TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun çalışmaları kapsamında MHP ve DEM Parti hazırladıkları raporu komisyona sundu.
MHP'nin komisyona sunduğu 120 sayfalık raporda, "Terörsüz Türkiye kapsamında cezaevindeki mahkûmların durumlarında iyileştirme TBMM’nin bir infaz kanunu değişikliği yapmasıyla mümkündür" denildi.
Raporda ayrıca 'umut hakkı' ile ilgili, "Terörle mücadele kanununun 17. Maddesinin 4. Fıkrası ve infaz kanununun 107. Maddesinin 16. fıkrası ile geçici 2.Madde yürürlükten kaldırılmadan koşullu salıverilme değerlendirilmesi yapılamaz" ifadelerine yer verildi.
DEM Parti'nin komisyona sunduğu 99 sayfalık raporda ise, "Demokratik Entegrasyon Yasası"na vurgu yapıldı.
Raporda, "Umut hakkının hayata geçirilmesi dâhil olmak üzere Demokratik Entegrasyon Yasaları’nın ele alınması ve bu konuda oluşturulacak yasa tekliflerinin ilgili ihtisas komisyonlarına sunulması gerekmektedir" ifadelerine yer verildi.
DEM Parti'nin raporunda kayyum uygulamalarına son verilmesi, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasının gerekli olduğu kaydedildi.
MHP'NİN RAPORUNDAN ÖNE ÇIKANLAR
• ÖRGÜT ÜYELİĞİ DAVASI OLANLAR
"PKK Terör Örgütü üyeliği nedeniyle hakkında dava olanlar,
Bu kişiler yönünden ilk olarak yargılamaya devam ile, mahkumiyetlerine karar verilmesi halinde terör örgütü üyelik yönünden ‘’hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verilmesi önerilebilir.
Ancak yargılamaya devam edilmesi yürütülen sürecin ruhuyla bağdaşmayacağı için bu sistem yerine yine belli şartlar altında kovuşturmaya devam etmemeyi, yani yargılamanın durdurulmasını öngören, özel bir ‘yargılamanın durdurulması’ müessesesi kabul edilebilir.
Durdurma kararı, yargılamaya konu fiilin mahiyetine göre belli bir süreyle sınırlandırılmalı, bu süre zarfında ilgili kişi bakımından denetim ve yükümlülük öngörülmeli, neticede suça avdet edilmemesi ve tedbirin gereklerine uygun davranılması halinde, düşme kararı verilmesi düşünülebilir.
• İNFAZ HUKUKU DEĞİŞİKLİĞİ
Terörsüz Türkiye kapsamında cezaevindeki mahkûmların durumlarında iyileştirme TBMM’nin bir infaz kanunu değişikliği yapmasıyla mümkündür.
Hasta ve yaşlı hükümlüler için infaz ertelemesi müessesesini, yaşam hakkının her hakkın önünde olduğu gerçeğini göz önüne alarak yeni baştan düzenlenmelidir.
• LEHE KANUN UYGULAMASI
Henüz kararı kesinleşmemiş (yani yargı yolu açık olan) dosyalarda, eğer yeni bir yasa çıkarsa, bunun sanık lehine hükümleri derhal uygulanır. 5237 sayılı TCK’nın 7.maddesine göre daha lehe kanun derhal uygulanacağından, bu kapsamda çıkarılabilecek ceza indirimi yasası, kesinleşmemiş bütün davalara uygulanacaktır.
• AİHM KARARLARI
Türkiye'nin, hem AİHS’nin tarafı olması, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanıması, hem de bu kabullere aykırı hareket edilmesi mümkün değildir.
Türkiye 1954'te sözleşmeyi onaylamış, 1987'de de bireysel başvuru hakkını tanımış, Mahkemenin zorunlu yargı yetkisini ise 1990'da kabul etmiştir.
İdare, hukukun üstünlüğü ilkesinin ve hukuk devleti olmanın gereği olarak ulusal mahkemenin kararını nasıl yerine getiriyorsa, aynı şekilde AİHM kararını da yerine getirmek durumundadır. Kararın öznesi olan kişiye dair düşüncelerimiz bu gerçeği değiştiremez.
• UMUT HAKKI
22 Ekim 2024 tarihinden sonra tartışmaya açılan kavramlardan biri de "umut hakkı"dır.
Umut hakkı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen hükümlünün cezaevinde uzun bir süre kaldıktan sonra infazla ilgili yeniden değerlendirilme isteme hakkıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihadına göre, ömür boyu hapis cezasının tamamen mutlak bir biçimde uygulanması yani hükümlünün ölene kadar hapishanede kalması insan onuru ile bağdaşmamaktadır.
Bu çerçevede, umut hakkı bireyin cezaevinden salıverilmesi olmayıp, infaz koşullarının yeniden gözden geçirilmesi işlemidir. Türkiye'de, idamdan dönüştürülmüş veya doğrudan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmış terör suçluları koşullu salıverilmeden faydalanamaz.
Toplum güvenliği, kamu düzeni ve terörle mücadele politikaları gereği bu cezaya mahkûm edilen kişilerin infaz rejimi oldukça sıkı kurallara tabidir.
Terörle mücadele kanununun 17. Maddesinin 4. Fıkrası ve infaz kanununun 107. Maddesinin 16. fıkrası ile geçici 2.Madde yürürlükten kaldırılmadan koşullu salıverilme değerlendirilmesi yapılamaz.
• ANA DİL
Kürtçe için daha birçok imkân ve özgürlük var. Yani Türkiye'de Kürtçe dâhil günlük yaşamda kullanılan diğer dil ve lehçelerin öğretimine ve kullanımına ilişkin hukuki bir sorun yoktur. Anadil ’de öğretime karşı çıkmak bizim anlayışımıza göre ayıptır. Ana dil öğretimi önünde hiçbir engel bulunmamalıdır. Ancak, milli birliğimizi parçalayacak Ana dille eğitim kabul edilemez."
DEM PARTİ'NİN RAPORUNDAN ÖNE ÇIKANLAR
DEM Parti'nin raporunda yer alan başlıklardan bazıları ise şöyle:
• DEMOKRATİK ENTEGRASYON YASASI
"Demokratik Entegrasyon Yasası; diğer adıyla Geçiş Dönemi Yasası, özü itibarıyla bir Barış Yasası’dır.
Başka bir ifadeyle, kendisini fesheden örgütün üyelerinin toplumsal entegrasyonlarının usul ve esaslarını düzenlemek üzere çıkarılmış bir “Barış Yasası” olarak kurgulanmalıdır.
Yasanın amacı; uzun yıllardır devam eden çatışmanın toplumda yarattığı maddi ve manevi tahribatı sonlandırmak, kalıcı barışı tesis etmek,toplumsal uzlaşıyı güçlendirmek ve demokratik entegrasyonu güvenceye almaktır.Bu doğrultuda yasa, başta silahlı kişilerin, siyasi nedenlerle yurtdışında sürgünde yaşamak zorunda bırakılmış ya da Kürt sorunundaki çözümsüzlük sebebiyle cezaevine girmiş olanlar ile bu nedenle soruşturma, kovuşturma ve hükümleri olan kişilerin onurlu bir zeminde yeniden toplumsal hayata ve siyasal süreçlere katılabilmelerini güvence altına almalıdır.
• UMUT HAKKI / UMUT İLKESİ
AİHM ve Bakanlar Komitesi kararlarının yerine getirilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması,Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin anayasal yetkisi ve sorumluluğundadır. TBMM Milli Dayanışma,Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun hazırlayacağı rapor kapsamında umut hakkının hayata geçirilmesi dâhil olmak üzere Demokratik Entegrasyon Yasaları’nın ele alınması ve bu konuda oluşturulacak yasa tekliflerinin ilgili ihtisas komisyonlarına sunulması gerekmektedir.
Umut hakkının yaşama geçirilmesi için başta 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 25.Maddesi, 107/2-16. Fıkraları, 110/9. Fıkrası ve Geçici 2.Maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 17/4. Fıkrasının yürürlükten kaldırılması; Türk Ceza Kanunu’nda gerekli değişikliklerin yapılması zorunludur. Umut ilkesinin hayata geçirilmesi sürecinde, siyasi iktidarın bireysel önlem kapsamında AİHM ve Bakanlar Komitesi kararlarına uygun olarak Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlük, güvenlik ve sağlık haklarını güvence altına alacak etkili siyasi ve hukuki araçlara sahip olduğunu özellikle belirtmek isteriz.
• DEMOKRASİYE / DEMOKRATİK TOPLUMA GEÇİŞ DÜZENLEMELERİ
Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin baş aktörü ve muhatabı olan ve İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulan Sayın Abdullah Öcalan’ın yasal hakları eksiksiz biçimde kullandırılmalı; tecrit anlamına gelen tüm idari uygulamalara son verilmelidir.TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu heyetinin 24 Kasım 2025 tarihinde İmralı’da Sayın Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşme, sürecin önemli bir tarihsel aşamayı daha geride bıraktığını göstermektedir. Sayın Öcalan, sürecin gereklilikleri ve barışın toplumsallaşması açısından dilediği heyetlerle, kişilerle ve basın mensuplarıyla görüşebilmelidir.Bu aşamada ve umut ilkesi hayata geçirilinceye kadar özgür çalışma, erişim, barınma ve iletişim koşullarının sağlanması gereklidir.
Koşullu salıverme tarihleri gelen hükümlüler hakkında cezaevi idare ve gözlem kurulları
tarafından yapılan “iyi hâl” değerlendirmeleri; objektif, gerekçeli, pişmanlık dayatmayan ve
keyfî uygulamalara kapı aralamayan bir yaklaşımla yürütülmeli, gerektiği takdirde yönetmelik
değişikliğine gidilmelidir.İnfazın fiilen uzatılmasına yol açan “infaz yakma” uygulamalarına son
verilmesi gerekmektedir.
♦ KAYYUM UYGULAMASI
Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını kullanarak yerel yöneticilerini belirlemesine rağmen, 2016 yılından bu yana OHAL KHK rejimine dayanılarak seçilmiş belediye eş başkanlarının ve yerel yöneticilerin görevden alınması ve yerlerine kayyım atanması, yerel demokrasiye vurulmuş ağır bir darbe olarak değerlendirilmektedir.Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin geldiği aşama itibarıyla kayyım uygulamalarına son verilmesi demokratikleşmenin zorunlu bir gereğidir.
♦ OHAL KHK'LERİ
DEM Parti olarak, darbe teşebbüsü ile bağlantısı bulunmaksızın OHAL KHK’ları ile ihraç
edilenlerin maddi ve manevi hak kayıpları telafi edilerek kamu görevlerine iade edilmesini, mevzuat ve içtihattan “iltisak” ve “irtibat” kavramlarının çıkarılmasını önermekteyiz.OHAL KHK’ları kanunlaştırıldığı için, bu yasalarda temel hak ve özgürlüklere aykırı tüm düzenlemelerin yürürlükten kaldırılması gerekmektedir.
♦ AİHM VE AYM KARARLARI
Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin toplum tarafından sahiplenilmesi ve kalıcı hale gelmesi bakımından adalet duygusunun zedelenmemesi hayati önemdedir .Bu nedenle AİHM kararlarının eksiksiz uygulanması zorunludur.
Anayasa Mahkemesi kararları bakımından ise Anayasa’nın 153.Maddesi son derece açıktır: “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”Bu hükme rağmen AYM kararlarının uygulanmadığı bir yerde hukuk devleti ilkesinden söz edilemez.Özellikle bireysel başvurular sonucunda verilen Genel Kurul kararlarının dikey ve yatay olarak uygulanması, çok sayıda adaletsizliğin önlenmesini sağlayacaktır.
♦ KORUCULUK SİSTEMİNİN KALDIRILMASI
Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde kalıcı çatışmasızlığa geçilmesi ve PKK’nin kendini feshederek silahsızlanması ile birlikte köy koruculuğu sistemine duyulan ihtiyaç ortadan kalkmıştır. Bu nedenle köy koruculuğu sisteminin lağvedilmesi, korucuların durumunun geçiş sürecinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
♦ EŞİT YURTTAŞLIK
6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun 3.Maddesinde ayrımcılık temelleri arasında sayılan “etnik köken” ibaresi önemli olmakla birlikte ayrımcılığın tüm mevzuatta BM ve AİHS standartlarına uygun şekilde yeniden tanımlanması sağlanmalıdır.
Avrupa Konseyi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu’nun (ECRI) Türkiye raporlarında yer alan tavsiyeler doğrultusunda kapsamlı bir ayrımcılıkla mücadele mevzuatı oluşturulmalı, nefret suçları ve nefret söylemi ceza hukuku içinde ayrı bir bölüm hâlinde düzenlenmelidir.
Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere koyduğu çekince ve beyanların kaldırılmasıyla,azınlıkların ve yerel halk topluluklarının ayrımcılığa karşı korunması güçlendirilmeli; herkesin kendisini eşit yurttaş olarak görebileceği bir güven iklimi sağlanmalıdır.
Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerinin karşılanması, zorunlu din dersi uygulamasına son verilmesi, cemevlerinin ibadethane statüsünün tanınması, kamuda Alevi inancına mensup kişilerin üst düzey görevlere adil temsilini sağlayacak pozitif önlemlerin alınması, ilk etapta gerçekleştirilebilir ve toplumsal barışa doğrudan katkı sunacak adımlar olarak görülmelidir."
Yorumlar
Kalan Karakter: