GERÇEKÜSTÜ ŞİZOFRENİK ÖYKÜLER…
Yayınlanma :
24.10.2014 00:48


Benim bir dostum var, ara sıra dertleşiriz kendisiyle. Dost
dediysem, öyle çok da iyi anlaştığımız bir dost sanmayın sakın. Dost
yokluğundan birbirimizi yarattık demek daha doğru olur. Yazının başlığında
dediğim gibi, gerçek dışı ve şizofrenik bir dost. Kavga dövüş ettiğimiz de olur
sık sık. Ama yine de ayrılamayız bir türlü. Dost yokluğundan doğan bir
mecburiyet.
Dostluğumuzun en iyi yanı, o bana ihanet etmez, ben de ona.
Yani kavga gürültüler de olsa, aramızda uzlaşmaz çelişkiler de yaşasak, biliriz
ki o da inandığı şeyi söylüyordur, ben de.
Öyle günler olur ki “Aslında
başından beri sen haklıydın” derim ben ona. Böyle durumlarda o da “Hayır, bence sen doğruyu yapıyorsun. Ben
korkak ve oportünist biriyim. Sen bana uyma. Doğru yoldasın, aynen devam et”
der.
Bu da bir tür karşılıklı gönül alma, ya da körlerin
sağırların birbirini ağırlama durumu olabilir, bilemiyorum. Ama böylelikle
yeniden barışırız ve dostluğumuzu daha da pekiştiririz.
Geçenlerde bir anısını aktardı bana. Hadi yabancı
değilsiniz, sizlerle de paylaşayım bari. Dedim ya, ne de olsa hayali öyküler
bunlar…
“2009 yerel seçimlerinde artık Büyükşehir meclisine
gidememiş, (muhtemelen eğitimim yetersiz bulunmuştur) bir ilçede meclis üyesi
olmuştum. Büyükşehir de yıllardır denetiminde olduğum iki kurumdan birinde
aldığım küçük ücret de sona ermişti elbette. İlçe belediyesinden gelecek birkaç
yüz TL hakkı huzur, yani oturum parası, diğer Büyükşehir kurumundan gelmeye
‘şimdilik’ devam eden küçük maaş dışında bir gelir yoktu. Ev kirası, çocukların
okuması, vs. derken, eşimin maaşıyla birlikte yine de küçük bir delik kalıyordu
bütçede.
Sakın yanlış anlaşılmasın, bu kurumlar arpalık şeklinde
çalışan yerler değil. Yasal olarak zorunlu denetçi atanması gereken kurumlar ve
cüzi bir maaş alınıyor. Rahmetli ‘efsane olmayan başkan’ tarafından, komisyon
başkanlığındaki emeğime karşılık bir küçük destek olsun diye verilmişti o
görevler…
“Serbest planlama bürosu açmayı düşünmedin mi?” dedim.
“Serbest planlama bürosu açabilirdim elbette, ama Büyükşehir
ilişkilerimden dolayı o konu da sıkıntılıydı. Çünkü ;
1-“Büyükşehirle ilişkileri iyi değil” söyleminden dolayı
bana iş gelmesi çok zordu. Çünkü yeni yasayla birlikte Bergama’ya bile bir plan
çizseniz, gelip Büyükşehir Meclisi’ne girmek zorundaydı. Oysa eski yasada,
ilçelerden gelen planlar sadece Büyükşehir Başkanının imzasından geçiyordu. O
yüzden daha az sıkıntılı oluyordu.
2-Zaten piyasada alınabilecek işlerin en az yüzde 70’i
çeşmenin başındakilerce yönlendiriliyordu çeşitli noktalara. Geriye kalanla da,
yıllardır ekmeğini piyasadan çıkaranlar geçinmeye çalışıyordu.
Bana kalıyordu bir belediyede danışmanlık filan gibi bir
görev bulmak. Ama benim kişiliğimden dolayı da kim isterdi benim onların
‘alengirli planlama işlerinden’ haberim olmasını!
“Ee, ne yaptın peki o zaman?” dedim.
“Ne yapayım, denize düşen yılana sarılır” hesabı, belediye
başkanımın kapısını çaldım. Zaten makamını üç kere gördüysem, biri o gündü.”
dedi.
“Hımm, iyi düşünmüşsün. Ama işler yolunda gitmemiş
anlaşılan.” dedim.
“Patlama anlatacağım yahu. Ya sabır.” dedi. Derin bir iç
çektikten sonra, “Bana da iyi fikir gibi gelmişti o an için. Ama işler pek
düşündüğüm gibi yürümedi.” diyerek, anlatmaya devam etti.
“Başkanıma, bu kadar yıllık meslek mensubu olduğumu, içinde
bulunduğum durumu ve kendisinin ilçe belediye başkanı arkadaşlarından ricada
bulunup, bana bir ‘danışmanlık’ ayarlayıp ayarlayamayacağını sordum.
Sormaz olaydım.
“Bırak sen başka belediyeyi. Sana burada bir görev verelim.”
dedi.
“Efendim olur mu? Ben zaten burada meclis üyesiyim. Her
meclis üyesi, kendi belediyesinin ücretsiz danışmanıdır bir anlamda” dedim.
“O halde bizim bir Akaryakıt istasyonumuz var. Oraya LPG
ilavesi için plan tadilatı gerekiyor. Onu sen çiz, sana hemen 10-15 bin TL
çıkaralım, işini çözelim.” dedi.
“Başkanım olur mu öyle şey? Meclis üyesi olarak benim kendi
belediyeme iş yapmam mümkün değil.
“O halde birine çizdir, onun üzerinden para çıkaralım.”
dedi. Belli ki adam bana yardımcı olmaya çalışıyor, ama bu rahatlığa, bu
cesarete de bir anlam veremiyorum yemin ederim.
“Ama başkanım, bu belediyede en az yirmi tane plancı var.
Yarın bir gün bir müfettiş gelip, bu kadar plancı varken neden dışarıya plan
yaptırdınız diye sormaz mı” şeklinde itiraz ettim bu kez.
“Peki, madem istemiyorsun, o halde burada izlenmesi gereken
yolla ilgili bir rapor hazırlat, ona hemen para çıkaralım.” deyince, anladım ki
bu işten bir an önce kaçmak lazım. “Ben bu konuyu bir düşüneyim.” dedikten
sonra, hızla konuyu değiştirip, başka bir konuya geçtim.
Aslında adama “Sen nereye varmaya çalışıyorsun kardeşim?”
diye çıkışmak da mümkün. Ama adımız çıkmış ‘kavgacı, herkese muhalife’ filan
ya, o yüzden daha dönemin başında bir gerginlik olmasın diye çabalıyorum.
“Adam sana her türlü yardımcı olmaya çalışmış. Oysa sen bunu
kabul etmediğin gibi, bir de yapılmaya çalışılan iyiliği bana anlatıyorsun.
Ayıp değil mi?” dedim.
“Yapılmaya çalışılan iyilik? Devletin, parası, yetimin
hakkıyla hovardalık. Meclis üyesini satın alma girişimi… Ben zaten kendimi satacak
olsam, bu rakamlara muhtaç olur muydum sence?” dedi. “Gerçi zaten zaman içinde
tek tek herkesi kafese soktu. Kimine simit camekânı, kimine istihdam olanağı,
kimine ihale, kimine yurtdışı gezileri…”
“Peki, danışmanlık da olmayınca nasıl kapattın bütçedeki
deliği?”
“Onu da anlatayım. Benim ‘efsane olmayan başkan’ döneminden
kalan bir dost grubum var. Bu insanlar, yıllardır planlama ile ilgili ne olsa
bana yönlendirirler. Nedense benim bu işleri çok iyi bildiğime inanmışlar bir
kere. Hatta sırf plan değil, harita, gayrimenkul değerleme tarzı işler,
mahkemelere yazılacak yazılar konusunda bile bana başvururlar. Kimseye muhtaç
olmamak için yıllardır böyle geçinmeye çalışıyorum. Zaten hayatım boyunca hiç
zengin olma hayali kurmadım desem yeridir. Hep namerde, şerefsize, hafifmeşrebe
muhtaç olmayayım yeter.” diye düşünmüşümdür. Daha ne işler yaptım, bilsen…
Ancak özellikle planlar konusunda sıkıntılar çektim. Kimi
dostlarım “Senin canın sağ olsun” diye yardımcı oldular, kimi meslektaşlarım da
plan parasından daha fazlasını istediler. Ama herkes sağ olsun yine de. Kimseye
sitem etmeye hakkım yok. Ben meslektaşlarıma karşı hep toleranslı oldum.
Elbette suyun başını tutanlar, resmi makamlarda oturanlar hariç. Onların
yatacak yeri yok benim gönlümde!
Yani aslında ‘kuyruğu dik tutmak, namerde muhtaç olmamak’
adına çıktığım bu yolda, bazen kendimi ‘dilenci’ gibi hissettiğim de olmadı
değil. “
“Demek ki siyasetin gereğini yapamadın ve başarısız oldun.
Bütçeni denkleştirme konusunda da aynı durumdasın. Burada da başarısızlığını
anlatıyorsun aslında.” dedim.
“Siyaset bunu gerektirmiyor aslında. Ne güzel söylemiş Can
Dündar “Galiba çağımızın en güçlü ideolojisi pragmatizm...
İlkelere yaslanmanın değil, sonuç almanın kutsanması...
Bir de Makyavelizm...
Hedefe ulaşmak için her yolun meşru sayılması...
Bu ikisi, siyasette yıllarca hükmetti.
“Üzüm yeme” adı altında fırsatçılık taltif edildi.
Bugünlere gelindi...
Siyaseti yeniden açık, net, şeffaf hale getirmek mümkün.
Sosyal demokratların tarihi böyle örneklerle dolu. O yüzden daha fazla mutsuz
olmamak için bıraktım o işleri. Yaşamımın geri kalanında siyasetin tekrar
güzelleşmesi için çalışacağım. Bunu da ancak geleneksel Makyavelist tarz
siyasetçiyi itibarsızlaştırarak mümkün olacağına inanan biriyim.. Varsın bana
faydası olmasın, önemli değil. En azından oğullarıma daha iyi bir ülke
bırakmakla sorumluyum.” dedi.
“Boşa uğraşıyorsun” dedim. “Siyaseti nasıl beceremediysen, bu
dediğini de beceremeyeceksin”
“Beceremesem de yolunda öleceğim en azından.” dedi.
“Başka neler var geçmişin dağarcığında?”
“Ohooo, çok şey var. Yine bir belediye hikâyesi var örneğin.
Bu defa başka bir ilçe. Ama onu da başka gün uğradığımda anlatırım. Hele bir de
şu 2014 yerel seçimlerinden bu yana yaşadıklarım var ki, o tam ‘yavşaklığın
romanı’ olacak nitelikte!”
“Peki, ne zaman görüşürüz tekrar?” dedim.
“Düşünmem lazım. Senin gibi rakı bile içmeyen adamlarla
görüşmek ne derece doğru zaten onu da bilmiyorum.” dedi.
Evet, şimdilik burada keselim.
Başında da dediğim
gibi, burada anlatılan olayların kişilerle, kurumlarla, hatta kişilerin
kişiliksizlikleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Tamamen kafadan, ya da vücudun
‘herhangi bir organından’ uydurulmuştur.
Görüşmek dileğiyle…
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: