
BEGÜM BURÇAK GÜNAY-GERÇEK HABERCİ- İnsanlık tarihinde önemli bir salgın döneminden geçiyoruz. Bu salgınlar insanlık tarihinde dönüm noktaları olmuş ve tarihe yön vermiştir. Korona süreci de benzer şeylere sebep olacak mı?
İnsanlığın tarihi, aynı zamanda pandemilerin tarihidir. Örneğin ilk ve ortaçağlarda veba, kolera ve tifüs salgınları vardı. Roma ve Bizans’ın gibi büyük imparatorlukların yıkılmasında veba salgınlarının çok önemli etkileri oldu. Şu anki korona salgını da aslında modern bir veba salgınıdır. 8 aya yakın bir süredir var. 2 milyona dayanan ölüm var. 40 milyona yakın tespit edilebilen hasta var. Ki aslında bu rakamların daha fazla olduğuna inanılıyor. Örneğin İtalya’da, Amerika’da tanı konulmamış, hastalığı geçirmiş ki bu hastaların 4 ile 7 katından daha fazla olduğu söylenmekte. Bir de çeşitli beyin felci, kalp krizi gibi nedenlerle ölenler var ama bunu tetikleyen olayın korona olduğu düşünülürse ileri batı ülkelerinde bile rakamların aslında söylenenlerden daha fazla olduğunu ortaya koyar. Ama, açık toplum olmayan kaynaklara sağlıklı ulaşılamayan, test imkanları sağlıklı olmayan gelişmemiş ülkelerde ya da yarı gelişmiş ülkelerde hastalık ile ilgili rakamların çok daha fazla olacağı kanaatindeyiz. 8 aylık bir süreçte yaşananlara bakarsak insanlar hala bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değil. ABD ve Brezilya devlet başkanlarının söylemlerine bakarsak bu ciddiye alınmama olayını çok net görürüz. Bunun dışında bazı iyimser haberler sanki çözülecekmiş gibi davranılıyor.
Türkiye ölçeğinde ne kadar takipçi oldunuz bilmiyorum. Bize bölgesel bazda bir değerlendirme yapacak olursanız neler söylersiniz? Kıyı ve kırsal karşılaştırması yine bildiğimiz gibi mi?
Sonuçta bu bir uzmanlık sorusu. Çok ciddi araştırma yapmak lazım. Ama en azından yaptığım araştırmalarda ve tecrübelerimden edindiğim bilgiyi aktarayım. Entelektüel düzeyin artması, önemleri arttırıyor. Bu çok çok önemli. Ama şöyle de bir şey var: Beyaz yakalısın. New York’ta yaşıyorsun. Her türlü tedbiri aldın. 80 katlı bir gökdelendesin. O gökdelende bir iki tane korona vakası kısa sürede bütün o gökdelene koronanın bulaşmasına neden oluyor. Şu anda dünyada en fazla kayıpların olduğu kentlerden biri New York. 150 bine yakın kayıp var. Hasta sayısı korkunç sayıda. Bu çok önemli bir rakam. Çok ilginç bir çalışmadan söz edeceğim. Önemli birkaç Avrupa dergisinde yayımlandı. Şuanda Avrupa’da en popüler ülke Lüksemburg. Neden? Lüksemburg, tamamen kırsal bir coğrafya. Dağlık. Dünyanın önemli finans merkezlerinden birisi; ama en büyük nüfuslu yer 10- 15 bini geçmiyor. Gökdelenlerin olmadığı bir yer. Bahçeli alanlar ve dağınık. Bu tarz virüs salgınlarından kırsal kesime, müstakil evlere ve uydu kentlere eğilim artacaktır. Örneğin şehir merkezlerinde yaşayacağına kırsal tercih edilecek. Lüksemburg’da son 6 ayda emlak fiyatları korkunç arttı. Lüksemburg’da koronalı hasta sayısı Avrupa’nın çok çok altında. Birçok değişecek dünyada. Örneğin ekonomik yapı değişecek. Eğitim sistemi değişecek. Örneğin son 6 ayda bankaların önemli bir kısmı aplikasyonlarla tele bankacılık da kredi verdi, işlerini hallettiler. Vergi ödemelerimizi kredi kartıyla yapmaya başladık. Bu önemli bir şey. Bir süre sonra ne olacak biliyor musunuz? Bilgisayar teknolojileri, internet teknolojileri, yapay zeka uygulamalarıyla bankalar şube sayısını azaltacak. Banka çalışanı azalacak. Online eğitimler artacak. İbrahim Tatlıses, “Oxford vardı da mı gitmedik?” derdi ya, artık isteyen, parayı bastıran online Oxford’daki okula kayıt yaptıracak. Harvard’a gidecek. Neden? Kimse Harvard’ın, Oxford’un yerleşkesine gitmeden aynı eğitimi alacak. Şu an Amerika’da okuyan çocukların hepsi online eğitimle devam edebiliyor.

Tabii iş hayatında da yenilikler var…
Evde çalışma arttı. Ama evde çalışmanın da sıkıntıları var. Örneğin Hollanda’da bir yerel devlet kurumu karar aldı. Tuvalet kağıtlarını işveren ödemeli. Çünkü, aslında iş mesaisinde kullanıyor. Yemek konusu da aynı şekilde. Elektrik sarfiyatı gibi tartışmalar da var. İlginç kararlar görebiliyoruz.
Evlerde çalışma ilk başta cazip gelse de sonrasında durum değişiyor. Geçenlerde bir beyaz yakalı, genel müdür arkadaşım anlattı. “Elemanımı aradım görüşmek için” dedi. Elemanı, “Müdürüm görüşemem? Hanımın günü var” demiş. Bir yandan da özel hayat var. Özel hayatın sınırlarıyla iş hayatının sınırları belli değil. Çatışmalar var. Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika arada bir formül için bunun üzerinde çalışıyorlar. Bir kısmı evde yine bir kısmı ortak çalışma alanında belki kademeli sistem olabilir. Çalışanların yarısı işyerine gelecek, seyreltilmiş durumda. Ama bazı şeyler yavaş yavaş değişiyor. Daha geniş alana yayılmış işyerleri kavrama doğacak. Üretim araçları değişiyor. Şuanda elektrikli araç kararı alan Alman firmalarının çoğunun üretim alanları otomasyona dayalı. İnsan gücünün olmadığı….Örneğin Porsche’nin yeni üretim alanlarında işçi sayısı çok az. Korona aslında bu tür üretim araçlarının değişimini de hızlandırdı.
Bir hekim olarak pandemi başladığından bu yana sizin hayatınızda ne gibi değişti? Zannediyorum insanlar sizi daha çok aramışlardır…
İnsanların her şeyden önce kaygıları çok fazla. Bizim de kaygılarımız çok. Sadece bizim değil; Dünya Sağlık Örgütü’nün, enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının ve önemli kuruluşlarının da kaygıları çok. Çoğumuz bir şey bilmiyoruz ve bazen de çok saçma kararlar alınıyor. Hatırlayacaksınız, Dünya Sağlık Örgütü ilk zamanlar “Maske hastalığı arttırıyor” dedi. Sonra da, “Aaa maske önemli” denildi. Bakın, bir “kinin” modası çıktı. Bizzat Trump çıkarttı. Fransa’da bir tane çalışma…Biz bunları ciddiye aldık. Kinin, altın değerinde oldu. Günde 200 tane telefon alır oldum. “Doktor bey, kinine nerden ulaşabilirim?” sorusu soruldu. Ama şu anda bir çok gelişmiş ülkede bu hastalığın tedavisinde kinin kullanımı yasaklandı. İlginç bir şey, şu anda ciddi bir aşı arayışları var. Biz eskiden riskli hastalarımıza zatürre aşısını zorla yaptırırdık. Anlata anlata dilimizde tüy biterdi. Ama herkes şuandan zatürre aşısı peşinde. Zatürre aşısı koronayı önlemiyor. Korona bir virüstür. Zatürre aşısı bir bakteriyel ajana dayalı aşıdır.
Koronanın en çok Afrika gibi ülkeleri vuracağı söylendi. Ama Brezilya bundan çok etkilendi. Neden? Çünkü başlarından dalga geçen bir diktatör vardı. Trump da aynı şekilde dalga geçmişti. Ama Afrika beklenildiği gibi bir kayıp vermedi. Çünkü sağlık sistemleri MERS gibi daha önce gelen virüslerden dolayı önemliydi. Bir de o ülkelerde nüfus çok yaşlı değil. Örneğin, orta Afrika ülkelerinde 65 yaş üstü nüfusun yüzde 3’ünü teşkil ediyor. Ama İtalya’da, İngiltere’de yüzde 20 belki de. Bir diğer husus, Afrika’da batı medeniyetinin hastalıkları yok. Metabolizma sendromu, yüksek sigara tüketimi, kalp-damar hastalığı yok.
Sıcak havalar koronayı önler mi?
Latin Amerika’da korona çok. Örneğin 40 derece sıcaklığın olduğu Birleşik Arap Emirlikleri’nde de çok. Demek ki sıcaklık önleyemiyor. Ama bununla ilgili ilginç bir görüş var. Biliyorsunuz Latin Amerika’da, Afrika’da gecekondu çok fazla. Örneğin 15-20 metrekarelik alanda bazen 8-10 kişi beraber yaşayabiliyor. Ama hastalık o kadar ağır seyretmiyor ya da bulaşmıyor. Neden? Sürekli çeşitli virüslerle karşılaştıkları için doğal bir bağışıklık süreci var. Bunun da bir faydası olabilir. Örneğin maske takmanın bir faydasını Dünya Sağlık Örgütü açıkladı. Hafif hafif aslında temas ediyorsunuz; ama bir nevi doğal bağışıklık, uyarıcı olabiliyor.
Yakın zaman için öngörünüz var mı? Ne şekilde seyreder?
Bu süreç azalacak. Ama koronadan sonra başka bir salgın çıkabilir. Neden? Bakın, sizin çocukluğunuzda örneğin Almanya’ya kaç kişi giderdi. Ama şu anda Anadolu’nun her köyünden Kamboçya’ya, Gabon’a giden insanlar var. Bu çok önemli. Seyahat arttıkça senin yeni virüs, parazit, böcek taşıman demektir. Ortadoğu’da ülkemizi ilgilendiren ciddi bir mülteci nüfusu var. Mülteciler, sağlık sisteminden yararlanamadıkları için daima yeni enfeksiyona neden olabiliyorlar. Örneğin bir virüsü biz yok ettik. Ama gelen mültecilerde çocukluk dönemi hastalıkları daha sık olabilir. Çocuk felci gibi. Mülteciler, dünyanın bir gerçeği. Çok zorlu bir durum. Dışlayıcı politikalardan çok mültecilerin hayatını kolaylaştıracak önlemlere yönelmek gerekir.
Bundan sonraki yaşam ne olacak?
Bundan sonraki yaşam… Korona azalsa bile uzaktan tanı ve takip artacak. İki, koruyucu hekimliğin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Çünkü Nusret Fişek’le birlikte başlayan koruyucu hekimlik Türkiye’de son yıllarda zayıflatıldı. Hemen ameliyat, hemen tedavi! Tüketime dayalı gelişmiş tıp uygulamaları başladı. Ama koruyucu hekimlik en azından kanserin, metabolik hastalıkların; bu tarz salgınların önlenmesinde çok çok önemli. Bizim tekrar koruyucu sağlık hizmetlerini güçlendirmemiz lazım. Dünya tekrar buna döndü. New York Belediye Başkanı ilk belediye başkanı olunca en büyük hatasını yaptı. Sağlık harcamalarını azalttı. Çoğu hastaneyi kapattı. New York’ta daha sonra salgın çıkınca hatasını gördü, bu kurumları tekrar açtı. Türkiye’de henüz toplumsal bağışıklık yok. Yüzde 2-3 kadar bir yaygınlık söz konusu. En az yüzde 65 yaygınlık gerekli. Bakın, olay korona değil. Son yirmi yıldır biz domuz gribi, SARS, MERS, ebola ve korona gibi salgınlarla karşılaştık. Seyahat, turizm, ticaretin büyümesi bunları arttırıyor. O nedenle bizim tekrar tekrar koruyucu sağlık hizmetlerini arttırmalıyız. Örneğin, artık ülkeler vize kadar biyolojik pasaporta da önem verecekler. Zaten bu uygulama iki üç ülkede de başladı.
Koronanın nezle ve grip gibi hayatımızda artık sürekli yer edecek bir hastalık mı? Yayılımın önlemi için yapılan maske, mesafe ve hijyen yeterli mi?
Bu tarz pandemilerde, ilginç bir şey, aşı ya da tedaviden çok önemli olan şey korunmadır. Tabii ki belli bir mesafede durmak, virüsün yayılmasını sağlayan damlacık, öksürük nefes yoluyla bulaşmayı engelleyecek önemlere devam etmek gerekir. Maske takılması, ellerin yıkanması, fiziksel temasa dikkat etmek gibi hususlar önemli. Şu anki tedbirlerin çoğu aslında yüz yıl önce büyük İspanyol gribindeki tedbirlerle aynı. O zaman da maske takılıyordu. O zaman da hijyen vurgulanıyordu. Eğer ki biz bu maskeleri takmasaydık, sosyal mesafelere dikkat etmeseydik, karantina süreçleri olmasaydı şu anda sağlık sistemleri tamamen çökerdi. Ölüm sayısı daha fazla olurdu. Eninde sonunda herkes bu hastalığa yakalanacak. O yüzden bu dönemde grip tehlikesi de ortaya çıkacağı için, maskenin takılması, sosyal mesafenin olması 65 yaşın izolasyonu, riskli hasta grupları muhakkak izolasyonları çok önemli.
Bakın önümüzdeki yıllarda üç hastalığı daha fazla konuşacağız. Korona, nezle ve grip (influenza). Korona da nezle gibi, grip gibi hayatımızın bir parçası olacak. İçinde bulunduğumuz dönem aynı zamanda grip dönemidir. Korona, griple beraber daha tehlikeli bir hal alabilir. Benzer şekilde yayılıyor. Benzer şekilde öldürücüdür. O yüzden bu dönemde grip tehlikesi de ortaya çıkacağı için, maskenin takılması, sosyal mesafenin olması 65 yaşın izolasyonu, riskli hasta grupları muhakkak izolasyonları çok önemli. Bir de süper taşıyıcılar var. Gençler ve çocuklar. Hiç bulgu vermiyor; ama taşıyıcı. Örneğin bir çocuk okula gidiyor. Hiçbir bulgusu yok. Çakı gibi. İngiltere’de bir üniversitede ilginç bir şey yaşandı. Hiçbir öğrencide bulgu yok. Ama iki günde hemen hemen bütün üniversite korona oldu. Sadece yüzde 5’i bulgu verdi. Öğrenci yurtları, askeri birlikler…O yüzden izolasyon ve sıkı test çok önemli. HES uygulaması gibi uygulamalar çok önemli.
Aşı çalışmaları var. Aşı bu hastalığa karşı kesin çözüm müdür? Bunun dışında uzmanlar grip ve zatürre aşısı olun telkinleri var bu konuda ne diyeceksiniz?
Kesinlikle grip aşısı çok önemli. Herkesin grip aşısı olmasında fayda var; ama özellikle son yıl içerisinde ilaç sektörünün üretim bantlarındaki aksamalar, aynı zamanda aşı üreticilerinin daha çok koronaya eğilmesinden dolayı da şu anda da “Aşı gelecek mi gelmeyecek mi? Ne kadar ülke tedarik edecek?” soruları gündemde. Herkes de koronanın griple daha tehlikeli olduğunu bildiği için bütün gelişmiş ülkeler parası olan herkes grip aşısına yatırım yapacak. Biz ne kadar temin edeceğiz? Örneğin dün bir arkadaşım, aralık ayında gelecek, dedi. Zaten aralıkta gelirse, ekim ayı grip salgının başladığı dönem. Baya gecikmiş olacağız.
Korona olan bir daha olmaz gibi bir ifade var. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Bu, Türkiye’de de dünyada da tartışılıyor. Korona mustasyon geçirebilir. Geçirirse koronaya tekrar yakalanabilirsin. Biraz önce iki üç defa vurguladım. Grip ve nezle gibi hayatımızın bir parçası olacak. Eğer korona mutasyon geçirirse Türkiye ve dünyada korona olanlar 6 ay veya bir yıl sonra tekrar korona olabilir. Aşı bunu ne kadar önler? Mutasyonu yenecek bir aşı mı? Bunu zamanla göreceğiz.
Yorumlar
Kalan Karakter: