

Hatırlayacağınız
gibi son yazıda parti ayrımı gözetmeksizin, iktidar ele geçirildiğinde ortaya
çıkan durumlardan bahsetmiştik. Şimdi bu konuyu biraz daha açmak istiyorum:
Doksan yıllık
demokratikleşme, çoğulculuk serüvenimizde gelinen yerden pek memnun
olmadığımızı sık sık dile getiririz. Üstelik bunu siyasi akım, parti fark
etmeden tüm cenahlardan duyarız. Genelde de meselenin özünü hiç tartışmaz üstün
körü geçeriz. Demokrasinin işleyişini doğru olarak yürüten ülkelerle ilgili
örnekler veririz. Batı demokrasilerinin yerleşme süreçlerinde bizden bazı
farklar vardır: Önce ulusal, sonrasında hükümet otoritesi ve yasaya saygı
alışkanlığı oluşmuştur. Zaman içerisinde baskı gurupları ve kitle iletişim
araçları gelişmiş, bunların sonunda uyruk, yurttaşa dönüştürülmüştür. Sonunda
da sıra, refah isteklerinin gerçekleşmesine gelmiştir. Bu süreçte batı
medeniyetinin sömürgeler aracılığı ile refah ihtiyacını da hızlı bir biçimde gerçekleştirebilmesi
gözden kaçmamalıdır. Sonrasında bu süreci yaşayan ülkelerin yöneticileri,
bunların tamamını aynı anda gerçekleştirmek zorunda kaldılar, üstelik sömürge
anlayışı olmadan. Ülkemizin kuruluş aşamasındaki tek şansı diğer ülkelere
kıyasla çok ilerlemiş, tutarlı bir toplumsal yapıya sahip olmasıydı. Ulusal
bütünlüğün sağlanmasında bu yüzden çok zorlanılmadı. Fakat geçen onca yıla
rağmen demokrasinin kurumsallaşması ve toplumsal refahın artması konusunda pek
başarılı sınavlar verdiğimizi söyleyemeyiz.
Erhan
Köksal'a göre: Toplumsal özellikleri demokrasi ile bağdaşmayan
ülkelerdeki temel sorunlar “Siyasal ve
toplumsal eşitsizlikleri içeren, babaerkil davranışları destekleyen, otoriter
siyasal yapıları kolaylıkla kabul eden, en azından hoşgörü ile karşılayan,
ulusal-hukuksal otoriteden çok karizmatik geleneksel ve kişisel olağanüstü
otoritelere değer veren, hatta büyük ve boş inançların devlet yönetiminde
etkili olabildiği değerler sistemi...”. Yüzlerinizdeki gülümsemeyi
görebiliyorum, geçen onca zamana rağmen, hem de avantajlı başlamışken, gelebildiğimiz
yer ne yazık ki burası sevgili okurlar.
Bugünlerde içinde bulunduğumuz durumu
aşmaya çalışmamız ülkemiz demokrasisi adına önemli bir sınav. Önümüzdeki
tüm bu engelleri, planlı programlı ve bütün bir çalışma ile ileriye
götürebiliriz. Daha önce de belirtmiştim: İşimize gelenler değil; kalkınma,
eğitim, sanayileşme, bilime yönelme, siyasal istikrar ve demokrasinin
kurumsallaşması hep birlikte olmak zorunda. Yoksa ilerleyen yıllarda bizleri
ekonomik olarak zor günler bekliyor, bunu bir sonraki yazıya bırakıyorum.
Demokrasinin gereği, farklılıkları yok
etmek değil, uzlaştırmaktır. Demokrasi, zıtların bir arada bulunması
zorunluluğundan kaynaklanır. Şimdi, ne kadarımız bunu içimize gerçekten
sindirebildik? Bunu şu an kendimize de soralım, olur mu sevgili okurlar?
Düşünce özgürlüğüne saygı, anlatım ve örgütlenme özgürlüğü ile birleşince bir
ağırlık kazanır. Özgür muhalefet böyle bir ortamda oluşabilir ve muhalefet
olmadan demokrasiden söz etmenin bir anlamı yoktur. Tüm bunlar kurumsal
güvenceler altında olmalıdır ve bu kurumlar iktidara gelenlerin adım adım
yıkmaya çalıştıkları güç alanları değil, demokrasiye saygı çerçevesinde ve uyum
içerisinde yaşamamızın güvenceleri olarak durmalıdırlar.Yöneticilerin
keyfiyetine bırakılmış bir demokrasiden bahsetmek kendimizi kandırmaktan başka
bir şey olamaz.
Demokrasinin
işleyebilmesi için toplumda farklı çıkarlara ve görüşlere sahip bulunanların
örgütlenebilmeleri ve görüşlerini barışçıl yollardan rahatlıkla savunabilmeleri
gerekmektedir. Örgütlenmeler konusundaki sıkıntılar malumunuz. Gelişmiş
toplumların en önemli özellikleri kuvvetli bir orta sınıfın varlığıdır. Bugün hızla
geçim sıkıntısına sürüklenen kitlelerin varlığının artması, ekonomik uçurumların
büyümesi, ülke geleceği açısından büyük bir kaygı yaratmakta. Bu konuyu
ilerleyen günlerde ayrıntılı olarak konuşmak isterim. Kısadan hisse sendikalar,
kitle örgütlenmeleri, fikir toplulukları, demokrasinin temelidir sevgili
okurlar, olmazsa olmazıdır. Bunlar güçlendiği, kendilerini gerçek anlamda ifade
edebildikleri ölçüde demokrasiden bahsedebiliriz.
Ağaçlarla uğraşmak güzel, böceklerle de
ama artık ormanı düşünme zamanı. Yeterli birikim ve tecrübeye sahibiz. Şimdi
ülkemizi ileri taşıma zamanı, bugün önümüzde duran engeller aslında birer
fırsat. Önemli olan ders alabilmek ve sıra bize geldiğinde vesayet hastalığına
tutulmamak. Yasal ve anayasal reformlar, özgürlükler, demokrasinin
kurumsallaşabilmesi, hepsi önümüzde duruyor. Başarabiliriz sevgili okurlar!
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: