

Ölümsüz gençliğin şövalyesi,
ellisinde uydu yüreğinde çarpan
aklına,
bir Temmuz sabahı fethine çıktı
güzelin, doğrunun ve haklının:
önünde mağrur, aptal devleriyle
dünya,
altında mahzun, fakat kahraman
Rosinant`ı.
Bilirim,
hele bir düşmeyegör hasretin hâlisine,
hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
yolu yok, Don Kişot`um benim, yolu yok,
yel değirmenleriyle dövüşülecek.
Haklısın, elbette senin Dülsinya`ndır en güzel kadını yeryüzünün,
sen, elbette bezirgânların suratına
haykıracaksın bunu,
alaşağı edecekler seni
bir temiz pataklayacaklar.
Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,
sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin
ağır, demir kabuğunun içinde
ve Dülsinya bir kat daha güzelleşecek...
Nazım’ın
güzel dizeleriyle ölümsüzleşen Don Kişot’un o kutsal davasının, şiiri ile
başladık bu yazıya ve tüm satırlar bugün sana, siyasetle yakından ilgilenen
sana sevgili okur.
Evet, bu
satırlar kaygılı olan , ülke ile dünya ile ilgili kaygıları olan sana.
Aklında onlarca soru işareti ile dolaşıyorsun, dünya neden böyle? Siyaset niçin
düzelmiyor? Bir umut bile kalmadı mı bizler için? Peki sen elinden gelen her
şeyi yaptığına inanıyor musun?
Geri kalmış
ülke yoktur, bilgi ve kültür olarak yeterince gelişmemiş ülke vardır. Kalkınmak
için insanı eğitmek, kültür ve bilgi düzeyini yükseltmek, davranış ve değer
yargılarını düzeltmek hep ileri yönelik hedefler içinde olmak gerekir.
Yapabildin mi sence? “Yoksa halk
anlamaz” ya da ”halkın seviyesinde
değil” diyerek her gün küçük mü gördün bu güzel memleketin insanlarını?
İnsanların geri kalmışlığını yegane kazanç kapısı haline getirmişler, günden
güne amaçlarına ulaşırken, sende onlara uyup “halkın seviyesine inme”
masallarına mı inandın?
Sahi kaç
kişiyi bir adım ileri götürmek için kavga verdin, siyaseti gerçekten toplum
için mi yoksa kendin için mi yaptın?
En değerli
şey zaman. Zamanın bir bölümünü derneklere, fikir kulüplerine ayırdın mı?
Sadece siyasette var olmak adına değil, baskı grubu olmak adına fikirleri
yaymak adına bir nefer olmayı göze aldın mı?
Siyasi
söyleminde kaç kere bilerek ya da bilmeyerek sahte halkçılığa yer
verdin? Bu algı günden güne toplumun her yanına nüfus ederken sen ne yaptın?
Kaç kere
tutarsızlığa sessiz kaldın, ödün vermeyi yükselmenin bir yolu saydın?
Kaç kere ilkelerden ödün verilirken sen “bana
dokumayan yılan bin yaşasın” dedin?
Toplum
günden güne yozlaşırken, popüler kültür ile beyinler yıkanırken, magazinler,
diziler her yeri kaplamışken, alttan alttan “yukarı giden her yol mubah” diye bir düşünce akımı yaratılırken,
bir gün çıkıp haykırdın mı “yeter”
diye?
Gerçekten
kültürlü, bilgili olana mı değer verdin yoksa zengin olana mı?
Fırsat
eşitliği yok edilirken, demokrasi katledilirken, insanlar bir parça başarı
sağlamak için onurlarından, gurularından, saygınlıklarından fedakarlıklarda
bulunmaya zorlanırlarken ve bu insafsız düzen günden güne toplumun içini kurtlandırırken,
sen sadece televizyon karşısında tartışma programlarını mı izledin?
Yıllarca
sen de boş övünmelere kapılıp övündün mü, kendinle ve milletinle?
Dış
odaklarda mı aradın sorunun kaynağını?
Gösterişçiliğe,
savurganlığa, dış hesaplara, emeksiz zenginleşmeye, uyanıklığı özellik saymaya,
boş masallara kanmaya, kendinden başka herkesi ve her şeyi suçlamaya, adam kayırmacılığa
prim verdin mi?
Bu ülke
günden güne itibarı para ile zekayı uyanıklık ile haksız kazancı saygı
ile özdeşleştirerek yozlaştı. Gelişmek kişisel olsun toplumsal olsun sadece
ekonomik olarak ele alındı. Ekonomik gelişme ise işine gelindiği gibi
gösterildi. Elalem dörtnala koşarken sen de bir adımlık ilerlemeleri törenlerle
kutlayanlardan oldun mu?
Şimdi halk
bizi anlamıyor kardeşim biz ne yapalım, diye dert mi yanıyorsun?
Lider
tarifi yaparken gösterişten kaçınan, insana saygılı, hakça davranan, özverili,
kültürlü olan mı tarif ettin? Yoksa masaya yumruğunu vuran, her türlü kabalığı
yapan, kültürden nasibini alamamış olandan yana mı verdin sufleyi alttan
alttan?
Toplumun
ilerleme savaşıdır bu sevgili okur, zordur ilerlemek. Zordur insandan yana
olmak. Rüzgara karşıdır bu savaş, çekip kılıcını saldıracaksın yel değirmenlerine,
ağzın burnun kan içinde kalacak belki de. Ama yılmayacaksın, soluklanıp yeniden
kalkacaksın ayağa.
Karşındakinin
yolu kolay. Arkasında rüzgar, cebinde para, her türlü sömürü onun amacı ve
silahı. Sen sömürmeyeceksin, bileceksin on adım sonrasını ama bir adım ileri
gidebilmek için her türlü bedeli ödeyeceksin.
Halk böyle
istiyor diye, halka hiçbir şey vermeyen, bir adım ileri götürmeyen, kültür ve
bilgi düzeyine hiçbir şey katmayan, üstüne bir de bunu yapanla yapmayan arasına
derin bir çizgi çeken sistemi değiştirmenin zamanı gelmedi mi sence de?
Kültür,
sanat, felsefe, bilim bunlar senin silahın, idealizm olmayacak yolun,
materyalizm nedir bileceksin. Kendine solcu diyorsan eğer internet sitesinden
alınmış afili lafları sosyal medyada paylaşmaktan öteye gideceksin.
Okuyacaksın,
okutacaksın, ev toplantılarını tartışma toplantılarına çevireceksin. Bileceksin
ki seninkisi iğne ile kuyu kazmak ama her oyuk medeniyet yürüyüşünde bir adım .
Sanata değer
vereceksin çünkü yalnızca onunla anlatabilirsin o kadar yoğun ve kapsamlı,
edebiyata, okumaya eğileceksin çünkü insanların beyinlerini yıkamak için dev
medya gruplarına sahip değilsin.
Kalkınma
bina, köprü, tesis yapmakla olmuyor. Bunu onlar da biliyor ama insanı
kalkındırmak işlerine gelmiyor. Unutma her insan önemli bu yolda. Sahte
halkçılığı bırak, halka, topluma gerçekten hizmete bak. Bırak dışına yatırım
yapmayı, olmayıversin güzel ayakkabıların, son model cep telefonun. Kitaba,
konsere, bilime yönel, gerekirse bir süre yürüyerek dön evine.
İçme bir süre iktidarın zam üstüne zam yaptığı rakını, kitap
hediye et gördüğün kişilere. Maça gitme mesela git bir festivale hediye et bir
bilette birine, hatta tut kolundan götür. Bir insanı değiştirmek bir kişinin
işi değil toplumun her yanının işi, yolumuz çok uzun sevgili okur.
Belki
sonunu göremeyebiliriz bu yolun. Belki başaramayabiliriz. Belki de son
nefesimizde yüzümüze gülümser hayal meyal bir siluetle Dülsinya.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: