor. Yapılanı gölgelemek için de, tüm İzmirin suçunu, Konak İlçe Başkanına yükleyip görevden alarak
gölgelenmekte, çiğnenen hukukun telafisi olarak partilinin önüne konmaktadır.
Haydi hayırlısı.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: