

Bu iki slogan etrafında yoğunlaşan tartışmalarla 1980 öncesi CHP iki kez kendi
içinde bölünerek iki değişik parti çıkardı. Ayrılıkların farklı nedenleri vardı şüphesiz. Ancak ideolojik söylemin
yoğunlaştığı konular partinin halkçılık ve devrimcilik ilkeleri üzerinde
olduğundan, ister istemez halka ulaşmanın yolları ile halkı dönüştürmenin
yöntemi konularında ciddi ayrılıklar yaşandı.
Şuçlamalar
daha çok “halk dalkavukçuları” “halk
kuyrukçuları” ya da “tepeden
inmeciler” “Jakobenciler” “seçkinciler” gibi, zaman zaman da“toplum mühendisliği” kavramlarından
oluşuyordu. Hatta, daha farklı bir bilgi vermek gerekirse; bu tartışmalar Marksist
solda da kıyametler koparıyordu. E.Tüfekçi
imzasıyla yazan önemli ve eski bir teorisyen, “işçi sınıfı, nitel (bilgi düzeyi) ve nicel (sayı olarak) yetersiz olduğundan
devrime öncülük etme şansları yoktur. Bu nedenle öncülük bir ideolojik
öncülüktür. Bunu da asker, sivil aydın, gençlik gibi dinamik güçler yapar” diyordu.
Bu kısa
söylemlerin arkasından, hem CHP de hem Marksist solda nice savrulmalar ve nice
ayrılıklar yaşandı. Dediğim gibi CHP’den ayrılarak 1968 “koç başı” simgesiyle Güven Partisi adında bir parti, yine “horoz” simgesiyle Çalışma Partisi
adında 1973 te ikinci bir parti kuruldu. Güven Partisi 12 Mart faşist
darbesinin kurduğu tüm hükümetlerinde yer aldı, hatta yine o dönemin
başbakanlarından biri olan Ferit Melen’de Güven Partisi üyesiydi. Halk için
halkla beraber sloganının etrafında kümeleşenler, 1973 Kurultayında Ecevit’i
Genel Başkan yaptılar. Parti parlamentoda azınlığa düşmesine rağmen, halkçı
devrimci gurup aynı yılın sonunda yapılan genel seçimlerde birinci parti
oldular. Kurdukları hükümet, 12 Mart faşizminin hapislere doldurduğu
devrimcileri özgürleştiren ve Kıbrıs’taki Yunan oldu bittisini sonlandıran, Kıbrıs’a
bugünkü statüyü kazandıran hükümet oldu. Partideki halkçı devrimci ilkeler “Ak Günlere” bildirgesiyle “toprak işleyenin su kullananın” sloganını
kabul etmiş ve topluma benimsetmişti.
CHP son yıllarda
yine halkçılık ve devrimcilik kavramlarını bir yana bırakarak, Türkiye’de
toplum yapısı sağ eğilimli olduğu savıyla partiye farklı siyasi görüşte insanları
alarak, hatta zaman zaman adına “çarşaf”
açılımı denen “türban” açılımı denen
farklı eğilimlerdeki kişilere rozet takarak partilileştirdiklerine de şahit
olmaktayız. Hatta öyleleri var ki; örneğin İstanbul Milletvekili Faik Tunay
“ben CHP li değilim beni K. Kılıçdaroğlu partiye çağırdı benim hangi görüşleri
savunduğum da biliniyordu” diyordu.
Örgütlerden habersiz yukarıdaki
parti elitleri tarafından yapılan bu uygulamaların, partiliden kabullenilmesi
ve sindirilmesi isteniyor. Yani bilinçlenmede geri kalmış halk kesimlerini
örgütleyip siyasi gelişimlerini ilerletmek, aydınlatmak, bilinçlendirmek
yerine, sağ partilerde yer bulamayan unsurları partiye alarak halkçılaşmak
yerine parti sağcılaşıyor. Dini taassubun, cemaatçiliğin etkisi altında kalmış
kesimlerde örgütlenip bilinçlendirmek yerine, bilinç geliştirmeye değer
vermeden insanları oy deposu olarak görmek, halkçılık olmadığı gibi, bilinçlenmede
geri kalmış bu kesimlerle alay etmek anlamına da gelir. Bırakın devrimciliği “halkçı”
ilkelerden nasıl uzaklaştığımızı artık ayan beyan ortada.
Oylamasını
yapacağımız yerel seçim sürecinde yapılanlar ise Kızılderililerin söylemiyle
hepten “tüy dikti”.
Ben yapılanları
sürekli tartışmaktan yana değilim. Partinin halkçılık kavramlarından bu düzeyde
uzaklaşmasına vurgu yapmaya çalışıyorum.
Özellikle son yerel seçim sürecinde aday belirleme yöntemi akla geldiğinde, bu
kararları alana siyasi parti denir mi? Büyükşehir başkanının takındığı tavır
bir partilinin tavrı olabilir mı? Bu kişi parti üyesi olabilir ama, partinin
tüzük ve programlarını hiç okumuş mu? Tehdit ve şantajları, kamuoyu nezdinde,
partide, yarattığı olumsuzluk, parti hukuku açısından hiç sorgulanmaz mı?
Belediye meclis üyeleri belirlenirken,
bunda önemli etkisi olan, il başkanı bulunduğu mevkiinin bilincinde mi?
Biz ekibimizle geldik ekibimizi göreve getirdik söylemini Partinin Ankara
elitleri sorgulamazsa kim sorgulayacak? Yani Genel Başkanın Konak İlçe
Başkanını görevden alması, diğerlerini
temizlemeye yeter mi?
Partide bir göreve
gelmek için yarışma yerine biat mı esastır? Yarışı kaybedenlerin partide hiç şansları
olmayacak mı? Faşizm, diktatörlük ve tek adam dediğimizden , sorumlu noktalarda olanlar ne anlıyor.
Ben eş dost akraba ve iş ortaklarını görevlere önerdiklerini
bir etik sorun olarak görüyor, parti kültürü açısından zaten
değerlendirmiyorum. Ankara’da, bunları sorgulayacak parti önderleri olmadığına
da şahit oluyorum. Bu yapılanları gizlemek için, AKP “cemaat” savaşı çok elverişli bir ortam yaratmış olabilir. Hatta
Tayyip Erdoğan karşıtlığı sonucu büyük basın özellikle İzmir’de halk üzerinde
oyların bölünmemesi açısından dayanılmaz bir manevi baskı yaratmasını da
avantaj olarak kimse görmesin.
İzmir’de genel görevlendirmeler partiliye rağmen, birleri
tarafından kayırıldıklarından ötürü aday olabildiler. İktidar partisi için en
olumsuz koşullar mevcut. Yerel iktidar olduğumuz bir yerden, elverişli
koşulları yaratıp yaratamadığımız görülecektir. Partililere rağmen atananlar,
halka rağmen atanmadıklarını ispat etmek zorundalar.
Bu seçim CHP’nin aday olabilmişleri açısından
en elverişli koşulları taşımaktadır. Partililerin dargınlıkları parti içinde
yok edilen sevgi bağı, İzmir’in 30 ilçesi, Büyükşehir başkanlığında 2009 oylarından
minimum 5 puan üstünde, Karşıyaka ve Narlıdere’de %70 oy oranı alınıp ülke
rekoru kırılırsa sağlanır.
Aksi taktirde sol kulvarı boşaltıp
kenara çekilmek mecburiyetindeler.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: