

Büyük
Başkan Aziz Kocaoğlu, Çiğli’de yaptığı açılışta, ithal adaylardan söz etmiş. Siyasette
taraf olmayı sevmediğini ancak 10 yılda iki kez seçimlere müdahil olduğunu
anlatan Başkan Aziz Kocaoğlu, “Bornova
ilçe kongresinde ilk olarak taraf oldum. Orada bana karşı bir girişim vardı. İkinci
olarak da geçen il kongresinde taraf oldum. Kimin başkan olduğu önemli değil.
Ali olur, Tacettin olur ama İstanbul’dan ithal il başkanı getirmeye kalktılar.
Milletvekillerini anladık da ithal il başkanı olur mu? Üç gün burada dört gün İstanbul’da
olacakmış. Arkadaşlara ‘Tacettin mi? Ali mi? diye’ sordum. ‘Ali’ dediler. İthal
il başkanından kurtulduk. Tam ona karşı çıkarken, bir de ithal belediye başkan
adayımız oldu” demiş…
Peki, olayın
aslı öyle mi? Yani Sayın Kocaoğlu gerçekten böyle bir insan mı?
Aslında
galiba bütün insanların genlerinde, ya da psikolojilerinin derinlerinde, olmadığı
bir şeyi öyleymiş gibi iddia etme dürtüsü’ var.
Örneğin
dünyanın en çok yalan söyleyen insanı “Ben
yalandan nefret ederim. Hayatımda yalan söylemedim” der. Nitekim bir
ilçenin belediye başkanının “yalan
söylerken bile yalan söyleyen adam” sıfatına layık görüldüğünden daha
önceki bir yazımda bahsetmiştim.
En hırslı
insan, “Hırs insana yanlış yaptırır.
Hırsın aklının önüne geçerse, bağlı olduğun şeylere karşı ihanete kadar
gidersin” der.
Gerçek
yaşamda bunları isimleriyle örneklendirmem bile mümkün aslında. Ama neyse…
Söz konusu
örnekte de, ‘karışmama konusunda’ tam da böyle bir
demagoji var: İki yaşanmış olayla durumu sabitlemek, inandırıcı kılmak, böylece
daha başka binlerce örneği “Yahu adam
yaptıklarını söylemiş zaten. Başka şey yapmış olsa, onları da sayardı”
dedirtmek!
Hep
söylüyorum: “Başkalarının neden Aziz
Başkana muhalif olduğunu, ya da tam aksine ona soytarılık ettiğini bilemem.
Çünkü Don Kişot’un bile bir soytarısı vardı: Sanço.
Ama ben
kendisini bizzat tanıyan, seçilmesinde katkısı olan ve beş yıl birlikte
görev yapan bir kişiyim. O nedenle çapını, çevresini, kapasitesini,
davranışlarını, tepkilerini yakinen bilen bir insanım.
Bırakın seçimlere karışmayı bir yana,
kimin ilçe yönetimlerinde görev alıp, kimin ilçe başkanı olacağına, hangi
ilçeden kimin belediye başkanı olup, kimin büyükşehir belediye meclis üyesi
olacağına, kimin il yönetiminde görev alıp, kimin il başkanı, kimin
milletvekili, kimin kurultay delegesi olacağına karar veren bir insandır.
Bu saydığım makam sahipleri arasında,
Kocaoğlu’nun emrinde olmayanlar varsa eğer, bu sayın Kocaoğlu’nun
demokratlığından değil, gözden kaçmış bir durumdan ya da gücünün yetersiz
kalmasından kaynaklanmıştır.
Büyükşehir meclisi içinde kimin encümen üyesi
olacağına, kimin hangi ihtisas komisyonlarına gireceğine, hatta o ihtisas
komisyonlarında hangi İzmir’li hatırlı ailenin planlarının geçeceğine bizzat
karar verir.
Buradan
‘onurlu ve aydın’ sosyal demokratlara bir kere daha seslenmek istiyorum:
Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan sosyal demokratların kalesi İzmir’de, tam beş yıldan bu yana, İzmir
Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu’nun başkanı bir ‘tıp doktoru’ olan Sırrı
Aydoğan’dır.
Ve İzmir’in gelecek asırda nasıl bir
kent olacağı, planlamaya ilişkin neler yapılacağı konusunda karar verilen bu
komisyonda ilkokul mezunu insanlar bulunmaktadır!
Hazır
konu seçimlere karışmamaktan açılmışken, gelin size çoğu insanın bildiği, ama
yine de tarihsel değerinden bir şey yitirmemiş olan Kemal Karataş krizinden
bahsedeyim.
Kemal Karataş
il başkanıdır. CHP Genel Merkezinin ‘gitmeyin’
ikazına rağmen Tayland Gezisi’ne katılan, buradan birçok gözlem ve kent yararına
bilgilerle dönen (!) Büyükşehir meclis heyetinden beş meclis üyesi, ‘bir yıl süreyle herhangi bir parti organına
seçilememe’ cezası alır.
İl’de yapılan toplantıda, Kemal Karataş tüzüğü okur ve “Ceza alan arkadaşların ihtisas
komisyonlarına seçilemeyeceğini, yeni aday önerilerinin yapılması gerektiğini”
açıklar.
Basına
tam olarak yansımayan ‘ağıza alınmayacak
küfürler’ havada uçuşur ve ortalık karışır. Şahsım da o dönem yine meclisin
tek şehir plancısıdır ve herhangi bir komisyonda görev yapmamaktadır. Neyse.
Sonunda ‘cezalı üyeler’ yerine, o bir yıllık süreyi dolduracak ‘tavşan adaylar’ seçilir ve bir yıllık
süre dolunca, tavşan komisyon üyeleri istifa ettirilip, yerlerine ‘esas üyeler’ yeniden seçtirilir.
Bu ısrarla
yeniden seçtirilen üyelerin hiç biri teknik eleman olmadığı gibi, çoğu ilkokul
mezunlarından oluşmaktadır.
Aziz Kocaoğlu
kendi emrinde çalışacak, inisiyatif kullanamayan insanlardan oluşturduğu bu
komisyonları seçerken, hep “Teknik
adamların belediye ile işi oluyor. İş takibi yapmaları gerekebiliyor. O nedenle
teknik adamların komisyonlarda görev yapması doğru değil” kurgusu
yaratmıştır.
Oysa kendi
seçtirdiği adamlardan birinin, % 10 hissesini aldığı bir AVM planı ile
ilgili meclis mahkemelerde yargılanmaktadır. Diğer biri de birkaç yıl önce
Bornova’da bir AVM açmıştır…
Bir teknik
eleman olarak benim kendimi anlatmama gerek yok. Zaten iyi-kötü beni tanıyorsunuz…
Kocaoğlu’nun
‘taraf olmama’ tezini, son bir
örnekle çürüterek noktalamak istiyorum yazıyı.
2009 yerel
seçimlerinde, Balçova’da yedek meclis listesinde 19. sıraya
yazdırılarak, siyasetin dışına itilmem sağlanmıştır. Ancak son dakikada Kemal
Karataş aday olduğu Konak Belediye Başkanlığı listesinden beni de meclis üyesi
yazar. İlçe ilçe bu meclis üyeleri listesini gözden geçiren ‘BİTARAF Aziz Abi’ benim adımı görünce
hemen atılarak “Bunu silin” der.
Olayı yeminli olarak bizzat anlatan dönemin
CHP Konak İlçe Başkanı Uğur Yelekli ve dönemin başkan adayı Kemal Karataş’tır…
Hadi madem
bir ilginç noktaya daha değinip, yazıyı öyle bitirelim: Büyük Başkanım Kocaoğlu’nun, İl Başkanı
olmasına karşı çıktığı sevgili Levent Eyipişiren, Bornova’da ilçe başkanı
olmasına karşı çıktığı diğer kişi ve naçizane benim, (diğer olumlu ya da
olumsuz yanlarımız dışında) ortak özelliğimiz ODTÜ’lü olmamızdır…
Galiba ODTÜ’lülerden rahatsızlık duyan
sadece İ.Melih Gökçek değil.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: