

“Ulusalcılık” ve “Sol” kelimeleri son
zamanlarda ayrılmaz bir bütüne dönüştü. Aslına bakarsanız; tüm dünya
ülkelerinde aynı durum yaşandı. Reel Sosyalizm’in çöküşü ile birlikte Avrupa
ülkelerinde Sosyal Demokrat ve Liberal Partilere, Doğu Avrupa ve Balkanlar’da
ise Ulusalcı kimliklere sürüklenmeler yaşanmıştı.
Her şeyin geç geldiği memleketime “ulusalcı
sol” argümanı da geç belki de zamanlama hatası ile geldi. Zamanlama
hatasının sebebi ise;
Devletin tam da halkı
ile barış/maya çalıştığı dönemde olmasından.
“Ulusalcı sol”un en
güçlü mevzisi de; 90 yıllık geçmişi ile memleketin 90 yıldır ayakta kalabilmiş
tek partisi CHP’dir.
Tüm siyasi partilerin içinde kanatlar
mevcuttur hatta olmalıdır. Partilerde bu durum “sağ kanat ve sol kanat” olarak adlandırılır.
CHP içinde uzun zamandır
sağ kanat temsilcileri olarak bilinen ancak kendilerine “Ulusalcı Sol”cu kimliği
daha çok yakıştıran devşirme CHP’liler tarafından tırmandırılmaktadır. Durum
son yaşananlardan sonra kontrolden çıkmış, Genel Başkan Yardımcısı Gülseren
Onanç’ın istifası alınmıştır. Gerekçesi ise; tabanın %65’inin barış görüşmeleri
yanlısı olduğunu söylemesidir.
CHP’nin Türkiye için yeni bir umut olabileceğine inanmış olan ve
önyargılara karşın sosyal devlet normlarına CHP ile ulaşılacağı inançlarını ve umutlarını
yitirmeyen “Sol Kanat” yeni bir yara daha almıştır. Ve her şeye rağmen
sessizliğini korumaktadır. Doğru olan da bu “sessiz tavır”dır. Nedeni
ise; Siyasi Partiler içinde farklı iç sesler ve renkler olmasıdır. Bu durum
Demokrasinin de göstergesi olarak kabul edilir.
Parti siyasetinin gereği
olarak çok sesli ve renkli fikir alış verişleri parti içinde kalmalıdır. Parti
içerisinde çatışma var algısını oluşturmadan, fikir alışverişi yapmak gerekir.
Uzlaşma sağlanamayan konu/lar parti içinde tartışılır ve karara bağlanır.
Alınan karar/ların sonucunda tek söylemli siyaset yapılır.
CHP’de durum farklı kendileriyle de kavga
ediyorlar, iktidarla da, diğer muhalefet partileri ile de.
Çok bilinen bir gerçek var ki; bütün cephelerde aynı anda savaşa girenler, zafere ulaşamayıp mağlup
olurlar.
Olası bir mağlubiyet devşirme CHP’lileri çok
ilgilendirmiyor. Onlar kendilerine daha liberal
daha ulusalcı partiler bulurlar. Bu hep böyle süre gelmiştir. CHP iç
sesini yükselten “Ulusalcı”ların dizginlerini tutar ve parti içindeki
kavgaya son verebilir ise; yapmaları gereken önemli işleri var.
Örneğin, Memleket Halklarının Barış/masına destek
olmak, çözümün içinde ve kıstas belirleme noktasında yer almak ancak barışa
giden yola set çekmemekle olur.
Bir halkı diğeri ile barıştırma çabası verilirken,
diğerlerinin de haklarının korunmasına özen göstermek gerekir. Muhalefet
olmak demek her şeye karşı gelmek değildir. Olaylara ve sürece eleştirel
yaklaşmak doğrudur, ama yerine koyabileceğin bir “B Planı”nın da hazır
olması gereklidir.
Ortaya konulacak planın
halka doğru zamanda ve parti içi kavgaları öne çıkarmadan sunabilmek de önemli
siyasi bir manevradır.
CHP’nin sosyal demokrat kimliğini, demokrasi, temel hak ve özgürlüklere olan sarsılmaz ilkelerini düşündükçe,
insanın aklına sorular takılıyor;
CHP’de Barış/ma planı
nedir? Bir plan var mıdır? Var ise bunu
halka kim ve ne zaman anlatacak?
Belki de muhalefetin gereğidir bu tavır. Ancak
sormadan edemeyeceğim. Mademki çözüm yolları ve çözüm süreci konusunda hiçbir
şey paylaşılmadığı iddia ediliyor;
CHP neye karşı çıkıyor? Bilmediğin bir şeye karşı çıkamazsın. Buradan çıkan
sonuç, bildiklerini paylaşmayıp kendi içlerinde kendilerince yorumlayıp, karara
varamıyorlar. Bu arada ner yazık ki parti
içinde çatışma yaratan unsurlar basın önünde en çok konuşanlar olarak karşımıza
çıkıyor. Bu kişiler halkın hassas “T.C.- Bayrak- Türk olma hallerini” sonuna
kadar “provoke” etmeye çalışıyorlar.
Parti içinde kendilerini “Ulusalcı Sol” olarak niteleyen grup kontrolsüz bir şekilde
güçlenmektedir. Hepimiz biliriz ki kontrolsüz güç, güç değil “SORUNDUR.”
Barış sürecine destek olmanın
neredeyse suçlu kılındığı; Sosyalist Enternasyonal Üyesi CHP’de Sol’cu olmak
ve siyaset yapmaya çalışmak, iğne ile
kuyu kazmaya çalışmaktan daha zor görünüyor...
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: